Sayfa 18/34 İlkİlk ... 1617181920 ... SonSon
334 sonuçtan 171 ile 180 arası

Konu: Mektubat-ı Rabbani

  1. #171
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 170. Mektup

    Bu mektûb, seyh Nûra yazilmisdir. Allahü teâlânin emrlerini yapmak ve yasaklarindan sakinmak lâzim oldugu gibi, insanlarin haklarini gözetmek ve onlarla iyi geçinmek de lâzim oldugu bildirilmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdigi, sevdigi kullarina selâmlar olsun! Ey aklli kardesim! Allahü teâlânin emrlerini yapmak ve yasaklarindan kaçmak lâzim oldugu gibi, insanlarin haklarini ödemek ve onlarla iyi geçinmek de lâzimdir. (Allahü teâlânin emrlerini büyük bilmek ve Onun yaratdiklarina acimak lâzimdir) hadîs-i serîfi, bu iki hakki yerine getirmek lâzim oldugunu göstermekdedir. Bu iki hakdan yalniz birini gözetmek kusûr olur. Bir bütünün, bir parçasi, onun hepsi demek degildir. Bundan anlasiliyor ki, insanlardan gelen sikintilara dayanmak lâzimdir. Onlarla iyi geçinmek vâcibdir. Kizmak iyi olmaz. Sert davranmak yakismaz. Fârisî beyt tercemesi:

    Seviyorum diyenin, güzel olsa da pek,
    nâzliligi birakip, nâz çekmesi gerek!

    Sohbetde çok bulunmusdunuz. Va'z ve nasîhatlari çok dinlemisdiniz. Onun için, sözü uzatmiyorum. Birkaç kelime ile kisa kesiyorum. Allahü teâlâ, bizi ve sizi ?kaddesallahü teâlâ esrârehümel'azîz", islâmiyyetin dogru yolunda bulundursun! Âmîn.

  2. #172
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 171. Mektup

    Bu mektûb, molla Tâhir-i Bedahsîye yazilmisdir. Tesavvuf yolunda olanin, Allah için, asagilik göstermesi, kulluk vazîfelerini yapmasi ve islâmiyyete uymasi ve sünnet-i seniyyeye yapismasi ve günâhlarini görüp korkmasi lâzim oldugu bildirilmekdedir:

    Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun. Peygamberlerin efendisine salât ve selâm olsun. Onun temiz Âline ve Eshâbinin hepsine iyi düâlar olsun! ?sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ Âlihi ve Eshâbihi ecma'în".

