3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: Eşinizi Doğru Tanıyın !

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Eşinizi Doğru Tanıyın !

    Eşinizi Doğru Tanıyın !




    Ailevî sorunların meydana gelmesinde ve sürmesinde en önemli faktörlerden birisi,
    eşlerin birbirlerini yanlış tanıması ve yanlış anlamasıdır. Sorun olan ailelerde iki taraf da,
    kendisini hatasız ve kusursuz görüyor. Her zaman en doğruyu kendisinin yaptığını,
    gereken fedakârlığı gösterdiğini, ancak hep haksızlığa uğradığını düşünüyor.
    İşte burada Nasreddin Hoca'nın ünlü bir fıkrası akla geliyor.
    Bir gün aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişi Hocanın yanına gelir.
    Birinci adam, olayı kendi açısından güzelce anlatır. Bunu dinleyen Hoca:
    "Haklısın" der.
    Sözü alan diğer adam da, kendine göre nasıl haklı olduğunu bir güzel açıklar. Hoca aynı şekilde:
    "Haklısın" der.
    Olaya şahit olan Hocanın eşi dayanamaz ve itiraz eder:
    "Hocam nasıl olur, ikisine de haklısın, dedin."
    Hoca, biraz sıkılır ve eşini tasdik etmekten başka çare bulamaz:
    "Hanım, sen de haklısın."
    Aslında eşler arasındaki olaylar, tıpkı bu fıkrayı andırır. Neredeyse tüm ikili ilişkilerde
    "yüzde yüz haklı" olan taraf yoktur. Herkes aralarında geçen olayları kendi açısından
    değerlendirir ve bir bakıma herkes haklıdır. İşin asıl önemli yanı şudur: Eşlerden birisinin
    olumlu veya olumsuz davranışı, diğerini etkiler. Bu yüzden eşinizi doğru tanımak, onun
    davranışlarını doğru yorumlamak zorundasınız. Eğer davranışın ardında yatan niyeti keşfedemezseniz,
    boşu boşuna kendinizi üzer, yanlış değerlendirmelere gidersiniz.

    Bu konuda ilginç ipuçları vereceğine inandığım iki mektubu özetlemek istiyorum.

    İkisi de aynı kişiye ait. İlki, ikincisinden iki ay önce yazılmış. Karamsar, ümitsiz, suçlayıcı bir mektup.
    šöyle diyor okuyucumuz ilk mektubunda:
    “Ben, bir sene dinî nikâhla evli kaldım. Sizin aileyi etkileyen psikolojik sorunlar hakkındaki görüşlerinizi
    öğrenince, öyle bir ferahladım ki, anlatamam. Beyimin, bahsettiğiniz gibi, hırçın, aşırı kıskanç, şüpheci
    bir sürü huyları oldu. Başlangıçta böyle değildi. Bir senedir beni aşağılayıp, hakir gördükçe, ben sadece
    ağlayabiliyordum. Zamanla uzaklaştım. Onu tanıyamıyordum. Kocam olduğu için hakkını biliyor, ne derse
    kabul edip, hizmet etmeye çalışıyordum. Eşim aslında çok dindar ve iyi kalplidir. O hep şeytanın
    vesvesesinden bahsederdi. Bunun için bir hocaya gidip muska bile yaptırdık. Ama fayda vermedi hiçbiri.
    Bu, bizden de kaynaklanabilir. Bana, ‘Seni ezmeme izin verme’ diyordu. Ama nasıl izin vermeyeyim;
    bağırarak, hak aramak olmaz ki? O zaman pek bilinçli de değildim. Ona yardım edemedim. Eminim o da
    böyle istemezdi.
    “Sorunlar böyle devam edince boşandık. Ailesi önceden doktora götürmüş. Ama, psikiyatristlere antipatisi
    olduğu için devam ettiğini sanmıyorum. Bugüne kadar onu suçlayıp, nefret etmeyi, böylece aklımdan
    çıkarmayı çok denedim. Ama, başaramadım. Çünkü, hâlâ çok seviyorum. Sizin psikolojik sorunlar üzerine
    yazdıklarınızı öğrenince onu daha çok sevmeye başladım. Demek ki, sıkıntılarımız hastalıktan dolayı imiş.
    İnşaallah böyle hastalara tez zamanda şifa verir Rabbim. Bundan sonraki hanımına iyi davranması için dua
    ediyorum. Tabiî, gönül ister ki, düzelsin, iyileşsin de bana dönsün. Pek umudum da yok ya, Allah bilir artık.”


