İFFET:
İnsan rûhundaki yapıcı kuvvetin, yâni şehvetin iyiye kullanılmasından ortaya çıkan huy. Nefsi kötü isteklerinden men etmek. Âr, nâmus, hayâ duygusu.

Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruluyor ki:
Sizin sadakalarınız, fî-sebîlillah (Allah yolunda) cihâd eden, ilim tahsîl eden ve ibâdet
gibi hayırlı bir işle meşgûl olan ve yeryüzünde ticâret ve san'at gibi bir işle meşgûl olmaya
müsâit (elverişli) vakitleri olmayan fakirler içindir. Onlar dilenmekten çekindikleri için, cahiller
onları zengin zannederler. Ey Resûlüm! Sen onları sîmâlarından tanırsın. Onlar, iffetlerinden
dolayı insanları râhatsız edip sadaka istemezler. Malınızdan, bunlara infak (sarf) ederseniz,
muhakkak Allahü teâlâ verdiğinizi ve niçin verdiğinizi bilir... (Bekara sûresi: 273-274)
Allahü
teâlâ hayâ, hilm ve iffet sâhiblerini sever. Fuhş (çirkin) söyleyenleri ve sarkıntılık yaparak
dilenenleri sevmez. (Hadîs-i şerîf-Berîka)

İffet sâhibi olunuz. Çirkin şeyler yapmayınız.
Kadınlarınızı da, afîf (iffetli) yapınız. (Hadîs-i şerîf-Berîka)
İffet sâhibi olursanız
kadınlarınız da afîf (iffetli) olur. (Hadîs-i şerîf-Berîka)

İffet; kişiyi her türlü rezillikten
koruyan bir haslettir. El, ayak ve diğer âzâyı her türlü zarardan korur. Bu haslet güzel ahlâkın en üstünüdür. Âzânın iffetli olması demek; meselâ gözün harama bakmaması ve kendisine yasak olan şeyleri terk etmesidir. (Abdurrahmân bin Abdullah bin Nasr)