    Biz fakîrlerin, Allahü teâlâya karsi asagi, küçüklük düsüncesi içinde olmamiz, herseyi Ondan beklememiz, kalbi kirik, hep yalvarici ve Ona siginici olmamiz, kulluk vazîfelerini yapmamiz, islâmiyyetin disina tasmamamiz ve sünnet-i seniyyeye siki sarilmamiz lâzimdir. Hayrli isler yaparken niyyetlerimizi düzeltmeliyiz. Kalblerimizi, dünyâya düskün olmakdan kurtarmaliyiz. Her uzvumuz islâmiyyete teslîm olmalidir. Ayblarimizi görüp, günâhlarimizin çoklugunu düsünüp, Allahü teâlânin intikâm almasindan korkmaliyiz. Iyiliklerimizi az görmeli, günâhlarimiz az olsa da, çok bilmeliyiz. Söhret sâhibi olmakdan, insanlar arasinda iyi taninmakdan çok korkmali, titremeliyiz. Peygamberimiz ?sallallahü aleyhi ve sellem", (Din veyâ dünyâ islerinde iyi taninarak parmakla gösterilmek, bir kimseye zarar olarak yetisir. Bu zarardan ancak Allahü teâlânin korudugu kurtulabilir) buyurdu. Insân, niyyeti ve isleri, ne kadar hâlis ve iyi olsa da, kendini kusûrlu ve kabâhatli bilmelidir. Tesavvuf yolunda, ele geçen ni'metlere, hâllere, zevklere güvenmemeli, ne kadar dogru ve islâmiyyete uygun olsalar da, bunlara özenmemelidir. Dîne yapdigi hizmetlere, islâmiyyeti kuvvetlendirmesine ve insanlarin dogru yola gelmelerine sebeb olmasina güvenmemeli ve bunlarla övünmemelidir. Bu güzel isleri, kâfirler ve fâcirler de yapabilir. Resûlullah ?sallallahü aleyhi ve sellem", (Çok olur ki, Allahü teâlâ bu dînini fâcir kimse ile kuvvetlendirir) buyurdu. Dînini ögrenmek, Allahü teâlânin rizâsina kavusmak için gelenleri, arslan ve kaplan gibi zararli bilmeli, bunun kendi harâbligina sebeb olmamasi için çok korkmalidir. Talebe gelince, kendinde sevinç duyarsa, bunu küfr ve sirk bilmelidir. Hemen tevbe, istigfâr ederek bu sevinci gidermelidir. Onun yerine korku ve üzüntü yerlesinceye kadar ugrasmalidir. Hele, talebenin malinda gözü olmakdan, ondan fâide beklemekden çok sakinmalidir. Böyle olursa, talebe istifâde edemez ve pîrin harâb olmasina sebeb olur. Çünki bu yolda, yalniz hâlis din isterler. Zümer sûresinin üçüncü âyetinde meâlen, (Biliniz ki, Allahü teâlâ için olan din, yalniz Onun için olan hâlis dindir) buyuruldu. Allahü teâlânin katinda sirke hiçbir sûretle yol yokdur. Kalbe gelen her sikinti ve kararti, tevbe, istigfâr ve pismânlik ile ve Allahü teâlâya siginarak, kolayca giderilebilir. Fekat, bu alçak dünyâ için gelen kararti, leke, kalbi büsbütün karartir, harâb eder. Bunu temizlemek çok güç olur. Resûlullahin ?sallallahü aleyhi ve sellem", (Dünyâya düskün olmak, günâhlarin basidir) hadîs-i serîfi çok dogrudur. Allahü teâlâ, bizi ve sizi, dünyâya düskün olmakdan kurtarsin! Dünyâya düskün olanlari sevmekden ve onlarla arkadaslik etmekden, düsüp kalkmakdan korusun! Çünki o, öldürücü zehrdir ve iyi olmaz bir hastalikdir ve büyük belâdir ve bulasici hastalikdir. Aklli kardesim seyh Hamîd yaniniza gelmekdedir. Ondan isiteceginiz yeni, tâze haberlerin kiymetini biliniz. Gerisini, bulusunca bildiririm

  3. #173
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 172. Mektup

    Bu mektûb, seyh Bedî'uddîn hazretlerine yazilmisdir. Büyüklerden çok azina bildirilmis olan birkaç gizli bilgi açiklanmakdadir. Bu derecede, ârif kendini islâmiyyetden disari sanir. Bunun sebebi ve islâmiyyete uygunlugu bildirilmekdedir:

    Önce, Allahü teâlâya hamd ederim ve Onun Resûlüne ?sallallahü aleyhi ve sellem" salât ve selâm ederim.

    Kiymetli kardesim! Iyi biliniz ki, islâmiyyetin bir dis görünüsü vardir, bir de içi, özü vardir. Disini, âlimler bildirmislerdir. Içini, özünü, tesavvuf büyükleri anlamislardir. Islâmiyyetin görünüsünde ilerlemek, mahlûklarin sonuna kadardir. Bundan sonra, eger vücûb derecelerinde yükselmek nasîb olursa, dis ile iç birbiri ile birlesir. Bunlarla, Sân-ül-ilme kadar yükselir ki, burasi Resûlullahin ?sallallahü aleyhi ve sellem" mebde-i te'ayyünüdür. Bundan sonra, ilerlenirse, islâmiyyetin içi de, disi da, yolda kalir. Ârif, Sân-i hayâtda yükselir. Bu Sânin, mahlûklar ile hiç benzerligi, ilgisi yokdur. Hakîkî Sânlardandir. Izâfet sifatlari bile, oraya yaklasamaz. Bu Sân, maksadin kapisi gibidir. Matlûbun baslangicidir. Bu derecede, ârif, kendini islâmiyyetden disarda bulur. Allahü teâlâ korudugu için islâmiyyetin inceliklerinden bir inceligi bile elden kaçirmaz. Bu büyük ni'mete kavusmakla sereflenenler çok az, hem de pekçok azdir. Tesavvuf yolcularinin çogu, bu makâmin gölgelerine varabilmislerdir. Çünki her yüksek makâmin, altinda gölgesi vardir. Gölgeye varanlar, islâmiyyetden disariya çikdik sanmislardir. Kabugu soyduklarini, öze kavusduklarini zan etmislerdir. Burasi, tesavvuf yolculugunun tehlükeli yeridir. Za'îf olanlardan çogu, burada yoldan çikmis, mülhid ve zindik olmuslardir. Islâmiyyetden ayrilmislar, hem kaymislar, hem de baskalarini yuvarlamislardir. Büyükler arasinda, vilâyet derecelerinden birine kavusanlar ve o yüksek makâmin gölgelerinden birisinde, bu ma'rifeti edinenler, o makâmin kendine varamamis iseler de, Allahü teâlâ bunlari korumakdadir. Islâmiyyetin edeblerinden bir edebi elden birakmazlar. Bu ma'rifetin iç yüzünü anlamasalar ve isin özünü kavramasalar da, islâmiyyetden kil kadar ayrilmazlar. Allahü teâlânin lutfü ve ihsâni ile, sevgili Peygamberinin ?sallallahü aleyhi ve sellem" sadakasi olarak, bu bilmece bu fakîre çözülünce, isin özü anlasilinca, az birsey açiklamak uygun oldu. Belki, nâkislari dogru yola getirir ve olgunlara isin iç yüzü aydinlanir.

    Islâmiyyetin emrleri, yasaklari, hem bedenedir, organlaradir, hem de kalbedir. Çünki nefsin temizlenmesi, bu ikisinin islâmiyyete uymasina baglidir. Iste, o makâma erisen büyüklerde, islâmiyyetden disari asan, bu ikisinden baska olan latîfelerdir. Islâmiyyete uymasi lâzim gelen bu iki parça, her zemân uymakdadir. Baska latîfelere, islâmiyyete uymak için emr olunmamisdir.

    Tesavvuf yolunda ilerlemeden önce, bes latîfe birbirleri ile birlesmis idi. Rûh, sir, hafî ve ahfâ latîfeleri, kalbden ayri degillerdi. Seyr ve sülûk denilen o yolculukda, bes latîfe birbirinden ayrildi. Herbiri, kendi yerine varip yerlesdi. Böylece, hangisinin islâmiyyete uymakla vazîfeli oldugu, hangilerinin vazîfeli olmadiklari anlasildi.

    Süâl: O makâmda, ârif, bedenini ve kalbini de, islâmiyyetin disinda buluyor. Bunun sebebi nedir?

    Cevâb: Böyle bulmak, dogru bir bulus degildir. Böyle sanmakdadir. Kalbini ve bedenini, çok latîf olan, baska latîfeleri gibi görmekdedir. Bunlari da, onlar gibi, islâmiyyetin disinda sanmakdadir.

    Süâl: Beden ve kalb, islâmiyyetin görünüsüne uymakla vazîfeli olduklari gibi, islâmiyyetin özü, kalbin disina da yayilmakdadir. Böyle olunca, islâmiyyetden disari çikmak, ne demek oluyor?

    Cevâb: Islâmiyyetin özü, rûh ve sir latîfelerini asamaz. Hafî ve ahfâya eremez. Islâmiyyetden disarda kalanlar da bu ikisidir. Herseyin dogrusunu ancak Allahü teâlâ bilir.

    Allahü teâlâ bizi ve bütün müslimânlari Peygamberlerin en üstününe uymakla sereflendirsin ?aleyhi ve aleyhim ve alâ âlihim salevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ"!

    ___________________

    Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da ibret al!
    Su direksiz kubbe-i semâya bak da ibret al.
    Görmek istersen, Cenâb-i kibriyânin kudretin,
    Her sabâh, seher vakti, dünyâya bak da, ibret al!

    Pâdisâh olsan da derler, ?er kisi niyyetine"
    Var, musallâda yatan mevtâya bak da ibret al!
    Bir kefendir âkibet, sermâye-i beg ve fakîr,
    Varliga magrur olan, mecnûn degil de, yâ nedir?

  4. #174
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 173. Mektup

    Bu mektûb, seyyid mîr Muhammed Nu'mân ?kaddesallahü sirrehül'azîz" hazretlerine yazilmisdir. Bir sorusuna cevâbdir:

    Önce, Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne ?sallallahü aleyhi ve sellem" selâm ederim.