    Görüldüğü gibi, psikolojik sorunların aileyi sarstığı bir örnek var. Eşler, ne birbirlerinden
    vazgeçebiliyorlar, ne de mutlu olmanın yolunu bulabilmişler. Birbirlerini tanımıyorlar ve anlamıyorlar.
    Sonuçta, yanlış davranış içindeler. Ama bunun farkında değiller. Çünkü, doğru yaptıklarına inanıyorlar.
    Aradan iki ay geçince aldığım mektupta, bakış açıları değişiyor, okuyucum eşini değil, kendisini suçluyor.
    İşte bir dizi olumlu gelişmenin müjdecisi olan satırlar:

    “Bu, size yazdığım ikinci mektup. Rabbime hamdolsun, size öyle hayırlı, sevinçli haberlerim var ki...
    Öncelikle Ömür Boyu Aşk isimli eserinizi okudum. Gördüm ki, eşime karşı ne kadar hatalarım olmuş.
    Üzüldüm ve pişmanlık duydum. Sonra düşündüm, acaba başarabilir miyim, diye. Hani diyorsunuz ya,
    ‘İnanırsanız, başarırsınız’ diye. Ben inanamıyordum ki... Korkuyordum, ya eşim beni sevmiyorsa artık, diye.
    Ancak geçenlerde doğum günü vardı eşimin. Öncelikle Cenab-ı Hakkın rızası için bir tebrik edeyim, dedim.
    6 kez mesajlaştık. Sonra telefonla görüştük. Ne kadar mutluyum anlatamam. Onu kötü zannettiğimi,
    kızıp nefret ettiğimi sanıyormuş. Ben de, şefkatle, dünyada en çok kendisine güvendiğimi, kötü duygular
    beslemediğimi açıkça söyledim. Helâlleştik. İlerisi için hoş ve temiz bir adım attık. Sizlere de şükran borçluyum.
    Hakkınızı ödeyemem. Bu günahkârın bir derdini çözmeye vesile oldunuz. Yalnız ben bu evliliğin neden bir sene
    sürdüğünü şimdi anlıyorum ki, biz tam olarak İslâmiyeti yaşamıyoruz.”

    Görüyorsunuz, sevgi, şefkat, olumlu yaklaşım, başkasından önce nefsini suçlamak,
    nasıl küllenen bir ateşi tekrar tutuşturabiliyor. İnşaallah, atılan bu iyi niyet çekirdeği sümbüllenir
    ve meyve veren bir ağaç olur.

    Yalnız burada yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta var. Eşler kendilerini doğru ve haklı görürken,
    bunu kötü niyetle yapmıyorlar. Ne yapıyorlarsa, doğru zannettikleri için yapıyorlar. Bu da düzelmeyi kolaylaştırıyor.
    Yoksa insanlar bilerek ve kötü niyetle birbirlerini üzseler, bunun düzelmesi çok zor. İşte burada hikmek, feraset
    ve basiretle hareket etmeniz gerekiyor. Can alıcı nokta şurası: Davranışları düz mantıkla değerlendirmeyin;
    davranışın arkasındaki niyeti anlamaya çalışın.

    Zaten bizim iddiamız, insanların iyi niyetli olduğu ve hızla davranışlarını iyileştirecekleri şeklinde. Yılan gibi
    zehirlemekten lezzet alan hemen hemen yoktur. Çünkü, evlenmek başlı başına iyi ve güzel insanların eylemidir.
    Evlenmişse; sevgiye, şefkate, ilgiye, iffete, sadakate, vefaya değer veriyor demektir. Böyle değerli
    duygular taşıyan insanların mükemmel bir evlilikle mutluluğun zirvesine çıkmaları ise zor değil.
    Yeter ki, bunun için bir çaba içine girsinler.


    Yukarıdaki mektup da gösteriyor ki, eşlerin en büyük problemlerinden birisi,
    birbirlerini doğru tanımamak. Bir okuyucum anlatmıştı. Almanya'daki bir akrabası,
    kendisini telefonla arayıp, "Biz yengenle geçinemiyoruz, boşanacağız" diye acı bir
    haber veriyor. 75 yaşında ve 50 yıldır evli olan bu kişiye okuyucum, "Acele etmeyin,
    evlilikle ilgili birkaç kitap göndereceğim. Onları okuduktan sonra kararınızı verin" diyor.

    Yarım asır evli kalmışlar ve sonunda sabırları tükenmiş. Oysa biraz daha sabretseler,
    Azrail zaten onları boşayacak. Demek ki, geçimsizlik, katlanamayacakları bir sınıra dayanmış.


