9 sonuçtan 1 ile 9 arası

Konu: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    İSLAMDA TOPLUM DÜZENİ

    Bir çok insan, aşırı giderek hayatın bütün nizamlarına "İctimaî Nizam" adını vermektedir. Oysa bu, yanlış bir kullanış biçimidir. Çünkü hayatı ilgilendiren nizamlara "Toplum Nizamları" demek daha doğrudur. Gerçekte bunlar toplumu ilgilendiren nizamlardır. Bu nizamlar, bir arada bulunmalarına veya toplu halde olmalarına bakılmadan belli bir toplumda yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri düzenler. Bu nizam ve düzenlerde bir araya gelmeye bakılmaz, yalnızca ilişkilere dikkat edilir. Bundan dolayı ilişki adedi ve çeşidi kadar, düzen ve nizamlar da çeşitli ve farklı olurlar. Bu nizamlar; iktisadi, yönetim, siyasi, eğitim ve öğretim, cezalar, muamelat, mahkeme delilleri ile ilgili nizamları ve diğerlerini kapsamaktadır. Bütün bu sayılanların her birine veya hepsine "İctimaî Nizam" demek mümkün olmadığı gibi uygun da değildir. Buna ilave olarak, "ictimaî" kelimesi nizamın sıfatı durumundadır. Öyleyse bu sistemin, insanların bir arada bulunmalarından kaynaklanan sorunların düzenlenmesini konu edinmesi kaçınılmazdır. Gerçekte ise, erkeğin erkekle, kadının da kadınla bir araya gelmelerinde herhangi bir nizama ihtiyaç yoktur. Çünkü böyle bir birliktelikten bir takım problemler ortaya çıkmayacağı gibi, herhangi bir nizama ihtiyaç gösteren ilişkiler de doğmaz. Ancak; hepsi bir araya gelmemiş olsalar bile, tek bir beldede yaşamalarından dolayı erkeklerin ve kadınların kendi aralarındaki menfaatların düzenlenmesi için bir nizam ve düzen gereklidir. Ancak, bir erkeğin bir kadınla ve bir kadının da bir erkek ile bir araya gelmiş bulunmaları neticesinde bir çok problemler meydana gelir. Bu problemlerin çözülmesi ve düzenlenmesi bir nizamı gerektirdiği gibi, meydana gelen ilişkileri düzenleyen bir nizama da ihtiyaç duyulur ve gerekir. İşte böyle bir birlikteliğe uygulanacak nizama "İctimaî Nizam" denilebilir. Çünkü gerçekte bu nizam, erkekle kadın arasında ictimaî münasebetleri ve bundan kaynaklanan ilişkileri düzenlenmektedir.

