7 sonuçtan 1 ile 7 arası

Konu: Ramazan Risalesi

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Ramazan Risalesi



    Ramazan Risalesi

    Ramazan-ı Şerifin pek çok hikmetlerinden
    Dokuz hikmeti beyan eden
    Dokuz Nüktedir.
    "O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'ân, o ayda indirilmiştir." Bakara Sûresi: 2:185."

    BİRİNCİ NÜKTE
    Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeâir-i İslâmiyenin âzamlarındandır.

    İşte, Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.

    Cenâb-ı Hakkın rububiyeti noktasında orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:



    Cenâb-ı Hak, zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde hâlk ettiği ve bütün envâ-ı nimeti o sofrada (Umulmadık yerlerden) bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i Rububiyetini ve Rahmâniyet ve Rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor. İnsanlar, gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde, o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazen unutuyor.






    Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman, birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelinin ziyafetine davet edilmiş bir surette, akşama yakın "Buyurunuz" emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkârâne göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmâniyete karşı, vüs'atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i keramete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?



    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Ramazan Risalesi

    İKİNCİ NÜKTE
    Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

    Birinci Sözde denildiği gibi, bir padişahın mutfağından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği hâlde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in'âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün'im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.

    İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor.



    Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü'minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.

    Hem gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle, "O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in'âmıdır; Onun emrini bekliyorum" diye, nimeti nimet bilir, bir şükr-ü mânevî eder.



    İşte, bu suretle oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Ramazan Risalesi

    ÜÇÜNCÜ NÜKTE

    Oruç, hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye (insanların sosyal hayatlarına) baktığı cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

    İnsanlar maişet (yaşayış, geçim) cihetinde muhtelif (çeşitli, farklı) bir surette(tarzda) hâlk edilmişler(yaratlımışlar).

    Cenâb-ı Hak, o ihtilâfa(aykırığa, farklılığa) binaen, zenginleri fukaraların muavenetine (yardımına, yardımlaşmaya) davet ediyor. Halbuki, zenginler fukaranın acınacak acı hâllerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler.



    Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez.



    Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin (gerçek şükrün) bir esasıdır. Hangi fert olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karşı şefkate mükelleftir (vazifeli, sorumlu).

    Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz, yapsa da tam olamaz.

    Çünkü, hakikî o hâleti(hali,vaziyeti, durumu)kendi nefsinde hissetmiyor.

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Ramazan Risalesi

    DÖRDÜNCÜ NÜKTE

    Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

    Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hattâ, mevhum (hakikatte olmayan) bir rububiyet (rablık, efendilik) ve keyfemâyeşâ (istediği şekilde) hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmişse, bütün bütün gasıbâne (gasbedercesine), hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar.

    İşte, Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik(herşeyin sahibi,mülkün sahibi) değil, memlûktür(hizmetkâr,kul); hür (serbest)değil, abddir(kul).



    Emrolunmazsa, en âdi(sıradan,basit) ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti(kul olduğunu biliş,,itaat) takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Ramazan Risalesi

    BEŞİNCİ NÜKTE

    Ramazan-ı Şerifin orucu, nefsin tehzib-i ahlâkına (ahlâkının güzelleştirilmesine, kötü huylarının giderilmesine) ve serkeşâne muamelelerinden (itâatsiz, isyankâr, inatçı davranışlarından) vazgeçmesi cihetine baktığı noktasındaki çok hikmetlerinden birisi şudur ki:

    Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki(hakikatindeki, içerğindeki) hadsiz aczi(acizliği, zayıflığı, güçsüzlüğü), nihayetsiz fakrı(muhtaçlığı, ihtiyaç içerisinde oluşunu), gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez.

    Hem ne kadar zayıf ve zevâle(ayrılış, ölüm) maruz ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur, dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez.



    Adeta polattan(çelik gibi sağlam) bir vücudu var gibi, lâyemûtâne(Ölmeyecekmişcesine), kendini ebedî tahayyül eder(hayal eder) gibi dünyaya saldırır.



    Şedit bir hırs ve tamahla ve şiddetli alâka ve muhabbetle dünyaya atılır. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlanır. Hem kendini kemâl-i şefkatle terbiye eden Hâlıkını(yaratıcısını, onu yoktan var edeni) unutur. Hem netice-i hayatını(hayatının neticesini, gayesini, meyvesini) ve hayat-ı uhreviyesini(ahiret hayatını)düşünmez; ahlâk-ı seyyie (kötü huylar, çirkin ahlâk)içinde yuvarlanır.


    İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, en gafillere(gaflet içerisinde olanlara) ve mütemerridlere(inatçılara), zaafını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor(hissettiriyor). Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor; midesindeki ihtiyacını anlar.

    Zayıf vücudu ne derece çürük olduğunu hatırlıyor.



    Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder(iyice anlar, kavrar).



    Nefsin firavunluğunu(nefsini ve benliğini Firavun gibi ilâh seviyesine çıkaracak derecede büyük görmeyi) bırakıp, kemâl-i acz ve fakr ile (tam olarak acizliğini, zayıflığını, ve ihtiyaç içerisinde oluşunun,muhtaçlığının idrakinde olarak) dergâh-ı İlâhiyeyeilticaya(Cenâb-ı Hakk'ın huzuruna, kapısına sğınmaya)bir arzu hisseder ve bir şükr-ü mânevî eliyle (duygu ve azalarıyla ettiği şükür, manevi şükür ile) rahmet kapısını çalmaya hazırlanır -eğer gaflet (Allah'dan uzaklaşıp nefsinin arzularına dalması) kalbini bozmamış ise!

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Ramazan Risalesi

    ALTINCI NÜKTE

    Ramazan-ı Şerifin sıyâmı(orucu), Kur'ân-ı Hakîmin nüzulüne(indirilişine) baktığı cihetle(yönü ile) ve Ramazan-ı Şerif, Kur'ân-ı Hakîmin en mühim zaman-ı nüzulü(inme zamanı) olduğu cihetindeki çok hikmetlerinden birisi şudur ki:

    Kur'ân-ı Hakîm, madem şehr-i Ramazan'da (Ramazan ayında) nüzul etmiş. O Kur'ân'ın zaman-ı nüzulunu(inme zamanını) istihzar ile(hatıra getirmek ile), o semâvî (gökten vahiyle gelen) hitabı hüsn-ü istikbal etmek için (güzel karşılayabilmek için), Ramazan-ı Şerifte nefsin hâcât-ı süfliyesinden( basit, âdi ihtiyaçlarından) ve mâlâyâniyat hâlâttan (boş vefaydası olmayan hallerinden, tavırlarından) tecerrüt (sıyrılış) ve ekl ve şürbün (yeme ve içmenin) terkiyle melekiyet (meleklik) vaziyetine benzemek



    ve bir surette o Kur'ân'ı yeni nâzil oluyor (iniyor) gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitâbât-ı İlâhiyeyi (Allah’in hitabını, ifadelerini, sözlerini) güya (sanki) geldiği ân-ı nüzulünde (iniş zamanında,inme anında) dinlemek ve o hitabı Resul-i Ekremden (a.s.m.) işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrâil'den, belki Mütekellim-i Ezelîden (Ezelden beri konuşma sıfatına sahip olan Cenâb-ı Hak’dan) dinliyor gibi bir kudsî hâlete (Mukaddes; Melek ve lâhut âlemine mensup, o âlemle ilgili bir hâle) mazhar olur.



    Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kur'ân'ın hikmet-i nüzulünü (iniş gayesini, hikmetini) bir derece göstermektir.



    Evet, Ramazan-ı Şerifte güya Âlem-i İslâm bir mescid hükmüne geçiyor.


    Öyle bir mescid ki, milyonlarla hâfızlar, o mescid-i ekberin(en büyük mescidin köşelerinde o Kur'ân'ı, o hitab-ı semâvîyi arzlılara(yeryüzündeki varlıklara) işittiriyorlar.


    Her Ramazan, (“O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, ap açık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'ân, o ayda indirilmiştir" Bakara Sûresi, 2:185) âyetini, nuranî, parlak bir tarzda gösteriyor; Ramazan Kur'ân ayı olduğunu ispat ediyor.



    O cemaat-i uzmânın sair efradları, bazıları huşû ile o hâfızları dinlerler. Diğerleri kendi kendine okurlar.

    Şöyle bir vaziyetteki bir mescid-i mukaddeste(mukaddes mescidde), nefs-i süflînin hevesâtına(heveslerine) tâbi olup, yemek içmekle o vaziyet-i nuranîden(nurlu vaziyetten) çıkmak ne kadar çirkinse ve o mesciddeki cemaatin mânevî nefretine ne kadar hedef ise, öyle de, Ramazan-ı Şerifte ehl-i sıyâma(oruç tutanlara) muhâlefet edenler de o derece umum Âlem-i İslâmın mânevî nefretine ve tahkirine hedeftir.

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 60.713, Level: 100
    Points: 60.713, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    ArzuNur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    9.488
    Points
    60.713
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart Cevap: Ramazan Risalesi

    YEDİNCİ NÜKTE

    Ramazan'ın sıyâmı, dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev-i insanın(insanlığın) kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

    Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a'mâl(amellerin sevabı) , bire bindir. Kur'ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, herbir harfinin on sevabı var; on hasene(iyilik, hayırlı amel) sayılır, on meyve-i Cennet(Cennet meyvesi) getirir.

    Ramazan-ı Şerifte herbir harfin on değil, bin; ve Âyetü'l-Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadirde(Kadir Gecesi’nde) otuz bin hasene sayılır.
    Evet, herbir harfi otuz bin baki(ebedî, ölümsüz) meyveler veren Kur'ân-ı Hakîm, öyle bir nuranî(nurlu) şecere-i tûbâ (Cennetteki tuba ağacı)hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o bâki meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü'minlere kazandırır.

    İşte, gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki, bu hurufâtın(harflerin) kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasârette(zararda, kayıpta) olduğunu anla.

    İşte, Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher(fuar, sergi), bir pazardır. Ve uhrevî(ahirete dair) hasılat(gelirler) için gayet(son derece) münbit(verimli) bir zemindir. Ve neşvünema-i a'mâl içi(amellerin yeşermesi ve büyümesi için), bahardaki mâ-i Nisandır(nisan yağmurudur).



    Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin(insanların ibadet ve kulluklarının) resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.

    Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcâtına ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta(nefsin hoşuna giden, lezzetli şeylere) girmemek için, oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcâtını(ihtiyaçlarını) muvakkaten bırakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh(bedenleşmiş bir ruh) vaziyetine girerek, savmı(orucu) ile Samediyete bir nevi âyinedarlık etmektir.




    Evet, Ramazan-ı Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi(sürekli ebedi bir hayatı) tazammun eder(içerir), kazandırır.
    Evet, birtek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir. Leyle-i Kadir(Kadir Gecesi) ise, nass-ı Kur'ân ile, bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i kâtıadır.

    Evet, nasıl ki bir padişah, müddet-i saltanatında(Saltanat süresinde) , belki her senede, ya cülûs-u hümayun(Padişahın tahta çıkışı) namıyla veyahut başka bir şâşaalı cilve-i saltanatına mazhar bazı günleri bayram yapar. Raiyetini(halkını) , o günde umumî kanunlar dairesinde değil, belki hususî ihsânâtına ve perdesiz huzuruna ve has iltifatına ve fevkalâde icraatına ve doğrudan doğruya lâyık ve sadık milletini has teveccühüne mazhar eder. Öyle de, Ezel ve Ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelâli, o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-ı âlişânı olan Kur'ân-ı Hakîmi, Ramazan-ı Şerifte inzal eylemiş.

    Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-ı İlâhî(ilâhi bir bayram) ve bir meşher-i Rabbânî (Rabbâni bir sergi) ve bir meclis-i ruhanî (Ruhanîler meclisi) hükmüne geçmek, mukteza-yı hikmettir(hikmetinin gereğidir).

    Madem Ramazan o bayramdır. Elbette bir derece süflî ve hayvanî meşagilden(meşgalelerden) insanları çekmek için, oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise, mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye (insandaki maddî ve mânevî organlara) dahi bir nevi oruç tutturmaktır.



    Yani, muharremattan(haramlardan), mâlâyâniyattan(faydasız şeylerden) çekmek ve herbirisine mahsus(özel) ubudiyete(kulluğa) sevk etmektir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak; ve o lisanı, tilâvet-i Kur'ân ve zikir ve tesbih ve salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek; meselâ gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur'ân dinlemeye sarf etmek gibi, sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır. Zaten mide en büyük bir fabrika olduğu için, oruçla ona tatil-i eşgal ettirilse(işine ara verilirse), başka küçük tezgâhlar kolayca ona ittibâ ettirilebilir.



    Risale-i Nur Külliyâtı/ Yirmi Dokuzuncu Mektup

    Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur...




Benzer Konular

  1. Ramazan ayı
    By SiLa in forum Oruç
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 16.06.15, 18:38
  2. Yirmi Altıncı Söz Kader Risalesi
    By BaRLa in forum Tılsımlar Mecmuası
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.07.08, 10:40
  3. Zerre Risalesi-Zerratın Harekatındaki Vazife ve Hikmetleri-4.Kısım
    By SiLa in forum Bediüzzaman, Çalışmaları
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 13.07.08, 14:22
  4. İhlas Risalesi (21. Lem'a)
    By SiLa in forum Risale-i Nur Külliyatı
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 20.06.08, 18:50
  5. Ramazan Ayı
    By BuRaK in forum Mübarek Gün Ve Geceler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07.06.08, 01:19

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •