"Ey Nurcular!

Allah'ın sizlere ihsan ettiği ezeli lütfuna karşı


secdeden başlarınızı kaldırmayınız.


Gecenin soğuğuna aldırmayınız.

Sizlere lütfunu hiçbir hususta esirgemeyen
Rabb-i Rahime,

gecenin bu mübarek saatlerinde kalkarak

vazife-i şükrü eda ediniz.

Ve bazıların düştüğü,

istikbali düşünmek derdiyle

aklı, maaşı sarsan hadiseler karşısında titremeyiniz, korkmayınız;


Nurun kudsi kerameti ve imdadını müşahede ediniz.

Dünya fanidir;

binler sene yaşamak olsa,
baki olan hayat-ı uhreviyenin yanında,

hiç-ender-hiç mesabesindedir.

Fakat fani olmakla beraber,

baki hayatın baki meyvelerini verecek bir mezraasıdır.

Fırtınaların şiddeti,

havanın dehşeti

sizleri sarsmasın, korkutmasın.

Bu mübarek mezraaya

en mübarek

ve nurani

ve verimli

ve bereketli

olan Nur tohumlarını ekiniz.

Zira "Eken biçer," atalarımızdan kalma mübarek bir sözdür.

Ey Nurcular! Sizin hakiki vazifeniz dünyaya bakmak değildir.

Farz-ı muhal olarak dünyaya da bakılsa,

bakınız ve görünüz ve zuhuru muhtemel


dehşetli yangınlar sebebiyle


ve o yüzden karşılaşmanız ihtimali bulunan

tehlikeler dolayısıyla

katiyen sarsılmayınız,

fütur getirmeyiniz.

Çalışınız, çalışınız, çalışınız

ve katiyen inanınız ki,

Nurun şefaati,

Nurun duası,

Nurun himmeti

sizleri kurtaracaktır.

İşte bu davanın şahidi Emirdağlı Nurcuların

dehşetli ateşten zararsız kurtulmalarıdır.

Şimdiden umumunuza müjdeler olsun.