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    İşte bu çerçevedeki ictimaî nizam; kadınla erkek, erkekle kadının ictimaî münasebetlerini ve bir araya gelmelerinden doğan erkek-kadın, kadın-erkek ilişkilerini düzenleyen prensipleri beyan eden bir nizamdır. Bu nizam; onların toplumdaki çıkarlarından daha çok, kadın-erkek ilişkilerinden doğan sorunları konu edinir. Örneğin; kadının erkekle, erkeğin de kadınla ticaret yapması, ictimaî nizamı değil toplum nizamlarını ilgilendirir. Çünkü ticaret iktisadî nizamı ilgilendirir. Erkeğin kadınla bir arada bulunmasını yasaklamak, hangi şart ve zamanda kadının boşanma hakkına ve küçük çocuğuna bakma hakkına sahip olacağı gibi hususlar ise ictimaî nizamı ilgilendirir. Buna göre ictimaî nizamın tarifi şöyle olur: İctimaî nizam; kadınla erkeğin, erkekle kadının bir araya gelmesinin ictimaî prensiplerini ve bunların bir araya gelmelerinden doğan meseleleri düzenleyen nizamdır.
    İslâmdaki ictimaî nizamı anlama konusunda tüm insanlar, özellikle de Müslümanlar büyük bir sıkıntıya maruz kaldılar. İslâmî düşünce ve ahkâmdan uzaklaşmalarıyla İslâm’ı doğru bir şekilde anlamaktan, dolayısıyla da bu konuyu anlamaktan uzaklaştılar. Böylelikle, ifrat ve tefritin her iki ucunda yerlerini aldılar. Bir kısmı; istediği bir giysi ile vücudunu teşhir ederek çıplak bir şekilde kadının sokağa çıkabileceğini ve istediği erkekle istediği şekilde bir arada kalabileceğini savunurken, bir kısım Müslümanlar da kadının ticaret ve ziraatla uğraşamayacağını, mutlak olarak erkekle bir arada bulunamayacağını, kadının eli ve yüzü de dahil olmak üzere bütün vücudunun örtülmesi gerektiğini iddia ettiler. İşte bu ifrat ve tefrit çalkantısı içerisinde ahlakî çöküntüler ve düşüncede donukluk meydana geldi. Bunun neticesinde, İslâmın ictimaî yönü kayboldu. Aile bireylerinin ah-vahlarının oluşturduğu bir yapı, aile üzerinde egemen oldu. Aile bireyleri arasında çekişmeler ve ihtilaflar çoğaldı. Dağılmış olan İslâm ailesinin toplanması ve mutluluklarını temin etme ihtiyacı, bütün Müslümanların zihinlerini meşgul etmeye ve bu büyük problemin tedavisi için gerekli araştırmaları yapma çalışmaları başladı. Konu üzerinde yapılan çalışmalar birbirinden farklı çözümleri ortaya çıkardı. İctimaî tedaviyi izah eden birçok kitap ve yazılar yazıldı. Şer'i mahkeme ve seçim kanunlarında birçok tadilatlar yapıldı. Bir çok Müslüman kendi görüşlerini aile bireylerine ve yakın çevresine uygulamaya çalıştı. Okullarda kadın erkek karışımı eğitimin yapılması hususunda, eğitim kanunlarında birçok tadilatlar yapıldı. Bütün bu çaba ve gayretler buna benzer görüntüleriyle meydana çıktı. Fakat gerek bunlar gerekse ötekiler arzu edilen tedaviyi başaramadıkları gibi, istenilen nizamı da bulamadılar. Böylece ıslah için çıkar bir yol bulamadılar. Çünkü entellektüel bir çok Müslüman, iki ayrı cins olan kadın erkek münasebetlerini ilgilendiren hususları bilmiyorlar, konuya yabancı kalıyorlardı. Bu iki cinsin, birbirine yardım edecekleri yolu ve çizgiyi bilemediler. Halbuki ümmetin ıslahı ve mutluluğu bu yardımlaşmadan kaynaklanmaktaydı. Evet, Müslüman düşünürler ve mütefekkirler, İslâm’ın kadın-erkek ilişkisiyle ilgili düşüncesine ve hükümlerine karşı tamamen cahil kaldılar. Bu bilgisizlikleri nedeniyle çözüm ve yöntem üzerinde tartışmaya, birbirleri ile cedelleşmeye ve konunun özünü inceleyip araştırmaktan tamamen uzaklaşmaya başladılar. Müslüman düşünürlerin bu girişimleri yüzünden toplumda sıkıntı sıkıntı ve gerginlik daha da artmış, özellikleriyle diğer toplumlardan ayrılan islam ümmeti ile mevcut toplum arasında korkunç bir uçurum oluşmuştur. Müslüman ailenin İslam’ın özünü kaybedeceği korkusu, aynı ailenin İslam düşüncesini, hükümlerini ve görüşlerini doğru bir şekilde anlamasından da korkulmaya başlanmıştır.

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    ALLAH c.c. razı olsun...


    Seni çok Özledim Annem

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Hayrun-Nisa
    sizden de ALLAH c.c. razı olsun..