    Ne var ki, olaylar bekledikleri gibi gelişmiyor. Okuyucum evlilikle ilgili üç kitap gönderiyor. Bir hafta sonra
    boşanmak isteyen akrabası telefon edip şu müjdeyi veriyor: "Kızım, biz boşanmaktan vazgeçtik.
    Meğerse 50 yıldır birbirimizi tanıyamamışız."

    Bir insan nasıl olur da yarım asırlık eşini tanıyamaz, diye düşünmeyin. Çok şaşırtıcı ve acı da olsa,
    yaşanmış bir gerçek bu. Üstelik hemen her evli insan az ya da çok yaşıyor bunu.
    Birbiriyle evlenmek için önlerindeki engellerle yıllarca savaşan çiftler, evlendikten bir müddet sonra birbirine giriyorlar.
    "Tanıyamamışım" diyorlar. Haklılar. İnsanları tanımak kolay değil. Ve asıl zor olan,
    sevdiğiniz kişiyi evlenmeden önce tanımak.


    Eşinizi doğru tanımak size ne kazandıracaktır? Tanıdığınızda hoşlanmayacağınız yönlerini görünce
    evlenmekten vazgeçecek veya boşanacak mısınız?
    Elbette ki hayır! Öğrendiğinizde hemen vazgeçeceğiniz bazı bilgiler mutlaka olabilir; ama "doğru tanımak,"
    hoşlanmadığınız durumda hemen vazgeçmek için değil; ona uygun davranışları sergilemeniz için.

    Eşinizin kişilik özelliklerini, yeteneklerini, güçlü ve zayıf yönlerini, duygusal ihtiyaçlarını,
    korktuğu ve hoşlandığı şeyleri, temsil sistemlerini, sevgi dilini, beğeni ve beklentilerini
    bilirseniz, onu doğru tanımış; bu bilgilere uygun davranışları gösterirseniz de, doğru davranmış olursunuz.
    Tabiî burada birer kelime olarak andığım tanıma noktalarının her biri geniş bir şekilde açıklanmaya muhtaç.


    Acaba siz ve eşiniz, hangi kişilik tipine sahipsiniz?

    Bugüne kadar bilinen dört farklı kişilik tipi var: Popüler neşeli, güçlü kararlı, mükemmeliyetçi ve barışçıl sevecen.
    Bunlar birbirinin zıddı veya alternatifi değildir. İyi veya kötü diye de nitelendirilemez. Sadece hayatımıza zenginlik
    ve renk katan birer farklılıktır. Eğer bu farklılığı, sizi mutsuz edecek bir olumsuzluk kabul ederseniz, gerçekten mutsuz olursunuz.

    Eşinizin kişilik tipini keşfettiniz ve bu hoşunuza gitmedi diyelim. Hiç zorlamayın. Onun kişiliğini değiştiremezsiniz.
    Ama o kişiliğe göre davranırsanız mutlu olursunuz. Kişilik değişmez, ama karşılıklı hoşgörü ve anlayışla, daha
    esnek hâle getirilebilir. Kişiliği değiştirmeden de, davranışlar değiştirilir, kontrol altına alınır ve yönlendirilir.

    Diyelim ki eşiniz mükemmeliyetçi bir kişilik tipine sahip. Evde her şeyi dağıtmanızdan elbette rahatsız olacak.
    Çünkü, o her şeyin tertipli ve düzenli olmasını istiyor. Yapacağı işi önceden plânlamayı seviyor.
    Onun dünyasında rastgele işler, pejmürdelikler olamaz.
    Eğer kendinizin ve eşinizin kişilik tipini öğrenmek isterseniz, Florence Littauer'in "Kişiliğinizi Tanıyın"
    isimli kitabını gecikmeden okuyun. Bu vesileyle eşinizi tanırsanız, onun kişiliğine uygun davranırsınız.

    Kişilik tipleri gibi, sevgi dilleri de farklıdır. Sevgi dili, birbirimize sevgimizi gösterirken kullandığımız formüldür.
    Bilinen sevgi dilleri beş tanedir. Bunlar, hizmet davranışları, onay sözleri, nitelikli beraberlik,
    fiziksel temas ve hediye almaktır. Sırasıyla örneklemek gerekirse, yemek pişirmek bir sevgi ifadesidir.
    Takdir etmek, beğendiğini söylemek sevgiden gelir. Birbirinize odaklanarak birlikte vakit geçirmek ancak sevgiyle mümkün.
    Eşinizin elini tutmak ve çiçek almak da bir sevgi ifade biçimidir.


    Acaba eşiniz, bu beş farklı sevgi ifade biçiminden hangisinden daha çok hoşlanıyor?
    Birisi, en önemli olandır. Yerine göre hepsinden ez veya çok hoşlanan insanlar da vardır.
    Ama birisi, daha önceliklidir. Asıl isteği, nitelikli beraberlik olan eşinize, yıllarca çiçek taşımanız
    pek anlam ifade etmeyebilir. Çünkü o çiçekten çok, sizinle birlikte olmayı arzu ediyor.
    Eşinizin sevgi dilini fark ederseniz, boşuna kürek çekmekten kurtulursunuz.


    Eğer Dr. Gary Chapman'ın "5 Sevgi Dili"ni okursanız, eşinizin bilinmeyen
    yönünü keşfedersiniz. Ona bu bilgi ışığında davranırsanız, sizi şok edecek
    mutlulukları yakalayabilirsiniz.



    Peki, ya eşinizin zekâ çeşitlerinden hangisine sahip olduğunu biliyor musunuz?

    Zekâ deyince aklımıza hep matematiksel zekâ ve güçlü hafıza gelir. Bir çocuğun matematiği güçlüyse,
    onun zeki olduğuna inanırız. Çok konuşan, çok hareketli ve hep yaramazlık yapan çocuğun pek zeki
    olduğuna inanmayız. Sessiz duran çocuk, usludur. Çok konuşan ve hareketli çocuğa, sessiz ve sakin
    olması için, "šurada uslu uslu otur" deriz. "Us" akıl olduğuna göre, suskunluk ve hareketsizlik, "akıllılık"la
    eşanlamlıdır. Halbuki, çok konuşan çocuk, "dilsel zekâ"ya, aşırı hareketli bir insan da, "bedensel zekâ"ya sahiptir.
    Birincisinden iyi bir spiker, iyi bir standapçı; ikincisinden de ünlü bir sporcu olabilir.

    Zekâ, matetiksel bilgiden ya da üstün ezberleme gücünden ibaret değildir. Kaldı ki, hafızayı güçlendirmenin
    de bir yöntemi vardır.

    Eşinizin insanlar arası ilişkilerde başarısı varsa, "sosyal zekâ"ya sahip demektir. Müziksel zekâ, doğa zekâsı,
    bireysel zekâ, görsel zekâ, diğer zekâ çeşitleridir. Size düşen, eşinizin ve çocuklarınızın hangi zekâ çeşidine
    sahip olduğunu fark edip, onu geliştirmenizdir.

    Özetle, bugünkü bilim, "çoklu zekâ"yı kabul etmiştir. Buna göre, zeki olmayan insan yoktur. Sadece farklı zekâlar vardır.

    Maalesef, bırakın eşini detayllı bir şekilde tanımak, yıllardır evli oldukları halde eşinin belirgin on özelliğini
    bile sayamayan kadınlar veya erkekler var. İsterseniz bir deneyin. Siz ve eşiniz, birbirinizin on belirgin
    özelliğini bir kâğıda yazın ve birbirinize gösterin.

    Bakalım yazdıklarınız doğru mu?
    Eğer yanlış veya yetersizse, hiç gecikmeden eşinizi tanımaya bakın.
    Unutmayın: Bunun için ne kadar çaba harcasanız, değecektir.


    Cemil Tokpınar

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.447, Level: 61
    Points: 8.447, Level: 61
    Level completed: 99%,
    Points required for next Level: 3
    Level completed: 99%, Points required for next Level: 3
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Hakikatbin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    781
    Points
    8.447
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Eşinizi Doğru Tanıyın !

    eşlerin en büyük problemlerinden birisi,
    birbirlerini doğru tanımama....Allah razı olsun evli değilim ama çok faydalı paylaşımdı......
    ........SEVDASI BÜYÜK OLMAYANIN EYLEMİDE BÜYÜK OLMAZ...........

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Eşinizi Doğru Tanıyın !

    Gerçekten çok faydalı bir yazı. Bende evli değilim ama bilginin zararı olmaz
    Emeğine sağlık ablacım Allah(c.c) razı olsun..
    .

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




Benzer Konular

  1. Doğru yazalım,doğru konuşalım
    By BuRaK in forum Türkçe Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 06.05.15, 19:54
  2. Doğru Erkek!..
    By BaRLa in forum komik olaylar,ve fıkralar
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 03.09.11, 14:32
  3. Tanzimata doğru
    By Konyevi Nisa in forum İnkılap Tarihi Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.10.08, 12:41
  4. Doğru iman ve amel
    By SiLa in forum Doğru İman Bilgileri
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 10.07.08, 22:01
  5. Doğru Ol!
    By SiLa in forum Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 08.06.08, 16:53

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •