9 sonuçtan 1 ile 9 arası

Konu: Çocuk Sağlığı Ve Beslenme

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Çocuk Sağlığı Ve Beslenme

    2-6 Yaş Arasi Beslenme

    2-6 yaş arası, çocukların besinlerle tanıştıkları ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının gelişmesi için ilk adımları attıkları kritik bir dönemdir. Bu dönemde anne-babaya ve okul öncesi kurumlara çok önemli roller düşmektedir. Bu yaşlarda çocuklar, çevrelerindeki dünya ile iletişime girmeye başlarlar, gördükleri her şeyi keşfetmeyi ve denemeyi amaçlarlar. Bu, aynı zamanda, değişik tatları denemesi ve kendi seçimlerini geliştirmesi için onlara şans vermemiz gereken bir dönemdir.

    Çocukların tat alma tomurcukları erişkinlerden çok daha duyarlıdır, Erişkinler için cazip olan bazı besinler çocuklarda keskin, buruk, tuhaf bir tat olarak algılanabilir. Greyfurt, çilek, portakal, elma, şalgam, brokoli, yeşil fasulye gibi besinlerin içerdiği bazı kimyasal maddeler bu tada neden olabilir . Çocuklar bunlara karşı duyarlı olabilirler ve bu besinleri yemek istemeyebilirler.

    Bu dönemde en sık karşılaşılan sorun çocukların belli besinleri yemek istemeleri, aşırı seçici olmaları ve beslenmelerinin birkaç gıda ürünü ile kısıtlı kalmasıdır. Ancak bu durum geçicidir ve sağlıklı çocuklarda beslenme eksikliği yaratmaz. İştahları da bu dönemde çok iyi olmayan 2-6 yaş grubu çocuklar genellikle bir öğünde iyi yer, ihtiyaçları olan besin maddelerini ara öğünlerde alabilirler. 3 ana öğün, 2-3 ara öğün de değişik tat, renk ve çeşidin sunulması çocukların dikkatini çeker. Ancak şekerli besinlerin ağırlıklı olması diğer besinlere isteksizliğe, gereksiz yere boş kalori alımına ve şişmanlığa, tokluk hissine ve diş çürüklerine neden olur.
    Bu dönemde sağlıklı beslenme alışkanlığının sağlanması için:
    Öğün saatlerinin düzenli olması
    Besleyici değeri yüksek çeşitli gıdaların sunulması.
    Küçük tabaklarda küçük porsiyonların sunulması.
    Çocukların tekrar istemelerine izin verilmesi.
    Tatlıların besleyici değeri yüksek besinler tüketilinceye kadar sofraya getirilmemesi, ancak ödül olarak da sunulmaması.
    Çocuğun masada rahat oturduğundan emin olunması.
    Çocuklarla birlikte masaya oturulması.
    Çocukların masada yeni tatları denemesini ve uygun davranış göstermelerinin övülmesi.
    Yemek zamanının pozitif eylemler, iyi davranışlar, ve yapılan olumlu şeylerin konuşulduğu bir ortam olmasına özen gösterilmesi

    Bu dönemde çocukların büyüme ve gelişmelerini olumsuz etkileyebilecek vitamin ve mineral eksikliğine yol açmaması, demir eksikliğine bağlı kansızlığın ve özellikle lifli gıdaların yetersiz tüketilmesine bağlı kabızlığın gelişmemesi için çocuklara sunulan öğünlerin çok dikkat ve özenli hazırlanması gerekir.

    Kalsiyum (800 mg/gün), demir (10 mg/gün), çinko (10 mg/gün), A vitamini (500 mg/gün), C vitamini (45 mg/gün) alımına dikkat etmek gerekir. İyi bir kalsiyum kaynağı olan inek sütünün aşırı tüketilmesi kansızlığa ve diğer besinlerin yetersiz tüketilmesine neden olur, 400 ml den fazla tüketilmesi önerilmemektedir. İki yaşından sonra yarım yağlı sütler kullanılabilir.

    Demirden zengin besinler arasında yağsız kırmızı et, yumurta sarısı, demirle zenginleştirilmiş tahıllar, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler, C vitamininden zengin besinler olarak turunçgiller (portakal, mandalina gibi), çilek, kivi, nektar, şeftali, ahududu, brokoli, domates sayılabilir.
    Özellikle bu besinlerle zenginleştirilmiş sağlıklı ara öğünler için liften zengin ekmeklerle hazırlanmış küçük sandviçler, küçük peynir dilimleri, yoğurt, taze meyvelerden hazırlanan meyve salataları, meyve suları ve hazırlanma-pastörizasyon ve saklanma koşullarına dikkat edilmek şartı ile özellikle yaz aylarında çocukların çok sevdikleri dondurma düşünülebilir


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    Düzenli Beslenme Ve Bebek Gelişimi
    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Rukset Ünlü Attar, gebelikte beslenmenin önemine dikkat çekerek, anne adaylarının dengeli ve düzenli beslenmesinin doğacak bebeklerin sağlık sigortası olduğunu söyledi.

    Türkiye Hastanesi Reçete Dergisi'ne "Gebelikte beslenme" konusunda bilgi veren Opr. Dr. Rukset Ünlü Attar, gebelikte beslenmeyi belirleyen temel unsurların, gebelik öncesi kilo ve boy, yaş, bebek sayısı, :-):-):-):-)bolik hastalık varlığı, iştah ve annenin fiziksel aktiviteleri olduğunu belirtti. Gebelikte dengeli bir diyetteki kalorinin üçte birinin yağlardan elde edilmesinin önemine işaret eden Attar, "Gebe kadınlar ayçiçek, zeytin ve mısırözü gibi bitkisel yağları tercih etmeli. Karbonhidratlar mümkün olduğunca tahıl, un, şeker gibi doğal kaynaklardan karşılanmalı. Gebelerin günlük protein ihtiyacı 48-60 gramdır. Kırmızı et, tavuk eti, balık, yumurta, süt ve sütten yapılmış gıdalar başlıca hayvansal protein kaynaklarıdır. Özellikle vejeteryen bir anne açısından önemli olan bitkisel protein kaynakları ise nohut, mercimek, fasulye, bakladır. Kepekli tahıllar ve fındık, fıstık, ceviz gibi kuru yemişler de bunlara ek olarak sayılabilir" dedi.

