***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Duygusallık Telklini
Duygusallık Telklini
Duygusallık, insanın duygularının Kuran'ın belirttiği doğrultunun dışına taşarak Kuran'ın sınırları içinde yönlendirilmemesi, bunların kişinin karar ve davranışlarını kontrol altına alması ve kişiyi aklın yerine duyguların yönetmesi demektir.
Duygusal davranan bir kimsenin hareketlerinde akıl yoktur. Herşey o anki ruh haline göre gelişir. Kişinin sabrı, adaleti, davranışları, aldığı kararlar, verdiği tepkilerin tamamı duygular tarafından yönlendirilir. Ani ve birbirini tutmayan kararlar şeytanın küçük müdahaleleriyle kolayca verilir. Çoğu zaman bu kararları pişmanlık izler. Duygusal insanların ömürleri sonradan pişman olunan birçok kararla doludur.
Halbuki müminin sahip olduğu akılda, denge ve açık bir şuur vardır. Hareketlerin tamamı Allah'ın kuralları ve kanunları çerçevesinde yapılır. Akılcı hareket eden insan, seçimini, ahiret gününde Allah'ın karşısında vereceği hesabı düşünerek yapar. Şartlar ne olursa olsun Kuran doğrultusunda, taviz vermeden hareket eder.
Şeytan, kimi zaman müminlere de duygusallık telkini yaparak yaklaşmayı dener. İnkar edenlere karşı beslenebilecek bir sevgi, değişen şartlardan ruhen etkilenmek gibi Kuran'a ters düşen her hareket, bilinç altına yerleşen duygusallık telkinin bir işaretidir. Böyle bir telkin, Kuran hükümlerini uygulamada ve Allah'ın rızasına yönelmede gösterilecek tam bir kararlılıkla etkisiz bırakılır.
Müminlerin hayatlarında duygusallığa yer olmadığı birçok Kuran ayetinde bildirilmiştir. Örneğin bir mümin, her kim olursa olsun, inkar eden bir kimseye karşı sevgi besleyemez:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun... (Mücadele Suresi, 22)
Bir başka ayette Allah'ın sevgisini kazanmak için yola çıkan bir müminin, Allah'ın düşmanı bir kimseye karşı sevgi besleyemeyeceği, eğer beslerse doğru yoldan şaşırıp sapacağı bildirilmiştir:
Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur. (Mümtehine Suresi, 1)
Ayetlerden açıkça anlaşıldığı gibi mümin bir kimse için sevgideki yegane kıstas imandır. Bunun dışında ne aile bağlarının ne de sosyal çevrenin önemi vardır. Bir inkarcı, iman etmediği sürece müminin dostu ve yakını olamaz. Bu uzaklık Hz. İbrahim'in ağzından Kuran'da şöyle ifade edilir:
İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz, sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda, siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir."... (Mümtehine Suresi, 4)
Bu konu Kuran'da peygamber kıssalarında da geçer. Örneğin Hz. İbrahim'in babasının Allah'ın düşmanı olduğunu öğrenince ondan uzaklaşmış olması, müminler için örnek bir harekettir. (Tevbe Suresi, 114) Bir başka örnek ise Nuh kıssasında yer alır. Allah Hz. Nuh'a, inkarcı olan oğlu için "Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir" (Hud Suresi, 46) diye seslenir. Çünkü bir müminin ailesi, yalnızca müminlerdir. Bunların dışında bir dost arayanlar, eninde sonunda kendilerine yegane dost olarak şeytanı bulurlar.