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Bu fikri sıkıntının ve doğruyu anlamaktan sapmanın sebebi şudur: Batı hayat tarzı ve kültürünün bize karşı açtığı acımasız savaş neticesinde batı, düşünce ve anlayışımız üzerinde tam bir hakimiyet kurdu. Batı hayat tarzının düşünce ve anlayışımıza hakim olması, hayat ile ilgili anlayışlarımızı, eşyaya ait ölçülerimizi, İslâma karşı ruhlarımıza kök salmış bulunan İslâmî gayret ve mukaddessata saygınlığımız gibi köklü kanaatlarımızı değiştirdi. Batı hayat tarzının bize karşı kazandığı bu zafer, hayatın her alanında ve bölümünde yaygın hale geldi. Bu yaygınlık, ictimaî sahayı da etkisi altına aldı.
    İslâm ülkelerinde batı hayat tarzı ile hayat tarzının medeni görüntüleri ve maddi sahadaki gelişme ortaya çıktığı zaman birçokları bu korkunç gelişmeyi şaşkın gözlerle seyretti. Bu medeni ve teknik görüntüleri taklit etmeye başladılar, bu hayat tarzını almaya uğraştılar. Çünkü bu teknik ilerlemeleri, bu hayat tarzının sahipleri ve ona davet edenler meydana getirmişlerdi. Bunun için, teknik araç ve gereçler yani medeni şekiller ile batı Batı hayat tarzı arasında bir ayırım yapmaksızın batı Batı hayat tarzı ve medeniyetinin tümünü taklit etmeğe çalıştılar. Onlar, " hayat tarzının " hayata ait bütün düşünce ve mefhumlardan ibaret bir hayat tarzı olduğunu anlayamadılar. Medeniyetin ise, görülen hayatta kullanılan teknik alet ve edevat olduğunu idrak etmediler. Buna ilaveten, batı Batı hayat tarzının, İslâm Batı hayat tarzı ile temelde ters düşen bir esas üzerine oturtulmuş olduğunu da anlamadılar. Batı hayat tarzının hayata bakışı ve onu izahı ile, gerçekleştirilmesi uğrunda insanoğlunun peşinden koştuğu mutluluk mefhumunun da İslâm hayat tarzına ters düştüğünü anlamadılar. İslâm ümmetinin Batı hayat tarzını kabul etmesinin kesinlikle caiz olmadığını da anlayamadılar. İslâmî cemaat vasfını taşıdığı ve bu cemaatın İslâm ümmetinden bir parça olması devam ettiği müddetçe, bu ümmet asla hiç bir ülkede bu hayat tarzı kabul edemez.
    İslâm hayat tarzı ile batı hayat tarzı arasındaki bu temel ve öze ait ihtilafı kavrayamamak, Batı hayat tarzını taklide ve kabul etmeye neden oldu. Birçok Müslüman, bir kitabı kopya edercesine Batı hayat tarzını İslâm beldelerine taşımaya çalıştı. Bir kısım Müslümanlar ise netice ve sebeplerini düşünmeden batı hayat tarzına ait mefhum ve ölçüleri taklit etmeye çalıştılar. Böylece bu kimseler, doğuracağı sonuçlara bakmadan, Batı toplumunda erkekle kadın arasında herhangi bir ayırım yapmadan kadın ve erkeğin bir arada bulunmasında bir sakınca görmeyen batı düşüncesini benimsediler. Batı kadınının üzerinde gördükleri birtakım medeni görüntüleri taklit ettiler veya taklide çalıştılar. Ancak, bu medeni görüntülerin, Batı hayat tarzı ve hayatına ait mefhumlarla uyuşabileceğini, fakat İslâm hayat tarzı ve hayatına ait mefhum ve tasvirlerle uyuşamayacağını idrak edemediler. Batı medeniyetinin eseri olarak görülen zahiri şekillerden çıkacak sonuçların hiçbirinin hesabını yapmadan kendilerini kaptırdılar. Evet, bu göz kamaştırıcı Batı tekniğini gördükleri zaman sonuçlarına bakmadan, toplumda ve toplantılarda Müslüman kadının erkekle bir arada bulunmasında herhangi bir sakınca olmayacağına inandılar. Yine, ortaya çıkacak problemlere bakmadan Müslüman kadının Batı medeniyetine ait kıyafetiyle görünmesinin gerekli olduğuna inandılar. Dilediği şeyi yapabilmesi için Müslüman kadının kişisel hürriyetinin garantilenmesi çağrısında bulundular. Buna bağlı olarak ihtiyaç olmadan kadın ve erkeğin bir arada bulunmalarına, kadının süslerini ve ziynetlerini göstermesi gerektiği fikrine çağırdılar. Kadının da yönetici olması gerektiğini söylediler ve bütün bunları kalkınmanın ve ilerlemenin delili olarak gördüler.

