***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Biz Üstad'ın Çocuklarıyız
Ramazan'ın mübarekiyeti içinde insan kuvve-i şeheviyesine de kuvve-i gadabiyesine de hakim olmalı. Sinirini bozsalar da “ben oruçluyum” demeli ve geçmeli. Bu Ramazan bunu ne kadar da iyi beceriyordum. Ama can damarıma bastılar.
Daha önce de birkaç yerde bu hususta birileri ile tartıştım. Ortamı gerdim, had bildirdim, arkadaşlarımızla aramızı bozdum, eve gelen konuklara eşimin “abartıyorsun” dediği karşılıkları verdim. Ben sabıkalıyım. Kabul ediyorum. Ama bu konuda değişmek hiç içimden gelmiyor. “Muhabbetin şe’ni ifrattır” der ya Üstad ben de belki ifrat ediyor ve Üstada yönelik her tahfifi, her yok saymayı, her haksızlığı, sanki ana babama laf söylemişler hassasiyeti ile karşılıyorum. Hiçbir şey beni ona laf edildiği zaman kızdığım kadar kızdırmıyor. Hatır gönül arkadaşlık ezip geçiyorum. Gözüm kararıyor.
Her gün devam eden bir sahur programını izliyorum. Sabahlamaya alışkınım, pür dikkat takip ediyorum, uyku mahmurluğundan hali yanlış anlamaya mahal vermeyecek biçimde kulağım televizyonda. Programcılar sevdiğim insanlar, yazdıklarına da şahıslarına da muhabbetim ve yakınlığım var. Belki bu yakınlığın da tesiri ile “Ne yapıyorsunuz abi? Özledim sizi ne var ne yok” edasıyla izliyorum programlarını. Yıllardır yazıp çizdiklerini, hayat serüvenlerini dikkatle takip ettiğim, örnek aldığım, saygı duyduğum bu adamlar sık sık bir yerlerden alıntı yaparak, hem süslü, hem içi dolu cümleler söylüyor, insanları tefekküre sevk etmeye çalışıyorlar. Çok da güzel başarıyorlar. “Maşallah” diyorum.
Yalnız dikkat ediyorum alıntılarını yaparken Mevlana’dan Yunus’dan Hz. Ali’den rivayetle bir şeyler söyleyen bu zatlar, bazı meseleleri de Risale-i Nurdan alıp anlatıyor, ama hiç “Bediüzzaman şöyle der” diye isim zikretmiyorlar. Defaatle farkediyorum ki üstadın pişirdiği yemeği kendileri servis ederken, aşçıyı sena etmez bir halleri var. Telif hakkı Ahmed’e Mehmed’e itina ile verilirken, Said’e kimse telif ödemiyor. Halbuki ekran karşısında oturanlar o çok beğendikleri sözlerin Üstadıma ait olduğunu bilseler, “Ne harika bunu Bediüzzaman mı söylemiş, bir baksak bu zât ne yazmış” diyecek, Risalelelere yahut Üstadın hayatına nazar-ı dikkatler celb edilecek.
Üstad Risalelerde kendini hiç öne çıkarmamış, “Said de bir talebe” buyurmuş. Bunu hem tevazuundan hem de hakikati Allah’a verişinden yapmış, biliyorum. Ama bizim onun tevazuuna karşı onu övmemiz, onun dahi sahibi Allah’tır diyerek Risale-i Nur’u meth ü sena etmesinden ders almamız, “bu sözlerim Risale-i Nur’dandır” dememiz icab etmez mi? Mevlana’nın Mesnevisi altındır da, Bediüzzaman’ın Mesnevisi bakır mıdır? Haşa, bihakkın elmastır.