Her andığımda bana eksikliğimi hatırlatan; dile kolay, kalbe ağır adını anıyorum. Adın ki, durmadan çoğalır içimde. Adın ki, bir emanet dilimde.
Her tercih bir vazgeçişse eğer; benim tercihim Sen oluyorsun. Dilim en çok adını anınca, kalbim yalnız Sen"i hatırlayınca hayat buluyor. Adın, anlam katıyor adıma. Adın ki, büyük. Adın ki, yüce. Adın ki, en güzel...
Ölüme doğru yürüyen bütün insanlar gibi ben de küçüğüm. Avuç içindeyim, açılsa düşeceğim. Bu sabah, gözlerime yerleşen tefekkürle Sen"i söylüyorum. Yüzlerce, binlerce kez söylüyorum, yetmiyor. Art arda ve hepsi farklı anlamlardaki isimlerini söylüyorum.
İki tesbih boncuğu arasında bir kalp kaç kez çarpar, sayamıyorum. 'İkrar'ın sükûtu oluyor suskunluğum. Az ve öz olan bir anlayışla ve kıbleye doğru bir bakışla, Sen"i anıyorum. Andıkça çoğalıyor anlamların. Adın ki, sonsuzluk... Adın ki, ahd ve vefa...
'Evimdir' dediğin kalbimin en naif köşesine bırakıveriyorum ismini. Harfler ruhuma dokunuyor. Bir su damlasını doldurmayacak büyüklükteki küçüklüğümü hissediyorum. Devasa bir huzur yanağımdan süzülüyor. Ellerim sana doğru uzanıyor: 'Sevgine talibim.' diyorum; affına ve rızana... Cevabını duymuyorum ama duyduğunu biliyorum. Eğer ki adın, 'en gizli sesleri işiten' olmasa, nasıl bilirim bana 'buyur' dediğini. 'O adı günde yetmiş kez anın.' diye buyuruluyor. Ve biliyorum ki, kalp kapağı dakikada yetmiş kez açılıp kapanıyor. Sen, kimsenin göğsüne iki kalp koymamışken ve kalpleri ancak Sen değiştirebilirken, kalbimin dik durmasını istiyorum Sen"den. Bir muska gibi takıyorum ruhuma adını. Adın ki, 'gizliyi bilen, sırları gizleyen...'
Yüsra Mesude