KENDİNİ KANDIRMA YÖNTEMLERİ
Ölümü göz ardı ettiren ve gafleti doğuran nedenlerin dışında bir de insanların kendi kendilerini avutmak için kullandıkları savunma mekanizmaları vardır. Bu kendini kandırma yöntemlerini birkaç madde halinde inceleyebiliriz.
Yaşlılık dönemine erteleme düşüncesi: Bu savunma mekanizması gençlerde ve orta yaşlılarda görülür. Bunu kullanan insangenelde 60-70 yıl yaşayacağını hesaplar ve ancak ömrünün son yıllarını bu tür "iç karartıcı" konulara ayırmaya karar verir. Hayatının en güzel yıllarında böyle "kasvetli" konularla kafasını yormak istemez. Bunun için dünyadan elini eteğini çekeceği bir zamanı uygun görür. Böylece
ölüme ve öbür dünyaya hazırlanmak için de yaşamından bir pay ayırmış olduğunu düşünür ve vicdanını rahatlatır.
Halbuki bir saniye sonra yaşayacağının bile garantisi olmayandaha ne kadar yaşayacağını
nerede ve ne zaman öleceğini asla bilmeyen bir insanın böyle uzun vadeli sonuçsuz hesaplar yapmasının ne büyük bir gaflet olduğu ortadadır. Her gün etrafında kendisiyle yaşıt hatta daha genç pek çok kişi ölür. Gazeteler ölüm ilanlarıyla doludur. Televizyonlarda her gece birçok ölüm haberi izler. Çoğu zaman
büyük küçük
kendi yakınlarının ölümlerine tanık olur. Fakat etrafındaki insanların bir gün hatta belki de yarın
kendi ölümüne de tanık olacaklarını
kendi ölüm ilanını okuyacaklarını aklına getirmez. Kaldı ki
o beklediği "yaşlılık" sınırına kadar yaşasa bile bir şey değişmeyecek
sahip olduğu zihniyeti değiştirmediği sürece
ölümle karşı karşıya gelene dek erteleme mantığını sürdürecektir.
"Cehennemde cezamı çeker ve çıkarım" mantığı: Toplumda oldukça yaygın olan bu görüşgerçekte batıl inançtan başka bir şey değildir. (Çünkü hiçbir Kurani temeli yoktur.) Kuran'ın hiçbir yerinde bir süre cehennemde ceza görüp
sonra bağışlanarak cennete alınanlardan söz edilmez. Tam tersine
konu ile ilgili tüm ayetlerde
kıyamet günü müminlerin ve kafirlerin kesin bir biçimde ayrılacakları
müminlerin ebediyen cennete girecekleri
kafirlerin ise ebediyen cehenneme
aşağılık bir azabın içine sürülecekleri bildirilmiştir:
Dediler ki: "Sayılı günlerin dışındaateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa
(artık) onlar
ateşin halkıdırlar
orada süresiz kalacaklardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar
orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi
80-82)
Bir diğer ayette şöyle denir:
Buonların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları
dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür. (Al-i İmran Suresi
24)
Cehenneminsanın hayal gücünün alamayacağı kadar büyük acıları yaşayacağı bir yerdir. cehennem Allah'ın "Kahhar"
"Cebbar" sıfatlarının en şiddetli tecelli ettiği ve dünyadaki hiçbir azapla kıyaslanamayacak azaplarla dolu
korkunç bir ortamdır. Parmağının ucu yanınca bile canı çok acıyan aciz bir insanın rahat ve umursuz bir şekilde böyle bir azabı göze aldığını söylemesi
akletmediğinin açık bir göstergesidir. Allah'ın azabını hafife alan
rahatlıkla karşılayan bir kimse gerçekte Allah'ın kadrini gereği gibi takdir edemeyen
akledemeyen bir insandır.
Ben zaten cennete gireceğim mantığı: Kendilerinin mutlaka cennete gireceğini iddia eden insanlar vardır. Dünyada iyilik olarak tanımladıkları ufak tefek birtakım şeyleri yaparak ve kötülük olarak tanımladıkları birtakım şeylerden uzak durarakcennete gideceklerini sanırlar. Din hakkındaki bilgileri kulaktan dolma
hurafelerle dolu safsatalardan öteye geçmeyen bu insanlar
gerçekte Kuran'da tarif edilen güzel ahlakla hiçbir ilgisi olmayan
kendi uydurdukları bir din anlayışına sahiptirler. Sorulduğunda kendilerini en Müslüman olarak tanıtırlar. Oysa Kuran'a göre bu inanca sahip olan kişiler Allah'a birçok şeyi ortak koşan gerçek Müslümanlar değillerdir. Kehf Suresi'nde böyle bir insanın durumu şöyle anlatılır:
Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattıkikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. İki bağ da yemişlerini vermiş
ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık. (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: "Ben
mal bakımından senden daha zenginim
insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm." Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi. "Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam
şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım." Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan
sonra bir damla sudan yaratan
sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan
gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" "Fakat
O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam." (Kehf Suresi
32-38)
Yukarıdaki ayetlerde anlatılan bahçe sahibi"Rabbime döndürülecek olursam" ifadesiyle
Allah'a ve ahiret gününe kesin bilgiyle iman etmediğini
dolayısıyla bu konuda şüphe içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Buna karşın
kendisinin üstün bir mümin olduğu iddiasındadır ki Allah'ın kendisini cennetle ödüllendireceğinden emindir. Günümüzde bu zihniyete sahip pek çok kişinin var olduğunu görmekteyiz.
Bu kişiler Allah'a karşı samimiyetsiz bir tutum içinde olduklarını aslında için için kendileri de bilirlerfakat kendilerine bu gerçek hatırlatılmak istense bunu kabul etmeyip hemen kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. Dinin hükümlerini uygulamanın önemsiz olduğunu öne sürer
mahalledeki dindar görünümlü kişilerin aslında ne kadar namussuz
ahlaksız olduğunu iddia ederek kendilerini aklamaya uğraşırlar. Kalplerinin temiz olduğunu
kimsenin kötülüğünü istemediklerini
kimsenin malında
mülkünde
karısında
kızında gözleri olmadığını söyleyerek "iyi insan" olduklarını ispatlamaya kalkarlar. Dilencilere sadaka verdiklerini
komşuya helva ikram ettiklerini
senelerce gece gündüz çalıştıklarını
insanlara hizmet ettiklerini
bundan daha iyi Müslümanlık olmadığını savunurlar. Ancak bu kişinin
Müslüman olması şartınınçevresiyle iyi geçinmek değil
Allah'a kul olmak ve O'nun hükümlerine itaat etmek olduğunu bilmez ya da bilmezlikten gelirler.
Samiyetsizliklerinin en büyük göstergesi isesahip oldukları sapkın din anlayışına dayanak bulmak için birtakım bahaneler üretmeleridir. Kendi yaşamlarını meşrulaştırmak için kullandıkları
"en büyük ibadet çalışmaktır"
"mühim olan kalp temizliğidir" gibi ifadeler en çok rastlanılan örneklerdendir. Bu ifadeler Kuran'da bildirildiği üzere din öne sürülerek Allah'a karşı yalan söylemekten ibarettir. Ve Allah böyle bir ahlaka karşılık olarak sonsuz azap yurdu cehennem ile insanları uyarmaktadır. Bu tür kişiler
Bakara Suresi'nin 9. ayetinde bildirildiği üzere; "(sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar
yalnızca kendilerini aldatırlar da şuurunda değildirler." (Bakara Suresi
9)
Çifte standart mantıklar: İnsanfarklı bir kendini kandırma yöntemi daha geliştirmiş olabilir. Ölüm aklına geldiğinde sonsuza dek yok olacağını düşünür ve bunun dehşetiyle Allah'ın vaat ettiği sonsuz bir hayatın "var olabileceğine" yüzde elli ihtimal verir. Böylece kendi içinde bir nevi umut ışığı yakar. Öte yandan
Allah'ın kendisine yüklediği birtakım sorumluluklar olduğu aklına gelince de
diğer yüzde elli ihtimali düşünür. "Nasılsa toprak olup yok olacağım
ölümden sonra hayat yoktur" diyerek hesap verme
cehennem azabıyla karşılaşma gibi korku ve endişelerini bastırır. Her iki durumda da gaflet halinin ona verdiği bir nevi sarhoşluk hali içerisinde ölüm onu yakalayıncaya kadar yaşamını sürdürür.