7 sonuçtan 1 ile 7 arası

Konu: Cuma Namazı

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.536, Level: 86
    Points: 18.536, Level: 86
    Level completed: 38%,
    Points required for next Level: 314
    Level completed: 38%, Points required for next Level: 314
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    İslam-Gülü - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    sendenim
    Mesajlar
    2.745
    Points
    18.536
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    20

    Cuma Namazı

    Cuma Namazı...

    Cuma toplanmak anlamındadır. Dini kavram olarak ise Cuma haftanın aynı adla anılan özel bir gününde, öğle namazı yerine, öğle namazının vakti içinde Cuma namazı adı ile bilinen özel bir namazın toplu halde kılınması için bütün Müslümanların camilerde veya Cuma namazı kılınabilinen yerlerde toplanmasıdır.
    Cuma namazı yalnız cemaatle kılınır. Yalnız başına Cuma namazı kılmak caiz değildir. Sadece cemaatle kılınacağı içinde buna Cuma namazı adı verilmiştir. (1)

    CUMA GÜNÜNÜN ÖNEMİ VE FAZİLETİ
    Cuma günü Müslümanların haftalık bayram günüdür. Bu mübarek günde Müslümanlar mabetleri olan camilerde toplanır. Okunacak olan hutbeleri can kulağı ile dinleyip bunlardan yararlanır, bilgilerini arttırırlar. Hep birlikte Cuma namazını kılarlar, namazdan sonra birbirlerini hal ve hatırlarını sorarlar ve tekrar normal günlük işlerine dönerler.
    Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyh ve Sellem'den Cuma günü ve Cuma namazının fazileti hakkında pek çok hadis nakledilmiştir. Bu hadislerden bazıları şunlardır.
    "Bir kimse Cuma günü boy abdesti alır elinden geldiği kadar temizlenir saç ve sakalının bakımını özel yağlarla yağlayıp tarar ve ya evindeki kokulardan süründükten sonra Cami ye gider. Fakat orada yan yana oturan iki kimsenin arasını açmaz, sonra yüce Allah kendisine taktir ettiği kadar namaz kılar daha sonra imam hutbeye başlayınca onu sessiz ce dinlerse o Cuma ve öteki Cuma arasında ki günahları bağışlanır."(2)

    * * *
    “Cuma gününde bir vakit vardır ki şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlarsa Allah'tan bir şey isterse Allah ona dilediğini mutlaka verir."(3)

    * * *
    Cuma günü beden temizliği yapmak boy abdesti almak güzel ve temiz elbiseler giymek başka şeylerle uğraşmayıp erkence camiye gitmek 2 rekât tahiyyetül (mescid namazı) kılmak ve kehf Suresini okumak veya dinlemek müstehaptır.


    CUMA NAMAZININ HÜKMÜ
    Cuma namazı ilave bir namaz olmayıp öğle namazının yerine geçen bir namazdır. Bu namaz şartlarını taşıyan kimselere farz ı ayn'dır. Bu namazın farz olduğu kitap sünnet ve icma ile sabittir.
    Kuran–ı Kerimde: "Ey iman edenler, Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman hemen Allah'ı anmaya (zikretmeye) koşun ve alışverişi bırakın bilesiniz ki bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca yeryüzüne dağılın Allah'ın lütfünden isteyin Allah'ı çok zikredin umulur ki kurtuluşa erersiniz."(4) buyrulur.
    Bu ayet Cuma namazının farz olduğunun açık bir delilidir. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'de pek çok hadislerinde Cumanın önem ve faziletini açıklamış ayrıca bunun farz olduğunu vurgulamıştır. Nitekim Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in "Cuma Namazlarını önemsemeyerek üç hafta Cuma namazı kılmayan kimsenin kalbini yüce Allah mühürler."(5)
    Kâinatın Efendisi buyurdular ki:
    "Bazı kimseler Cuma namazlarını terk etmekten ya vazgeçerler veya Allah onların kalplerini mühürlerde gafiller den olurlar."(6) Anlamında ki Hadislerin de hiçbir özrü ve mazereti bulunmadan Cuma namazını kılmayan kişinin kalbinin mühürleneceği belirtilmiştir. Böyle bir ceza ancak farzın terkinde söz konusu olabilir.
    İslam âlimleri Cuma namazının farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Ancak Cuma namazının sıhhat, geçerlilik şartları hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.(7)


