Sayfa 20/30 İlkİlk ... 1819202122 ... SonSon
297 sonuçtan 191 ile 200 arası

Konu: Kurandan Okuyalim

  1. #191
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Fecr suresi ayet 10
    Ve kazıklar (ehramlar) sahibi Firavun'a?

    Firavn için "Zü'l evtad" (kazıklar sahibi) denmiştir. Sâd suresi 12. ayetde de bu kelime kullanılmıştır. Bu tabirin birkaç anlamı olabilir. Fir'avn'ın askerleri kazıklara benzetilmiş ve dolayısıyla asker sahibi anlamına, kazıklar sahibi denmiş olabilir. Çünkü Fir'avn'ın saltanatı askerlerine dayanmaktaydı. Bir de, Fir'avn'ın askerleri nerede kamp kursa orada her taraf kazıklarla dolu gözükmekteydi. Çünkü kurdukları çadırlar kazıklara dayanıyordu. "Kazıklar Sahibi" tabirinden murad, Fir'avn'ın, kazıklar dikerek insanlara azab etmesi de olabilir. Ayrıca Mısır ehramlarına kazık denmiş olması da mümkündür. Çünkü ehramlar Firavunlar'ın azametinin alametiydi. Nitekim onlar asırlardır yeryüzünde kazık gibi durmaktadırlar.

    Fecr suresi ayet 11
    Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı.

    Fecr suresi ayet 12
    Böylece oralarda fesadı 'yaygınlaştırıp-arttırmışlardı.'

    Fecr suresi ayet 13
    Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azab kamçısı çarpıverdi.

  2. #192
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı. Fecr suresi ayet 11

    Böylece oralarda fesadı 'yaygınlaştırıp-arttırmışlardı. Fecr suresi ayet 12

    Bundan dolayı, Rabbin, onların üzerine bir azab kamçısı çarpıverdi. Fecr suresi ayet 13

    Emeğine sağlık, ellerin dert görmesin.
    ALLAH (c.c) Razı olsun.




    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #193
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    kartal__13
    Allah CC sizden de razı olsun

  4. #194
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Fecr suresi ayet 27
    Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,

    "Nefs-i mutmainne" den murad, hiçbir şüphe ve tereddüt taşımadan, itminan-ı kalple ve Allah'ı Rab kabul edip O'nun peygamberlerinin getirdiği dini de hak din bilerek Allah'a ulaşan insandır. O insan, Allah (c.c.) Rasulünün getirdiği her akide ve ameli hakk olarak kabul eden ve Allah'ın dininin yasakladığından mecburen değil, seve seve kaçınarak uzak durandır. O insan Allah (c.c.) yolunda ne fedakarlık gerekiyorsa yapan, O'nun yolunda türlü zorluk ve eziyet geldiği halde sakin kalbiyle O'na dayanan, dünyanın İslâm dışı lezzet ve menfaatlerinden mahrum kaldığı halde onları özlemeyen, tersine bu konuda kalbi mutmain olarak hakk dini takip edip bu pisliklerden korunandır. Aynı keyfiyete Kur'an bir başka yerde "Şerhu sadr" tabirini vermiştir. (En'am 125)

    Fecr suresi ayet 28
    Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.

    Bu, ona ölüm anında söylenecektir. Kıyamet günü tekrar diriltilip haşr meydanına gittiğinde, Allah'ın mahkemesinin her merhalesinde ona itminan verilecektir. Çünkü o, Allah'ın rahmetine yaklaşmaktadır.

    Fecr suresi ayet 29
    Artık kullarının arasına gir.

    Fecr suresi ayet 30
    Cennetime gir.

  5. #195
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    İnşikak suresi ayet 1
    "Gök yarılıp, çatladığı zaman."

    Çatlayıp, beyaz bulutları andıran bulutla yarıldığı zaman demektir. Ebu Salih, İbn Abbas'tan böylece rivayet etmiştir. Ali (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Gök samanyolundan yarılıp çatlayacaktır. Yine o: Samanyolu göğün kapısıdır, demiştir.

    Bu olay, kıyametin şart ve alametlerindendir.

