Birçok insana’’gel bir mürşide bağlan,tövbe et,tasavvuf terbiyesine gir,insan tek başına terbiye olamaz,yalnız olarak din güzel yaşanmaz’’ dendiği zaman hemen şu sözle karşılık verirler.
‘’Allah İle Kul Arasına Kimse Giremez!’’ Bu söz söyleniş amacına göre farklı sonuçlar doğurur.Bu söz şeytanın Müslümanları saptırmak için en etkili olan sözüdür.Tasavvufa itiraz edenlerin çoğu, tasavvuf yoluna girenlerin Allah ile aralarına çeşitli kimseleri koyduğunu, bir mürşide bağlanmakla şirk tehlikesine düştüklerini, kendilerinin ise böyle bir tehlikeden uzak olduklarını anlatmaya çalışırlar.
Acaba işin gerçeği böyle midir? ‘’Allah İle Kul Arasına Kimse Giremez’’ sözünün gerçek manası bilinmez ve yerinde kullanılmazsa fitne olur.Fayda değil, zarar verir.Bu zarar imana dokunur, dini zedeler, din kardeşliğini sarsar, cemaat ruhunu öldürür, edebi ortadan kaldırır.Bu söz söyleniş niyetine göre farklı sonuçlar doğurur.
Eğer ’’Ben Allah’a kullukta önümde kimseyi istemem,peygamber,kitap,alim,m ürşid tanımam, istediğim gibi kulluk yaparım, keyfimce ibadet ederim’’ manasında söyleniyorsa söyleyeni dinden çıkarır.
Daha doğrusu böyle düşünen kimse küfür, isyan ve gaflet içinde kalmış demektir.O hak dine girmemiştir ki çıkmış olsun.
Eğer ‘’Ben Allah’a giden yolda Allah’ın peygamberleri ve kitabıyla yetinirim, onlar ne diyorsa onu yaparım, başka kimseyi kabul etmem,alimlere bakmam, mürşide bağlanmam,mezhepler beni ilgilendirmez, dini kendi anladığım gibi yaşarım’’ manasında söylemişse,insanı sorumlu eder,işini zorlaştırır, sonu tehlikelidir.Çünkü arada alimler olmadan kendi başına dinin öğrenilmesi, anlaşılması ve yaşanması nasıl mümkün olacaktır?
Kur’an ve Sünnet Allah yolunda cemaat olmayı, cemaatin başındaki imama itaat etmeyi, Topluca Allah’ın ipine sarılmayı, hep birlikte tövbe etmeyi, bilmediklerimizi alimlere sormayı, takva ve iyilikte yardımlaşmayı,bunun için Allah’ın sadık kullarıyla beraber olmayı açıkça emretmektedir.Dinin hükmü bu iken, bir mümin hangi delil ve mantıkla bana bunlar gerekmez diyebilir? Dese bile bunun Allah katında ne değeri olabilir?
Eğer bu söz ’’Allah benim her halimi görüyor,biliyor,sözümü işitiyor,niyazımı dinliyor. Ben namazda, secdede, zikirde, duada ve tövbe de kalbimi Rabbime bağlarım, gönlüme kimseyi koymam, kimseden bir şey beklemem.Benim korkum, sevgim, niyetim, hedefim sadece Allah’tır'', masasında söyleniyorsa ne güzel! Doğrusu budur, böyle olması lazımdır.Zaten bütün peygamberler kalbi dünyadan çekip Allah’a bağlamak için gelmişlerdir. Onlara varis olan alimler ve kamili mürşidlerin de işi budur, Fenafillah makamına ulaştırmaktır maksad, buna ‘’Allah Adamı’’ olmak denir.Kalbi bütün varlıklardan çekip sadece yüce Allah’a bağlanması kolay elde edilecek bir nimet değildir.O tam bir hürriyet halidir ki, arifler ve mürşidi kamiller o hali elde etmek için nefisleriyle bir ömür boyu mücadele etmişlerdir...