    Opr. Dr. Attar, dengeli beslenen gebede asit dışında ayrıca vitamin kullanımına gerek olmadığını, folik aside gebelikten 1-3 ay önce başlanması gerektiğini, gebelik boyunca folik asitten zengin olan ıspanak, karnabahar, kepekli undan yapılmış yiyecekler, badem, fındık, yer fıstığı ve ceviz tüketilmesinin önerilebileceğini ifade etti. Gebe için en önemli minerallerin kalsiyum ve demir olduğunu dile getiren Attar, gebelikte, hem bebeğin doğumdan sonra kullanabileceği demirin depolanması hem de gebelik nedeniyle artan kan hacmine yeterli oksijenin taşınabilmesi için normalden fazla miktarda demire ihtiyaç olduğunu vurguladı. Alınması gereken demir miktarının günde 60 mg elementer demir olduğunu hatırlatan Attar, "Kan hemoglobin düzeyleri normal olan gebelerde rutin olarak demir verilmeyebilir. Ayrıca demir eksikliği olduğu halde yakınması bulunmayan hastalarda demir verilmeyebileceği üzerinde durulmaktadır. Gebelikte demir, çinko, selenyum ve bazı vitaminlerin (A, B6, C ve D) fazla alınması durumunda potansiyel olarak toksik etkiler görülebilir" diye konuştu.

    Kalsiyumun pek çok hücresel fonksiyonunun yanı sıra kemik yapımında kullanılan temel eleman olduğuna değinerek, "Gebelikte günlük kalsiyum gereksinimi bin 200 mg'dir" diyen Attar, günlük fazla kalsiyum gereksiniminin 85 gr. Yağsız peynir, 7 dilim beyaz ekmek, 2 bardak süt, 170 gr sardalye, beyaz ekmek, yağı alınmış süt, yarım yağlı peynir, lor peyniri ve taze bademle giderilebileceğini belirtti. Anne adayının sıvı tüketiminin en önemli kısmını suyun oluşturması gerektiğini, suyun, üreme sistemi dahil bütün organların ve vücuttaki sistemlerin sağlıklı çalışması ve tamiri için gerekli olduğunu dile getiren Attar, şunları söyledi:

    "Gebe, günde 8 bardak su içmelidir. Çay, kahve, kakao, alkollü içkiler ve kola ya hiç ya da mümkün olduğunca az tüketilmelidir. Yüksek miktarlarda kafeinin (günde 4 fincandan fazla) düşük, erken doğum ya da bebekte gelişme geriliği yaptığına dair bilgiler vardır. Alkol plasentayı geçebildiği için anne adayının alkol alması halinde bebekte fötal alkol sendromu gelişebilir. Anne adayı, fast-food, salam, sosis, sucuk, dondurulmuş gıdalardan uzak durmalıdır. Gebelikte barsak hareketleri genellikle yavaşladığı için kabızlık çok sık görülen bir problemdir. Bunu önlemek için diyete lifli gıdalar ve bol sıvı eklenmelidir. Lif ve posa; siyah ekmek, portakal, elma, kepekli ekmek, kuruyemiş, ahududu, kepekli makarna, bezelye, kuru kayısı, esmer pirinç, kuru üzüm, pırasa ile kepekli olarak hazırlanmış unlu gıdalarda bol miktarda vardır."


    Seni çok Özledim Annem

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    Özellikle sonbaharda ve kışın enfeksiyonlardan korunmada , vücut direncini arttırmada vitaminden zengin besinler tüketilmesiVitaminler, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan organik bileşiklerdir. Latince hayat anl¤¤¤¤¤ gelen “vita” sözcüğünden kaynaklanır. Vitaminler, vücutta :-):-):-):-)bolik olayların normal bir şekilde meydana gelmesi ve sağlıklı durumun sürdürülmesi için gerekli olan ve besinler içinde ufak miktarlarda alınan maddelerdir. Vitaminler iki grupta toplanır

    Suda gözünen vitaminler: C ve B grubu vitaminleri (B1, B6 gibi)
    Yağda çözünen vitaminler: A, D, E, K vitaminleri

    Özellikle sonbaharda ve kışın enfeksiyonlardan korunmada , vücut direncini arttırmada vitaminden zengin besinler tüketilmesi gereklidir.Yiyeceklerde saklama, yıkama, pişirme sürecinde de vitamin değerlerinde önemli bir kısmı kaybolmaktadır. Eğer yeterli miktarda vitaminleri doğal yoldan alamıyorsak supleman olarak kullanmalıyız. Özellikle kış aylarında yeteri miktarda güneş ışınlarından yararlanamadığımızdan çocuk ve yaşlıların D vitamini gereksinimi de artmaktadır.

    Çocuklar bulundukları ortamlarda virüs ve bakterilerin saldırısına maruz kalır. Okulda veya dışarıda hatta evlerinde tükettikleri besinler bu mikropların doğal yaşam ortamları olabilir. Çocukların bağışıklık sistemi iyi çalıştığında mikroplara karşı daha dirençli olup, hastalıklara yakalanma riskleri de azaltmaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenme, mevsim değişiklikleri, kronik hastalıklar bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına yol açmaktadır. Örneğin aşırı hijyenik ortamlarda bulunma bağışıklık sisteminin gelişimini engeller ve allerji potansiyelini arttırır.


    Çocuklarda 1-3 yaş arasında bağışıklık sistemlerinin düşmesi daha sık rastlanır ve eğer bu durumun farkına varılırsa bir takım destekler ile daha rahat geçirilebilir.


    Bağışıklık sistemini dengede tutmak önemlidir. Bağışıklık sistemini dengede tutmak için ilk önce C ve E vitamini betakarotenin vücut tarafından alınması çok önemlidir. Bunun dışında taze meyve ve sebze yemeyi ihmal etmemek gerekir. Beslenme düzensizliği günümüzde başka hastalıkları da tetikleyen en önemli sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle geri kalmış ülkelerde görülen protein-kalori yetersizlikleri ve vitamin eksiklikleri (özellikle A, C ve E vitaminleri) görülmekte, 1-5 yaş arası çocuk ölümlerinin birincil nedeni olmaktadır.



    B1 sebzelerde, tahıllarda, baklagillerde, meyvelerde bulunur. Büyüme döneminde sinir sisteminin gelişimi ve hızlı :-):-):-):-)bolizma için B1 vitaminine ihtiyaç vardır. Eksikliğinde kusma, iştahsızlık, huzursuzluk, nefes almada zorluk, kalp çarpıntısı, morarma, kalp yetmezliği, merkezi sinir sistemi bozuklukları, kalp yetmezliği, ses kaybı, beriberi hastalığı görülebilir.


    B2 sakatatta, süt ve peynirde ve bazı yeşil sebzelerde bulunur. Eksikliği görme bozukluklarına, dudak kenarlarında çatlaklada, der ve mukoza hastalıklarına yol açar.

    B6 eksikliğinde dilde şişme, göz, ağız ve burun çevresinde yağlanma görülür. Tahıllar, yumurta, et ve ciğer yoğun olarak B6 içerir.


    B12 eksikliği sinir hücrelerini kaplayan beyaz bir madde olan miyelinin kaybına neden olarak sinir sistemini zedeleyen ve anemiye yol açar. Et, balık, deniz ürünleri ve yumurtada bulunan bu vitamini süt ve süt ürünleri de az miktarda içerir.


