***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Cevap: Hz. Muhammed (s.a.s.)
3- AÇIK DÂVETIN BASLAMASI (613-614 M)
Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ilk üç yil halki gizlice Islâm'a dâvet etti. Yalnizca çok güvendigi kimselere Islâm'i açikladi. (62) Basta Hz. Ebû Bekir olmak üzere, Hak dini kabul etmis olanlar da, el altindan güvendikleri arkadaslarini tesvik ediyorlardi. Bu üç yil içinde Müslümanlarin sayisi ancak 30'a çikabildi.(63) Bunlar ibâdetlerini evlerinde gizlice yapiyorlardi.
Peygamberligin dördüncü yilinda (614 M.) inen: "Sana emrolunan seyi açikca ortaya koy, müsriklere aldirma". (el-Hicr Sûresi, 94) anlamindaki âyet-i celile ile Islâm'i açiktan teblig etmesi emrolundu. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) halki açiktan Islâm'a dâvete basladi.
Harem-i Serif'e gidip kendisine inen âyetleri açiktan okuyordu:
"Ey insanlar süphesiz ben, göklerin ve yerin mülk (ve hâkimiyetine) sâhip ve kendinden baska hiç bir tanri olmayan, dirilten ve öldüren Allah'in sizin hepinize gönderdigi Peygamberiyim. O halde Allah'a, ümmî nebiy olan Rasûlune-ki O'da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmistir,- imân edin, O'na uyun ki dogru yolu bulmus olasiniz..." (el-A'raf Sûresi, 158) diyerek onlari Islâm'a dâvet ediyordu.
Açik dâvetin baslamasindan sonra, halkla daha kolay temas edebilmek için Rasûlullah (s.a.s.), kendi evinden, Safâ ile Merve arasinda islek bir yerde bulunan "Erkam"in evine tasindi. Bir çok kimse bu evde Islâm'la sereflendigi için bu eve "Dâr-i Islâm" denildi.(64/1)
4- YAKIN AKRABASINI ISLÂM'A DÂVETI
"Önce en yakin akrabani (Allah'in azâbiyla) korkut" (es Suarâ Sûresi, 214) anlamindaki âyet-i celîle inince Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), Safâ Tepesi'ne çikarak:
"Ey Abdülmuttalibogullari, Ey Fihrogullari, Ey Abdimenâfogullari, Ey Zühreogullari..." diyerek bütün akrabasina oymak oymak seslendi. Hepsi toplandiktan sonra:
-"Ey Kureys cemâati, size "su dagin eteginde veya su vâdide düsman süvârisi var. Üzerinize baskin yapacak desem, bana inanir misiniz?" diye sordu. Hepsi bir agizdan:
-"Evet, inaniriz, çünkü simdiye kadar senden hiç yalan duymadik, sen yalan söylemezsin..." dediler. O zaman Rasûlullah (s.a.s.):
-"O halde ben size, önümüzde siddetli bir azâb günü bulundugunu, Alah'a inanip, O'na kulluk etmeyenlerin bu büyüyk azâba ugrayacaklarini haber veriyorum... Yemin ederim ki, Allah'tan baska ibâdete lâyik tanri yoktur. Ben de Allah'in size ve bütün insanlara gönderdigi Peygamberiyim...(Rasûl-i Ekrem her bir oymaga ayri ayri hitâb ederek) Allah'tan kendinizi ibâdet karsiliginda satin alarak, azâbindan kurtariniz. Bu azâbtan kurtulmaniz için, ben Allah tarafindan verilmis hiç bir nüfûza sâhip degilim..."(64/2)
-"Ey Kureys Cemâati! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanir gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkip Allah divânina varinca, muhakkak dünyadaki bütün yaptiklarinizdan hesâba çekileceksiniz. Iyiliklerinizin mükâfâtini, kötülüklerinizin de cezâsini göreceksiniz. "O Mükâfât ebedi Cennet, cezâ da Cehennem'e girmektir..." (65) diyerek sözlerini bitirdi.
Peygamberimiz (s.a.s.)'in bu sözleri, umumi bir muhâlefetle karsilanmadi. Yalnizca Ebû Leheb:
-"Helâk olasica, bizi bunun için mi çagirdin?" sözleriyle Rasûlullah (s.a.s.)'in gönlünü kirdi. Bunun üzerine onun hakkinda:
"Ebû Leheb'in iki elleri kurusun,yok olsun. O'na ne mali ne de kazandigi fayda verdi. Alevli bir atese yaslanacaktir O. Boynunda bükülmüs bir ip oldugu halde, karisi da odun hammali olarak." (Leheb Sûresi, 1-5) meâlindeki sûre-i celîle nâzil oldu.(66)
--------------------
(62) Ibn Hisâm, 1/280
(63) Târih-i Din-i Islâm, 2/145; Bu esnâda Müslümanlik çevrede de yavas yavas duyuluyor, agizdan agiza yayiliyordu. "Muhammed (s.a.s.) yeni bir din çikarmis.. Abdülmuttalib'in yetimine gökten haberler geliyormus... diye alay edenler oluyordu.
(64/1) Târih-i Din-i Islâm, 2/151,
(64/2) Bkz. Riyâzü's-sâlihîn Tercemesi, 1/361, (Hadis No: 327)
(65) el-Buhârî, 3/191 ve 4/161; Tecrid Tercemesi, 8/252-255 (Hadis No: 1170) ve 9/283-289; Ibnü'l-Esîr, el-Kâmil, 2/60-61
(66) Ibnü'l-Esîr,a.g..e., 2/60-61; Târih-i Din-i Islâm, 2/154