Salebe b. Hatibi’l-Ensârî, Peygamber Mescidine devam eder, vaktinin çoğunu mescidde geçirirdi. Bundan dolayı Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ona “Mescidin Güvercini” lakabını vermişti. İbâdet ve amel etmeye öylesine hevesli ve meraklı idi ki, güneşte ısınmış kızgın taşların ve toprağın üzerine çokça secde ettiği için, alnı devenin dizi gibi nasır tutmuştu.
Evvelce mescidde uzun uzun vakit geçiren Salebe, ne olduysa bir zaman sonra erkenden aceleyle mescidden ayrılmaya başlamıştı. Bu durum Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in dikkatinden kaçmadı ve bir gün Salebe’ye:
- Ey Salebe! Sana ne oluyor da münafıklar gibi aceleyle mescidi terk ediyorsun? buyurdu. Bunun üzerine Salebe, Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’e dedi ki:
-
Ya Resülellah! Öylesine fakirlik içindeyiz ki, evde şu üzerimde bulunan elbiseden başka giysimiz yok. Ve bu elbiseyi hanımımla beraber giyiyoruz. Ben namazımı edâ eder etmez bir an önce eve gidiyorum ki, hanımıma elbiseyi vereyim de, o da vakit geçmeden namazını edâ edebilsin... İşte acelem bundandır. Ne olur bizim için ’a duâ etseniz de, fakirlikten kurtulup zengin olsak.
Salebe böyle deyince, Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselam) ona:
- Sana yazık olur ey Salebe! Çünkü şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan daha hayırlıdır, buyurdu. Salebe zenginlik için ısrar etti:
- Ya Resûlellah! Bizim için duâ buyursanız da Cenâb-ı Hak bize ihsanda bulunsa...
Efendimiz onu bu ısrarından vazgeçirmek için:
- Ya Salebe! Sen ’ın Resülü gibi olmak istemez misin? Nefsim kudret elinde olan ’a yemin ederim ki, altın ve gümüşle yüklü dağların Benimle gelmelerini istesem, elbette Benimle koşarlardı. Ama Ben biliyorum ki dünya, âhirette nasibi olmayanların nasibidir.

Efendimiz böyle buyurmasına rağmen, Salebe nedense anlamak istemedi ve ısrarında devam etti. Halbuki Resûlü (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bir şey buyurduysa bunda mutlaka bir hikmet vardır. Zenginlik için dua talebinde bulundun, Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bu istekten vazgeçmeni istedi. Hadi bir kere daha söyledin, tekrar vazgeçmeni istedi. Hâlâ niye ısrar ediyorsun? Anlasana ki, zenginlik sana yaramayacak ve o istediğin mal seni helâk edecek. Eğer sana fayda getirecek bir şey olsaydı, Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) şüphesiz hemen duâ ederdi.
Ama buna rağmen Salebe ısrarında devam edip tekrar üsteledi:
-
Ya Resülellah! Ne olur benim için duâ buyur da, bize ihsanda bulunsun. Seni Hak Peygamber olarak gönderen Cenâb-ı Hakk’a yemin ederim ki, beni mal ile rızıklandırmasını ’tan istersen, malımda hakkı olan hak sahiplerinin tüm hakkını mutlaka ödeyeceğim, diye ısrar etti. Bunun üzerine Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ellerini açtı ve: “Ya Rabbi! Sen Salebe’ye ihsan eyle.” diye üç defa duâ buyurdu.
Bir zaman sonra Mevlâ Teâlâ, Salebe’ye bir miktar koyun ihsan etti. O koyunlar doğurdular, arttılar ve hızla çoğaldılar. Hatta o kadar çoğaldılar ki, koyun sürüsüne Medine sokakları dar gelmeye başladı. Oraları dar gelince, sürüsünü Medine vadisine indirdi. Salebe, sürüsüyle meşguliyeti sebebiyle Mescid-i Nebevî’den de uzaklaşmak zorunda kalmıştı. Daha evvel beş vakit namazını Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in arkasında edâ ederken, şimdi ancak öğle ve ikindi namazlarını mescidde edâ edebiliyordu.
Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in duâsı bereketiyle Salebe’nin malı gün be gün artıyordu. Öylesine arttı, sürüleri öylesine çoğaldı ki, onlarla ilgilenip meşgul olmaktan, artık sadece cuma namazlarına cemaate iştirak etmeye başladı.
Sürüsü biraz daha artınca, bu kadar davarı Medine vadisi de almaz oldu. Böylece oradan göçmek ve sürülerini başka vadilere götürmek zorunda kaldı. Salebe artık cuma namazlarına da gelememeye başlamış ve Mescid-i Nebevî’den tamamen uzak kalmıştı.
Ne acı bir şeydir ki, Resûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Mescid-i Nebevî’nin imamı iken, herkes Onun arkasında namaz kılmak için can atıyorken, o mal, Salebe’yi Resûlüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’den ve Ashâb-ı Kiramdan uzaklaştırmıştı. Artık ne Mescidi Nebevî’ye gelebiliyor, ne de, Rasûllüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i ve Ashâb-ı kiramı görebiliyordu.
Efendimiz bir gün Salebe’yi sordu. Ashâb-ı Kiram “Ya Resülellah! Salebe’nin koyunları o kadar çoğaldı ki, Medine’nin vadileri onun sürüsünü almadığı için, o da uzak vadilere göç etti.” dediler. Bunun üzerine Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem): “Yazık! Salebe’ye çok yazık.” buyurdu.

Arifan Dergisi