    C vitamini turunçgiller, brokoli, domates, bibire, karnıbahar ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzelerde bolca bulunur, dokular için kolejen üretimini sağlar.


    A vitamini en çok balık ciğerinde, yumurtada, tereyağında ve sarı renkli meyvalarda bulunur. Kilo alamama, boyun uzamaması, gözün parlaklığını yitirerek aşırı kuruması, gözyaşının yetersiz salgılanması, kuru ve pullanmış deri, halk arasında tavuk karası diye adlandırılan gece körlüğü görülür.


    D vitamini hem beslenme hem de güneş ışığı yoluyla alınır. Balık ciğerinde, az olarak peynir, süt, tereyağı ve yumurta sarısında bulunur. Eksikliği çocuklarda raşitizme neden olur. Kemiklerde kalsiyum ve fosfor dengesini düzenler. Huzursuzluk, baş terlemesi, kaşıntı, uyku bozuklukları, ileriki aşamalarda kas güçsüzlüğü ,kafatasında yumuşama, büyümüş bıngıldak, kafatası büyüklüğü , dişlerin geç çıkması, diş çürümeleri, diş minesi bozuklukları görülmektedir.


    E vitamini antioksidan etkiye sahiptir ve :-):-):-):-)bolik hızın arttığı okul ve ergenlik çağında zararlı maddeleri temizleyici etkisi vardır. Eksikliğinde anemi, ödemler görülebilir.


    K vitamini kanda pıhtılaşma için gerekli olan yeşil yapraklı sebzelerde bulunur. Nomalde barsaklardaki bakteriler tarafından yapılır. Pıhtılaşma faktörlerinin sentezi için gereklidir. Eksikliğinde dişeti kanamaları görülebilir.



    Çocuklar için önerilen günlük vitamin alım miktarları (RDA)


    A E K C D B1 B2 B6 B12
    (mcg RE) (mg) (mcg) (mg) (mcg) (mg) (mg) (mg) (mcg)
    1-3 YAŞ 400 6 15 40 5 0,5 0,5 0,5 0,9
    4-8 YAŞ 500 7 20 45 5 0,6 0,6 0,6 1,2


    Seni çok Özledim Annem

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    Çocuklarda Yeme Sorunlarında Çözüme Doğru Çocuk tarafından yiyeceğin reddedilmesi, anne-babaya karşı kullanılan güçlü bir silahtır. Bu silahı hiçbir zaman çocuğun eline vermemek...Yeme sorunlarının başında gelen, yemeği reddetme ya da seçici davranma çocuklarda sık görülen olumsuz bir yeme davranışıdır. Çoğu durumda çocuk iyi besleniyor, ancak ailesinin beklentisi doğrultusunda yemiyordur. Anne, çocuğunun daha iyi, daha çok yemesini istemektedir. Başkalarının çocukları çok daha güzel yemektedir. Hele yemek bulamayan çocuklar kendi çocuklarının istemediklerini yemek için can atmaktadır.



    Bu durumun temelinde bebeklik döneminden beri gelen yanlış beslenme yöntemleri ve yaklaşımları söz konusudur. Gerçek anlamda iştahsızlık, çocuğun besini almak istememesi ile ortaya çıkan bir durumdur. Kansızlık, bağırsak parazitleri, hastalıklar çocukta iştah kaybına yol açabilir. Bu gerçek anlamda iştahsızlıktır. Yeme isteği kaybolmuş, hemen hemen hiçbir şeyi yemek istememektedir. Bu durumda kilo kaybı kaçınılmazdır. Kısa süreli bir hastalık nedeniyle ortaya çıkan bu gibi durumlar geçicidir ve asıl sorun ortadan kalktığında süratle iştah düzelir ve kaybedilen kilolar çabucak geri alınır.

    Gerçek olmayan iştahsızlık durumunda ise çocuk yeme konusunda isteksiz ya da bazı yiyecekleri yemek istemesine karşın bazılarını yemek istememektedir, seçici davranmaktadır. Sonuç olarak bu ocuklar kilo kaybetmezler, aksine sıklıkla normal kiloda hatta olması gerekenden fazla kiloda bile olabilirler. Yemeleri uygun olmayan birçok yiyeceği iştahla yerken sağlıklı yiyecekleri yemek istememektedirler.

    Okul öncesi yaşlarda gerek iştahsızlık, gerekse besini reddetme ya da seçici davranma gibi yeme sorunları, büyük ölçüde psikolojik nedenlerle ortaya çıkar. Bu yaşlarda beslenme, çocuk ve ailesi arasında duygu alışverişini belirtmenin en iyi yoludur. Çocuk, ona bakan kişilerin bu konuya verdikleri önemin bilincine kolaylıkla varır. Bunu kendi iletişimi için kullanır. Yemek yemeyi istemedikçe etrafındakiler onunla daha çok ilgilenmektedirler. O da bu ilginin devam etmesi için yemeyi red ederek, sorunun uzamasını tercih edebilir.

    Bazı çocuklar dikkat çekmek için beslenmeyi reddedebilirler. Bu durumda yemekten önce çocukla oynamak çözüm olabilir. Çocuk tarafından yiyeceğin reddedilmesi, anne-babaya karşı kullanılan güçlü bir silahtır. Bu silahı hiçbir zaman çocuğun eline vermemek, verilmişse geri almak uygun olur. Aile ile çocuk arasında yaşanan olumsuz yeme davranışı ile ilgili gerginliklerin devam etmesi, daha büyük ve çözümlenmesi zor sorunlara yol açabilir. Ailenin, çocuğun yemeğini yemesi konusuna çok önem vermediği mesajını vermelidir.

    Olumsuz yeme davranışı olan çocuklara yaklaşımda aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi yararlı olabilir.

    Çocukların yemekten 1 saat önce ve yemek sırasında sıvı alımları azaltılmalıdır. Bu midenin dolarak gerilmesine ve yalancı tokluk hissine yol açabilir.

    Çocuk biberon kullanıyorsa, biberon bardakla değiştirilmeye çalışılmalıdır. Çünkü biberon ile beslenme bebeklik döneminde kalmalı, çocukluk döneminde sıvılar bardakla alınmalı, diğer yiyecekler çiğneyerek yutulmalıdır.

    Günlük süt tüketimi 2 su bardağını aşmamalıdır. Sütün fazlası beslenmeyi bozabileceği gibi demir emilimini engelleyerek kansızlığa da yol açabilir.

    Çocuğun besin seçimindeki öncelikleri dikkate alınarak farklı çeşitte besinler sunulmalıdır. Bu konuda onun tercihleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Fakat bu her zaman köfte, kızarmış patates, pilav, makarna olarak değil de yemesi gerekli olan besin gruplarından onun tercih etmesine fırsat verilmesi tarzında olmalıdır. Örneğin kırmızı et yemesi için köfte, yemeğin içinde kıyma, parça etli yemek, sulu köfte vb. şekilde kırmızı et içeren farklı menülerden kendi tercihine yönlendirilebilir.

    Yemek porsiyonları annenin kendi ölçülerine göre değil, çocuğun gereksinimine göre ayarlanmalıdır. Genellikle anneler, porsiyonları kendilerine göre düşünmektedir. Toplam mide kapasitesi 300 ml olan bir çocuk 200 ml çorba içtikten sonra ancak 100 ml (yaklaşık yarım su bardağı) başka bir besini alabilecektir.

    Bir öğünde verilen besin reddedildiyse, tamamen farklı bir besin denenmeli ve onun da reddedilmesi durumunda, bir sonraki öğüne kadar herhangi bir besin verilmeden beklenmelidir. Bir sonraki öğün zamanında önce istese de bir sonraki öğünü beklemesi gerektiği söylenmelidir.

    Ara öğünler küçük porsiyonlar şeklinde olmalıdır. Bu daha sonraki ana öğüne acıkmasını sağlayacak kadar olmalıdır.

    Herhangi bir nedenle ödül olarak şeker ve tatlı türünden besinler verilmemelidir. Genel olarak ödül – ceza yemek konusunda uygulanmamalıdır. Bu uygulandığında yemek yemenin stratejik bir olay olduğu mesajı çocuğa verilecektir.

    Yiyecekler çocuğun kolayca yiyebileceği ve ilgilenebileceği biçimde hazırlanmalıdır. (Örneğin küçük dilimlenmiş havuç, salatalık, küçük şekillenmiş köfte, sigara böreği, karikatürize edilmiş kurabiye, kek vb)
    Çocuklar anlatılanı değil, gördüklerini taklit ederek öğrenirler. Bu nedenle anneler, babalar ve çocuğun bakımından sorumlu diğer kişiler olumlu (tutarlı ve benzer) yeme davranışı içinde olmalıdır. Çocuğa yedirmeye çalıştığı yemeyi kendisi yemiyorsa bu hiç de iyi bir örnek olmayacaktır.

    Grup halinde yaşıtlarıyla ya da arkadaşının evinde, restoranda, piknikte yemek, çocuklarda, özellikle seçici çocuklarda olumlu yeme davranışının gelişmesine yardımcıdır. Evde yeme sorunları olan çocuklar bu gibi durumlarda kötü davranışlarını terk edebilirler.

    Geçici olarak bir yiyeceğe düşkünlük veya reddetme, bu yaş çocuklarda görülen yaygın bir sorundur. Normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilen bu durum, çocuğun bağımsızlığının bir ifadesidir. Bir süre için istemediği bir besini bir süre sonra çok sevebileceği gibi sevdiği bir besini de sonra istemeyebilir.

    Yemek saatlerinin çocuğun gününün hoş bir bölümü olmasına özen gösterilmelidir. Ailesi birlikte olduğu, hoş anların yaşandığı bir zaman dilimi olması sağlanmalıdır. Aksi takdirde yemek zamanı çocuğun hiç hoşlanmadığı bir an olabilir.

    Reddetme durumunda, çocuğu yemek konusunda zorlama doğru değildir. Bu sorunları daha kötüleştirir. Reddedilen besin daha sonra tekrar denenmelidir. Bir öğün, bir gün hatta biraz daha uzunca bir süre yemek yememesi çocuğun genel durumu konusunda zarar vermeyecektir. Yaşayan bir canlı olarak kısa bir süre sonra acıkacak ve yemek isteyecektir.


    Seni çok Özledim Annem

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    ocuklarda Gıda Alerjileri
    Bebeğin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini sağlamakta ileride oluşabilecek gıda alerjilerinden korumasında bir yoldur. Eğer çocuğunuzuGıda allerjileri genellikle çocukluk çağında görülmeye başlanan bir rahatsızlıktır, burunda tıkanıklık, deri döküntüleri, bulantı, kusma, karın ağrısı, kızarıklık, ishal, nefes darlığı, öksürük, genel halsizliğe neden olabilir. Besinin alınmasından sonra 1–2 saat içinde vücut çocuğun besini ne kadar tükettiğine ve alerji seviyesine bağlı olarak hafif veya şiddetli olarak reaksiyon gösterebilir.

    Görülme sıklığı çocuklarda %2, erişkinlerde %1,5–2 arasındadır. Anne ya da babadan birinin yada ikisinin de alerjik vücut yapısına sahip olması çocukta alerji gelişme riskini artırmaktadır. Gıda alerjilerinin bir kısmı yaşla kaybolurken, bazen yaşam boyu beslenmelerine dikkat etmeleri gerekebilir.

    Alerjiye en sık neden olan besinler; süt, yumurta, yer fıstığı, mısır, soya, muz, çilek, buğday, fındık, ceviz, balık ve kabuklu deniz ürünleridir.

    Alerjiyi tanımlamak özellikle çocuklarda kolay olmamaktadır, deri testleri veya eliminasyon diyeti yani alerjiye neden olabileceği düşünülen yiyeceklerin diyetten çıkarılması ve zamanla tekrar diyetlerine eklenerek vücudun tepki verip vermediğinin kontrol edilmesi gerekebilir. Böylelikle çocuğun hangi besine karşı alerjisi olduğu tespit edilir.

    Alerjiyi ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi yoktur fakat alerjik hastaların bir kısmı özellikle süt ve yumurta alerjisinde 3 yaşından sonra alerji yapan gıdaları tüketebilir hale gelebilmektedirler. Gıda alerjisinin tedavisinde amaç etken besinin diyetten uzaklaştırılmasıdır. Bu durum çocuklarda bazı vitamin ve mineral eksikliklerinin görülmesini tetikleyebilir.

    Bebeğin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini sağlamakta ileride oluşabilecek gıda alerjilerinden korumasında bir yoldur. Eğer çocuğunuzu emziremiyorsanız soya içeren mamalar kullanmamanız riski azaltacaktır. 6. aydan sonra ise pirinçli veya yulaflı mamalarla başlayıp, sonrasında buğdaylılardan destek alabilirsiniz. Daha sonrasında sebzeler ve narenciye dışındaki meyve ve meyve suları diyetlerine eklenmelidir. Et ve protein kaynaklı yiyecekler ise 8. aydan itibaren verilmelidir. 1 yaş sonrasında yumurta, balık, buğday verilmelidir.

    Çocuklar genellikle inek sütüne karşı alerjik reaksiyon gösterirler. Eğer çocuğunuzun inek sütüne karşı alerjisi varsa diyetinden peynir, yoğurt, tereyağı, dondurmayı çıkarmanız gerekecektir. Bu durumda çocuğunuzun kalsiyum gereksinimini doktor kontrolünde tamamlayıcılardan sağlamanız yararlı olacaktır.

    Eğer çocuğunuz belirli yiyecekleri tükettikten sonra belirli semptomlar oluşuyorsa o yiyecekleri diyetinden kaldırın. Hangi yiyeceğin alerji yaptığını tespit etmek için birkaç haftalık günlük tutabilirsiniz. Çocuğunuzun sabahtan akşama kadar neler tükettiğini yazın ve anı anına gösterdiği belirtileri de kaydedin. Unutulmaması gereken çocuğunuzun bir yiyeceğe karşı alerjisi varsa vücut hemen tepki vermeyebilir. Bağışıklık sistemlerinin bir reaksiyon göstermesi haftalar hatta aylarda sürebilir. Yani çocuğunuzun alerjisi olup ta vücutta reaksiyon vermeyen durumlar söz konusudur. Bu nedenle en sağlıklı yöntem alerji testleridir.


    Seni çok Özledim Annem

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    Gıda alerjisi bağışıklık sisteminin belli bir yiyeceğe verdiği anormal bir reaksiyondur. Gıda alerjisinin, benzer belirtiler verebilen ancak bağışıklık sistemini etkilemeyen gıda intoleransı ile karıştırılmaması önemlidir.

    Gıda alerjisine ne yol açar?

    Bir gıdaya karşı alerjik reaksiyonun oluşması için, bu gıdaya hassasiyeti olan çocuğun daha önceden bu gıdaya en az bir kere maruz kalmış olması gerekir. Ya da anne sütü yoluyla bu hassasiyet tetiklenebilir. Çocuk bu gıdayı ikinci kez yediğinde alerjik reaksiyonlar gelişir. Bu sefer IgE antikorları gıdaya tepki verir, histaminler salgılanır ve bu da çocukta döküntüler, astım, ağızda kaşıntı, solunum güçlüğü, mide ağrıları, kusma ve/veya ishal olmasına neden olur.

    Gıda alerjisi ile gıda intoleransı arasında ne fark vardır?

    Gıda alerjisine bağışıklık sisteminin, çocukta hafif rahatsızlıklardan yaşamı tehdit eden çeşitli sorunlara varan tepkisi yol açar. Gıda intoleransı, gıda alerjisi ile benzer belirtilere yol açsa bile, bağışıklık sistemini etkilemez.

    Hangi yiyeceklerin gıda alerjilerine neden olma olasılığı fazladır?

    Tüm gıda alerjilerinin yaklaşık %90’ına şu 8 yiyecek neden olur:

    - Süt
    - Yumurta
    - Buğday
    - Balık
    - Soya
    - Kabuklu yemişler
    - Kabuklu deniz mahsulleri
    - Yer fıstığı

    Çocuklarda en fazla alerjiye neden olan gıdalar yumurta, süt, yer fıstığı, buğday, soya ve kabuklu yemişlerdir. Yer fıstığı, kabuklu yemişler ve kabuklu deniz mahsulleri ise çoğunlukla ağır reaksiyonlara yol açar. Çocukların yaklaşık %3’ünde gıda alerjileri görülür. Çocuk büyüyünce bazı gıdalara karşı alerjiyi “yenebilse” de yer fıstığı, kabuklu yemişler ve kabuklu deniz mahsulleri alerjisi hayat boyu kalıcı olabilir.

    Gıda alerjisinin belirtileri nelerdir?

    Alerji belirtileri, alerjiye neden olan gıdanın yenmesinden sonra bir kaç dakika ile birkaç saat arasında ortaya çıkabilir. Gıda alerjisinin en yaygın belirtileri aşağıda belirtilmekle birlikte, bu belirtiler çocuktan çocuğa farklılık gösterebilir:

    - Kusma
    - Bulantı
    - Kramplar
    - Döküntüler
    - Egzama
    - Dudaklar, dil veya ağızda kaşıntı ve şişme
    - Solunum güçlüğü
    - Hırıltı
    - Kan basıncının düşmesi

    Gıda alerjisinin oluşması için, alerjiye neden olan gıdadan ne kadar yendiğinin önemi yoktur. Çok çok az miktarda alınması bile ciddi reaksiyonlara neden olabilir.

    Gıda alerjisi belirtileri başka sorunlarla ya da tıbbi rahatsızlıklara benzerlik gösterebilir. Teşhis için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

    Gıda alerjisinin tedavisi

    Gıda alerjisini önleyen herhangi bir ilaç mevcut değildir. Tedavinin amacı alerjiye neden olan gıdalardan kaçınılmasıdır. Doktorunuzun alerjiye neden olan gıdayı belirlemesinden sonra, bu gıdadan ve o gıda grubundaki benzer gıdalardan kaçınılması çok önemlidir. Bebeğinizi emziriyorsanız, sizin de alerjiye neden olan yiyecekten uzak durmanız gereklidir. Alerjen gıdadan çok küçük bir miktarın anne sütü yoluyla bebeğe geçmesi ve alerjiye neden olması mümkündür.

    Ayrıca çocuğunuzun bazı yiyecekleri yiyememesi nedeniyle ilave vitamin ve mineral alması gerekebilir. Bu konuyu doktorunuzla görüşünüz.

    Çocuğunuzun ağır gıda alerjisi olması durumunda doktorunuz ağır reaksiyonların durdurulmasını sağlayan bir ilacın da bulunduğu bir ilk yardım setini yanınızda bulundurmanızı tavsiye edebilir. Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için doktorunuzla görüşünüz.

    Bazı çocuklara 3-6 aydan sonra doktorun kontrolünde alerjiyi yenip yenmediklerini görmek amacıyla bazı gıdalar verilebilir. Çoğu alerjiler kısa süreli olabilmekte ve 3 veya 4 yaşından sonra gıda rahatlıkla tolere edilebilmektedir.

    Süt ve soya alerjisi
    Bebek ve küçük çocuklarda çoğunlukla süt ve soyaya karşı alerji olduğu görülür. Bu durumda aşağıdaki belirtiler görülebilir:

    - Kolik
    - Çocuğun kakasında kan
    - Büyümesinde yavaşlık

    Böyle durumlarda doktorunuz bebeğinizin mamasını veya anne sütünü soya bazlı mama ile değiştirebilir. Soya bazlı mamanın da soruna neden olması durumunda doktorunuz bebeğinizin mamasını kolay sindirilen, hipoalerjenik bir mama ile değiştirebilir.

    Süt ve soya alerjisinin belirtileri de başka sorunlarla ya da tıbbi rahatsızlıklara benzerlik gösterebilir. Teşhis için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

    Gıda alerjilerinin önlenmesi
    Gıda alerjisinin oluşması önlenemez, ancak çoğunlukla aşağıdaki tavsiyelere u¤¤¤¤¤ geciktirilmesi sağlanabilir:

    - Mümkünse ilk altı ay bebeğinizi sadece anne sütü ile besleyin.

