Bu mektûb, mîr Muhammed Nu'mân Bedahsînin çocuklarindan birine yazilmisdir. Zikr anlatilmakda ve lüzûmlu nasîhatler verilmekdedir:
Elhamdü lillahi Rabbil'âlemîn, vessalâtü vesselâmü alâ seyyidilmürselîn ve âlihi ve eshâbihittâhirîn ecma'în.
Iyi bil ki, senin se'âdetin ve belki bütün insanlarin se'âdeti ve herkesin dünyâ ve âhiret sikintilarindan kurtulmasi, sâhibimizin zikri ile olur. Elden geldikçe her zemân zikr yapmalidir. Ondan bir ân gâfil kalmamalidir. Cenâb-i Hakka çok hamd ve sükr olsun ki, her ân zikr etmek, bu büyüklerin yolunda, dahâ baslangicda nasîb olmakdadir. Sonda kavusulabilecek ni'metler, baslangicda tatdirilmakdadir. Bunun içindir ki, tesavvuf yolunda ilerlemek isteyenlerin bu yolu seçmeleri en uygundur ve en dogrudur. Hattâ, lâzimdir. Bunun için, sana önce lâzim olan, herseyden yüz çevirip, bu yüksek yolun büyüklerine baglanmandir! O büyüklerin kalblerinden, rûhlarindan fâidelenmek için yalvarmalisin! Önce zikr lâzimdir. Zikr, hâtirlamak, anmak demekdir. Gögsün sol tarafindaki kalb, yürek denilen et parçasini düsünürsün. Bu et parçasi, gönül denilen hakîkî kalbin yuvasi gibidir. ALLAH mubârek ismini, hayâlin ile bu kalb üzerinden geçirirsin. Bu ânda, hiçbir uzvunu oynatmazsin. Yalniz kalbini düsünerek oturursun. Kalbin seklini, anatomik yapisini düsünmezsin. Çünki, kalbin yerini düsünmek lâzimdir. Kalbin kendisini tesavvur etmek, hâtirlamak lâzim degildir. Allah ismini, kalbin bulundugu yerde hâtirlarken, hiçbir seye benzemez diye düsünürsün! Allahü teâlânin sifatlarini da düsünmezsin. Hâzir ve nâzir oldugunu dahî düsünmezsin. Böylece, Zât-i teâlâ yüksekliginden; sifatlara düsmemis olursun ve kesretde vahdeti görmek derecesine inmezsin. Mahlûklari görüp, bunlara bagli kalip avunarak, hiçbirseye benzemiyen varliga baglanmakdan mahrûm kalmiyasin. Çünki mahlûklarda görülen, anlasilan hersey, o olamaz. Çoklukda görülenler, bir olani görmek olamaz. Hiçbirseye benzemiyeni, bilinen, anlasilan seylerin disinda aramak lâzimdir. Ayrilmiyan, bölünmiyen, hiç degismiyen birsey, çok olan, baska baska olan seylerde bulunamaz. Zikr ederken, bir Velînin görünüsü, kendiliginden hâsil olursa, o görünüsü de kalbde durdurmalidir. Böylece zikre devâm etmelidir. Velî dedigimiz zât, Allahü teâlâya kavusduran yolu gösterendir. Yolda, ondan yardim, imdâd gelen zâtdir. Yoksa cübbe, külâh, diploma edinip, seyh efendi olarak kösede oturan câhil degildir. Âdetlere, gösterislere, yaldizli sözlere aldanmamalidir. Evet, kâmil ve mükemmil bir zâtdan, bereketlenmek, fâidelenmek için elbise, çamasir gibi sey almak, onu inanarak ve saygi ile kullanmak çok fâide ve feyz verir. Fekat, veren olgun, alan uygun olmak lâzimdir.
Bu yolda rü'yâlara güvenmemeli, kiymet vermemelidir. Bir kimse, rü'yâda, kendini devlet baskani görse, yâhud kutb, Velî oldugunu görse, uyanik iken de böyle olmus degildir. Uyku içinde degil, uyanik iken böyle olmak lâzimdir. Uyanik iken kavusulan seyler kiymetlidir.
Sunu iyi bilmeli ki, zikrin fâideli olmasi ve bunun te'sîr etmesi için, islâmiyyete yapismak lâzimdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin ?rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" bildirdikleri gibi inanmak, farzlari, sünnetleri yapmak ve harâmlardan, sübhelilerden kaçinmak elbette lâzimdir. Bunlari Ehl-i sünnet âlimlerinden ve bunlarin kitâblarindan ögrenmelidir. [Sapik kimselerden, bozuk din adamlarindan, din câhillerinin, mezhebsizlerin kitâb ve gazetelerinden ögrenilen seyler insanin dînini bozar. Zikrinin, ibâdetlerinin fâidesi olmaz. Dünyâda felâketlerden, âhiretde azâbdan kurtulamaz.] Vesselâm.
Nemâz kalbi temizler, kötülükden men' eder.
Münevver olamazsin, nemâzin kilmadikça!