    İnşikak suresi ayet 2
    "Ve Rabbine itaatle boyun eğdiği zaman -ki zaten ona layık olan da budur.-"

    Yani gök Rabbine kulak verdiği zaman. Zaten onun kulak verip (itaatle) dinlemesi ona layık olandır. Bu anlamdaki açıklama İbn Abbas, Mücahid ve başkalarından da rivayet edilmiştir. Peygamber (sav)'ın şu hadisi şerifinde de bu anlamda kullanılmıştır: “Allah Kur'ân'ı teğanni ile okuyan bir peygambere kulak verdiği gibi, hiçbir şeye kulak verip dinlemiş değildir.”

    Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Allah, sema hakkında yarılıp çatlamak suretiyle kendi emrini dinlemeyi, gerçek bir hüküm olarak tesbit etmiştir.

    ed-Dahhak: “Hukkat” "Ona layık olan da budur." İtaat etti ve Rabbine itaat etmesi de O'na layık olandır, çünkü onu (semayı) yaratan O'dur, diye açıklamıştır. Nitekim “Fulânun mahkukun bikezâ” "Filana layık olan budur" denilir. Semanın itaat etmesi, Allah'ın kendisi hakkında irade buyurduğuna karşı çıkmaması demektir. İtaat edip, emrine uyacak şekilde semada hayatın yaratılacak olması da uzak bir ihtimal değildir. Katade dedi ki: Ona böyle yapmak yaraşır, demektir. Küseyyir'in şu beyitinde de bu anlamdadır:

    "Eğer hoşnutluk olursa, hoş geldi safa geldi. Zaten nezdimizde onun hoşnutluğu ona yakışır, hatta çok da azdır."

    İnşikak suresi ayet 3
    "Yer de alabildiğine uzatıldığı"

    yani dümdüz edilip yayıldığı ve dağları düzeltildiği... Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "(Yer) derinin uzatılması gibi uzatılır."

    Çünkü deri uzatılacak olursa, ondaki her kıvrım ortadan kalkar ve dümdüz bir şekilde uzanır.

    îbn Abbas ve İbn Mesud dedi ki: Ayrıca onun düzlüğü arttırılır, genişliği şu kadar şu kadar olacaktır. Çünkü bütün yaratılmışlar hesab için onun üzerinde duracaktır. Öyle ki insanlardan herbirisinin ancak ayaklarını koyacak yer kadar, bir yeri olacaktır. Buna sebep ise üzerindeki yaratıklığın çokluğu olacaktır. Daha önce İbrahim Sûresi'nde (14/48. âyetin tefsirinde) yerin bir başkası ile değiştirileceğine ve yine İbn Abbas'tan gelen ve daha önceden (en-Naziat, 79/14. âyetin tefsirinde) geçtiği gibi bu arzın adı da es-Sahire olacaktır.

    İnşikak suresi ayet 4
    "İçinde ne varsa dışarıya bırakıp bütünüyle boşaldığı";

    ölülerini çıkartıp artık içinde onları barındırmadığı...

    İbn Cübeyr dedi ki: İçinde bulunan ölüleri dışarı çıkartıp bırakacak ve üzerinde bulunan canlılardan da büsbütün boşaltılacaktır. Bir diğer açıklamaya göre, içinde bulunan hazine ve madenleri çıkartıp, onları boşaltacaktır. Yani içi büsbütün boşalacak, içinde hiçbir şey kalmayacaktır. Bu da işin ne kadar büyük olacağını haber vermektedir. Tıpkı gebe kadının zorluk esnasında içindekini düşürmesi gibi.

    Bir başka açıklamaya göre, yer üzerinde bulunan dağlardan ve denizlerden ayrılmış olacaktır. Kendisine bırakılmış şeyleri bırakarak, koruması istenen şeyleri boşaltması diye de açıklanmıştır. Çünkü yüce Allah, diri ve ölü olsunlar kullarını yere emanet vermiş ve gerek ziraat, gerekse gıdaları itibariyle kendisine ait bu yurdun korunmasını ondan istemiştir.

    İnşikak suresi ayet 5
    "itaatle boyun eğdiği zaman -ki zaten Ona layık olan da budur.-"
    Yani ona yakışan, O'nun emrini dinleyip itaat etmektir.


    "İzâ" "...Zaman" lafzının cevabının hangisi olduğu hususunda farklı görüşler vardır.

    el-Ferra: "İtaatle boyun eğdiği zaman" buyruğu onun cevabıdır ve başına gelen "vav" zaiddir, demiştir. Aynı şekilde; "Dışarıya bırakıp..." buyruğa da böyledir.

    İbnu'l-Enbari dedi ki: Kimi müfessirler "Gök yarılıp, çatladığı zaman" buyruğunun cevabı "itaatle boyun eğdiği zaman" buyruğu olup, 'Vav"ın fazladan geldiğini söylemiştir. Ancak bu bir yanlışlıktır. Çünkü Araplar bu şekilde "vav"ı ancak yüce Allah'ın: "Nihayet oraya gelip, kapıları açılacağında" (ez-Zümer, 39/73) buyruğunda olduğu gibi "Nihayet ...dığı" ile ve yine yüce Allah'ın: "Böylece ikisi de teslim olup, onu alnı üzere yıkınca Biz, ona ... seslendik." (es-Saffat, 37/103-104) buyruğunda olduğu gibi; "Lemmâ" "...dığında..." ile birlikte kullanılması halinde getirirler. "Vav" harfi ancak bu iki halde fazladan getirilir.

    Cevabın, (başına) "fe" getirilmiş mukadder bir ifade olduğu da söylenmiştir. Şöyle buyurmuş gibidir: “Gök yarılıp, çatladığı zaman” artık ey insan sen gerçekten ... durmadan çalışıp, çabalamaktasın" diye buyurmuş gibidir.

    Cevabın; "Sonunda ona kavuşacaksın" buyruğunun deiil teşkil ettiği ifade olduğu da söylenmiştir. Yani gök yarılıp çatlayacağı vakit, insan da çalışıp çabalaması ile karşılaşmış olacaktır.

    İfadede takdim ve tehir olduğu da söylenmiştir. Yani: "Ey insan gerçekten sen Rabbine doğru durmadan çalışıp, çabalamaktasın. Sonunda Ona -gök yarılıp, çatladığı zaman- Ona kavuşacaksın." Bu açıklamayı el-Müberred yapmıştır.

    Yine ondan nakledildiğine göre, cevab: "Kitabı sağ eline verilecek kimseye gelince" buyruğudur. el-Kisai"nin görüşü de budur. Yani gök yarılıp, çatladığı vakit kitabı sağ eline verilecek olan kimsenin durumu şu olacaktır, demektir. Ebu Cafer en-Nehhas dedi ki: Bu, bu hususta yapılmış en doğru ve en güzel açıklamadır.

    Buyruğun, "gök yarılıp çatladığı zaman"ı hatırla! Anlamında olduğu da söylenmiştir. Muhataplar tarafından bilindiğinden ötürü cevabın hazfedildiği de söylenmiştir. Yani bu hususlar gerçekleşecek olursa, o zaman ölümden sonra dirilişi yalanlayan kimseler sapıklıklarını ve hüsranlarını da bilmiş olacaktır.

    Bir görüşe göre de önce onlar kıyametin ne zaman kopacağına dair soru sormuşlar, onlara: Şartları (alametleri) ortaya çıktı mı kıyamet olur ve o vakit sizler de onu yalanlamanızın akibetini (cezasını) görmüş olacaksınız, diye cevab verildi. Esasen Kur'ân-ı Kerîm, bir bölümünün diğerine delaleti bakımından tek bir âyet gibidir.

    el-Hasen dedi ki: Yüce Allah'ın: "Gök yarılıp, çatladığı zaman" buyruğu bir yemindir. Ancak cumhur (büyük çoğunluk) bunun bir kasem (yemin) olmayıp, haber olduğunu kabul ederek, onun görüşüne muhalefet etmiştir.

  6. #196
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    İnşikak suresi ayet 6
    Ey insan! Gerçekten sen Rabbine doğru durmadan çalışıp çabalayacaksın. Sonunda O'na kavuşacaksın.

    "Ey insan! Gerçekten sen Rabbine doğru durmadan çalışıp, çabalayacaksın." buyruğunda "insan" ile kastedilen insan cinsidir. Ey Ademoğlu, demektir. Said de Katade'den böylece rivayet etmiştir; Ey Ademoğlu, senin çalışman hiç şüphesiz çok zayıftır. O bakımdan her kim çalışıp çabalamasının Allah'a itaat yolunda olmasını istiyorsa, bunu yapıversin; fakat ancak Allah'tan aldığı kuvvet ile bunu yapabilir.

    "însan'ın" muayyen bir kimse olduğu da söylenmiştir. Mukatil dedi ki: Bununla el-Esved b. Abdi'l-Esed'i kastetmektedir, Ubey b. Halefin kastedildiği de söylenir, bütün kâfirlerin kastedildiği de söylenir: Ey kâfir sen ... çalı*şıp, çabalamaktasın.

    Arap dilinde; “Kadh” Çalışıp, çabalamak"; amel etmek ve kazanmak demektir. İbn Mukbîl dedi ki:

    "Zaman ancak iki defadır, onlardan birisinde

    Ölürüm, diğerinde ise geçimimi arayarak çalışıp, çabalarım."

    ed-Dahhak, İbn Abbas'tan şöylece açıkladığını rivayet etmektedir: "Gerçekten sen Rabbine doğru durmadan çalışıp çabalamaktasın." Yani kesin ve kaçınılmaz olarak O'na döneceksin. "Sonunda O'na yani Rabbine "kavuşacaksın."

    Amelin ile karşılaşacaksın, diye de açıklanmıştır. el-Kutebi de şöylece açıklamıştır: "Gerçekten sen... çalışıp çabalayacaksın." Yani Rabbine kavuşuncaya kadar geçimin için çalışacak, yorulacak, didineceksin.

    Burada; "El-mulâkihi; Karşılaşmak", kavuşmak anlamındadır. Sen amelinle Rabbinin huzuruna çıkacaksın. Amel defterin ile karşılaşacaksın, diye de açıklanmıştır. Çünkü amel olup bitmiş olandır. Bundan dolayı da: "Kitabı sağ eline veri*lecek kimseye gelince" diye buyurulmuştur.

    İnşikak suresi ayet 7
    "Kitabı sağ eline verilecek kimseye gelince"

    İnşikak suresi ayet 8
    O kolay bir hesab ile hesaba çekilecek."

    Hesabında onunla münakaşa edilmeyecek.

    Rasûlullah (sav)'dan Âişe (r.anha)'nın rivayet ettiği hadiste de böyle buyurulmuştur. Dedi ki: Rasûiullah (sav) şöyle buyurdu:

    "Kıyamet gününde (sıkı sıkıya) hesaba çekilen kimseye azab edilir." Ben:

    “Ey Allah'ın Rasûlü” de*dim. “Yüce Allah: "Kitabı sağ eline verilecek kimseye gelince, o kolay bir hesab ile hesaba çekilecek" diye buyurmamış mıdır?” Peygamber şöyle bu*yurdu:

    “Bu hesab o değildir. O hesabın arzedilınesidir. Kıyamet gününde hesaba inceden inceye çekilen bir kimse azaba uğratılır."

    Bu hadisi Buhari, Müs*lim ve Tirmizi rivayet etmiş olup. Tirmizi hasen, sahih bir hadistir demiştir.


    İnşikak suresi ayet 9
    "Ve o ailesine sevinçli dönecektir."

    Cennette bulunan Huru'l-în'den eşlerine "sevinçli" gözü aydın ve gıbta edilmeye değer bir halde "dönecektir."

    Dünyadaki ailesine kurtuluşa erip, esenliğe kavuştuğuna dair onları haberdar etmek üzere dönecektir, diye de açıklanmıştır.

    Birincisi Katade'nin görüşüdür. Yani o, Allah'ın kendisi için cennette hazırlamış olduğu aüesîne dönecektir.

    Denildiğine göre; âyet-i kerime Abdu"l-Esed oğlu Ebu Seleme hakkında inmiştir. O Mekke'den, Medine'ye hicret eden ilk kimsedir.

  7. #197
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    Paylaşımın için emeğine sağlık, ellerin dert görmasin TASİN ABİ.
    ALLAH (c.c) Senden razı olsun. abim
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  8. #198
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    kartal__13,
    Allah CC senden de razı olsun kardeşim

  9. #199
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    İnşikak suresi ayet 10
    "Kitabı arkasından verilecek kimseye gelince"

    buyruğu; Ebu Seleme'nin kardeşi Abdu'1-Esed oğlu Esved hakkında inmiştir. Bu açıklamayı İbn Abbas yapmıştır. Aynı zamanda bu âyet-i kerime her mü'min ve kâfir hakkında umumidir.

    îbn Abbas dedi ki: Kitabını almak üzere sağ elini uzatacak, melek onu öyle bir çekecek ki, sağ elini yerinden koparacak. Kitabını sırtının arkasından sol eliyle alacaktır.

    Katade ve Mukatil de şöyle demişlerdir: Bu (çekiş ile) göğsünün kemiklerini ve (iman) tahtasını sökecek, sonra eli girip sırtından çıkacak ve kitabını böylece alacaktır.


    İnşikak suresi ayet 11
    "O hemen ölümü çağıracaktır."

    Vaveyla ey ölüm! diyerek ölümün gelmesini isteyecektir.

    İnşikak suresi ayet12
    "Ve alevli ateşi boylayacaktır."

    Yani onun sıcağı ile kavruluncaya kadar ateşe girecektir.

    İki el-Haremi ile İbn Amir ve el-Kisai "ye" harfini ötreli, "sad"ı üstün ve "Iam"ı şeddeli olarak; “Veyusallâ” “Atılır” diye okumuşlardır. Yüce Allah'ın: “Summe’l-cahimu salluhu” "Sonra cehenneme ulaştırın onu." (el-Hakka, 69/31) buyruğu ile; “Veteslibuhu cahim” “Ve cehenneme bir atılış (vardır)." (el-Vakıa, 56/94) buyruklarında olduğu gibi. Diğerleri ise “sad” harfini üstün ve şeddesiz olarak; “Veyeslâ: Boylayacaktır" diye, geçişsiz (müteaddi olmayan), lazım bir fiil ola*rak okumuşlardır.

    Çünkü yüce Allah, şöyle buyurmuştur: “İllâ men huve sâli’l-cehimi” “Kendisi cehenneme girecek olan müstesna." (es-Saffat, 37/163); “Yeslâ’n-nâra’l-kubrâ” “O ki en büyük ateşe girecek." (el-A'lâ, 87/12): “Summe innehum lesâlu’l-cehim” “Sonra onlar hiç şüphesiz cehennemi boylayacaklardır." (el-Mutaffifin, 83/16)

    Eban'ın, Asım ve Harice'den (onların), Nâfi' ve İsmail el-Mekki'den (on*ların) İbn Kesir'den rivayet ettikleri üçüncü bir kıraat daha vardır ki, bu da "ye" harfi ötreli, "sad" sakin ve "lam" harfi şeddesiz ve fethalı olarak; “Veyuslâ” “Girdirilir" şeklindedir. Nitekim; "... gireceklerdir" (en-Nisa, 4/10) an*lamındaki buyrukta "ye" harfini ötreli olarak; “Veseyuslevne” diye okunduğu gi*bi. el-Ğaşiye Sûresinde de; "kızgın bir ateşe gireceklerdir" anlamındaki buy*rukta -te harfi üstün değil de ötreli olarak-; “Tuslâ nâran” diye de okunmuştur. Bunlar “Saliye” ile “Eslâ” şeklinde iki ayrı söyleyiştir. “Nezele” “İndi” ile; “Enzele” “İndirdi” buyrukları gibi.

    İnşikak suresi ayet 13
    "Çünkü o" dünyada iken "ailesi arasında şımarıktı."

    İbn Zeyd dedi ki: Yüce Allah, cennetlikleri dünyada iken korkmak, üzülmek, ağlamak ve endişeli olmakla nitelendirmiştir. Sonunda bunların yerine âhirette onlara pek büyük nimetleri ve sevinci ihsan edecektir. Arkasından yüce Allah'ın: "Gerçekten biz daha önce ailelerimiz arasında (iken) korku içinde idik. Allah bize lütfetti de bizi semum (kavurucu ateş) azabından korudu." (et-Tur, 52/26-27) buyruğunu okudu (ve devamla) dedi ki: Cehennem ehlini ise, dünya hayatında iken sevinç, gülmek ve nimetlerden yararlanmakla nitelendirerek: "Çünkü o ailesi arasında şımarıktı" diye buyurdu.

    İnşikak suresi ayet 14
    "Çünkü o asla dönmeyeceğini sanmıştı."

    Asla ölümden sonra diriltilip, döndürüleceğini, hesaba çekileceğini, sonra sevab ya da ikab göreceğini zannetmiyordu.

    “Hâra-yehuru” “Döndü, döner” denilir. Şair Lebid de şöyle demiştir:

    "Kişi ancak kayan bir yıldızın alevi ve saçtığı ışık gibidir.

    Daha önce parlayan bir ışık iken, küle dönüşür."

    İkrime ile Davud b. Ebi Hind dedi ki: “Yehuru” Habeşçe bir kelime olup "döner" anlamındadır. Bununla birlikte her iki kelimenin (iki ayrı dilde) aynı şekilde uyum arzetmesi de mümkündür. Çünkü her iki (dilde bu) kelime türemiş kelimelerdendir. "El-hubzu’l-huvarâ" "Beyaz (has) undan yapılmış ekmek" tabiri de buradan gelmektedir. Çünkü rengi beyaza döner.

    İbn Abbas dedi ki: Ben: "Yehuru" "Döner" lafzının ne demek olduğunu bilmiyordum. Nihayet bedevi bir kadının kızını çağırırken: "Huri" dediğini duydum. "Bana dön!" demek istiyordu. Buna göre Arapçada: "El-havr" "Dönüş, dönmek" demektir. Peygamber (sav)'m söylediği şu sözlerde de bu anlamdadır: "Allahumme inni euzubike mine’l-havri ba’de’l-kevri" "Allah'ım fazlalıktan sonra eksikliğe dönüşten Sana sığınırım." Allah'ım üzerimdeki lütuflarının azalmasından sana sığınırım, demektir. "Ha" harfi ötreli olarak; "El-huru" da böyledir. Nitekim misalde: "Hurun fi mehâratin" "Eksiklik içinde eksiklik" denilmiştir. Bu da, bir ki*şinin işinde bir gerileme olduğunu anlatmak için kullanılan bir darb-ı meseldir. Şair de şöyJe demiştir:

    "Çabuk çiğneyerek acele edip hemen yutuverdiler.

    Fakat yenen şeyler geçip giderken başkalarının yergisi kalıcıdır."

    "el-huru" aynı zamanda; "Tehaneti’t-tâhinetu femâ ehârat şey’en" "Öğütücü öğüttü fakat geriye un namına bir şey vermedi" sözünden isimdir. Bu kelime aynı zamanda helak olmak, helak oluş anlamına da gelir. Recez vezninde şair şöyle demiştir:

    "Helak edici bir kuyuda yürüyüp gitti de farkına varmadı."

    Ebu Ubeyde dedi ki: Buradaki olumsuzluk edatı olan; “Lâ” fazladan gel*miş olup, "helak edici kuyu" anlamındadır. (Hadts-i şerifin son iki kelimesi): "Ba’de’l-kevni" "Varlıktan sonra... " diye de rivayet edilmiştir. İşin tamam olmasından sonra dağılmasından (Sana sığınırım) demek olur.

    Mamer'e; "El-havru ba’de’l-kevni" "Oluştan sonra helak oluş" hakkında sorulmuş o da: o, el-Küntidir demiştir. Abdurrezzak kendisine el-künti ne demektir? diye sorunca, şu cevabı vermiştir: Kişi önceleri salih iken sonraları kötü bir adama dönüşür.

    Ebu Amr dedi ki: Kişi yaşlanacak olursa ona; "künti" denilir. Sanki bu ifade: "Kuntu fi şebâbi kezâ" "Ben gençliğimde şu idim" sözüne nisbet edilmiş gibidir. Şair şöyle demiştir:

    Ben artık küntî oldum ve âcin (hamur yoğurucu) oldum

    Kişinin en kötü özellikleri ise "küntü" ve "âcin'dir."

    Kişi yaşlılıktan dolayı yere dayanarak ayağa kalkacak olursa: "Acine’r-raculu" "Adam hamur yoğurdu" denilir. İbnu'l-Arabî dedi ki: el-küntî" ben: "Kuntu şâben vekuntu şucâan" "Genç idim, kahraman idim" diyen kimseye denilir. "Kâne li male ve kuntu ehabbe ve kâne li hayle vekuntu erkebe." "Benim malım vardı ve ben o malı bağışlıyor idim. Benim atlarım vardı, onlara biniyor idim" diyen kimseye "el-kânî" denilir.

    İnşikak suresi ayet 15
    Hayır, şüphe yok ki Rabbi onu çok iyi görendi.

    "Hayır!" Durum onun zannettiği gibi değildir. Aksine, o bize dönecektir. "Şüphe yok ki Rabbi onu" kendisini yaratmadan önce "çok iyi görendir" kendisine döneceğini bilendi.

    Şöyle de açıklanmıştır: Hayır, andolsun o geri dönecektir. Sonra yeni bir ifade ile: "Şüphe yok ki Rabbi onu" yarattığı günden öiümden sonra dirilteceği güne kadar çok iyi görendir.

    Onun hakkında geçmişte takdir edilmiş bedbahtlığı ya da mutluluğu bilendir, diye de açıklanmıştır.

  10. #200
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Kurandan Okuyalim

    İnşikak suresi ayet 16
    O halde (durum) öyle değildir. Andederim şafağa,

    "O halde, öyle değildir" buyruğundaki: "Lâ" "Değildir" lafzı sıla (fazladan gelmiş ulama lafzı)dır.
    "Andederim şafağa" güneşin batışı esnasında görülen ve yatsı namazı vakti girinceye kadar devam eden kırmızılığa...
    Abdullah b. el-Hakem, Yahya b. Yahya ve onların dışında pek çok sayıda bir kimse, Malik’ten şöyte dediğini nakletmektedir: Şafak batıdaki kırmızılıktır. Bu kırmızılık gittiği vakit, akşam namazının vakti çıkar ve yatsı namazı vacib olur.
    İbn Vehb, rivayetle dedi ki: Bana birden çok kişi Ali b. Ebi Talib, Muaz b. Cebel, Ubâde b. es-Sâmit, Şeddâd b. Evs ve Ebu Hureyre'den naklen şunu haber verdiler: Şafak kırmızılıktır. Malik b. Enes de böyle demiştir. İbn Vehb'den başkaları, ashab-ı kiramdan Ömer, İbn Ömer, İbn Mesud, İbn Abbas, Enes, Ebu Katade, Câbir b. Abdullah ve İbn ez-Zübeyri; Tabiînden Said b. Cübeyr, İbnu'l-Müseyyeb, Tavus, Abdullah b. Dinar ve ez-Zührî'yi de zikretmektedirler. Fukahâdan el-Evzai, Malik, Şafiî. Ebu Yusuf, Ebu Sevr, Ebu Ubeyd, Ahıned ve İshak da böyle demişlerdir.
    Bir görüşe göre de bu, beyazlık demektir. Bu açıklama da İbn Abbas, yine Ebu Hureyre, Ömer b. Abdu'1-Aziz. el-Evzaî ve kendisinden gelmiş iki rivayetten birisinde Ebu Hanife'den rivayet edilmiştir. Esed b. Amr, Ebu Hanife'nin bu görüşten vazgeçtiğini rivayet etmiştir. Yine İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre, şafaktan kasıt beyazlıktır. Ancak tercih edilen birinci görüştür. Çünkü ashabın, tabiînin ve fukahanm çoğunluğu bu görüştedirler. Diğer taraftan Arap dilinin şahitleri de iştikak ile sünnet de bu görüşün doğruluğuna şahitlik etmektedir.
    el-Ferra dedi ki: Araplardan birisinin üzerinde boyalı bir elbise hakkında; "bu sanki şafağı andırmaktadır" dediğini duydum. Bu elbise de kırmızı renkte îdi. İşte bu, şafağın kırmızılık anlamına geldiğine bir delildir. Şair de şöyle demiştir:
    "Rengi kırmızı, tıpkı şafağın kırmızılığı gibidir."
    Bir başka şair ise şöyle demiştir
    "Kalk ey delikanlı, elin ayağına dolaşmadan yardım et bana,
    Zamana karşı; içi şafak (gibi kırmızı şarabla) dolmuş bir kase ile."
    Boyamak maksadıyla kullanılan kırmızı çamura (mağra'ya) da şafak denilir.
    es-Sıhah'ta. şöyle denilmektedir: Şafak; gecenin başlangıcından, yatsı vaktine yaklaşıncaya kadar, güneş ışıklarının geriye kalanlarına ve kırmızılığına verilen isimdir. el-Halil dedi ki: Şafak; güneşin batınımdan yatsı vaktine kadar görülen kırmızılıktır. Bu kırmızılık kayboldu mu, şafak kayboldu, denilir. Diğer taraftan, kelimenin asıl anlamının, bir şeyin ince oluşu ile alakalı olduğu da söylenmiştir. Mesela: "Şey’un şefiun" "İnceliği dolayısıyla birbirini tutmayan şey": denilir. "Eşfeka aleyhi" "Ona şefkat gösterdi" yani ona karşı kalbi inceldi, yumuşadı demektir. "Şefkat" de "işfak"den isim olup, kalb inceliği demektir. Şafak da aynı şekildedir. Şair de şöyle demiştir:
    "O benim hayatta kalmamı ister, bense şefkatim dolayısıyla ölümünü isterim.
    Çünkü ölüm mahremlere gelen en iyi misafirdir."
    O halde "şafak"; güneş ışığının geriye kalan kısımları ve kırmızılığıdır. Sanki bu incelik, güneş ışığından geliyor gibidir. Hukema beyazlığın asla kaybolmadığını (batmadığını) iddia ederler. el-Halil dedi ki: Ben İskenderiye minaresine çıktım. Beyazlığı gözetledim, onun bir ufuktan bir başka ufuğa gidip geldiğini görmekle birlikte battığını görmedim. İbn Ebi Üveys dedi ki: Ben, bu beyazlığın, tan yen ağanncaya kadar devam ettiğini gördüm.
    İlim adamlarımız dedi ki: Onun (beyazlığın) vakti sınırlandırılamadığından ötürü o nazar-ı itibara alınmaz.
    Ebu Davud'un Sünen'inde en-Numan b. Beşir'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Aranızda yatsı namazının vaktini en iyi bileniniz benim. Peygamber (sav) bu namazı, ayın üç günlükken batışı vaktinde kılardı İşte bu bir sınırlandırmadır, bunun hükmü de ismin kapsadığı vaktin ilkine taalluk eder. Sizin bu iddianız birinci fecir (fecr-i kazib) ile çürütülür, denilemez. Çünkü bizlere güre; birinci fecir ile namaz olsun, imsak (oruç başlaması) olsun herhangi bir hüküm taalluk etmez. Çünkü Peygamber (sav); fecri, hem sözü, hem de fiili ile açıklayarak şöyle buyurmuştur: "Fecir böyle demen değildir" -ellerini yukarı doğru kaldırdı- "fakat fecir böyle demendir" -deyip ellerini yaydı. Buna dair açıklamalar el-Bakara Süresi'nde oruç âyetinde (2/187. âyet, 7. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. O bakımdan tekrar etmenin anlamı yoktur.
    Mücahid dedi ki: Şafak gündüzün tamamıdır. Çünkü yüce Allah: "Geceye ve onun kaplayıp topladığı şeylere" diye buyurmuştur.
    İkrime; gündüzün geri kalan bölümüdür, demiştir.
    Yine şafak, bayağı şeylere verilen isimdir. Oldukça az bir bağış" denilir. el-Kümeyt şöyle demiştir:
    "O bütün krallardan işleri daha şerefli ve güzel bir kraldır, elleri;
    Dilenenler için az vermeksizin adeta (sağılan süt gibi bağışlar) akıtmıştır."

Sayfa 20/30 İlkİlk ... 1819202122 ... SonSon

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •