Bediüzzaman, eserlerinde asayişin korunmasına büyük önem verir.
Alıntı:
“Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır. … Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı maneviyedeki fark, pek azîmdir.” (Emirdağ Lâhikası)
Bu ifadelerde dâhildeki cihadın mânevî olacağı vurgulanmaktadır. Ciğerimizdeki mikroba kurşun sıkamayız; onu ilâçla, gıdayla, temiz havayla yavaş yavaş tedavi etmeğe mecburuz.
Mânevî hastalıklara karşı mânevî cihat yapılır. Cehalet mânevî bir hastalıktır, bunun giderilmesi ilim ile olur.
Ahlâksızlık ve imansızlık da birer mânevî hastalıktır. Bunların tedavisi de zor ve kuvvet kullanarak değil, tebliğ, ikna ve ikaz yoluyla gerçekleşir.
Bütün gücünü sarf ederek çalışmak
yolunda yapılan her türlü cehd ve gayret. Düşmanla savaşmak
Cihad kavramı daha çok “savaş” anlamında kullanılsa da bu kavram savaşla sınırlı değildir. Nefisle cihad, ilmî cihad, manevi cihad gibi birçok şubeleri vardır.
Nefisle cihada cihad-ı ekber denilmiştir. Rivayete göre Hz.Peygamber (Aleyna Ve Aleyküm Selam.m.) bir sefer dönüşü “Küçük cihaddan büyük cihada döndük” demiş ve bu büyük cihadın nefisle cihad olduğunu söylemiştir. (Aclunî, I, 424; Razi, XXIII, 72; Beydavi, II, 97)
Hz. Peygamber (asm.) Mekke döneminde savaş yapmamakla beraber cihaddan bir an bile geri kalmamıştır. Mekke döneminde savaş farz değildi, fakat cihad emredilmişti. (Ankebut, 69; Nahl, 110. Her iki sure de Mekkîdir.)
Hz. Peygambere “Kâfirler ve münafıklarla cihad et!..” emri de cihad-savaş farklılığına işaret eder. (Tevbe, 73; Tahrim, 9) Zira, Hz. Peygamber kâfirlerle savaş yapmış, fakat münafıklara doğrudan kılıç çekmemiştir. Hz. Peygamberin onlarla cihadı, onları ikna ve ilzam etmek, haddi aşarlarsa had cezalarını uygulamak şeklinde olmuştur.
Cihad, cidal ve kıtal, birbirine yakın gibi görünürler ama aralarında belirgin farklar vardır. Kıtalde savaşmak, katledip öldürmek esastır. Cidal, bir üstünlük kavgası, menfaat çekişmesi, galibiyet mücadelesidir. Cihad ise gayret etmek, olanca gücünü ve kuvvetini sarf etmek mânâsına gelir. Fakat, cihatta bir şart var ki onu diğerlerinden net biçimde ayırır; Bu şart, verilen mücadelenin, yapılan savaşın fisebilillah yani
yolunda, Kur’an namına ve İslâm uğrunda olmasıdır. Savaş ve cidal ancak bu şartın gerçekleşmesi halinde cihat olurlar.
“
, mallarıyla, canlarıyla mücahede edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır.” (Nisâ, 95)
Cihadda hedef, öldürmek değil ölü kalpleri diriltmek, sönük fikirleri aydınlatmak, donuk hissiyatlara can vermektir. Zulme engel olup adaleti tesis etmektir. İnsanları yurtlarından etmek değil, onlara ebediyet yurdunu kazandırmaktır.
Cihad, “İnsan kurtarma savaşı”dır. Eğer bir takım insanların hak ve hakikate ermesine bir başka grup engel oluyorlarsa bunlarla savaş etmek de cihaddır.
alıntı