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Bu taklitçi nakilciler suyu fazla bulandırarak, kendilerini şahsi hürriyete çok fazla önem veren kimseler olarak kabul ettiler. Hatta toplumsal veya bir başka neden olmaksızın, şahsi hürriyetin gereği olarak kadın ile erkeğin bir arada bulunabileceğini, istediği şekilde direkt olarak buluşabileceklerini söylediler. Kadın ile erkek arasındaki bu görüşmenin sağlanabilmesi için de şahsi hürriyetlerden faydalanabilmenin gerekli olduğunu iddia ettiler. Kendilerini bu görüşlere kaptırarak kendi eliyle tehlikeye atılan taklitçi gençlik, kötü örnekler vererek, kadın ve erkek arasındaki ilişkileri sadece "kadınlık"-"erkeklik" ilişkileri haline getirdiler. Bu kötü etki toplumdaki diğer gruplara da bulaştı, hayat sahasında kadın ve erkek arasında herhangi bir dayanışma meydana getirmedi. Bu buluşmalardan hayat meydan-larında; ahlaki çöküntü, kadının kocası ve mahremlerinin dışındaki kişilere ziynetlerini göstermesi, çekiciliğini, cazibesini açıkça ortaya dökmesinden başka hiçbir şey elde edilmedi. Bunun neticesinde Müslümanlarda düşüncede sapma, zevk anlayışında bozukluk, güvende şiddetli bir sarsıntı, ölçülerde bir yıkım yaşandı. Batı toplumunda kadın-erkek ilişkilerine herhangi bir önem verilmediğine dikkat edilmeden Batının toplum hayatı örnek alındı ve Batı toplumu ölçü kabul edildi. Yapılan hareketlerin, uyulması farz olan esaslara ters düşüp düşmediğine, İslâm’ın batı yaşam tarzını kötü görüp görmediğine veya Batı yaşam tarzının toplumun ahlakına büyük bir zarar vereceğine bakılmadı. Halbuki bunlar, İslâm toplumunun özüne, esasına tamamıyla ters düşen noktalardı. Çünkü İslâm toplumu, gayri meşru kadın-erkek ilişkilerini büyük günahlardan sayarak bu tip hareket ve davranışlara sopa ve recm gibi şiddetli cezalar getirmiş, bu işin faillerine hor ve hakir gözle bakmış, toplum tarafından dışlanması gerekli kimseler olarak telakki etmiştir. İslâm toplumu; “namusa” ve “ırza”, korunması vacib olan "değer" nazarıyla bakar. Bu hususta ne bir münakaşayı ne de bir cedeli kabul etmez. Irz ve namusu koruma uğrunda mal ve canın istenerek feda edilmesini, herhangi bir özür ve bahaneye yer vermeksizin gerekli görür.
    Evet, bu nakilci ve taklitçiler iki toplum arasındaki farkı düşünmediler ve anlamadılar. İslâmî hayatın kendilerine yüklediği görevleri düşünmedikleri gibi, şer'i hükümlerin kendilerinden istediği hususları da anlamadılar. Nakil ve taklitçiliğin arkasına takılarak, çağdaşlaşması ve güçlenmesi uğruna kadına serbestiyet elbisesi giydirildi. Kötü ve yerilmiş ahlakla vasıflanması hiçbir kimseyi ve kurumu ilgilendirmedi. İşte bu nakilci ve taklitçiler ümmeti "kalkındırmak" gerekçesi ile kadını çağdaşlaştırma adı altında Müslümanların ictimaî yönünü yıkmaya devam ettiler. Başlangıçta bunlar azınlıkta idiler ve ilk dönemde ümmet bunların davetinden hoşnut olmadı. Fakat İslâm beldelerinde kapitalist sistem; önce sömürgeciler tarafından ardından da kapitalizm kafilesinde yer alan ve sömürgeci kafirlerin yolunu takip eden uşakları tarafından uygulanarak İslâm memleketlerinde egemen olunca bu azınlık, daha da etkili oldular ve düşüncelerini şehir halkına hatta köylerde ikamet edenlere bile götürebildiler. Müslümanları, kendilerinin takip ettikleri yola; Batı hayat tarzını taklit ve nakil kervanında yerlerini alıp yollarına devam etmektedirler.
    Durum böyle olunca doğal olarak, Müslümanlardan bir cemaatın bu fikirlere karşı mücadele vermek için harekete geçmesi gerekecekti. Halkı Müslüman olan ülkelerde çeşitli cemaatların bu görüşlere karşı savaşması ve mücadele vermeleri kesin ve gerekli olan bir şeydi. Bu amaçla Müslüman kadının toplumdaki şeref ve ahlakını korumanın farz olduğunu söyleyen bir veya birkaç cemaat ortaya çıktı. Fakat bu cemaatlar, İslâm nizamlarını ve şer'i hükümleri gereği kadar bilmeden, anlamadan mücadele verdiler. Bunlar bu mücadelelerini verirken İslâmî akidenin tek esas, şer'i hükümlerin de tek ölçü olarak kabul edilmesi idraki yerine aklı, araştırmalarına esas kabul ettiler. Maslahatı akla göre belirlediler. Çeşitli görüşleri benimsemede ve eşyalar hakkında bir hükme varmada aklı tek ölçü olarak aldılar. İnsanları örf ve adetleri muhafazaya ve ahlaka sarılmaya davet ettiler. Böylece kadının örtüsü konusunda delile dayanmaksızın körü körüne taassuba daldılar ve kadına fazlasıyla baskı yapılması evinden dışarı çıkmasına ve herhangi bir ihtiyacını gidermesine ya da işlerini bizzat kendisinin yürütmesine izin verilmemesi gerektiğini söylediler. Son dönem İslâm alimleri ve fakihler kadına beş çeşit avret statüsü getirdiler:
    1- Namazda örtünmesi gerekli yerler,
    2- Mahrem erkeklerin yanında örtünmesi gerekli yerler,
    3- Yabancı (namahrem) erkeklerin yanında örtünmesi gerekli yerler,
    4- Müslüman kadınların yanında örtünmesi gerekli yerler,
    5- Kafir kadınların yanında örtünmesi gerekli yerler.

