SEYDA (K.S) HAZRETLERİ'NİN ARDINDAN
Seyda Hazretleri Gökçeada'da geçirdiği sürgün hayatında zaman zaman romatizma ağrıları için girdikleri kuma bakarak; "Medine'nin kumları" demesi Allah Resulü'nün, Mekke'den Medine'ye göçünü özetleyen söz oluyor. Hem de Seyda Hazretlerinin Peygamberimiz'e yürekten bağlılığını ortaya koyuyordu.
Başbakan Özal zamanında özel gayretleriyle Seyda Hazretleri'nin ferdi hastalıklarının muayenesi için Ankara Gülhane Hastanesi'nde tedavisi gerçekleştirilir. Doktorlar, Ankara'da ikamet edilmesine dair heyet raporu verince de Gökçeada'dan tekrar yeni bir hicret daha vuku bulur.
Evren'in anılarından da anlaşıldığı gibi, Özal, Kenan Evren'den Seyda Hz.'lerinin sürgün cezasının kaldırılmasını ister. Evren, 'Midem Bulandı' diyor. Turgut Özal bu durumu şöyle değerlendirir:
"-O dönemde birçok kişi yargılanmadan cezalandırılıyordu, adı geçen zat da onlardan biriydi. Gökçeada'da mecburi ikamete tabi tutulmuştu, hem de hiçbir sorgulama geçirmeden."
Gökçeada, Ankara derken dönüş Menzil'e... Dönüşleri de bir bambaşka. Hasretlik öyle yüreğine işlemiş ki ilk iş, Gavs Hazretleri'nin merkadını ziyaret, şükür namazı ve ardından Mevlud...
Hicret dönüşünden sonraki yıllar irşad halkası daha da genişler.
Gökçeada ve Ankara dönüşünden sonra irşad dairesi daha da genişleyerek fetih yıllarını andıran günlere geçiliyordu. Medeniyetin zirveye çıkmasından rahatsızlık duyan birtakım mahfiller harekete geçerek ziyaret etmek için Menzil'e gelen sofilerin arasına birini sızdırarak el öpme anında zehirli iğneyi eline saplattırdılar. Bayram kalabalığından istifade ederek bu olayı işleyen kişiyi Seyda Hazretleri affeder. Allah dostlarının hayatlarında kızmak denilen hadise olmaz. O'da tıpkı Resulullah (S.A.V.)'ın Haydar fethinin müteakibinde bir ziyafet sofrasında sunulan zehirli eti birazcık ısırması gibi hadisenin ardından affettiği benzer durumu, 20.nci asrın sonlarında bir başka değişik biçimini yaşayarak bir sünneti daha icra etti.. Allah Resulü'ne de vefatlarında iki yıl önce bu zehir olayı olmuştu. Seyda Hazretleri'ne de.
Seyda Hz.'lerinin gerek sürgün hayatı, gerek eline zehir şırınga edilmesi olayı ve gerekse ferdi hastalıkları O'nu irşaddan alıkoyamadı. Bilakis, irşad dairesi dalga dalga fethi andırır tarzda büyüdü. Bir ara Menzil'den göz ameliyatı için Ankara'ya teşrif ettiler. Daha sonraki yıllarda romatizma ağrıları için Afyon'da Jeotermal kaplıcalarında tedavi ve istirahat için geldiklerinde bile bir an olsun irşaddan geri durmadılar. Hatta Afyon dönüşü yol duraklarında bile Sadat-ı Kiram'ın emanetini taliblilere veriyordu. Vefatına sayılı günler kala, herkesi şaşırtırcasına Afyon'da hutbe irad etmeleri ilginçtir. Çünkü, Seyda Hz.'lerinin irşad faaliyetlerinden fırsat bulup da sohbet edecek vakti olamıyordu.
Belki, bu sohbet O'nun artık aramızdan ayrılmasının işaretiydi. Fakat zihinler
o an şaşkın ve bu durumu çözecek basiretten acizdi. Öyle ki, Seyda Hazretleri'nin veda konuşmasının son cümlelerinde;"... Sofiler ayakta çok beklediler. O'nun için sohbetime bu arada ara veriyorum. Cuma'ya kadar inşallah eve gideceğim. Allah hepimizi affetsin..." diyor ve hiç bir sofi "Cuma'ya evimizde olacağım" sözünden 'ölüm'ü akla getiremiyordu.
Evet, gerçekten de Seyda Hz.leri Cuma'ya evine gidiyor ama bu dünyadan ve sofilerden ayrılarak Allah'a kavuşuyor. Cuma ve 63 yaşında Allah'a yürümesi O'nun için Şeb-i Arus oluyor. Ardından binlerce sofi gözyaşları içinde O'nu son yolculuğuna uğurluyor. Ve o anda Seyyid Fevzeddin Hz.'leri devreye giriyor ve sofileri teskin etmeye çağırıyor:
"-Ağlamayın, Allah Resulü'ne ne yapıldıysa, babama da o yapılacak..."
Seyda Hz.'leri Pursaklar camiinde cenazesi yıkandıktan sonra tabuta konuluyor. Sofilerin omuzunda otobüsün üst kısmında koltukların üzerine konularak Menzil'e defnedilmek için , kafileler eşliğinde yola çıkılıyor. Seyda Hz.'leri son yolculuğunda da yalnız değildi. Bir anda Türkiye'nin dört bir yanından yol boyunca çevre illerden gelen arabaların da iştirakiyle 20 km'yi aşkın uzun kuyruklar oluşturan vasıtalar Menzil'e geldiğinde adeta mahşer görünümü veriyordu.
Cenaze namazı ve tekrar omuzlarda Gavs Hz.'lerinin yanına defnediliyor. Resulullah (S.A.V.)'ın "Alimin ölümü alemin göçü" sözleri gönüllerde yankı buldu.
Seyda Hz.'lerinden ayrılmanın hüznünü yaşayan sofilerin iç dünyasını dile getiren şu mısralar Hasan Kılıçatan'ın söylediği ilahisinde mana kazanıyordu:
Resulullah'ın torunu
Ceddin Muhammed Nebi
Dertlerin dermanıydın
Sen Gönüller Tabibi
Zühd vera teslimiyet
Nice sırlar sahibi
Bıraktın bizleri
Ağlattın Seydam...
Mevlanaca Gel dedin
Yunusca sevgi dedin
Sevgi ile insanları daima birleştirdin
Ayırmadan hiç kimseyi Hak yola davet ettin.
Karanlıklar içindeydim bir zamanlar ben de
Işık tuttun yoluma olgunlaştım sayende
Bataklıklar içindeydim çiçek oldum sayende
Bıraktın bizleri ağlattın Seyda.
Seydam Seydam Seydam
Ağlattın bizleri mübarek Seydam...
Seyda Hazretleri'nin cenazesinde yediden yetmişe herkes ağlıyor ve gözyaşlarının akmasına mani olamıyordu.
O şimdi babası Gavs Hazretleri'nin merkad makamının bulunduğu kabrinin yanında. O sofilerden ayrıldı ama, bizden hayırlılara kavuştu. Sadat-ı Kiram'ın toplandığı dar-ı bekaya, intikal eyledi. O artık Allah'a kavuştu. Ömrü boyunca sünnetinden taviz vermediği ve yaşantısında sünneti ölçü aldığı Allah Resulü'ne vasıl oldu, Hz.Ebubekir (R.A.)'a, Ömer'ül Faruk (R.A.)'a, Hz.Ali (K.V.)'e ve Şah-ı Nakşibendi (K.S.), İmam-ı Rabbani (K.S.) gibi bir dizi Allah dostlarına kavuştu. Kelimenin tam anlamıyla, Seyda Hz.'leri Şeb-i Arus'a yürüdüler...
O'nun vefatı dünyanın geçiciliğini, asıl kalıcılığın ebedi hayat olduğunu tekrar hatırlattı. Seyyid Fevzeddin Hz.'lerinin cenaze namazını müteakiben ağlayan sofilere:
"-Resulullah'ın ölümü sırasında Hz.Ebubekir Efendimiz, ağlayan müslümanlara dönerek, 'kim Resulullah'a tapıyorsa, o ölümlüdür ve ölmüştür. Kim Allah'a tapıyorsa o diridir' demiştir. Aynı şeyi şimdi biz tekrarlıyoruz. Seydamız Allah'ın rahmetine kavuşmuştur. Biz O'na değil, kendimize ağlıyalım. Onun yolundan gidelim. Kurmuş olduğu o evi yaşatalım. Kendimize merkez edinelim. Kendini geride bırakan ölmez buyruluyor. O ilmiyle kendini geride bıraktı ve ölmedi. O'na karşı iki görevimiz var. İlki O'nun yolunu takib etmek. O seviyeye nasıl çıkmışsa biz de aynı yolu takib ederek o seviyeye çıkmaya çalışmalıyız. Seyda Hazretleri: "Arkamdan bol bol Kur'an-ı Kerim okuyun buyuruyordu. Bizler de arkasından bol bol Kur'an-ı Kerim okuyalım." diyerek yüreklere su serper..