KULA YAKIŞAN, YÜZÜNÜ HAKK'A ÇEVİRMEKTİR
Akşemseddin K.S. Hazretleri'nin beyanına göre, Allah dostlarının hallerini, hayatlarını ve menkıbelerini nakletmek, Allah'ın feyzinin celbine, rahmetinin inmesine vesile olur. Ayrıca anlatılan meseleler gönüllerimizde yer tutar, amellerimize tesir eder ve hayatımızın hayırlı bir yaşayışa dönmesine sebep olur.
Esas olan ilâhî rızaya ulaşmak, mafiret-i ilâhîye yönelmektir. "İlâhi, maksudum sensin, matlubum da senin rızandır" cümlesini, Sâdât-ı Kiram bunun için her türlü amelde elimize rehber, dilimize zikir, gönlümüze ışık olarak bildirmişlerdir. Böylece, "iki kişi Allah için bir araya gelirse, üçüncü Allah'tır." sözünün manası ortaya çıkar. İşte bu maksatla bir araya gelenlerin üzerinde Allahu Tealâ'nın rahmet ve kudret eli vardır.
Bir misafirliğe gittiğinizde evin sahibi sizi buyur eder, izzet ve ikramda bulunur. Allahu Tealâ da kainatın yaratıcısı ve sahibidir. Bu kadar ümmet-i Muhammed, "ey Rabbimiz!" der de, O "buyur ey kulum!" demez mi? İşte bizim münacaatımız "buyur ey kulum!" dedirtmek içindir. Sohbetler buna vesiledir.
Allahu Tealâ insana bir yüz verdi. O yüz, iki elin parmaklarının birleşmiş halinden daha küçük. Bu dünyaya milyarlarca insan geldi geçti, ama hiçbir zaman bir kimsenin yüzü diğer birinin yüzüne benzemedi. Çünkü yüz, Cemalullah'ın aynası, ilâhî isimlerin ve nakışların ayrı ayrı mühürleridir. Allah'ın mührü nihayetsiz derecede meseleye hükmettiği gibi, kimsenin yüzü diğerine benzemez. Yüz Allah'dan gelen bir mektup gibidir. Bu mektup Allah'ı gösterir. O zaman bu yüzü Allahu Tealâ'nın tecelli ve sübhanî kudretine çevirmek gerekir. Tıpkı bütün çiçeklerin yüzünü güneşe çevirdiği gibi.
Bir insanın iki cihan saadetine ulaşabilmesi için, Hakk'ı bilip O'na döndüğü yüzünü zikirle süsleyip nurlandırması, bunun için de bir kâmil bir rehbere başlanması gerekir. O rehber yüzünü Allah'dan ayırmayan bir ay gibi olduğundan zikri hatırlatır. Evliya-i izam o kimselerdir ki, görüldüklerinde Allah'ı hatırlatırlar.
Eğer dostuna baktığında o sana Allah'ı hatırlatıyorsa, hayır kapısını açmış demektir. Aksine bir adam sana siyaseti, gafleti, alış-verişi, düşmanlığı, dedikoduyu hatırlatıyorsa, o adam yüzünü batıla çevirmiştir. Tabii mümine de, yüzü Allah'ı hatırlatanlara baktığında onu görüp anlayacak feraset gerekir.
Evet; yüzü her iki tarafa çevirmek de mümkündür. Hülâsa, mürşidin elini tutan Hakk'ı hatırlar. Çünkü mürşid, Allah'ın nuruyla nurlanan bir cemal sahibi olup yüzünü Hak'dan ayırmadığından, yüzünü ona çevirenlere Allah'ın zikrini telkin eder. Bunu şöyle de ifade edebiliriz: İnsanın yüzü kâmile bakacak. Ondan Rasulullah A.S.'ı görecek. Oradan Allah'ı bilecek. Eğer yüzünü Hak'dan çevirirse, o zaman nefse bakacak, şeytana ram olacak ve dünyada boğulacaktır.
İşte bir tane yüzün var. Ne tarafa bakacağını sen seç!
Mehmet Ildırar
Semerkand Kasım 2001