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Bu sınıflama sonucunda doğal olarak da kadının kendi dışındakileri görmesine veya herhangi birinin kadını görmesine mani olan mutlak bir örtüye davet ettiler. Kadının, hayatla ilgili işlerini yapmasının engellenmesi gerektiğini söyledikleri gibi; sosyal, ekonomi, yargı ve siyaset sahasında kadının görüş sahibi olmasının, seçme ve seçilme hakkını kullanmasının engellenmesi gerektiğini de söylediler. Kadınlarla hayat arasında duvar ördüler. Hatta, Allah (c.c.)'ın bazı ayetlerinin kadınlara değil, erkeklere hitap ettiğini, kadınları muhatap almadığını söylediler. Biat sırasında kadınların Peygamber (s.a.v.) ile musafahalarını anlatan hadisi tevil ettikleri gibi, kadınların mahrem yerleri ile ilgili hadisleri ve Rasul (s.a.v.)'in hayatta iken kadınlarla ilgili muamelesini anlatan hadisleri, şer'i hükümlerin gösterdiği şeklin dışında kendi istedikleri biçime uyacak şekilde tevil ettiler.
    İşte bütün bunlar, insanların şer'i hükümlerden uzaklaşmalarına sebep olduğu gibi, Müslümanların ictimaî yönlerinin körelmesine ve dumura uğramasına da sebep oldu. Bundan dolayı bu insanların görüşleri, kendileriyle savaşan fikirler karşısında durma gücüne sahip olamadı. Müslümanlar arasındaki ictimaî yönün yükseltilmesine de en ufak bir tesiri olmadı. İslâm ümmeti arasında, ilk müctehid ve mezheb sahiplerinden sayıca da, ilim ve kültür bakımından da daha az olmayan birçok alimlerin bulunmasına, Müslümanların elinde hiçbir toplumun sahip olamayacağı kadar fikri ve teşrii servetin varlığına, genel ve özel kütüphanelerde birçok değerli eser ve kitapların mevcudiyetine rağmen; bütün bunca servet, yine taklit ve nakilcilerin düştükleri karanlıklardan çıkmalarına yeterli olamadı. Kadın konusunda, kendi görüşlerine muhalif olduğu için, Müctehidlerin sahih olarak istinbat ettikleri İslâmî hükümlere uygun görüşleri bile onları ikna etmede etkili olmadı. Çünkü bu mukallid ve kör taassubçular, donuk fikirliler, alimler ve öğrenciler, düşünen insanlar niteliğinden uzaklaştılar; vakıayı dolayısı ile karşı karşıya oldukları vakıa hakkındaki Allah'ın hükmünü anlayamadılar. Şer'i hükümleri, tam bir uygunlukla gerçekleştirecek, dakik bir tatbikatla olay üzerine uygulayacak fikri bir kavrayışla kavrayamadılar. Bundan dolayı, İslâmî beldelerde toplum; "taklid" ile "kuru taassub"un egemen olduğu iki düşünce yapısı arasında çalkalanıp durmaya devam etti. İslâm toplumunun ictimaî yönü sıkıntılar geçirdi. Neticede, Müslüman kadın, bilerek veya bilmeyerek Batı hadaratı ile İslâm hadaratı arasındaki çelişkileri bilmeden, kendisine bile bir menfaat dokunmayan mevcudiyetinden Müslümanların bir fayda sağlayamadığı, adeta yararsız ve mutaasıp bir kadın olma arasında, şaşkın vaziyette, ne yapacağını bilmeyen bir unsur haline geldi. Bunların hepsi; İslâm’ın fikri olarak algılanamamasından ve İslâmın ictimaî nizamının tam olarak anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Bunun için, İslâmın ictimaî nizamını kapsamlı bir şekilde öğrenmek, araştırmak ve bu hususta derin bir çalışma yapmak mecburiyetindeyiz. Ancak bu şekilde problemin; kadın ve erkeğin bir arada bulunmaları ve bu birliktelikten kaynaklanan ilişkiler ve bunların uzantıları olduğu kavranabilir. Öyleyse bu birlikteliğe ve bundan kaynaklanan sorunlara çözüm aranmaktadır. Ancak, bu çözüm aklın değil, şeriatın dikte ettireceği çözüm olmalıdır. Aklın görevi ise ancak, önce problemi doğru bir şekilde kavramak, ardından da bu probleme ilgili şer'i hükmü uygulamaktır. Şeriatın ortaya koyacağı çözüm, muayyen bir ölçü içerisinde yaşayan Müslüman kadın ve erkeğe, İslâmın uygulamalarını farz kıldığı bir çözümdür. İslâmın farz kıldığı bu yaşayış biçimine her ikisinin de bağlı kalması, Batı ile ne derece ters düştüğüne, baba ve dedelerinin üzerinde bulundukları örf ve adetlere uyup uymadığına bakmadan, Allah (c.c.)'ın Kitapta ve Sünnette emrettiğine göre yaşamaktır