    Yüksek seyyid hazretleri! Soruyorsunuz ki:

    Kelime-i tevhîd söylerken, (Lâ) deyince, görülen ve bilinen herseyi yok bilmek lâzimdir. Çünki, Allahü teâlâ istenilmekdedir. O da, görülen ve bilinen seylerden baskadir. Hiçbirine benzemez. Böyle olunca Muhammed aleyhisselâmin gördügünü de yok bilmek lâzim gelecekdir. Allahü teâlâ, Onun gördügünden de baska olacakdir.

    Cevâb: Ey kardesim! Muhammed ?aleyhisselâm" o kadar çok yüksek olmakla birlikde, yine insan idi. Yok iken yaratilmis bir mahlûk idi. Insan, insanlarin yaratanini nasil kavriyabilir? Mahlûk olan, hep var olandan ne anliyabilir? Yoklukdan gelen, yok olmiyandan ne elde edebilir? Tâhâ sûresinin yüzonuncu âyetinde meâlen, (Onu anliyamazlar, kavriyamazlar) buyuruldu. Seyh Ferîdeddîn-i Attâr ?rahmetullahi aleyh" buyuruyor ki:

    Görmezmisin ki, Peygamber gibi bir sultân,
    o fakr ile eremedi, ugrasma, hemân!

    Ey kiymetli kardesim! Burayi biraz açiklamak gerekiyor. Dikkatle okuyunuz! (Lâ ilâhe illallah) kelimesinin iki makâmi vardir. Biri yok etmekde, ikincisi var etmekdedir. Bu varligin ve yoklugun da ikiser yüzleri vardir. Birinci bakimdan, bâtil tanrilarin ibâdete haklari yok edilmekde ve hak olan ma'bûdün ibâdete hakki var oldugu bildirilmekdedir. Ikinci bakimdan ise, maksûd olmiyan ve matlûb olmiyan maksadlara olan baglantilar yok edilmekde ve hakîkî matlûba olan bagliligin varligi bildirilmekdedir. Baslangiçda, birinci bakimdan yükseklik, bilinen ve görülen her seyi (Lâ) derken yok eylemekdir ve varlik makâminda, (Illâ) demekden baska birsey düsünmemekdir. Birkaç zemân böyle yaparak kalb gözü kuvvetlendikden sonra, (Illâ) derken, varligi söylenen hakîkî var olan da, yok edilenler gibi görünmege baslar. Fekat sâlik, o görülenden baskasini aramakda, ondan baskasini istemekdedir. Çünki bu kemâlin baslangicinda, (Lâ) derken, yok bilinen hersey, ibâdete haklari olmiyan mahlûklar idi. Bu kelime-i tevhîdi çok söylemenin bereketi ile, ibâdete hakki olan ma'bûddan ayrilmislardir. Fekat, kalb gözü kuvvetli olmadigi için, ibâdete hakki olan ve (Illâ) derken var bilinen vücûb ya'nî dâimî varlik mertebesini görmiyordu. O makâmda, (Illâ) demekden baska birsey bilmiyordu. Kalb gözü kuvvetlenince, var düsünülen de, yok bilinenler gibi görüldü. Vücûb mertebesinde ismler ve sifatlar da bulundugu için ve sâlik, herseyden ayri bir vari istedigi için, istedigini ismlerin ve sifatlarin ötesinde aramakdadir. Çünki, herseyden ayri olan var mertebesinde, ibâdete hakki olmak da, ibâdete hakki olmamak gibi yokdur. Fârisî beytler tercemesi:

    Âsikin gönlü bir güzele takilinca,
    râhat eder mi, baskasina kavusunca?

    Yüz demet feslegen verseler bir bülbüle,
    koklamaz hiç onu, yine gider bir güle.

    Nilüfer otu, günese olunca âsik,
    ondördüncü ayi görmek ister mi artik?

    Cigeri yanan, arar hep suyun tadini,
    çok seker verseler de, hiç begenmez ani.

    Ikinci bakimdan, maksûd olmiyan, aranilmayan maksadlari yok etmek idi. Bunun en yüksek mertebesi, vücûb mertebesini görmegi de, mahlûklarin mertebelerini görmek gibi, (Lâ) derken, yok etmekdir. (Illallah) derken de, bu kelimeden baska hiçbirseyi düsünmemekdir. Fârisî, iki beyt tercemesi:

    Kusumdan nasil haber vereyim sana?
    Ankâ ile yasar hep, gitmez bir yana.

    Ankâ diye ismini duymus insanlar,
    kusumun isminiyse, hiç bilmez onlar!

    Yüksek yaradilisli, ileri görüslü olanlar, öyle bir maksadi ararlar ki, ele geçemez. Hattâ, ne oldugu anlasilamaz. Cennetde, Allahü teâlâ elbet görülecekdir. Fekat nasil görülecegini düsünürsek hiç anliyamayiz. Herkes, âhiretde görecegiz diye sevinmekdedir. Hâlbuki ben, hiç görülemiyecek bir maksada tutulmusum. Aradigimdan hiçbirseyin bilinmesini istemiyorum. Isitilsin, fekat hiç kavusulmasin. Bilinsin, fekat hiç görülmesin diyorum. Ne yapayim. Beni böyle yaratmislar. Fârisî misra' tercemesi:

    Herkes, bir is için yaratilmisdir!

    Bu mertebede, çok saskin isem de, edebi gözeterek, çilginca konusmuyorum. Fârisî misra' tercemesi:

    Benim deliligim, usta bir sevgilidir.

    Fârisî beyt tercemesi:

    Ömr geçdi anlatmadan, derdimi, elemimi,
    artik sabâh oluyor, keseyim hikâyemi.

    Dogru yolda gidenlere ve Muhammed aleyhisselâmin izinde ilerleyenlere, Allahü teâlâ bizden selâm eylesin!

  5. #175
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 174. Mektup

    Bu mektûb, hâce Muhammed Esref-i Kâbilîye yazilmisdir. Bu yolun saskinlari, uzaklik görünen yakinlik ve ayrilik sanilan vuslat ararlar. Yazilan rü'yânin cin te'sîri ile oldugu bildirilmekdedir:

    Kiymetli kardesimin güzel mektûbu geldi. Fakîrleri sevdiginizi ve bu yüksek insanlara sigindiginizi bildirdigi için, bizleri çok sevindirdi. (Kisi sevdigi ile berâberdir) hadîs-i serîfi, büyük müjdedir. Fekat, bu yolun âsiklari, bu kadarla doymazlar. Yakinlik görünen uzaklikla sevinmezler. Uzak görünen bir yakinlik ve ayrilik görünen bir kavusmak ararlar. Isin gecikdirilmesine, sonraya birakilmasina râzi olmazlar. Tenbelligi, gericiligi çirkin bilirler. Kiymetli dakîkalari, yaldizli pislikler için elden kaçirmazlar. Ömür sermâyesini, sonu gelmez hayâller arkasinda geçirmezler. Yüksekleri birakip, alçaklara bakmazlar. Begenileni verip, gadab olunani, kizilani almazlar. Tatli yagli yemeklere aldanmazlar. Ince, süslü elbise için, Allahü teâlâya kulluk zevkini vermezler. Hükümdârlik koltugu gibi olan kullugu, pislik gibi olan dünyâ bagliligi ile kirletmekden utanirlar. Allahü teâlânin mülkünde, memleketinde, Lât ve Uzzâ putlarini Ona ortak yapmakdan hayâ ederler. Kardesim! Bu makâmda, hâlis din isterler! Zümer sûresinin üçüncü âyetinde meâlen, (Biliniz ki, Allahü teâlâ, ancak hâlis dîni begenir) buyuruldu. Ortaklik tozunu bile kondurmak istemezler. Zümer sûresinin altmisbesinci [65] âyetinde meâlen, (Birseyi ortak edersen, ibâdetlerini, iyiliklerini elbette yok eder!) buyuruldu. Bir ân, kendinizi düsününüz! Eger, ortak katilmamis bir dîniniz varsa, size müjdeler olsun! Eger böyle degilse, basiniza belâ gelmeden önce çâresine basvurunuz!

    Yazdiginiz rü'yâ, cin görünmesidir. Onun bos isleridir. Cinnin böyle, bozuk isleri, tâliblerde çok görülmekdedir. Buna hiç üzülmeyiniz! Nisâ sûresinin yetmisbesinci [75] âyetinde meâlen, (Seytânin aldatmasi, elbette za'îfdir) buyuruldu. Eger yine gelirse, (Kelime-i temcîd) okuyunuz! Ya'nî, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil'aliyyil'azîm) deyiniz! Bunu okumak, cinleri dagitir, kovar. Dogru yolda bulunanlara ve Muhammed Mustafânin izinde gidenlere selâm olsun ?aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ"!

  6. #176
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 175. Mektup

    Bu mektûb, hâfiz Mahmûda yazilmisdir. Kalbin telvînlerini ve temkînini bildirmekdedir:

    Kiymetli kardesimin serefli mektûbu geldi. Hâllerinin telvînlerinden, ya'nî degisikliklerinden birseyler yazmissiniz. Bu yolun basinda da, sonunda da, sâlikler, hâllerin telvîninden kurtulamaz. Telvînler kalbde ise, sâlik (Erbâb-i kulûb)dan olur. Bunlara (Ibn-ül-vakt) de denir. Kalb, telvînden kurtulmus, hâllere kul olmakdan âzâd olmus ve temkîn makâmina yetismis ise, hâller artik nefse gelir. Çünki nefs, kalbin yerine oturmus, onun islerini görmekdedir. Nefsin bu telvîni, kalbin temkîninden, ya'nî degisik hâllerin gelmesinden kurtuldukdan sonra olur. Bu telvînin sâhibine, (Ebül-vakt) denilse, yeri vardir. Allahü teâlânin yardimi ve yalniz Onun ihsâni ile nefs de, bu telvînden kurtularak, temkîne ve itmînâna kavusursa, telvînler çesidli maddelerden yapilmis olan bedene gelir. Bu telvîn, artik hiç gitmez. Çünki beden, temkîne kavusamaz. Beden, latîfelerin en üstünü olan ahfâya benzese de, temkîne kavusamaz. Ahfâya gelen temkînden bedene de bulasirsa da, kendi telvînleri yine yok olmaz. Herseyde asla bakilir. Dallara, kollara bakilmaz. Bu makâma eren kimse, üstünlerin üstünü olur. Tâm ebül-vakt iste budur. (Allahü teâlâ ile, öyle vaktim vardir ki, aramiza melek de giremez) hadîs-i serîfinde bildirilen vakt için, bir ân diyenler oldugu gibi, uzun sürmekdedir diyenler de oldu. Ikisi de dogrudur. Yukarida bildirildigi gibi, insanin ba'zi latîfeleri için, az olur ve kisadir. Baska latîfeleri için ise, uzun sürer.

    Sözün kisasi, zâhiri, ya'nî görünen organlari, parlak islâmiyyete uygun olarak kullanmali, bâtin için, ya'nî kalb ve öteki latîfeler için, alinan dersi çok yapmalidir. Fârisî beyt tercemesi:

    Bu sonsuz okyânûsda kurbaga gibi,
    el ayak oynat, zîrâ derindir dibi!

    Kiymetli kardesimiz Muhammed Siddîk, Egre sehrindedir. Sizinle bulusmasi, onun için büyük ni'met olacakdir.

  7. #177
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 176. Mektup

    Bu mektûb, molla Muhammed Siddîka yazilmisdir. Dakîkalari kiymetlendirmek lâzim oldugu bildirilmekdedir:

    Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdigi kullarina selâm olsun! Hadîs-i serîfde, (Bir kimsenin iyi müslimân oldugu, lüzûmlu seylerle ugrasip, fâidesiz seylerden uzaklasmasi ile belli olur) buyuruldu. Bunun için, zemânlari kiymetlendirmek lâzimdir. Böylece, fâidesiz, bos yere vakt öldürmekden kurtulmus olursunuz. Si'r, kasîde ya'nî mevlid-i nebî okumagi baskalarina birakip, sessizce, bâtindaki nisbeti muhâfaza etmege çalismalidir. Arkadaslarin toplanmalari, bâtinin dagilmamasi içindir. Öteden beriden konusmak için degildir. Bunun için, bir köseye çekilmeyip, birlikde bulunmagi begenmislerdir. Bâtinin toparlanmasini, toplulukda aramislardir. Gönül toplulugunu bozan toplantilardan kaçinmak lâzimdir. Bâtinin toplulugunu bozmiyan hersey mubârekdir. Bozanlar ise, ugursuz ve bereketsizdirler. Öyle yasamalidir ki, yaninda bulunanlarin bâtinlari toparlansin. Onlari gönül daginikligina düsürmemelidir. Kendini toparlamali, konusmamalidir. Nutk çekecek, dedikodu yapacak zemân degildir. Fârisî misra' tercemesi:

    Ders verecek, kessâf tefsîri okuyacak zemân degil!

    Vesselâm.

    Gece gündüz dilimde salât-ü selâm,
    O mubârek rûhuna, ey Fahr-ul-enâm!

  8. #178
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 177. Mektup

    Bu mektûb, Cemâleddîn Hüseyn-i Bedahsîye yazilmisdir. I'tikâdi, Ehl-i sünnet i'tikâdina göre düzeltmek lâzim oldugu bildirilmekdedir:

    Hâce Cemâleddîn-i Hüseyn, gençlik zemânini büyük ni'met biliniz! Elden geldigi kadar, bu zemâni, Allahü teâlânin râzi oldugu isleri yapmakla geçiriniz! Bunun için de, herseyden önce, i'tikâdi, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine göre düzeltmek lâzimdir. Ikinci olarak fikh bilgisini ögrenmeli ve isleri, bu bilgiye uygun yapmalidir. Ancak bunlardan sonra, tesavvuf yolunda ilerlemege sira gelir. Bunlari yapabilen, felâketlerden kurtulur. Yapmiyanlar kurtulamaz. Hâce Muhammed Sâlihin çocuklarina yardim ediniz! Onlara yardim, babalarina yardim demekdir. Fârisî misra' tercemesi:

    Aranilan hazîneyi gösterdim sana!

    Vesselâm.

  9. #179
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 178. Mektup

    Bu mektûb, mirzâ Muzaffere yazilmisdir. Âlemlerin efendisine uymak lâzim geldigi bildirilmekdedir:

    Allahü teâlâ, ecrinizi artdirsin ve kiymetinizi yükseltsin, islerinizi kolaylasdirsin ve kalbinizi genisletsin! Resûlullahin ahlâki ile ahlâklanmis bir zâta ihsân yapmagi ve herkesle iyi geçinmegi hâtirlatmaga ne lüzûm vardir? Ona karsi, bunlari söylemek, saygisizlik olabilir. Insan muhtâc oldugu zemân kurtdan, kusdan meded umar. Za'îf ve âciz kimselerden de ihsân bekler. Bunun için, basinizi agritiyorum. Muhtâclarin imdâdcisi olmak istiyorum. Kiymetli efendim! Ihsân, kime yapilirsa yapilsin, çok iyidir. Fekat yakin olanlara ihsân etmek dahâ iyidir. Resûlullah ?sallallahü aleyhi ve sellem" komsularin haklarini gözetmege o kadar önem verirdi ki, Eshâb-i kirâm ?aleyhimürridvân" komsulara da, ölüden mîrâs düsecek sanmislardi. Fârisî iki beyt tercemesi:

    Öyle yakin olduk ki, birbirimize,
    Sen bir günes, biz de sanki birer gölge.
    Ne olur ey, kimsesizlerin kimsesi,
    Lutfüne kavussa, komsularin hepsi!

    Vesselâm.

  10. #180
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Mektubat-ı Rabbani 179. Mektup

    Bu mektûb, mîr Muhammed Nu'mânin oglu mîr Abdüllaha yazilmisdir. Nasîhat vermekdedir:

    Kiymetli yavrum! Cenâb-i Hak, hayrli islerinizde yardimciniz olsun! Gençlik çaginin kiymetini biliniz! Bu kiymetli günlerinizde, islâmiyyet bilgilerini ögreniniz ve bu bilgilere uygun olarak yasayiniz! Kiymetli ömrünüzü fâidesiz, bos seyler arkasinda geçirmemek için ve oyunla, eglence ile geçirmemek için çok uyanik olunuz!

    Yüce babaniz, birkaç gün sonra, insâallahü teâlâ, sizlere kavusacakdir. O gelinceye kadar, yaninizda bulunanlara göz kulak olunuz! Fârisî misra' tercemesi:

    Merd isen, kendine baba ol!

Sayfa 18/34 İlkİlk ... 1617181920 ... SonSon

Benzer Konular

  1. Ramazan ayının üstünlükleri imam rabbani
    By ArzuNur in forum Mübarek Gün Ve Geceler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.09.08, 22:42
  2. İmâm-ı Rabbâni Hazretleri'nden bir nasihat...
    By ArzuNur in forum Nasihatlar
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 16.07.08, 21:58
  3. İmam-ı Rabbani
    By Kartal__13 in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.06.08, 23:34
  4. İmÂm-i RabbÂnÎ
    By İslam-Gülü in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.06.08, 15:14

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •