***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Mümin, mümin için rahmettir
Mümin, mümin için rahmettir
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
* Mümin, mümine şifadır. Onun için, hastanın en büyük ihtiyacı bir mümini görmektir. Mümin, mümin için rahmettir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Mahşerde, herkes buram buram güneş altında yanarken, elli bin sene orada terlerken, yedi sınıf Müslüman arşın gölgesinde gölgelenecekler, onlar için azap korkusu yoktur. Bunlardan biri, müminin yüzüne Allah rızası için bakanlardır.)
Müminin simasına, Allah için bakanlar, arşın gölgesinde gölgeleneceklerdir.
Âdem aleyhisselamdan son ferde kadar herkes mahşerde toplanacak. Güneş bir mızrak boyu alçalacak. Elli bin ahiret senesi orada beklenecek. Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Bu mahşer, Müslüman için iki rekat namaz kılacak kadar olacak ve onlar gölgede olacaklar, yeter ki peki desinler.)
* Büyükler, (Annesini üzene yapılan dua kabul olmaz. Anne baba duası almayan, bizden dua istemesin) buyurmuşlar.
* Kul hakkı çok mühimdir. Ahirette en zor hesap kul hakkıdır. Kişinin evlendiği hanım, Allah’ın kuludur. Eğer o hanımın, o kadının hakkına riayet edilecekse, o hanım üzülmeyecekse, onunla iyi geçinilecekse evlenilebilir. Eğer o hanım köle zannedilecekse, hizmetçi zannedilecekse, evlenmemelidir. Çünkü kul hakkıdır. Aynı zamanda ahirette koca, hanımından sorumlu olacaktır. Hanım, kocasından değil. Buna çok dikkat edilmeli.
* Bir mümin bir din kardeşini gördüğü zaman, bakışımdan, hareketimden incinmesin diye titremesi lazım. Münafıklar, birbirinin arkasından gıybet yaparlar. Müminler ise, birbirinin arkasından dua ederler. Gıybet kul hakkıdır. Fiilen helalleşmek gerekir. Evladıyla helalleşse, yine olmaz. Bizzat kendisiyle helalleşecek.
* Mümin demek, önce sen, sonra ben demektir.
* Bütün insanlar üç sınıftır:
Birinci kısımdakiler, bunlar hayvan gibidir; (Benimki benim, seninki de benim) der.
İkinci kısımdakiler, (Benimki benim, seninki senin) der.
Üçüncü kısım, ise, (Seninki senin, benimki de senin) diyenlerdir.
* Dünyada en zor şey vermektir. Vermeye alışmalıdır, çünkü bir gün en kıymetli şeyinizi, yani canınızı vereceksiniz. Vermeye alışmayan, canını zor verir. Cömert insan, Rabbine kavuşmayı bekler.
* Dünyada en zor iş, karar vermektir. Yani, peki demek mi, hayır demek mi? Eğer Allah korusun, peki denecek yerde hayır denirse, hayır denmesi gereken yerde de peki denirse küfre girilebilir. Büyük bir zata, (Hep hocanızdan bahsediyorsunuz, hocanız size ne öğretti ki hep ondan bahsediyorsunuz?) diye sormuşlar. O zat da; (Hocam bana, nerde peki denir, nerde hayır denir, kim sevilir, kim sevilmez onu öğretti. Bu da bana yetti) buyurmuş.
* Allah için istişare edince, Allahü teâlâ en iyisini karşınıza çıkarır. İstişare etmek, sormak nefsi kırar. Sormamak nefsi azdırır. Hiç kimse ilminin çokluğuyla iftihar etmemelidir. Çünkü ondan daha çok bilen vardır. Şeytan meleklerin hocasıydı. İlmi onu kurtarmadı. Neden? Çünkü bizim dinimizin üç safhası vardır:
İlim, Amel, İhlâs.
İlim tek olarak, insanı kurtarmaz. Eğer bir insan, bildiği ile amel etmezse, (Bildiğin halde niye yapmadın?) sorusuna cevap veremez. Hiç bilmemek var, bir de bildiğini yapmamak var. İlim tamam, amel de yapılmış, güzel, ama diyecekler ki, bunu niçin yaptın? İnsanlar takdir etsin, aferin desin diye mi? Allah takdir etsin, Allah beğensin diye mi. Allahü teâlâyı unutarak, insanlar beğensin diye iş yapanlar, hem dünyada hem ahirette perişan olurlar.
* Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir. İyi arkadaş seçen kurtulur, kötü arkadaş seçen, iflah olmaz, mahvolur. Her taraf tuzak, bu tuzaklara düşmek çok kolaydır. Bu tuzakları bilen bir rehber olursa, korkmamalı.
* Şeytan ilk önce din kardeşinin aleyhinde konuşturur, kötületir. Eğer böyle bir dedikodu olursa, o ateşi hemen söndürmelidir. Başlangıçta söndürmeli. Dinlemek artarsa, çok felaket olur. Büyükler buyuruyor ki:
(Yanında din kardeşi kötülendiğinde, ona sus diyene, yüz şehid sevabı vardır.)
* Mümin toprak gibidir, mütevazıdır. Ne şikayet eder, ne şikayet edilir.
* Allahü teâlâ kullarının dünyada ve ahirette mesut olması için din gönderdi. İslamiyet, Allah’a giden yoldur, dinin emir ve yasaklarına uyan dünya ve ahirette mesut olur.
* Hiç kimse, Kur’an-ı kerimi kendi aklına göre tefsir edemez. Kur’an-ı kerimin tefsiri Peygamber efendimizin yaşayışı ve anlattıklarıdır. Eshab-ı kiram tefsiri gördü… En iyi eshab-ı kiram anlar… Onlar da talebelerine anlattılar… Buna da mezhep denildi… Mezhepler sonradan çıkma değildir, eshab-ı kiramın hepsi müctehid idi.
* Rast gele çok kitap okumak tehlikelidir, doğru kitabı çok okumak gerekir.
* Peygamber efendimize, (Ya Resulallah, Müslüman nasıl olur?) diye sordular. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki:
(Müslüman güler yüzlü ve tatlı sözlü olur.)
Güler yüz ve tatlı sözün dinimizin yayılmasında önemli yeri vardır. Böyle olmayan insanlar dine fazla faydalı olamazlar. Daima tatlı sözlü ve güler yüzlü olmak Müslüman olmanın birinci alametidir. Bazı insanlar çok hassastır, çok duygusaldır. Ona bir sert bakarsanız kalbi kırılır, üzülür.
* Karınca hacca gitmeye karar vermiş, demişler ki, sen bu halinle hacca gidebilir misin? Niye gitmeyeyim demiş. Nasıl gidersin, ömrün yetmez demişler. Bir güvercine takılırım. Güvercin uçar ben de giderim demiş. Dolayısıyla Allahü teâlâ bizi böyle karınca iken uçan bir kuşa rast getirirse Kâ’beyi bulabiliriz. Yani Rabbimizin rızasının nerede olduğunu öğreniriz. En zor iş budur. (Ya Rabbi bana doğruyu doğru olarak, yanlışı yanlış olarak bildir) diye dua etmelidir. Bu şekilde dua etmek, hadis-i şerifle bildirilmiştir.
İnsan bu ölümlü dünyada kötü bir şeye doğru diye sarılırsa yanar. Eğer doğru bir şeye yanlış diye saldırırsa mahvolur. Onun için dünyada en zor şey; doğru hangisi, eğri hangisi ayırabilmektir. Bu, insanın kendi başına yapacağı bir şey değildir. İnsan aklı buna yetmez. Bunu daha evvel bilen birinin göstermesi lazımdır. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki:
(Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan bir tanesi doğru olacak. Yetmiş ikisi bozuk olacak.)
Bozuklar itikat bakımından olduğu için, bu yetmiş ikisi Cehenneme girecek. Ümmetim dediği için de, Cehennemden sonra gene çıkacak. Ama (Ümmetim) dediği için. Dolayısıyla, Cehenneme uğramadan, bu azabı çekmeden, Cennete bir fırka girecek. Bu da (Ehl-i Sünnet vel Cemaat) fırkasıdır.
Allahü teâlâ sahipsiz olmaktan korusun. O büyükleri tanımayan, o büyükleri sevmeyen, o büyüklerin yolunda gitmeyen, çok büyük tehlikededir.
* Bizim dinimizin iki esası vardır; biri öğrenmek diğeri öğretmek.
Dinimizin en büyük düşmanı cehalettir. Onun için nerede ilim varsa, din oradadır, nerede din varsa ilim oradadır, ilimsiz din olmaz, onun için ilim öğrenmek çok büyük ibadettir, çok büyük sevaptır.
Eğer bir mümin gece yatmadan önce, biraz kitap okusa, biraz ilim öğrense, sabaha kadar ibadet sevabı verilir. Ondan sonra yatsın, istediği gibi. Ne var ki bir kitap okusa, biraz çocuğuna verse, yavrum oku da dinleyelim dese, o evdekilerin hepsi sabaha kadar ibadet sevabına kavuşuyorlar. Elden ayaktan düştüğümüz zaman yani musalla taşına koyulduğumuz zaman, ne namaz var, ne oruç var, ne ilim var, ne öğrenmek var artık. Kefenle birlikte defterler kapandı ancak sadakayı cariye dediğimiz bizim sebebimizle hayırlı bir iş olursa ne ala, bir şeyler öğretmemizin sebebi o, iyi bir evlat, iyi bir talebe, iyi bir hizmet eğer varsa bu öldükten sonra da sevap yazdırmaya devam eder, asıl mesele bu. Yoksa ben ihtiyarlayınca elden ayaktan düşünce kenarda varlıklarım olsun, yedek akçem olsun, kiralık evlerim olsun diye fâni bir dünya için yatırımı düşünen bir Müslüman nasıl olur da, öldükten sonrası için yatırımı düşünmez buna akıl ermiyor. Ki o yatırdıklarına kavuşacağı da belli değil.