Göz kırp bana sitare; bileyim seni!.
Siz ey, evvelce kömür karasında yalan, sonra gönül
yarasında parlayan yıldızlar! Siz zambak zambak... Ve
sonra bayrak bayrak... Hani siz; kendinizi dostluğa
ilikleyerek dolaşırdınız semalarımızda?!..
Siz ey, düşmanlar iken birbirinin ışığında dost olan
yıldızlar! Hani siz firuze akşamların reyhan reyhan açan
çiçekleriydiniz atlas bahçelerde!?..
Siz ey, noksanları tamamlanınca bir bir parlayan
yıldızlar! Hani siz kol kola girdiğinizde saadetin çağıydı
asumanlarınızda!?..
Bir yıldız, gökte bir saadetin adıdır yerdeki insan için.
Açamayan goncaların karanlık tarlasında bir çolpan;
karalığın kudurmuş ağzında bir sitar(e), gökleri ayakta
tutan dağlar gibi bir demirkazık, ve umutları hüzünle
büyüten bir kervankıran... Münzevi avcılara yorganlar
biçen gecelerin ışık ışık yanışıdır yorgun bulutlar
arasında her yıldız; ve Adı Güzel Süvarir17;nin berk urarak
koşan Burak'ının nallarından çil çil serpilen
kebkebleriyle romantik desenler dokuyan mistik
kevkebleridir.
Yıldızlarımız nerede hey!..
Gerçeğin ruhuna üfleye üfleye hayatı sevgiyle yorumlayan
yıldızlarımız nerede? Yağmalanmış kuyulara
düşüremediğimiz yağmurları, kör sıtmalarımıza serinlik
diye yağdıran yıldızlarımız nerede? Kentten
kaçışlarımızın ardından avuçlarda yalnızca bir damla
gözyaşı olup yanan yıldızlarımızı kim aldı? Yıldızlarımız
nerede?
* * *
Yıldızlarımızı yitirdik!.. Aah, ışıklarımızı yitirdik. Işığımız
körlük, beyazımız karalık oldu. Güvenlerimiz çorak
coğrafyalara ekildi, bereketli başaklarımızı cılız güveler
yedi. Yağmur yağmur güzellikler, nefes nefes yakınlıklar
göç ettiler yad ellere ve kül yorgunu bulutların tül
desenleri arkasında, gül sarhoşu şerareler misali parlayan
şafak yıldızlarımız söndü ardı ardına.
Yıldızsız bağırlarımızda kulunçlar ve kılınçlar eskitiliyor
şimdi, aydınlıklarımız kara düşüncelerle karanlık
dehlizlere kilitleniyor. Bir bir dökülüyor yanılsamalarımız
tarihin utanç bellediği seherlere, ve kalbur kalbur
eleniyor yorgun, solgun ve küskün zamanlar yerlere.
Yangınlar çalınıyor bahtımıza, ışığı olmayan yangınlar...
Mağaralardan uzun uyku sesleri geliyor, ve kovasız
kuyularda Yusuflar ağlaşıyor. Taze gelinlerimizin
köhnemiş çeyizlerine kelep kelep taze lavanta taneli
hayaller bükülüyor; dudaklarından, uzak zamanlar
hatırası yıldız yıldız parlayan gülüşler sökülüyor ve komşu
evlerin akasyaları arasından belki de hiç
bestelenemeyecek şiirler dökülüyor. Zulmün ağırlığında
sabır taşları çatlatılıyor umarsızca, ve dile
getirilememişliğin boğuk sancıları saplanıyor böğrümüze
arsızca. Yazık ki sahralara ikiyüzlülük yayan yarelere de,
sevincin kalbini kemiren farelere de şiirler yazılıyor artık
yıldızsız zamanlarda.
Yıldız alacası bir dünyada yıldız falcılarına çaldırdık son
şafak yıldızımızı da. Yerlerde çiçek, göklerde yıldızdı
düşlerimiz; ve heyhâât, yıldızların düştüğü yere kilitlendi
gülüşlerimiz. Yıldızlarımız kaydı ve her gece avare
uykusuzluklarda yıldızlar sayarak poyrazına tutulduk
yıldız yelinin. Yıldızlarımızı söndürdüler göklerde, bir
türlü barıştıramadılar yıldızlarını yıldızımızla. Sonra
tarihlerimiz başkaldırdı coğrafyalarımıza, sonra
yağmalanan günlerimizde anlam ile insan el ele tutuşup
gittiler yıldızsız semalara, yittiler.
Sen ey!.. Nakaratı unutulmuş müzdeviç şarkıların al al
rengiyle dokunan Ayyıldız'ım, bayrağım! Aşkın ve
kavganın enkazında yeter şu küskünlüğün!
Gülümseyişlerin vursun yüzlerimize, nur içinde nur olsun;
gecelerin sesleri ekilsin yüreklerimize, sürur üzre sürur
olsun, matemimiz sûr olsun.
Yıldızlar!.. Göğe bakan çocuklarımıza bir kez olsun yüz
gösterin ve sabahlara yakın düşsün artık aydınlıklarımız.
Nerede bir biçimli güzellik varsa hep sizinle biçsin
şirazesini, ve nerede bir ahenkli sanat varsa sizinle ölçsün
endazesini. Güzelliğin hakiki sevenleri, sevecekleri hakiki
güzelliği sizinle tanısınlar ve sizi ansınlar. Yaşasın sizin
için ağlayan bir dize her şiirde; ve sizin için parlayan bir
damla her nehirde...
Yıldızlar!.. Acep siz, kefensiz gömülenlerin yerine mi
bekliyorsunuz doruklarımızı?
Yıldızlar!.. Bigane körlüğümüze göz kırpmaktan yorulmaz
mısınız hiç?
Yıldızlar!.. Samanyolundan gelecek kervanlarınızı
bekliyoruz; bir susuzluğu gidermek ve bir vuslata ermek
için...
İskender PALA