2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Münazarat'ta Medresetüzzehra

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.445, Level: 57
    Points: 7.445, Level: 57
    Level completed: 48%,
    Points required for next Level: 105
    Level completed: 48%, Points required for next Level: 105
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    SamiYusuf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Aug 2008
    Yer
    VanAsyaNur
    Mesajlar
    340
    Points
    7.445
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Münazarat'ta Medresetüzzehra




    Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir, aklın nuru fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. İftirak ettikleri vakit birincisinde taassub, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.

    Elhasıl : Vilâyât-ı şarkiye ve ulemasının istikbalini temin etmek istiyoruz. İttihad ve Terakki mânâsındaki hissemizi isteriz. Üzerinizde hafif, yanımızda çok azîm birşey isteriz.

    Sual: Maksadını müphem bırakma, ne istersin?
    Cevap: Câmiü’l-Ezher’in kızkardeşi olan, Medresetü’z-Zehrâ namıyla dârülfünunu mutazammın pek âli bir medresenin Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbakır’da tesisini isteriz. Emin olunuz, biz Kürtler başkalara benzemiyoruz. Yakînen biliyoruz ki, içtimaî hayatımız Türklerin hayat ve saadetinden neş’et eder.


    Sual: Nasıl? Ne gibi? Niçin?
    Cevap: Ona bazı şerait ve varidat ve semerat vardır.

    Sual: Şeraiti nedir?
    Cevap: Sekizdir.
    Birincisi: Medrese nâm melûf ve menus ve cazibedar ve şevk-engiz itibarı olduğu halde büyük bir hakikati tazammun ettiğinden, rağabatı uyandıran o mübarek medrese ismiyle tesmiye.


    İkincisi: Fünun-u cedideyi, ulûm-u medaris ile mezc ve derc; ve lisân-ı Arabî vâcip, Kürdî câiz, Türkî lâzım kılmak.

    Sual: Şu mezcde ne hikmet var ki, o kadar taraftarsın, daima söylüyorsun?
    Cevap: Dört kıyas-ı fâsit Haşiye38 ile hâsıl olan safsatanın zulmünden muhakeme-i zihniyeyi halâs etmek, meleke-i feylesofanenin taklid-i tufeylâneye ettiği mugalâtayı izâle etmek...

    Sual: Ne gibi?
    Cevap: Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder.
    Haşiye38
    İşte o kıyaslar: Mâneviyatı maddiyata kıyas edip Avrupa sözünü onda dahi hüccet tutmak. Hem de bazı fünûn-u cedideyi bilmeyen ulemanın sözünü ulûm-u diniyede dahi kabul etmemek. Hem de fünun-u cedidede mahareti için gurura gelip, dinde de nefsine itimad etmek. Hem de, selefi halefe, maziyi hale kıyas edip haksız itirazda bulunmak gibi fasit kıyaslardır.

    Üçüncü şart: Zülcenaheyn ve Kürtlerin ve Türklerin mutemedi olan Ekrad ulemasının veya istinâs etmek için lisan-ı mahallîye âşina olanları müderris olarak intihap etmektir.

    Dördüncüsü: Ekradın istidatları ile istişare etmek, onların sabavet ve besatetlerini nazara almaktır. Zira çok libas var; bir kamete güzel, başkasına çirkin gelir. Çocukların talimi, ya cebirle, ya hevesatlarını okşamakla olur.

    Beşinci şart: Taksimü’l-a’mâl kaidesini bitamamihâ tatbik etmek-tâ şubeler birbirine medhal ve mahreç olmakla beraber, herbir şubeden mütehassıs çıkabilsin.

    Altıncı şart: Bir mahreç bulmak ve müdavimlerin tefeyyüzünü temin etmek; hem de mekâtib-i âliye-yi resmiyeye müsavi tutmak ve imtihanları, onların imtihanları gibi müntiç kılmak, akîm bırakmamaktır.
    Yedinci şart: Dâru’l-muallimîni muvakkaten şu dârülfünun dairesinde merkez kılmak, mezc etmektir. Tâ ki, intizam ve tefeyyüz ondan buna geçsin ve fazilet ve diyanet, bundan ona geçsin; tebâdül ile herbiri ötekine bir kanat verip zülcenaheyn olsun.


    Sekizinci şart: Kürdistan’da âdet-i müstemirre olan talim-i infiradiyi halka ve daireye tebdil etmek.
    Sual: Varidatı nedir?
    Cevap: Hamiyet ve gayret.

    Sual: Sonra?
    Cevap: Şu medrese, çekirdek gibi bilkuvve bir şecere-i tûbâyı tazammun eyliyor. Eğer hamiyet ve gayretle yeşillense, tabiatıyla maddî hayatını cezb ile sizin kuru kesenizden istiğna edecektir.

    Sual: Ne cihetle?
    Cevap: Çok cihetle.
    Birincisi: Evkaf, hakkıyla intizama girse, şu havuza tevhid-i medâris tarikiyle bir mühim çeşmeyi akıtacaktır.
    İkincisi: Zekâttır. Zira biz hem Hanefî, hem Şâfiîyiz. Bir zamandan sonra o Medresetü’z-Zehrâ İslâmiyete ve insâniyete göstereceği hizmetle, şüphesiz bir kısım zekâtı bil’istihkak kendine münhasır edecektir. Bâhusus, zekâtın zekâtı da olsa kâfidir.
    Şüphesiz bu, asırlarca öğrenilip alışılan ve sürüp gelen bir âdettir.


    Üçüncüsü: Şu medrese neşredeceği semeratla, tamim edeceği ziya ile, İslâmiyete edeceği hizmetle ukul yanında en âlâ bir mektep olduğu gibi, kulûb yanında en ekmel bir medrese, vicdanlar nazarında en mukaddes bir zaviyeyi temsil edecektir. Nasıl medrese, öyle de mektep, öyle de tekke olduğundan; İslâmiyetin iânât-ı milliyesi olan nüzur ve sadakat kısmen ona teveccüh edecektir.

    Dördüncüsü: Mezkûr tebâdül için dârü’l-muallimîn ile imtizaç ettiğinden, darü’l-muallimînin varidatı bir derece tevsi ile muvakkaten ve âriyeten-eğer mümkünse-verilse, bir zaman sonra istiğna edecek, o âriyeyi iade edecektir.

    Sual: Bunun semeratı nedir ki, on, belki elli beş seneden beri bağırıyorsun?
    Cevap: İcmali: Haşiye39 Kürt ve Türk ulemasının istikbalini temin. Ve maarifi, Kürdistan’a
    Haşiye39
    Şu Medresetü’z-Zehrâ’ya dair mebâhisi, Hürriyetin üçüncü senesinde nutuk suretiyle Bitlis’te, Van’da, Diyarbakır’da, daha birçok yerlerde ahaliye ders verdim. Umumen dediler: "Hakikattir, hem mümkündür." Demek diyebilirim ki, ben bu meselede onların tercümanıyım.

    medrese kapısıyla sokmak. Ve meşrutiyetin ve hürriyetin mehasinini göstermek ve ondan istifade ettirmektir.

    Sual: İzah etsen fena olmaz.
    Cevap: Birincisi: İslâmiyeti, onu paslandıran hikâyat ve İsrailiyat ve taassubat-ı bârideden kurtarmak. Evet, İslâmiyetin şe’ni metanet, sebat, iltizam-ı hak olan salâbet-i diniyedir. Yoksa cehilden, adem-i muhakemeden neş’et eden taassup değildir. Bence taassubun en dehşetlisi, bazı Avrupa mukallitlerinde ve dinsizlerinde bulunur ki, sathî şüphelerinde muannidane ısrar gösteriyorlar. Burhan ile temessük eden ulemânın şânı değildir.

    Üçüncüsü: Mehâsin-i meşrutiyeti neşir için bir kapı açmaktır. Evet, aşâirde meşrutiyeti incitecek niyet yoktur. Fakat istihsan edilmezse istifade edilmez; o daha zararlıdır. Hasta tiryakı zehir-alûd zannetse, elbette istimal etmez.

    Dördüncüsü : Maarif-i cedideyi medârise sokmak için bir tarik ve ehl-i medresenin nefret etmeyeceği saf bir menba-ı fünun açmaktır. Zira, mükerreren söylemişim: Fena bir tefehhüm,

    meş’um bir tevehhüm şimdiye kadar set çekmiştir.

    Beşincisi: Yüz defa söylemişim, yine söyleyeceğim: Ehl-i medrese, ehl-i mektep, ehl-i tekkenin musalâhalarıdır. Tâ, temayül ve tebadül-ü efkâriyle lâakal maksatta ittihad eylesinler. Teessüfle görülüyor ki, onların tebâyün-ü efkârı, ittihadı tefrik ettiği gibi; tehâlüf-ü meşâribi de terakkiyi tevkif etmiştir. Zira herbiri mesleğine taassup, başkasının mesleğine sathiyeti itibarıyla tefrit ve ifrat ederek, biri diğerini tadlil, öteki de berikini techil eyliyor.

    Elhasıl: İslâmiyet hariçte temessül etse, bir menzili mektep, bir hücresi medrese, bir köşesi zaviye, salonu dahi mecmaü’l-küll, biri diğerinin noksanını tekmil için bir meclis-i şûrâ olarak, bir kasr-ı meşîd-i nuranî timsalinde arz-ı dîdar edecektir. Ayna kendince güneşi temsil ettiği gibi, şu Medresetü’z-Zehrâ dahi o kasr-ı İlâhîyi haricen temsil edecektir.

    Eyyühe’l-eşraf! Biz size hizmet ettiğimiz gibi, siz de bize hizmet ediniz. Yoksa, ey bize vesayete muhtaç çocuk nazarıyla bakan ehl-i hükûmet, size itaat ettiğimiz gibi, saâdetimizi temin ediniz. Ve illâ, ey Kürt ve Türkün cemiyyet-i milliye vazifesini bil’istihkak omuzunuza alan

    eski İttihad ve Terakki! İyi ettiniz mezc ettiniz. İyi etseniz iyi; ve illâ Haşiye40 *

    Sual: Ulemaya pek çok itab edilir, hattâ...
    Cevap: Büyük, hem pek büyük bir insafsızlık!

    Sual: Neden?
    Cevap: Ademin kabahatine vücut vermek kadar ahmaklıktır.

    Sual: Ne demek?
    Cevap: Bir zatta ilim, adem-i hilim ile iktiranı cihetiyle, adem-i hilimden neşet eden kabahati ile ilmi mahkûm etmek ne derece eblehliktir. Öyle de, İslâmın kudsiyetini daima telkin eden ve ahkâm-ı diniyeyi iktidarlarınca tebliğ eden ve


    Haşiye40
    İhtar: Ey kendinizi havass zanneden ehl-i siyaset ve ehl-i hükûmet! Ye'si kırmak için avâma ders ve hitap olan şu kitabı senet tutup tesellî etmeyiniz. Zira sizin su-i istimâliniz onların su-i tefehhümünden daha ziyade su-i tesir eder. Size bir ders vermek için zamanı tevkil eyledim. Dersini dinlemediniz, dehşetli tokadını yediniz.
    * Emanetleri ehline verin.
    vanasyaNUR

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Münazarat'ta Medresetüzzehra

    Vicdanın ziyası, ulûm-u dîniyedir, aklın nuru fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder. İftirak ettikleri vakit birincisinde taassub, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder

    Rabbim sizlerden razı olsun
    Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •