Sayfa 3/3 İlkİlk 123
22 sonuçtan 21 ile 22 arası

Konu: Namaz...

  1. #21
    ***
    DIŞARDA
    Points: 455.346, Level: 100
    Points: 455.346, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 100,0%
    Overall activity: 100,0%
    Achievements
    SiLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    EMEKTAR KURUCU

    .
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    ISPARTA
    Mesajlar
    18.956
    Points
    455.346
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Namaz...

    KAZÂ NAMAZLARI
    Namaz, beden ile yapılan bir ibâdet olduğundan, başkası yerine kılınamaz. Herkesin kendisinin kılması lâzımdır. Namazları vaktinde kılmaya “Edâ” denir. Herhangi bir zamanda tekrar kılmaya “İâde” denir. Meselâ mekruh olarak kılınan namazın vakti çıkmadan, buna imkân olmazsa, her zaman iâdesi vâcibdir. Farz ve vâcib olan namazı, vakti geçtikten sonra kılmağa “Kazâ” etmek denir.
    Bir günlük beş vakit farzı ve vitr namazını kılarken ve kazâ ederken, tertip sâhibi olmak farzdır. Ya’nî, namaz kılarken, sıralarını gözetmek lâzımdır. Beşten fazla kazâsı olmayana “Tertip sâhibi” denir. Cuma farzını, o günün öğle namazı sırasında kılmak lâzımdır. Sabah namazına uyanamayan, hutbe okunurken bile hatırlarsa, hemen bunu kazâ etmelidir. Bir namazı kılmadıkça ondan sonraki beş namazı kılmak câiz olmaz. Hadîs-i şerîfte, (Bir namazı uykuda geçiren veyâ unutan kimse, sonraki namazı cemâat ile kılarken hatırlarsa, imâmla namazı bitirip, sonra önceki namazını kazâ etsin! Bundan sonra, imâmla kıldığını tekrar kılsın!) buyuruldu.
    Farzı, kazâ etmek farzdır. Vâcibi kazâ etmek vâcibtir. Sünneti kazâ etmek, emrolunmadı. Hanefî mezhebinin âlimleri sözbirliği ile bildiriyorlar ki; (Sünnet namazlarının yalnız vaktinde kılınmaları emrolundu. Vaktinde kılınmayan sünnet namazlar, insanın üzerinde borç kalmaz. Bunun için, vaktinden sonra kazâ edilmeleri emr olunmadı. Sabâhın sünneti, vâcibe yakın olduğundan, o gün öğleden önce farzı ile kazâ edilir. Sabah sünneti öğleden sonra, başka sünnetler ise, hiçbir zaman kazâ edilmez. Kazâ olursa, sünnet sevâbı hâsıl olmaz. Nâfile kılınmış olur.
    Farz namazları bilerek ve özürsüz olarak terketmek büyük günâhtır. Vaktinde kılınmayan böyle namazları kazâ etmek lâzımdır. Farz ve vâcib olan bir namazı bile bile kazâya bırakabilmek için, iki özür vardır: Biri, düşman karşısında olmaktır. İkincisi, seferde olan, ya’nî, üç günlük yol gitmeye niyeti olmasa bile, yolda bulunan kimsenin hırsızdan, yırtıcı hayvandan, selden, fırtınadan korkmasıdır. Bunlar oturarak ve herhangi bir tarafa dönerek veyâ hayvan üzerinde îmâ ile de kılamadığı zaman, kazâya bırakabilir. Bu iki sebeple farzları kazâya bırakmak, uyku ve unutmak sebebi ile kaçırmak günâh olmaz. Boğulmak üzere olanı ve benzerlerini kurtarmak için namazı vaktinden sonra kılmak da sahihtir. Doktorun, ebenin bu özürlerden biri sebebiyle, namazlarını kazaya bırakmalarına, dînimiz izin vermiştir. Fakat, özür bitince, hemen kazâ kılması farz olur. Ancak, harâm olan üç vakitten başka, boş vakitlerinde kılmak şartı ile çoluk çocuğunun rızkını kazanmak, zaruri ihtiyaçlarını temin etmek için çalışacak kadar kazâ kılmayı geciktirebilir.
    Nitekim sevgili Peygamberimiz, Hendek muhârebesinin şiddetinden kılamadıkları dört namazı hemen o gece, Eshâb-ı kirâm “radıyallahü anhüm” yaralı ve çok yorgun oldukları halde, cemâat ile kıldı. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki; (İki farz namazı bir araya getirmek büyük günâhlardandır). Ya’nî, bir namazı vaktinde kılmayıp, vaktinden sonra kılmak en büyük günâhtır. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, (Bir namazı vakti çıktıktan sonra kılan kimseyi, Allahü teâlâ seksen hukbe Cehennemde bırakacaktır.) Bu hukbe, seksen âhıret yıldır. Âhıretin bir günü, dünyânın bin yılı kadardır. Bir vakit namazı, vaktinden sonra kılmanın cezâsı bu olursa, hiç kılmayanın cezâsını düşünmelidir.
    Namaz dînin direğidir. Namazı terkeden, dînini yıkmış olur. Kıyâmet günü, îmândan sonra ilk sûal namazdan olacaktır. Allahü teâlâ buyuracak ki, (Ey kulum! Namaz hesâbının altından kalkarsan kurtuluş senindir. Öteki hesapları kolaylaştırırım). Ankebût sûresi, kırkbeşinci âyetinde, meâlen (Kusursuz kılınan bir namaz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur) buyurulmaktadır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (İnsanın Rabbine en yakın olduğu zaman namaz kıldığı zamandır).
    Bir müslümanın herhangi bir namazı vaktinde kılmaması iki türlü olur:
    1- Özür ile kılmamasıdır.
    2- Namazı vazife bildiği, önem verdiği halde tenbellikle terk etmesidir.
    Farz namazı özrü olmadan, vakti geçtikten sonra kılmak, ya’nî kazaya bırakmak harâmdır. Namazı, özürsüz olarak vaktinden sonra kılmak, büyük günâhtır. Bu günâh, kazâ edince afv olmuyor. Kazâ edince, yalnız namazı kılmamak günâhı afv olur. Bir kimse namazları kazâ etmedikçe, yalnız tevbe ile afv olmaz. Kazâ ettikten sonra tevbe ederse, afv olması ümit edilir. Tevbe ederken kılmadığı namazları kazâ etmesi lâzımdır. Kazâ etmeye gücü varken, kazâ etmezse, ayrıca büyük bir günâh işlemiş olur. Bu büyük günâh, her namaz kılacak kadar boş zaman geçince, bir misli artmaktadır. Çünkü namazı, boş zamanlarda hemen kazâ etmek de farzdır.
    Sünnetler Yerine Kaza Kılınır mı
    Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri (Fütûh-ul gayb) kitâbında diyor ki: Mü’minin en önce farzları yapması lâzımdır. Farzlar bittikten sonra, sünnetleri yapar. Ondan sonra nâfilelerle meşgul olur. Farz borcu varken, sünnet ile meşgul olmak ahmaklıktır. Farz borcu olanın sünnetleri kabûl olmaz. Alî ibni Ebî Tâlib “radıyallahü anh” bildiriyor. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Farz kılmayıp, kazası olan kimse, kazasını kılmadan nâfile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazâsını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabûl etmez). Abdülkâdir-i Geylânînin yazdığı bu hadîs-i şerîfi şerheden Hanefî mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri buyuruyor ki: (Bu haber, farz borcu olanların sünnetlerinin ve nâfilelerinin kabul olmıyacağını göstermektedir. Sünnetlerin, farzları tamamlayacağını biliyoruz. Bunun mânâsı farzlar yapılırken, bunların kemâllerine sebeb olan birşey kaçırılırsa, sünnetler, kılınan farzın kemâl bulmasına sebeb olur. Farz borcu olanın kabûl edilmeyen sünnetleri bir işe yaramaz).
    Kudüs kâdısı Muhammed Sâdık Efendi, fâite namazların kazâ edilmesini anlatırken, şöyle bildirmektedir: Büyük âlim İbni Nüceym hazretlerine soruldu ki, (Bir kimsenin kazâya kalmış namazları olsa, sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsının sünnetlerini bu namazların kazâlarına niyet ederek kılsa, bu kimse sünnetleri terk etmiş olur mu?). Cevâbında: (Sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünkü beş vakit namazın sünnetlerini kılmaktan maksat, o vakit içinde, farzdan başka bir namaz daha kılmak demektir. Şeytan hiç namaz kıldırmamak ister. Farzdan başka bir namaz daha kılarak, şeytana inat edilmiş, rezil edilmiş olur. Sünnet yerine kaza kılmakta, sünnet de yerine getirilmiş olur. Kaza borcu olanların, her namaz vakti, o vaktin farzından başka namaz kılarak, sünneti yerine getirmek için, kaza kılması lâzımdır. Çünkü çok kimse, kazâ kılmayıp, sünnetleri kılıyor. Bunlar Cehenneme gidecektir. Halbuki, sünnetlerin yerine kaza kılan, Cehennemden kurtulur) buyurdu.
    Kazâ Namazları Nasıl Kılınır
    Kazâ namazlarını bir an önce kılarak, ayrıca tevbe de ederek, büyük cezâdan kurtulmalıdır. Bunun için, sünnetleri de kazâ niyetiyle kılmak lâzımdır. Tenbellikle namaz kılmayanlar, senelerce kazâ borcu olanlar, namaza başladıkları zaman, sünneti kılarken, o vaktin ilk kazâya kalmış namazını kazâ etmeği niyet ederek kılmalıdır. Bunların, sünnetleri kazâ namazı için niyet ederek kılması, dört mezhebde de lâzımdır. Hanefî mezhebinde namazı özürsüz kazâya bırakmak ekber-i kebâirdir. Bu çok büyük günâh, her namaz kılacak kadar boş zaman geçince bir misli artmaktadır. Çünki, namazı, boş zamanlarda hemen kazâ etmek de farzdır. Hesâba, sayıya sığmayan bu müthiş günâhdan ve azâbdan kurtulmak için, öğle namazının ilk dört rekât sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış öğlenin farzını niyet ederek kazâ kılmalıdır. Öğlenin son sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış sabahın farzını niyet ederek, kazâ kılmalıdır. İkindinin sünnetini kılarken, ikindi farzını niyet ederek kazâ kılmalıdır. Akşamın sünnetini kılarken, üç rekât akşam farzını niyet ederek kazâ kılmalıdır. Yatsının ilk sünnetini kılarken, yatsı farzını ve son sünnetini kılarken de, ilk kazâya kalmış vitri niyet ederek üç rekât olarak kazâ kılmalıdır. Böylece her gün, bir günlük kazâ ödenir. Terâvih namazlarını kılarken de, kazâ niyet ederek, kazâ kılmalıdır. Kaç senelik kazâ namazı varsa, buna, o kadar sene devam etmelidir. Kazâlar bitince, yine sünnetleri, kılmağa başlamalıdır. Vakti varsa, ayrıca her fırsatta kazâ kılıp, bir an önce kazâ borçlarını bitirmelidir. Kılınmıyan kazâların, günâhı, her gün geçtikçe bir misli artmaktadır