    - 6 ay dolmadan katı gıdalar vermeyin.

    - 1 yaşından önce inek sütü, buğday, yumurta akı, yer fıstığı ve balık vermeyin.


    Seni çok Özledim Annem

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    Anne Sütü Biberona Karşı
    Bebeklerimizin yalnızca yarısı doğumu izleyen ilk bir saat içinde emzirilmektedir. 0-3 aylık bebeklerimizden yalnızca %9,4'ü tek başına anne sütü almaktadır.

    Biberon emmesi ile anne memesinin emzirilmesi farklıdır. Biberonun içindeki mama/su biberonun emziğinin emilmesi ile bebeğin ağzına dolar. Biberon emen çocuğun bir çaba sarf etmesine gerek yoktur. Anne memesini emen çocuk yalnızca meme ucunu değil, areolanın (meme başını çevreleyen koyu renkli bölge) büyük bir kısmını ağzının içine alır ve dilini areolanın altına uzatır. İçi sütle dolu kanalların çoğu areola bölgesindedir. Bebek dili ile bu kanalları sağar ve ağzına dolan sütü yutar.

    İçinde ister mama, ister su olsun yaşamın ilk günlerinde biberon verilen bebekler (bir kez bile verilse) memeden de biberon gibi emmeye çalışırlar. Bu bebekler yalnızca meme başını emerler ve dilleri ile sağma işlemi yapmazlar. Bu duruma meme başı şaşkınlığı denilmektedir. Çocuk yalnızca annenin meme başını emdiği için memeyi boşaltamaz, süt gelmediği için huzursuz olur.

    Çocuğun huzursuz olması anneye yeterli sütünün olmadığını (yalancı süt yetersizliği) düşündürür. Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler sürekli şiş ve gergindir. Yalnızca meme başının emilmesi nedeni ile meme ucunda zedelenme ve çatlaklar da oluşur. Daha çok biberon kullanılmaya başlanır. Bebek rahata alıştığı için anne memesini bir daha almak istemez. Anne de sütünün yetersiz olduğunu düşünerek ve meme başı sorunları nedeni ile emzirmeyi sürdürmek istemez.

    Anne sütü ise her zaman ve her yerde hazır durumdadır. Bebeğin beklemesine gerek yoktur. Bu nedenle emzirilen çocuklar huzurludur. Bebek için "emme" yalnızca karnının doyurması değildir. Aynı zamanda anne ve bebek arasındaki ikili ilişkinin tam olarak gelişmesini sağlar. İlk bir yaş içinde her istediği anda annesini yanında bulan ve emzirilen çocuklarda, temel güven duygusu gelişir.

    Biberon ile beslemede, beslenme süresi boyunca verilen mamanın içeriği aynıdır. Bununla birlikte anne sütünün en önemli özelliği yaşayan bir sıvı özelliği göstermesidir. İçeriği sabit olmayıp çocuğunun yaşına, fizyolojik durumuna uygun bir değişim gösterir. Emzirme döneminin başında ya da sonunda olmasına göre anne sütünün içeriği değişir. Emzirme döneminin başındaki süt suludur. Emzirme döneminin sonundaki süt ise yağlıdır, bebeğe doygunluk hissi verir. Bebek anne göğsünü gereksinimi kadar emer, biberon ile beslemede ise annesinin almasını düşündüğü kadar almak zorundadır. Anne sütü ile beslenen bebeklerde şişmanlık daha az görüldüğü bilinmektedir. Anne sütü ile beslenmede ileri yaşlarda şişmanlık, koroner kalp hastalıkları, şeker hastalığı (Tip I Diabetes Mellitus), Çölyak hastalığı gelişme riski daha azdır.

    Anne sütü yalnızca en ideal besleyici değil aynı zamanda en ekonomik beslenme yoludur. Biberonun temizlenmesi çok zordur ve bebekler için enfeksiyon kaynağı oluşturur. Biberon ile beslenen bebeklerde ishalli hastalıklar sık görülmektedir. Emzirmeden önce anne göğsünün temizlenmesine gerek yoktur. Her koşulda verilebilir, Mikrop bulaşması sorunu yoktur. Emzirdikten sonra da annenin bir miktar sütünü sıkıp göğüs uçlarına sürmesi temizlik için yeterlidir. Herhangi bir pomat kullanmaya gerek yoktur. Emzirme öncesi annenin yalnızca el yıkaması gerekmektedir.

    Çalışan anneler, anne sütünü sağarak eve bırakılabilir ve anne evde olmadığı zaman bebeğe kendi anne sütü verilebilir. Anne sütü buzdolabında 24 saat, oda ısısında sekiz saat saklanabilir. İnek sütü ise oda ısısında iki saatte bozulur. Bu sağılan anne sütünün de biberonla değil, kaşık ile verilmesi gerekmektedir. Kaşığın temizlenmesi kolaydır ve meme başı şaşkınlığı yaratmaz. Bebeklerin kaşık ile almadığı durumlarda fincan kullanılabilir. Bebek yarı oturur pozisyonda iken, bebeğin alt dudağına içinde mama bulunan fincan yaklaştırılır. Bebek dili ile fincanın kenarından mamayı alır. Bebeğin ağzına hiçbir zaman mama dökülmemelidir.

    Emzirmenin üstünlükleri tartışılmaz olduğunun bilinmesine karşın biberon kullanımının halen yaygın olması düşündürücüdür. Hastanelerimizin tamamının "bebek dostu hastane" olması emzirmenin yaygınlaşmasını sağlayacaktır


    Seni çok Özledim Annem

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    Çocuklarda Obezite
    Obezite Nedir?
    Obezite, vücutta depolanan yağ miktarının fazla olması biçiminde tanımlanabilir. Klinik olarak obeziteyi tanımlamak için kilonun boyun karesine oranlanması (kg/m2) ile elde edilen vücut kitle indeksi kullanılır. Buna göre erişkinlerde vücut kütle indeksi (VKİ)'nin 25'in üzerinde olduğu kişiler aşırı kilolu, 30'un üzerinde olanlar obez olarak tanımlanır. Çocuklarda ise yaş ve cinse göre hazırlanan VKİ persentil eğrileri kullanılarak >85 persentil olan çocuklar aşırı kilolu, >90 persentil olanlar ise obez olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıca yaşa göre vücut ağırlığı, boya göre ağırlık, deri kıvrım kalınlığının ölçümü ve içerdiği yağ bakımından vücut kompozisyonu da kullanılan diğer tanı yöntemleridir

    Sıklık
    Hipertansiyon, dislipidemi, insülin rezistansı ve ağır psikolojik strese yol açması nedeni ile önemli bir sorun olan obezite, çocukluk çağında giderek artan bir sıklıkta görülmektedir. Gelişmiş ülkelerde yapılan çalışmalarda erişkinlerin %33'ünün, çocuk ve gençlerin ise %20-27'sinin obez olduğu, 1976'dan sonraki on yılda 6-11 yaşlarında obezitenin %54 oranında, 12-21 yaşlarındaki çocuklarda da %64 oranında arttığı bildirilmektedir. Son yıllarda obezitenin çocukluk yaş grubunda geçmiş yıllara göre sıklığının arttığı gösterilmi

    Obezite Nasıl Oluşur?
    Obeziteye neden olan çok yemenin mekanizmasında beyindeki iştah merkezi önemli rol oynamaktadır. İnsan ve hayvanlarda tokluk ve açlık sinyallerini alan merkezler olduğu gösterilmiştir. Beyinde besin alımını etkileyen çeşitli maddeler(peptidler; kolesistokinin, ürokortin ve nöropeptid Y) bulunmaktadır. Kolesistokinin ve ürokortin besin alımını azaltırken, NPY ise besin alımını artırmaktadır. NPY beynin pek çok bölgesinde bulunur. Birçok obezitede beynin çeşitli bölgelerinde NPY’nin arttığı gösterilmiştir. İnsülin vucutta bulunan şekerin regülasyonunu sağlar. Obez çocuklarda hiperinsülinemiye(kanda insülinin fazla olması) rağmen normal glukoz düzeyleri insülin direncinin varlığını gösterir. Önlem alınamadığı durumda insülin direnci nedeniyle glukoz toleransı bozulup hiperglisemi(kanda glukozun arttığı durum) gelişebilecektir. Vücut ağırlığının artması ile birlikte insülinde de belirgin artış olmaktadır. Yağ hücre kütlesinin büyümesi ve insülin gereksiniminin artmasına karşın reseptör sayısının azalması insülin direncine yol açmaktadır. Bu nedenle özellikle son yıllarda sıklığının gittikçe artmasıyla gündeme gelen adolesan çağda tip II diyabetes mellitus(tip II şeker hastalığı) hastalığının obez çocuklarda ortaya çıkışı kolaylaşmaktadır

    Hazırlayıcı Etmenler
    Araştırmalar sonucunda obezitenin gelişmiş ülkelerde düşük sosyoekonomik düzeylerde, gelişmekte olan ülkelerde ise yüksek sosyoekonomik düzeye sahip kesimlerde daha sık olduğu gösterilmiştir. Şiddetli obezite ise sosyoekonomik durumdan bağımsızdır. Beslenme biçimi ve beslenme alışkanlığı olarak yüksek kalorili yiyeceklerle beslenen çocuklarda obezite daha kolay gelişmektedir. Yaptığımız çalışmada yüksek kalorili ve düşük lifli hazır yiyeceklerin %52 oranında tüketilmesi bu veriyi desteklemektedir.

    Çocukluk obezitesinde çevresel etmenler içinde ailenin beslenme biçimi ve aktivasyon azlığı bulunmaktadır. Uzun süre televizyon izleyen ve televizyon izlerken yüksek kalorili yiyeceklerin tüketilmesi obeziteyi daha da artırmaktadır. Obezite sıklığı 4 saatten daha fazla televizyon izleyen çocuklarda 1 ya da 1 saatten daha az televizyon izleyen çocuklara göre daha yüksek olarak saptanmıştır. Obezite ve psikolojik etmenler arasında bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Anne-baba çocuk arasındaki olumsuz ilişkiler çocuğun ruhsal yapısını etkileyip aşırı yemeye neden olabilmektedir.

    Obezite ve genetik etmenler üzerinde yapılan araştırmalarda her iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma şansı %80, yalnızca biri obez ise oran %50, ikisi de obez değilse oran %9 olarak bulunmuştur. Bu gözlemlerden yola çıkılarak yapılan araştırmalarda vücut ağırlığını biyolojik olarak kontrol eden moleküler komponentleri belirleyen bazı genler bulunmuştur (ob geni, db geni, fat geni, tub geni, agouti geni). Bunlardan ob geni leptin sentezini düzenleyerek iştah azaltır. Db geni ise leptin bağlanmasını düzenlemektedir.

    Son 10-20 yıl içerisinde obezite sıklığındaki bu artışın asıl önemli nedeni; endüstriyel gelişme ile birlikte, fiziksel güce dayalı yaşam tarzından inaktiviteye dayalı yaşam tarzına geçiş ve yoğun kalori içeren besinlerin tüketilmesi olarak görünmektedir. Tedavi öncesi değerlendirme Obezitenin genetik ve endokrin nedenleri gözden geçirilmeli, özellikle boy kısalığı olan obezite olguları üzerinde dikkatle durulmalıdır.

    Obez çocuklarda erken menarş, hiperlipidemi, artmış kalp hızı, hepatik steatoz, akantozis nigrikans ile bozulmuş glikoz :-):-):-):-)bolizması, uyku apnesi, psödotümör serebri, polikistik over hastalığı, kolelitiyazis ve hipertansiyon gibi birçok komplikasyon görülebilmektedir. Obez çocuk ve adolesanlar ayrıca ortopedik sorunlar ve benlik saygısı yönünden değerlendirilmelidir. Çocukluk çağında obeziteye yol açan risk etmenlerine karşı alınacak tedbirler ile obezitenin önlenmesi hem bu komplikasyonlardan koruyacak hem de ileride sağlıklı birer erişkin olmalarını sağlayacaktır

    Tedavi
    Diyet: Dengeli ve az kalorili diyet uygulanır. Normal kalori gereksinimi %30-40 oranında azaltılır. Diyet %25-30 oranında yağ, %50-55 oranında kompleks karbonhidrat ve %20-25 oranında protein içermelidir. Toplam kalori 5-8 öğüne bölünerek verilmelidir. Bu diyet 5 yaş ve üstü çocuklarda güvenle uygulanır. Haftada 0.5 kg verilmesi amaçlanır. Diyet ile yavaş bir biçimde kilo verilmesi, kilo kazanımı olmaksızın boy uzamasının sürdürülmesi, diyet, egzersiz ve yeme davranışlarının değiştirilmesi, ailenin tedavi sürecine katılımı ve obezitenin yinelemesinin önlenmesi sağlanmalıdır

    Egzersiz
    Kilo kaybının iki temel yaklaşımı kalori kısıtlaması ve egzersizdir. Çalışmalara göre diyet ve egzersiz birlikte uygulandığında yalnızca diyete göre daha fazla kilo kaybına yol açmaktadır. Özellikle uzun dönemde, verilen kilonun korunabilmesi için egzersiz vazgeçilmez unsurdur. Bu nedenle egzersiz kilo vermeye yönelik tüm programların vazgeçilmez bir parçasıdır. Egzersizin yararları şöyle özetlenebilir. Egzersiz sırasında kalori harcanır. Kan basıncı, serum kolesterolü, vücut kompozisyonu, kalp ve solunum sistemi üzerinde olumlu etkileri vardır. Egzersiz obez kişinin psikolojik durumunu iyileştirir. Yağsız vücut kütlesi kaybını önler. Egzersiz haftada en az 3 kez, 30 dakika süresince ter atacak kadar yapılmalıdır. Egzersiz yoğunluğu ve süresi yavaş yavaş artırılmalıdır

