ÎCÂZ:
Az söz ile pürüzsüz ve kusursuz olarak çok mânâ ifâde etme.
Muhammed aleyhisselâm; "Bu Kur'ân, Allah
kelâmıdır, inanmıyorsanız bir âyeti kadar siz de söyleyiniz. Söyleyemezsiniz" buyurdu. O
kadar düşman oldukları, el ele verip uğraştıkları hâlde söyleyemediler. Kimisi Kur'ân-ı kerîmin
belâgat ve îcâzını görür görmez îmân etti. Kimisi insan bunu söyleyemez diyerek ister istemez tastîk etti. (Sırrı Paşa)
Arapçayı iyi bilen kimse Kur'ân-ı kerîmin îcâzını açıkça anlar.
Kâdı Bâkıllânî dedi ki: "Îcâz, hem belâgatinin yüksek olmasından hem de nazmının
(lafızlarının dizilişinin) garîb olmasındandır. Yâni hiç görülmemiş bir nazm olduğu içindir.
Bâzıları Kur 'ân-ı kerîmin îcâzı gaybden (gelecekten) haber vermesidir dediler. Bâzı âlimlere
göre Kur'ân-ı kerîmin îcâzı, çok uzun ve tekrarlı olduğu hâlde hiçbir yerinde ihtilâf yâni
uygunsuzluk bulunmamasıdır dediler. (İmâm-ı Rabbânî)
Muhammed aleyhisselâmın
mûcizelerinin en büyüğü Kur'ân-ı kerîmdir. Bugüne kadar gelen bütün şâirler, edebiyâtçılar,
Kur'ân-ı kerîmin nazmına ve mânâsına hayran kalmışlar, bir âyetin benzerini
söyleyememişlerdir. Îcâzı ve belâgati insan sözüne benzemi yor. Yâni bir kelimesi çıkarılsa
veya bir kelime eklense; lafzındaki, mânâsındaki güzellik bozuluyor. (Nişâncızâde Muhammed Efendi)