    Kaynak:Dinimizislam.com

  2. #22
    ***
    DIŞARDA
    Points: 7.004, Level: 55
    Points: 7.004, Level: 55
    Level completed: 27%,
    Points required for next Level: 146
    Level completed: 27%, Points required for next Level: 146
    Overall activity: 16,7%
    Overall activity: 16,7%
    Achievements
    kuzat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Nov 2010
    Yer
    İstanbul
    Mesajlar
    904
    Points
    7.004
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    15

    Standart Cevap: Namaz...

    Kaza namazı olanlar nafile kılamaz mı?
    Bir soru ve cevabı…

    Soru: Üzerinde kaza namazı (namaz borcu) olanlar nafile kılabilir mi, ya da sünnetlerin yerine kaza mı kılmaları gerekir?

    Cevap: Cevaba Büyük İslâm İlmihali'nden bir nakille başlamak istiyorum. Ömer Nasuhi Bilmen merhum diyor ki:
    Kaza namazları ile iştigal nafile namazla iştigalden evlâdır, ehemdir. Fakat farz namazların, müekked olsun veya olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Yani bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi daha iyi değildir. Bu sünnetlere niyet edilmesi evlâdır...

    “Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında dinî nakil bulunan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da böyle nafile olarak niyet etmek evlâdır. Çünkü bu sünnetler, farz namazları tamamlar, bunların yerine getirilmesi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için onların her zaman yerine getirilmesi mümkündür...
    Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günahtır. Bu günahtan mümkün olduğu kadar kurtulmak için sünnetleri feda etmek uygun olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadet ederek Allah'ın bağışlamasına sığınması gerekirken, hakkında peygamber şefaatinin tecelli etmesine vesile olacak bir takım sünnet ve nafileleri terk etmek nasıl uygun olabilir? Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayırmak iki kat kusur işlemek olmaz mı?..
    “Buna aykırı olan bazı nakiller geçerli değildir. Bunlar kabul edilen fetvaya aykırıdır. Hem sünnetleri hem de kaza namazlarını kılmaya elverişli vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlar insaflı bir iddiada bulunmuş sayılmazlar. Boş yere en kıymetli zamanlarını harcayan insanlar, bilmem böyle bir iddiaya nasıl kalkışabilirler?” (1)

    Kaldı ki Hanefî mezhebine göre, ‘Üzerinde kaza namazı bulunan bir kimse nafile namaz kılamaz’ hükmünden, gayet açık bir şekilde, beş vakit namazın evvelinde ve sonunda bulunan sünnetler ile tesbih namazı, duhâ namazı, teheccüt ve evvâbin namazları müstesnâ tutulmuştur. Kaza namazı bahane edilerek bu nafilelerin terkine cevaz verilmemiştir. (2)
    Ayrıcı bu mes’ele mantıken de tutarsızdır. ‘Fırıncıya borcu olanın ekmek yemesi caiz değildir’ demek kadar abestir.
    Dilerseniz meseleyi maddeler halinde toparlamaya çalışalım.
    Birincisi, bu sorulan meselenin hangi mezhebe göre cevabının istendiği belirtilmemiş. Haliyle biz de, kahir ekseriyeti Hanefi olan ülke insanımızı ve soruyu yönelten şahsın da adı geçen mezhebe mensup olabileceğini dikkate alarak bu mezhebin görüşlerini dile getirmeye çalıştık.

    Meşhur usûl-i fıkıh kaidesine göre, "Taksıyr teshîle vesîle olmaz". Yani hem kusur işleyeceksin, hem de bu işlediğin kusur sana o hususta kolaylığa sebep olacak. Bu imkânsız. Hem farz bir ibadeti zamanında yapmayıp kazaya bırakarak kusurda bulunacaksın, hem de bu kusurunla, sünnetleri edadan muafiyet gibi bir kolaylığa konacaksın. Hanefi âlimlerine göre böyle bir şey yok.

    İkincisi, hadis-i şerifte de belirtildiği üzere, yarın kıyamet günü, kişinin farzlardaki noksanları zaten nafilelerle ikmâl edilip tamamlanacak. Yani yapılacak nafileler hiçbir şekilde boşa gitmiş olmuyor ki terk edilsin. Ayrıca hem nafileye hem de farza birlikte niyet edilmez. Niyet sadece birisi için geçerlidir.

    Üçüncü olarak da, bu meselenin nereden ve nasıl kaynakladığı hususunu ele alalım isterseniz... Bu mesele -maalesef- bazı kardeşlerimizin Şâfiî mezhebinin bu husustaki içtihadını, sanki tek ve mutlak hükümmüş gibi sunmaları, anlatmaları yüzünden ortalıkta kafa karıştırmaya devam etmektedir. Bu gidişle daha da çok devam edeceğe benzemektedir.

    Oysa kısaca; üzerlerinde kaza borcu olan kardeşlerimiz, şayet Şâfiî mezhebine mensup iseler, nafile kılamazlar. Öncelikle kaza borçlarını ödemeleri gerekir, deyiverseler mesele kalmayacak.

    Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, Şâfiî mezhebinin bu husustaki görüşünü, diğer Ehl-i Sünnet mezheplerinin de ortak görüşü gibi ifade etmeleri, meseleyi böylesine çetrefil bir hale sokuyor. Biz de ikide bir, belli aralıklarla -deyim yerindeyse- tekerleği yeniden keşfe mecbur kalıyoruz. Kaldı ki İmam Şâfiî hazretleri bu içtihadıyla, kaza namazlarının ehemmiyetine ve bir an evvel ödenmesi gerektiğine işaret etmiştir. Yoksa maksadı, -hâşâ- sünnetleri küçümsemek, hele hele terk edilmesini ima etmek asla değildir.
    İnşaallah buradan yaptığımız bu hatırlatmayı duyarlar ve bu meseleye artık bir nokta koymanın zamanının geldiğini idrak ederler, diye umuyoruz...

    Üstüne üstlük, bu kardeşlerimiz de Hanefî olduklarını söylüyorlar. Bu itibarla kendilerine tavsiyemiz; mensubu bulundukları mezhebin müfta bih olan kavline göre amel etmelerinin doğru olacağı yönündedir.

    Rabbim, itikaden-amelen-ahlâken Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat çizgisinden kıl kadar, hatta iğne ucu kadar dahi ayırmasın. Telfîk-ı mezahib tehlikelerinden bizleri, topyekün Ümmet-i Muhammed'i ve evladını muhafaza eylesin.

    DİPNOTLAR
    (1) Eda ile kazanın mahiyeti ve kaza namazları, Madde: 299, s. 183.
    (2) el-Fetâvâ’l-Hindiyye, Hey’et, 1, 132; İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtar ale’d-Dürrü’l-Muhtar, 1, 688.

    Kaynak.Bilgiçağı net
    Alıntı,H.ECE

Sayfa 3/3 İlkİlk 123

Benzer Konular

  1. Namaz Kılalım Namaz
    By SiLa in forum İslami Şiirler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 16.07.08, 10:31
  2. Aceleyle kılınan namaz, namaz sayılmaz ..
    By es_ra in forum Namaz ve Abdest
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.07.08, 13:32
  3. namaz...
    By Konyevi Nisa in forum Namaz ve Abdest
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 10.06.08, 18:31

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •