aslında burdan şu sonuca ulaşabiliriz: Ölüm, hayatın zıddı değildir. Belki zahiren ceset için bir çürüme, hayatın son bulması mevcudsa da ruh baki olduğundan ölüm de ayn-ı hayattır.
aslında burdan şu sonuca ulaşabiliriz: Ölüm, hayatın zıddı değildir. Belki zahiren ceset için bir çürüme, hayatın son bulması mevcudsa da ruh baki olduğundan ölüm de ayn-ı hayattır.
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...
Ölümün mahiyetine bakınca gerçekten insan ölmek istiyor başta, evet başta ama sonra...
İşte insanın ölümden korkmasının sebeplerinden biri ölümün mahiyetini bilmemesidir. Kişi bilmedi şeyden korkar, işte ölümün de mahiyeti tam olarak bilinmezse korkulur. Kur'an ve hadisler bu konuda bilgi kaynağımız olmalı. Ve bu asra ve gelecek asırlara bakan tefsiri olan Risale-i Nur'dan alıntılar yaparak ölümün mahiyeti çözmeye çalıştık.
Diğeri ise ameline güvenmemekten gelen yeis ve karamsarlıktır. Bu daha ziyade ehl-i imanda olan sanırım. İşte yukarıda Sözler'den yaptığımız bölümde yapmamız gereken en anlaşılır surette anlatılmakta.
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...
Mevt,
ehl-i dalâlet için;
-Bütün mahbubâtından elîm bir firâk-ı ebedîdir.
-Hem, kendi cennet-i kâzibe-i dünyeviyesinden ihraç ve vahşet ve yalnızlık içinde, zindan-ı mezara ithal ve hapistir.
ehl-i hidâyet ve ehl-i Kur'ân için;
-Öteki âleme gitmiş eski dost ve ahbablarına kavuşmaya vesîledir.
-Hem, hakiki vatanlarına ve ebedî makam-ı saadetlerine girmeye vâsıtadır. -Hem, zindan-ı dünyadan bostan-ı cinâna bir dâvettir.
-Hem, Rahmân-ı Rahîmin fazlından, kendi hizmetine mukabil, ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir.
-Hem, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir.
-Hem, ubûdiyet ve imtihanın tâlim ve tâlimâtından bir paydostur.
(Sekizinci Sözden)
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...