Nurculukla Tarikatçılık Birbiriyle Kesişmez
Benim kardeşim Mustafa E. hizmet içinde bir yurtta belletmenlik görevi alacak kadar yükselmiş, Risale-i Nur yoluna, Üstadına, Hocasına canını verecek kadarda samimi idi.

Ne varki yaz tatillerinde evde abisiyle buluştukça bu konuları konuşuyor ve tartışıyordu. Kimsenin zorlamasıyla değil kendi iradesiyle bir gün Nakşibendi Şeyhinden tarikat dersi almak istedi. Konuyu abisiyle görüştü ve bazı tereddütlerini dile getirdi, diyordu : Abi tarikat dersi alırım ama asla Nurları bırakmam okurum. Abisi dedi tarikatımızda Risale-i Nur okumak aykırı bir davranış değildir. ve İstihare etti. Rüyasında bir sandalda deniz üzerinde Ali Haydar Efendi den ders aldığını görüyordu..

Kanaati pekişti ve fatihte bulunan Şeyh Efendiden ders aldı. Onu tarikata sevken amilleri anlatırken dedikleri içinde: Abi sen sabahları namazdan sonra yatmıyor ve bir saat kıbleye dönük oturup Allahı zikrediyordun ya sana çok imreniyordum..

Benim kendi kanaatim Üstad hazretlerini tedkik ettiğim kadarıyla islam içinde var olan dairelerden Tarikat en merkezde olan dairedir. Nurculuk onu kuşatır bu anlamda daha geniştir, Ehli Sünnet daireside Nurculuğu kuşatır İslam ise en büyük ve en son daire-i nuraniyedir. bunda gerisi küfür ve şirk ve zulmettir. Öyleyse Mustafa bu hareketiyle tenezzül değil terakki etmiştir.

Bu durumda Üstadın değerlendirmesine göre her ehli tarik aynı zamanda nurcudur, olmalıdır ama tersi değil. Tarikatı Nurculukla kıyaslayıp birbirine zıt ve muhalif gösterenler işin hakikatını fehmetmemiş hodbinleridr.