Ey bu Cami-i Emevîdeki kardeşlerim ve kırk-elli sene sonra alem-i İslam mescid-i kebîrindeki dört yüz milyon ehl-i îman olan ihvanımız! Necat yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Urvetü’i-vüska, sıdktır; yani, en muhkem ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur."



Alem-i islamın parça parça olduğu bu zamanda her bir ülkenin ayrı ayrı dertlerle veya ortak dertlerle muzdarip olup uğraşması bizi derinden yaralıyor. Bir tarafta şavaşla uğraşan, bir tarafta yoksullukla muzdarip olanlar ve bir tarafta manevi kirlerden arınması gerekenler her müslümanın kalbinde bir yaradır. Halbuki Allah'u teala biz müslümanlara o kadar yer altı yer üstü zenginliği vermişken bu durumlara düşmemizin sebebi Alemi islamın ortak derdidir.
Üstad Vandan Şam'a geçtiğinde şam ulemasının ilhahı ve ısrarı üzerine, Camiü’i- Emevîde on bine yakın ve içerisinde yüz ehl-i ilim bulunan azîm bir cemaate karşı bir hutbe îrad eder. Bu hutbe fevkalade takdir ve tahsin ile kabule mazhar olur. "Bu Hutbe-i Şamiye, İslam aleminin içinde bulunduğu maddî-manevî hastalıkların nelerden ibaret bulunduğunu, felaket ve esarete hangi sebeplerden dolayı maruz kaldıklarını bildiren ve buna karşı çare-i halas gösteren ve bundan sonra İslamiyetin zemin yüzünde maddî-manevî en yüksek terakkîyi göstereceğini, İslamî medeniyetin kemal-i haşmetle meydana geleceğini ve zemin yüzünü pisliklerden temizleyeceğini delail-i akliye ile ispat eden, müjde veren çok kıymettar, bütün Müslümanlara, hatta insanlığa şamil bir derstir, bir hutbedir."

Üstad bu hutbede alemi islamın değişmeyen dertlerini bir bir sıralar, bunlara altı büyük hastalık olarak bakar ve bu teşhisten sonra tedavi yönteminide açıklar;
işte o altı hastalık;
1. Ye’sin (ümitsizliğin) içimizde hayat bulup dirilmesi.
2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi. (Sadakatin günlük yaşantımız içerisindeki ilişkilerimizde ölmesi.)
3. Adavete muhabbet. (Düşmalığa ve ayrılığa duyulan sevgi ve alaka.)
4. Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nûranî rabıtaları bilmemek. (Ortak islami bilgilerin birbirinden uzaklaşarak ayrı bilgiler haline gelmesi ve alimlerin ilimlerinde ayrı kutuplar haline gelmesi.)
5. Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat. (Kanuna ve nizama uymayan keyfi uygulamaların ve zulmun artması.)
6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek. (Güç ve kuvvet sahibinin bir kuvveti ve güçü şahsı için kullanması ve sadece kendine fayda saglaması.)

Gerçekten düşünen bir insan bu hastalıkları alemi islamda görecektir.
Hala bazılarından korkuyor ve başedemeyiz diyoruz. Ümisizlik içinde banene bahanesine sarılıyoruz.
Hala komşumuza arkadaşımıza yakınımıza ilişkileirmizde sadakatin ve yakınlığın çok azını bile esirgiyoruz.
Hala düşman ediniyoruz ve o şuncu bu şuncu diye nitelendirip bu ayrımcılık ve düşamlığa muhabbet besliyoruz.
Hala bir olduğumuz en büyük konularda bile ayrı düşünceler beyan edip birliğimizi sekteye uğratıyoruz.
Hala kanuna ve nizama uymayan hareketleri zulmü bal tutan parmağını yalar diye geçiştiriyoruz.
Hala müslüman olarak müslümandan insan olarka en yakınımızdan imkanlarımızı sakınıyoruz.

İşte bunlar bizim değişmeyen dertlerimiz,
peki çözüm;
1- Ye'se karşı rahmet-i İlahiyeden kuvvetli ümit beslemek.
2- Sadasizliğe yani sıdkı kaybetmemize karşı doğruluğu içimizde ihya edip, onunla manevî hastalıklarımızı tedavi etmeliyiz.
3-Düşmalığa muhabbete karşı Muhabbete en layık şey muhabbettir sırrıyla yaşamktır.
4-"Neme lazım" deyip kendini tenbellik döşeğine atmak zamanı değil, belki dört elle islami kurallarda bütünlük için en çok çalışmaktır. Veiştişare etmektir.
5 ve 6 cı hastalık için şahsi değil kalbi ve ümmeti düşünmektir. Şahsına değil tüm alem-i islama demektir