    KADIN VE ERKEK



    Allahu Teâla şöyle buyurdu:
    "Ey insanlar biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kabile ve halklara ayırdık." Hucurat 13
    "Ey insan! Kerim olan Rabbinden seni saptıran nedir?" İnfitar 6
    "Kahrolası insan ne kadar nankördür. Onu, Allah neden yarattı? Onu bir meniden yarattı ve takdir etti." Abese suresi 17-19
    Böylece Allah (c.c.), insana birtakım tekliflerle hitab etmiş, insanı teklif ve hitaba mazhar kılmıştır. Şeriatları da insan için indirmiş olup, insanı tekrar diriltecek, insanı muhasebe edecek, cennete ve cehenneme koyacaktır. Bunun için Allah, kadın ve erkek ayrımı yapmadan insanı tekliflere mazhar kılmıştır.
    Allah (c.c.) insanı, hayvandan farklı muayyen bir fıtrat içerisinde kadın ve erkek olarak yaratmıştır. Kadın; insan olduğu gibi, erkek de bir insandır. İnsani özellikler açısından erkek ile kadın arasında fark yoktur. Hayat kavgasına dalmaları için, Allah (c.c.), onları insanlık vasfıyla yaratmıştır. Erkek ve kadın olarak, her ikisine de bir toplumda yaşamalarını takdir etmiştir. İnsan cinsinin devamını, kadın ve erkeğin birlikteliğine ve her toplumda beraber varlılıklarına bağlı kılmıştır. Erkek ve kadına birbirinden farklı gözle bakmak doğru değildir. Zira, her ikisi de bütün insani özelliklerden istifade eden, hayatın engellerine karşı koyan insandır. Cenabı Allah (c.c.), yarattığı canlı gücün aynısını her birinde de yaratmıştır. Her birinde, açlık, susuzluk, defi hacet gibi uzvi ihtiyaçları yarattığı gibi, beka, nevî ve tedeyyün içgüdüsünü yaratmıştır. Birinde bulunan bu organik ihtiyaçlar ve içgüdüler diğerinde de vardır. Birinde yarattığı düşünme gücünün aynısını diğerinde de yaratmıştır. Erkekte bulunan aklın aynısı kadında da mevcuttur. Çünkü, Cenabı Allah aklı, sadece erkek veya sadece kadın için değil, "insan" için yaratmıştır.
    Ancak; her ne kadar erkeğin nevî içgüdüsü, erkek veya bir hayvanla veya başka bir şeyle, kadının içgüdüsü de, kadın veya hayvan veya başka bir şeyle doyuma ulaşabilirse de, insanda yaratılan gayenin tahakkuku yalnızca erkeğin kadınla, kadının da erkekle doyuma ulaşmasıyla tek şekilde gerçekleşebilir. Bundan dolayı, erkeğin kadınla, kadının da erkekle olan ve nevî içgüdüden doğan mevcut ilişkileri garipsenmeyen doğal bir ilişkidir. Hatta bu, içgüdünün kendisiyle tahakkuk ettiği tek ve asli ilişkidir. Bundan maksat da cinsin bekasıdır. Eğer her ikisi arasındaki bu ilişki, cinsel ilişki şeklinde tahakkuk ederse bu durum, garipsenmeyen doğal ve doğru bir ilişki olur. İnsan türünün bekası için bu ilişki kaçınılmaz bir olaydır. Ancak bu içgüdüyü sınırsız olarak serbest bırakmak, hem insana hem de ictimai hayatına zarar verir. Nevî içgüdünün varlığından gaye, insan türünün bekasını temin edecek olan neslin devamlılığını sağlamaktır. Bundan dolayı insanın bu duyguya bakışı, insanda bulunan nevî içgüdünün varlık nedeni noktasında odaklaşmalıdır. Bu hususta erkekle kadın arasında herhangi bir fark yoktur. Cinsi ilişkide insan doyumu gözetsin veya gözetmesin doyum neticesinde hasıl olan lezzet, doğal ve gerekli bir husustur. Bu nedenle, “nevî içgüdüye zevk ve lezzet alma gözüyle bakmamak gereklidir” denmesi doğru değildir. Tam tersine cinsi ilişkiden doğan zevk, bakışla ilgili olmayıp insanın tabiatından kaynaklanan doğal ve kesin bir husustur. Bundan uzak kalınamaz. Zira bundan uzak kalmak kesinlikle imkansız bir şeydir. Fakat esas mesele, insanın doyumdan ve bundan hasıl olan gayeden ne anladığıdır. Bu nedenle nevî içgüdüsü ve insanda bu içgüdünün varlık gayesi hakkında insanda belli bir mefhumun, anlayışın oluşturulması kaçınılmazdır. Aynı zamanda Allah (c.c.)'ın insanoğlunda yaratmış olduğu nevî içgüdüsüne özel bir görüş kazandıracak ve oluşturacak gayenin insanda bulundurulması veya insana kazandırılması lazımdır. Bu gaye; erkeğin kadın ile, kadının da erkek ile ilişkisinde ön planda tutulmalıdır. Erkek ile kadının erkeklik ve dişilik ilişkilerinde, başka bir ifade ile cinsi ilişkiler hususunda, insanda özel bir bakış oluşturulmalı ki böylece insan fıtratında bulunan nevî içgüdünün asıl gayesi olan cinsin devamlılığı gerçekleşsin. Bu bakış açısı ile, insanda bulunan cinsiyet içgüdüsünün asıl gayesi ve içgüdünün doyurulması gerçekleşmiş olur. Bu mefhumu benimseyen ve kendisinde özel bir bakış açısı bulunan topluluklarda huzur olur. Ayrıca toplumun kadın ve erkek ilişkilerine sadece lezzet alma ve yararlanma ile sınırlı olan bakış açısını, içgüdünün doyumu için zevk almanın ve yararlanmanın doğal ve gerekli bir iş olduğuna dönüştürmek lazımdır. Bu içgüdünün hedeflendiği gayeye bu bakışı oturtmak lazımdır. İşte bu bakış, nevî içgüdüsüne devamlılık kazandırabileceği gibi, bu içgüdünün, yaratılış gayesine uygun bir şekilde tasarrufunu da gerçekleştirir. Böylece insanın çalışma sahası genişler ve kendisini mutlu kılacak işlere yönelir.
    Bunun için nevî içgüdüsünün tatmin ve doyumunda insanın sahip olacağı bir mefhum ve gaye bulunmalıdır. Toplumda öyle bir nizam bulunmalıdır ki, cinsi münasebet fikri, bu nizam içerisinde erimeli ve her değerden üstün tek gaye olduğu fikri yok olup gitmelidir. Erkek ile kadın arasında birbirine karşı yardım etme ilişkisi kalmalıdır. Çünkü, kadın erkek yardımlaşması olmadan cemaatın düzelmesi mümkün değildir. Zira onlar, birbirlerine karşı merhamet ve sevgi taşıyan adeta iki kardeş durumundadırlar. Bunun için, toplum kadın erkek ilişkilerine ait görüş ve bakışında her şeyi cinsel ilişkide gören mefhumları yıkıp bunu, doyum için gerekli ve tabii bir husus olduğuna dönüştürmek gerekir. Bakışı, kadınlık-erkeklik noktada değil, toplumun maslahatının hedef alındığı noktasında odaklaştırılmak gereklidir. Bu ilişkilere, şehvet ve yararlanma duyguları yerine Allah korkusu (takva) hakim olmalıdır. Bunu yaparken, insanın cinsi arzu ve istekleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu arzu ve isteklerin tatmini, cinsin bekasını gerçekleştiren, müslümanı en üstün fazilet örneği haline getiren meşru bir yararlanma durumuna getirmelidir. Bu da Allah-u Teâla'nın rızasını kazanmaktır.

    Devam edecek

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: İslamda toplum dÜzenİ (İctİmaİ nİzam)

    Kur'an-ı Kerimde, nevîn bekasıyla ilgili olarak insanın içgüdüsünü hedef alarak, evliliği anlatan birçok ayetler nazil olmuştur. Bu ayetler cinsi içgüdünün yaratılışının evlilik, yani nevîn bekası için olduğunu açıklamaktadır. Yani Allah (c.c.); evlilik için bu duyguyu yaratmıştır. Bu hususu, çeşitli ve değişik üsluplar içerisinde beyan etmiştir. Ta ki, toplumun kadın erkek ilişkilerine bakışı cinsi birleşime göre değil, evlilik esasına göre sağlansın. Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
    "Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve her ikisinden de birçok erkek ve kadın yaratan Rabbinizden korkun." Nisa 1
    "Sizi bir candan (Ademden) yaratan, bundan da (gönlü) kendisine (yatıp) ısınsın diye, eşini yapan O'dur (Allah'tır). Vakta ki o, (eşini) örtüp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi de (bir müddet) bununla gidip geldi. Nihayet (gebeliği) ağırlaşınca ikisi de Rab'lerine şöyle dua ettiler. Eğer bize düzgün (yaratılışı tam) bir çocuk verirsen her halde şükredenlerden olacağız." Araf 189
    "Andolsun ki Biz, senden önce de birçok elçiler gönderdik; onlara da zevceler ve evlatlar vermişizdir..." Rad 38
    "Allah sizin için nefislerinizden zevceler yarattı. Size zevcelerinizden oğullar ve torunlar verdi." Nahl 72
    "Nefislerinizden sizin için, kendileriyle sükunete eresiniz diye eşler yaratıp, aranızda merhamet ve sevgi yaratmış olması onun ayetlerindendir." Rum 21
    "Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah; nefislerinizden sizin için eşler yarattı." Şura 11
    "Hakikaten meniden (rahme) döküldüğü zaman erkek ve dişi iki çifti O yarattı." Necm 45-46
    "Sizi çift çift yarattık." Nebe 8
    Böylece Allah (c.c.), erkek ve dişiyi yaratma hususunu, evlilik konusuna tahsis ediyor. Kadın ile erkek arasındaki ilişkilerin, evlilik esasına göre olması gerektiğini, yani neslin devamının sağlanması olduğunu iyice yerleştirmek için, bunu defalarca muhtelif yerlerde tekrarlıyor.

    Devam edecek

Benzer Konular

  1. Ideal toplum nedir?
    By SiLa in forum Kamu Yönetimi Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.10.08, 09:41
  2. Sivil toplum örgütleri
    By SiLa in forum Kamu Yönetimi Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.10.08, 09:16
  3. İslamda ''ölüm''
    By SiLa in forum Ölüm
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 23.09.08, 13:18
  4. İslamda Özgürlük
    By SiLa in forum Fıkıh ve Akaid
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.08.08, 12:18
  5. İslÂmda İlk İbÂdet
    By Konyevi Nisa in forum Peygamber Oluşu
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.07.08, 09:44

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •