Elest'de Efendimizin niyazı ile hayat bulup hamd niyazına hemen katılan bir avuç mübarek zat, Allah'ın birer esmalarıyla şereflendirilerek Asr-ı saadet'e ışınlandı.
Allah'ın sevgilisi güzeller güzeli Efendimize hizmet yarışına girdiler. Onların kimi Efendimizin kanından takdir oldu, kimi seçkin dostlar (Ashâb-ı Güzin). Onlardan her biri sevgililer sevgilisi Efendimizin ayakları altına başlarını koymakdan bir an tereddüt etmediler. Ve hepsi de Efendimizi kendi canlarından çok sevdiler.
Hepsi de gönül semasında raksettiler, o muhteşem sevda bestesinin birer nağmesini temsil ettiler.
Hz. Aişe annemizin gönlüne ilâhi sır, onun yedi yaşında diyet oluşuyla başlar. Hz. Sıddık Efendimizin bölümünde anlatacağım borçlanma nedeni ile, Yahudi gelip parasını istedi. Hz. Sıddıyk Efendimiz parası olmadığını beyanla mühlet istedi. Yahudi:«paran yoksa evlâtların var, köle olarak ver» dedi ve olayı dehşet içinde dinleyen Hz. Aişe'yi gösterdi.
Hz. Aişe acının teslimiyetle yoğurduğu gönlüne sığınıp kalkdı ve yürüdü. İslâm davası adına ilk köle oluş tecelli etmişdi. Ve de gözlerinden iki damla yaş süzüldü.
O anda, o yaşlar birer pırlanta oluverdi. Yahudi, Hz. Aişe'nin boynundan düşürdüğünü sandığı pırlantaları alıp borcuna sayarak sıvıştı.
Altı yıl sonra Efendimizle nişanlanacağını duyduğu an sevinçten yüreği duruyordu ve sonra Efendimizin hizmetine girip eşi olduğunda taze yüreğinin derinlerine öyle bir aşk-ı Muhammedi doğdu ki, Efendimiz bunu seyretmek için sık sık onunla konuşur, yüreğinin yorgunluğunu dinlendirirdi. İncelerin incesi hikmete bakın ki, Efendimiz mânânın sonsuzluğuna dalıp beşeriyetten kopacak hale gelince :
«Konuş ya Hümeyra (pembe yüzlü)» diye buyurdu Acaba bir beşerin sesi, Kâinatın İncisini nasıl olur da mânâ denizinden çekip alırdı?
Bu hikmet Aişe annemizin gönlünde tecelli eden aşk-i Muhammedî'nin ilâhi gücünde gizlidir.
Gönlün özünde titreşip semâ eden ilâhi sevda öyle bir güçtür ki, mânâ denizine bile kementler atar.
İnsanların anlaması çağımızda pek güçtür. Amma Hz. Aişe annemiz Efendimizin her yeni evliliğinde, zahirde fark edilmese bile, gönülden pek mutlu olurdu.
Fahr-i Kâinat Efendimiz de, Aişe Annemizin bu engin sevgisine mükâfat olarak onu yeryüzünün en büyük hukukçusu yaptı.
Yeryüzünde hukuk usûlünü ilk kez Hz. Aişe getirmiştir. Onun hadislere dayalı yorumları koskoca İslâm hukukunu doğurmuştur.
Efendimiz, cemâle teşrif etmeden önce :
«Benden sonra İslâm hukukunu size Aişe öğretecek» buyurmuş ve öyle olmuşdur. Uzun süre ashaba hukuk sohbetleri yapmıştır. Hz. Aişe annemizin gönül sevdası bu dünyadan göçene kadar eksiksiz devam etmiş, Efendimizden sonra, O'nun sevdiği lokmaları yiyemez, sevdiği şekilleri seyredemez olmuştur. Hattâ haftada bir kez koşu yaptığı Medine'nin kenar mahallesinden bir daha geçememiştir. Ömür boyu gözü yaşlı, gönlü yanık gezmişdir.
Efendimizin sevgisi nedeniyle tüm siyasi entrikaları, Emeviler'in ısrarlı ricalarını reddederek onlara zerrece rağbet etmemiş, Hz. Hasan'a biat sırasında onu desteklemiş halife yapmıştır. Ayrıca Şam'a haber gönderip «Eğer Hasan'a bir şey olursa atıma atlar, bütün Arab dünyasını ayağa kaldırırım» demiştir.
Aişe annemiz kendi gönlündeki sevdayı çok iyi bildiğinden, o meş'um dedikodular yapıldığı zaman öylesine yüreğinden yandı ki, dedikodulara Allah bizzat yüce kitabında cevab verdi. Aslında sözün uzaması, sırf Aişe annemizin gönlündeki semânın ne denli Allah'a ulaştığını göstermesi için bir vesile idi.
Aişe annemiz Efendimizin bal şerbetini sevdiğini fark etti; öyle bir bal şerbeti yapardı ki, her defasında Efendimiz:
«Yâ Aişe bu bambaşka bir şey» derdi.
Gönüllerdeki sevda maddeye de yansır, onda akıl almaz güzellik sırları yaratır.
DR. HALUK NURBAKİ
Gönüllerde Sema kitabından alınmıştır