    Obezitenin davranışsal tedavisi
    Davranışsal yaklaşımların amacı obez hastaların yeme alışkanlıklarını, aktivitelerini, düşünme biçimlerini değiştirmektir. Davranışsal yaklaşımların temelinde bireyin kendini disipline sokması yatar. Yine davranışsal yaklaşımların en önemli amaçlarından birisi düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının hastalara kazandırılmasıdır

    İlaç tedavi
    Çocuklarda önerilmemektedir

    Cerrahi tedavi
    Gastroplasti, intestinal bypass vb. çocuklarda önerilmemektedir

    Obezitenin Önlenmesi
    Obeziteye yol açan risk etmenlerine karşı sigara karşıtı benzeri kampanyalar ve yasal önlemler uygulanabilir. Bazı İskandinav ülkelerinde çocuk televizyonlarında besin reklamları yasaklanmıştır. Örneğin Finlandiya'da okul yemeklerinin kalori ve beslenme içeriğinin ilan edilmesi zorunlu kılınmıştır. Ailesel bakımdan risk altındaki çocuklara yönelik erken dönemde davranış tedavisi uygulanabilir. Okul programlarında obeziteye yönelik eğitim sağlanması da obezitenin önlenmesinde yarar sağlayacaktır


    Seni çok Özledim Annem

  9. #9
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart

    eslenme Bozuklukları
    Beslenme ve Diyet Uzmanı Banu Kazanç, çocuklarda beslenme konusunda herkesin kafasına takılan soruların cevaplarını veriyor. Çocuklarda beslenme bozukluğunun nasış anlaşılacağı, yaşın beslenme sorunundaki etkisini, yemek yediği halde kilo alamayan çocukların durumunu ve özellikle de beslenme bozukluğu yaşayan çocuklarda ne gibi tedavilerin uygulanması konusunda detaylı olarak bilgi verdi. İşte soru ve cevaplarla çocuk beslenmesi…

    Çocuklarda beslenme bozukluğu nasıl anlaşılır?Çocuklarda enerji ve besin öğelerine gereksinimin karşılanması büyük önem taşır. Beslenme yetersizliği ve dengesizliğine bağlı çeşitli sağlık sorunları ile karşı karşıya kalırız. Çocuklarda sağlık sorunu malnütrisyon deyimi ile tanımlarız. Çocuklardaki malnütrisyon, büyüme ve gelişmenin ölçülmesi, klinik muayeneler, biyokimyasal testler ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili etmenlerin araştırılması ile saptanır. Çocuklar 8. aydan sonra hemen hemen her şeyi yiyebilir hale gelirler. Bu aydan sonra çocuğa yavaş yavaş farklı yemek grupları tattırılmalıdır. 1 yaş ve sonrasında ise çocuğun yaşına göre almasın gereken enerji, protein, yağ, karbonhidrat ve vitaminlerde farklılık gösterir. Yaş ilerledikçe çocuğun alması gereken enerji miktarı artar. Bu enerji miktarı çeşitli besinlerle karşılanmalıdır. Eğer çocuk sadece birkaç besine veya tek besine yoğunlaşıyorsa beslenme bozukluğu ile karşı karşıya kalmış olabiliriz. Örneğin bazı çocukları sadece süt ve süt ürünleri yerler sadece sütlü gıdaları tüketmek çocukta demir eksikliği başta olmak üzere bir çok vitamin ve mineral eksikliğine neden olur.

    Beslenme bozukluğu büyümeyi nasıl etkiler ve ergenlikte ne tür sorunlara yol açar?Çocuğun beslenmesinde amaç; normal sağlıklı büyüme ve gelişmeyi sağlamaktır. Büyüme ve gelişme, insan yavrusunun hücresel aşamadan yetişkinliğe doğru süreli, dinamik değişim sürecidir. Büyüme ve gelişme deyimi fiziksel ve zihinsel değişim süreçlerini kapsar. Böylece çocuğun beden ölçülerini artan, hücrelerin yapıları ve işlevleri, motor ve biliçsel yeteneklerini, duyusal coşkusalve sosyal davranışları olgunlaşır. Ergenlikte bu süreçlerin sağlıklı geçirilmesi gereken bir dönemidir. Ergenlik dengesiz ve yetersiz beslenme yukarıda belirttiğimiz konularda problem yaratır ve gelişim sürecini durdurur.

    Beslenme bozukluğunu sadece zayıflık olarak algılamak doğru mu?
    Beslenme bozukluğu sadece zayıflık olarak algılamak doğru değil. Çocuğun yaşına göre olması gereken ideal kilonunu alt ve üst sınırı vardır. Bu sınırlar içerisinde ve her besinden yeterli miktarda besin tüketiliyorsa çocuk yeterli ve dengeli besleniyor ve gelişiyor demektir. Aşırı zayıf olmak nasıl bir beslenme ve büyüme sorunu ise aşırı kilolu olmakta beslenme bozukluğu olarak tanımlanır. Aşırı kilo çocuğun zihinsel ve bedensel aktivitesini düşürür.

    Yediği halde kilo alamayan çocuklarda bu gruba giriyor mu?Çocukların yediği halde kilo almaması araştırılması gereken bir konudur. Çocuk yediği halde ideal kilosunun çok altında ise troit hormonlarına ve gaitada tenya ve parazit bakılması gerekirse daha ayrıntılı test yapılması gerekebilir.

    Beslenme bozukluğu yaşayan çocuklarda nasıl bir tedavi uygulanıyor?
    Beslenme bozukluğu yaşayan çocuğun ilk önce bu sorunu neden yaşadığını beslenme bozukluğunun beslenememesinin sağlık açısından bir nedeni var mı vücutta herhangi bir enzim eksikliğine dayanıyor mu bunların araştırılması gerekir. Daha sonra çocuğun besinlerinin zenginleştirilmesi, yeni tatları seveceği şekilde sunulup denetilmesi farklı besin gruplarının yavaş yavaş seveceği şekilde alıştırılması gerekir.

    Kilo almak için özel bir diyet programı bulunuyor mu?
    Kilo almak için kişiye özel diyet programı uygulanır. İlk önce kişinin hormon tetkiklerini(troit hormonları, büyüme hormonlarına bakılır), gaita, tenya ve parazit tetkikleri yapılır. Bunların sonucuna göre gerektiğinde vitamin ve demir takviyeleri ile özel beslenme programı çıkarılır. Düzenli kilo alması sağlanır


    Seni çok Özledim Annem

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •