Güneş guruba iyice yaklaşmıştı... Yeryüzü kara çarşafına bürünüp, varlığının sebebi olan aziz misafirini son yolculuğuna uğurlamaya hazırlanıyordu. Hıçkırıklar boğazlarda düğüm düğümdü. Alemlerin Efendisi (sav) çektiği çile ve ızdırapların sonuna gelmiş, ayrılığın bitmesine az kalmıştı. Hasta yatağında idi. Artık veda zamanı gelmişti. Kızı Fatımayı (ra) yanına çağırarak kulağına birşeyler söyledi. Hz. Fatıma gülmeye başladı. Bu durum karşısında hayretini gizleyemeyen Hz. Aişe (ra), önce ağlayıp sonra gülmesinin sebebini sordu. Hz. Fatıma şöyle dedi:
-Rasulullah (as) bana, yakında ruhunu teslim edeceğini bildirdi. Bunu duyunca dayanamayıp ağlamaya başladım. Sonra da kendisine ilk benim kavuşacağımı söyledi. Bunun üzerine de sevinçten gülmeye başladım.
Azrail (as) kapıda bekliyor, Cebrail (as) huzur-u saadete girmiş, ölüm meleğinin Allah(cc)ın emrini yerine getirmesi için izin istiyordu. O ise, ötelerin ötesine nazarlarını dikmiş, heyecan ve iştiyak içinde: Refikul-Alâ, Refikul-Alâ diyerek en büyük dostu Rabbinden vuslat istiyordu. İşte bu esnada dileği kabul olmuş, canından çok sevdiği cananına kavuşarak Hakka yürümüştü.
Medine baştanbaşa onun aziz hatıralarıyla doluydu. Hz. Fatıma (ra) nereye dönse, Alemlerin Sevgilisi hep orada idi. Sanki gönül delici bakışlarıyla kendisini süzüyor, tam boynuna sarılıverecekken birden bire ortalıktan kayboluyordu. Hicran ateşi Hz. Fatımayı yakıp kavurmuş, ıztırap artık dayanılmaz bir hal almıştı. Rasulullahın (sav) olmadığı bir dünyada benim ne işim var diye düşünüyordu. Ayrılık oku her daim kalbinin orta yerinde saplı duruyordu. Eriye eriye bitmiş, mum gibi yanıp sonuna gelmişti.
Hasret tüten gönlü ancak altı ay dayanabildi. Yirmi beş yaşlarında ve daha hayatının baharında idi. Bir ramazan günü, gecenin ilk saatlerinde bir güğüm su getirtti. Yıkanıp gusl abdesti aldı. Yeni elbiseler giydi. O, ötelerin, ötelerdeki manaların geliniydi. Gelin gibi gidiyordu. Kıbleye döndü, sağ elini yanağının altına koyarak yan tarafına uzandı. Cennetteki hanımların seyyidesi, uykuya dalan bir kuş gibi ebediyyet alemine uçuverdi...
Böylece Rasulullahın (sav) ehl-i beytinden ona ilk kavuşan da Hz. Fatıma (ra) oldu. Kocası Hz. Ali (ra) onu defnederken göz pınarındaki yaşlar kurumak bilmiyordu. Kabr-i saadetinde nice yanık beyitler okudu. Geride ise aynı yıl içinde hem dededen, hem de anneden ayrılan cennetin iki reyhanı Hz. Hasan ve Hüseyin (ra) boyunları bükük kaldılar. Henüz 7-8 yaşlarında iken hicran oku gönüllerine öylesine battı ki, adeta gülmeyi unuttular. Her ikisi de şehit olacakları güne kadar dert ve ıztırabların yoldaşı olmaya devam ettiler.
(Hayatüs-Sahabe)