Gözyaşlarımı sunuyorum, Gözlerindeki Allah'a...
Senin için en gür yerinden çıkıyor sesim..
Geç kaldığımı biliyorum, zalimin gölgesiyle hemhal olduğum yerde..
Ancak gözlerim nemlenince anlıyorum, yağmursuzluğun gizemli sükutunun ve mevsimsiz bombaların ne demek olduğunu...
Gözlerim...Gözlerin ve ellerin.. Birgün değer mi ellerim yüreğine? Birgün değer mi gözlerim gözlerine? ..
Seninki kadar taze ve ölüm kokan düşlerim yoktu..
Sayfalarsa hep boş kalacaktı baharsız yanlızlığımda... İsmini boşluğa yazacaktım. Boşlğa kanacaktı geceler.. Geceler .. ve sen ..
Şarkını dinliyorum bu gece.. ve sana utanç kokulu bir aşk gönderiyorum..
Sanki annenin haykırışı koşuyor kulaklarıma;
Adınla büyü bebeğim, adın Şehadet!
Yolunda yürü bebeğim, yolun Şehadet !
Sahi, Şehadet miydi adın?
Gözyaşlarımın kazasını döküyorum seccademe...
Dökmeyi unuttuğum bütün yaşların ağırlığı gitsin diye..
Bir 'ah'ın kadar uzundu secdem..
Bir bomba sesiyle bölünmemişti hiç..
Ben hiç hergün ölmemiştim..
Ben hiç 'hiç'liğimi hissetmemiştim..
Ve başım yastığa hiç bu kadar gömülmemişti.
Terk-i dünyam hiç bu kadar vurmamıştı...
Ve sen ey Çocuk! kimse kadar yaralamamıştın beni...
Hani bir kaç besteyle avutursun ya kendini..
Hani birden dolarsın ve taşacak yüzün olmaz. İşte böule birşey senin çığlığını duymak..
Şarkını dinliyorum ve sana utanç kokulu bir nedamet gönderiyorum;
Büyümeyen bebelerin yerine ben ölürüm.
Ölür müyüm senin yerine? Yoksa ölümün , ölmeme yeter mi? Hadi çek vur..
Suskunluğumun tam orta yerinden, üşüdüğü zaman ellerimden, ağlamayı unuttuğu zaman gözlerimden vur. Sakın ağlama ! SÖZ SÖYLETMEM KURŞUNLARA, LÜMÜM ELİNDEN OLACAKSA..
Güneşin gölgesinde takip et haksızlığın dudak çatlatan isyanlarını...
Ab-ı hayat gibi iç yudum yudum umutlarını ..
Oyuncağını bul tozlu yollardan ve gel benim şehrime..
Odamdan kokla çocukluk hatıralarını ..
Senin yerine ben alırım sapan taşlarını..
Gözyaşlarımı sunuyorum gözlerindeki Allah'a ..
Gözlerine bahşedilern Nur'un çehreme yansıması alıp götürüyor beni Sabraya ..
Gözlerindeki Allah'a yalvarıyorum yuvasından sürgün edilmiş çocukların sevdası için..
Hangi söz yeter dua'ya ?
Kaç tane edebiyat şaheseri anlatır toprağının izlerini?..
Kaç tane müze sergiler, zulmün tablolarını?
Kaçı ayak başar zulme? Kaç insan anlar , kediyi uyandırmamak için ceketini kesenin rahmetini?
Kaç yürek kuşların yuvalarını bozmadan yürür sessizliğe?..
Ve sen ey Çocuk, kuşlar ve kediler kadar huzur bulamadın mı bu ellerde?..
Biliyorum... asırlar öncesinin iklimini istiyorsun.
Şefkat Eli'nin yetim saçlarına dokunmasını bekliyordun , büyük bir umutla..
Bir ses çıkmalı değil mi? Biri kuşlara aldırmadan sessizliği bozmalı?!..
Eb-u Hureyre'ler kedileride uyandırıp haykırmalı değil mi?
Dağları, ağaçları ,yıldızları, sevdaları..
En çok sevdaları uyandırmalı değil mi?
SiLahımın NamLusu GüL Kusmaktan Usandı
Uyandırın öFkeLeri kudursun.
Söyleyin anama , ÖLECEK ÇOCUKLAR DOĞURSUN!
Ölecek çocuklar doğmalıydı. Ölecek çocuklar Yaren'im olmalıydı.
Hayır...! Ben ölmeliydim .../ Ben ölmeye bile layık değilim / ...
Şarkını dinliyorum..ve sana utanç kokulu bir 'umut' gönderiyorum;
Zindanlar, işkenceler ve zulüm halkaları
Yarında seni bekler , bekler yavrum.
Anneciğine söyle , sakın ha ! ağlamasın.
Mutlaka kavuşuruz mahşerde yavrum ..
İntifada kardeşiniz..