DİPLOMALI DEĞİL AYDIN
10 Mayıs 2007 Perşembe
Yıllarca okuyoruz, niçin okuduğumuzu bilmiyoruz. Eğitim- öğretimin çok sayıda amacı var. Yazık ki halkımız bu faaliyetlerin meslek edinme dışındaki hedeflerini ıskalıyor. Eğitimin geçindirecek bir meslek edinme dışındaki kazanımlarını önemsemiyoruz. “Okudu ama bir yere yerleşemedi, bütün emeği boşa gitti.” yollu yakınmaları her yerde duymak mümkün. Herhangi bir fakülteden mezun olup bir işe girdiysek her şeyi hallettik, adam olduk zannediyoruz. Yıllarca yaşadığımız ekonomik sıkıntılar bu yanlışı körükledi. Elbette bir meslek sahibi olmak, para kazanmak önemlidir. Yanlış olan insanı her yönüyle kemale erdirmeye yönelik çok boyutlu bir çalışmayı basit bir geçim vesilesi görüp onu adileştirmektir.
Tahsilin insan ruhuna verdiği güzelliği görememek ne acıdır. Üniversite mezunu bir genç memleketine döndüğü zaman hiç okumamış arkadaşları arasında dil, düşünce ve davranış yönünden fark edilemiyorsa okumanın güzelliğinden bahsedilebilir mi? Bütün zamanını kahvehane köşelerinde boş mevzularla dolduran, hayatında bir kitap okumamış, ufku dar, memleket meseleleriyle ilgili hiçbir fikri olmayan gençlerle okuttuk adam ettik diye övünebilir miyiz?
Tahsilli insanın başta gelen vasfı dil hâkimiyetidir, düşüncelerini doğru, etkili anlatmasıdır. Lise ve üniversite gençliği üç yüz kelimeyle konuşuyor. Çocuklarımız meramını anlatamıyor. İnsanın sözcüklerle düşündüğü gerçeği dikkate alınırsa fakir bir kelime hazinesiyle fikir üretemiyor. Üniversite mezunlarından kaçı entelektüel derinliğe sahip bir mektup yazabilir. Girdiği deneme sınavında soruların nerdeyse tamamını doğru cevaplayan öğrencimiz on cümlelik etkili bir metin oluşturamıyor, duygularını anlatamıyor.
Bu memleketin diplomalıya değil aydın insana ihtiyacı var. Vatandaşımız ister mühendis ister çoban olsun; ama kafasını, kalbini çalıştırsın. Doğruyu gördüğü anda yanlıştan vazgeçsin. Hak ve sorumluluklarını bilsin. Neye mal olursa olsun haklıdan yana olsun. Düşünen, insan haklarına saygılı, her çeşit insanla iletişim kurabilen münevver bir insan olsun. İşçimiz, çiftçimiz, öğretmenimiz elindeki kağıt parçasını atacak bir çöp kutusu buluncaya kadar onu yüz metre elinde taşısın.
Okulun iş bulma kurumu değil, aydınlanma ocağı olduğu gün geleceğe daha güvenle bakacağız.
Celal Kaplan