    CUMA NAMAZININ FARZ OLMASININ ŞARTLARI
    1)Erkek olmak: Cuma namazı şartları bulunan beldede bir engeli bulunmayan Müslüman erkeklere farz olur. Kadınlar ise Cuma namazına katılıp katılmama konusunda serbest bırakılmıştır. Ancak Cuma namazına katılıp cemaatle kılarlarsa bu yeterli olup öğle namazını kılmaları gerekmez.(8)
    2) Hür olmak: Fıkıhçıların büyük çoğununa göre hürriyetini kaybetmiş köle ve esirler Cuma namazına gitmeleri mümkün olmayabilir. Ceza evlerindeki hükümlülerin durumu da böyledir. Ancak bu sayılanların Cuma namazı kılacakları ortam meydana getirilirse kılacakları namaz öğle için yeterli olur.
    3)Mukim olmak: Yolcuya Cuma namaz ı farz değildir. Çünkü o yolda ve gittiği yerlerde genel olarak güçlüklerle karşılaşır, eşyasını koyacak yer bulamaz veya yol arkadaşlarını kaybedebilir.
    4)Cuma namazına engel olacaktır özrün bulunmaması:
    Cuma namazına engel olacak özürleri şu maddeler halinde sıralayabiliriz.
    a)Hastalık: Namaz a gidince hastalığın artmasından veya uzamasından korkan kimselere Cuma namazı farz olmaz yürümekten aciz bulunan çok yaşlı kimselerle, Cuma namazı için mescide gittiği takdirde hastalığa idrar geleceğinden korkan hasta bakıcı içinde aynı hüküm geçerlidir. (9)
    b)Körlük ve kötürümlük: İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Hambelilere göre kendisini Cuma namazına götürecek biri bulunan köre Cuma namazı farzdır. Âlimlerin çoğunluğuna göre ise körlere Cuma namazı farz değildir. Kendisini Cuma namazına götürecek birisi bulunmayan köre ittifakla Cuma namazı farz değildir. Ayakları felç olmuş veya kesilmiş kimselerle yatalak hastalara Cuma namazı farz değildir.
    c)Uygun olmayan hava ve yol şartları: Cuma namazına gittiği takdirde kişinin önemli ölçüde zarara veya sıkıntıya uğramasına yol açacak çok şiddetli yağmur, kar, aşırı sıcak ve soğuğun bulunması durumunda Cuma namazı hükümlülüğü düşer.
    d)Korku: Cuma namazına gittiği takdirde malı, canı veya ırz ı tehlikeye düşecek olan kimselere Cuma namazı farz olmaz.(10)

    CUMA NAMAZININ SAHİH OLMASININ ŞARTLARI
    1–Cuma namazı kılınacak yerin şehir veya şehir hükmünde olması: şehrin hizmetlerinde kullanılan ve şehrin dış çevresinde bulunan yerlerde şehir hükmüne girerler. Aslında köylerde Cuma namaz ı kılmak vacib değilse de yaz, kış en az kırk kişinin oturmakta olduğu köyler yine şehir hükmüne bağlanarak buralarda da Cuma namazının kılınması sahih kabul edilmiştir. Bir Camiye cemaat sığamadığı takdirde o beldede ki diğer camilerde Cuma namaz ı kılınabilir.
    Bir idarecisi ile de müftü ve hâkimi bulunan şehir diye tarif edilir. Hac mevsiminde ''Mina'' da Cuma namaz ı mukim olan imam tarafından kıldırılabilir. Ancak Arafat'ta Cuma namaz ı yoktur. Yani hacıların Arafat'ta bulunduğu gün Cumaya denk gelirse orada Cuma namaz ı kılınmaz öğle vaktinde öğle ile ikindi namaz ı beraber kılınır.
    İslam ahkâmının uygulanmadığı yerlerde Müslümanlar bir araya gelerek içlerinden birine iman tayin edip Cuma namazını kılabilirler.


    * * *
    2–Devlet başkanının bulunması veya başkanının görevlendireceği bir hatibin bulunması: Cuma namazları ancak bu hizmette görevlendirilmiş hatipler tarafından eda edilir. Eğer yetkili bir kimseden izin almak imkânı olmazsa cemaat toplanarak aralarından birini imam seçip Cuma namazını kılarlarsa caiz olur.
    Hutbeye verilen izin Cuma namazını izin sayıldığı gibi Cuma namazını kıldırmaya verilen izinde hutbeyi okumaya izin sayılır.

    * * *
    3–Öğle vaktinin girmiş olması: Cuma namazı öğle vaktinden önce kılınmadığı gibi öğle vaktinden sonra da kılınamaz.

    * * *
    4–Cuma namazı kılınacak olan cami'nin herkese açık olması: Belirli kimseleri içine alıp kapıları kilitlenen bir camide Cuma namazı sahih olmaz.

    * * *
    5–İmamdan başka en az üç erkek cemaatin bulunması: Kadınlarla çocuklar Cuma cemaatin den sayılmazlar. İmam hutbe okurken bir kişi dinler de namaza başlarken iki erkek daha gelirse Cuma sahih olur. Seferi olan erkeklerle, kölelerle ve hastalarla cemaat tamamlanabilir. Dilsiz erkeklerde cemaatten sayılır.
    İmama uyduktan sonra mevcut üç cemaatin ikisi veya hepsi imam birinci rekâtın secdesini yapmadan önce ayrılırlar imam öğle namazını kılar. Şayet imam birinci rekâtı secde ile kayıtlandıktan sonra ayrılmış olurlarsa imam Cuma namazını tamamlar.
    6– Cuma namazından önce hutbe okunması: Hutbesiz Cuma namazı olmadığı gibi, vakitten önce veya namazdan sonra da hutbe okumak sureti ile Cuma sahih olmaz vakit girdikten sonra namazdan önce hutbenin okunmuş olması şarttır.

    CUMA HUTBESİ
    Cuma hutbesi farzdır ve bu hutbenin farzları da ikidir.
    1–Vaktin bulunması: Hutbe öğle vakti girdikten sonra ve Cuma namazından önce okunur. Bu vakit içerisinde okunması farzdır. Öğle vaktinden önce veya Cuma namazından sonra okunması caiz değildir.
    2–Allah–u Teala'yı zikretmek yahut onu tesbih etmek veya hamd etmek: Bunlar hutbe kasdı ile yapılmalıdır. Aksırma arkasında yapılan hamd hutbenin farzı yerine geçmez. Hatip tek başına hutbe okuyup cemaat bulunmaması yahut cemaatin kadınlardan ibaret olması halinde hutbe sahih olmaz. Ancak bir erkek dinleyicinin bulunması ile hutbe sahih olur. Fakat namazı kılarken üç erkeğin bulunması şarttır. Hutbe okunurken camide bulunan bir veya daha çok kimseler uykuya dalsalar veya hatibin sözlerini duymasalar hutbe sahih olur.(11)

    HUTBENİN SÜNNETLERİ
    1–Hatibin, hutbe için minbere kolayca ve kimseye eziyet etmeden çıkabilmesi için minbere yakın bir yerde bulunması, cumanın ilk sünnetini minberin önünde kılması, böyle yapamaması yani mihrapta veya minbere uzak bir yerde kılması mekruhtur.
    2–Hatib in minbere çıktıktan sonra cemaat e dönük olarak oturması ve okunacak olan ezan ı bu şekilde dinlemesi...
    3–Ezanın hatibin huzurunda okunması...
    4–Hatibin ezandan sonra kalkıp her iki hutbeyi ayakta okuması. (Hutbenin ayakta okunmasının vacip olduğu yönünde de görüş bulunmaktadır.)
    5–Hutbe okurken hatibin yüzünün cemaate dönük olması...
    6–Hutbeye gizlice euzu çektikten sonra sesli olarak Allah'a hamd ve sena ile başlaması...
    7–Kelime–i şahadet okunması ve Hazreti Peygambere salâvat getirmesi...
    8–Müslümanlara nasihatta bulunması...
    9–Euzu ile Kur'an dan bir ayet okuması...
    10–Hutbeyi iki bölüm halinde yapması ve iki hutbe arasında kısa bir sure ortalama üç okunacak kadar oturması
    11–İkinci hutbeye de birincide olduğu gibi Allah'a hamd ederek ve Hazreti Peygambere salâvat getirerek başlaması
    12–İkinci hutbede müminleri af ve mağfiret etmesi onlara afiyet ve esenlik vermesi ve onları muzaffer kılması için Allah'a dua etmesi...
    13–İkinci hutbeyi birinciye göre daha alçak sesle okuması...
    14–Hutbeyi kısa tutması...
    15–Hutbeyi cemaatin işitebileceği bir sesle okuması...
    16–Abdestli olması ve avret yerlerinin örtülü bulunması bunların vacip olduğu da söylenmiştir.
    17–Hutbeden sonra namaz için kamet getirilmesi...
    18–Hatibin hutbeyi bir kılıç, yay veya bastona dayanarak okuması...
    19–Cuma namazını hutbeyi okuyan kişinin kıldırması Hanefi mezhebinde hutbenin sünnetleri olarak kabul edilen birçok husus şafi mezhebinde hutbenin sahih olmasının şartı olarak görülür.(12)

    HUTBEDE YAPILMAMASI GEREKEN ŞEYLER
    Hutbe okunurken gerek hatip gerekse cemaat tarafından yapılması uygun olmayan hatta yapılmaması gereken bazı hususlarda vardır. Önemi dolayısı ile bunları şöylece özetleyebiliriz.
    1–Hutbe okunurken konuşmak, namaz kılmak, selam vermek, selam almak ve dua
    etmek gibi hutbeyi dinlemekten alıkoyacak bir şeyle uğraşmak.
    2–Hutbe okunurken sağa sola fazla sallanmak.
    3–Hutbeyi çok uzatıp namazı kısaltmak. Bunun aksini yapmaya yani hutbeyi kısa tutmaya namazı da uzatmaya özen göstermelidir.
    4–İkinci hutbedeki duaları cemaatin istemeyeceği derecede sessiz okumak. Birinci hutbeye oranla ikinci hutbede sesi biraz alçaltmak sünnettir. Fakat bu sesin tamamen kesilmesi anlamında değildir.
    5–Hutbede hulefa–i raşidini överken aşırılığa kaçmak. Aslında hutbede büyük sahabelerin isimlerini anıp onları övmek ne sünnettir nede müstahaptır. Ancak her türlü gönül ayrılıklarını ortadan kaldırmak bakımından son zamanlarda hutbede sahabeyi anlak sakıncalı görülmemiştir. Fakat her şeyde olduğu gibi bu konu da aşırılığa gitmek doğru değildir.
    6–Hutbe okunurken cemaat arasında dolaşıp yardım toplamak. Bu da ibadet esnasında ibadet ile ilgili olmayan bir şeyin yapılması anlamındadır ve doğru değildir.

    CUMA NAMAZININ REKAT SAYISI VE KILINIŞ ŞEKLİ
    1–Cuma namazının rekât sayısı. Cuma namazının rekât sayısı öğle namazının rekât sayısı kadardır. Ancak farz ve sünnet rekatlarının sayısı bakımından biri diğerinden farklıdır. Buna göre Cuma namazı sıra ile:
    a–Dört rekat sünnet.
    b–İki rekat farz.
    c–Dört rekat son sünnet.
    Cuma namazı toplam 10 rekâttır.
    2–Cuma namazının kılınış şekli. Cuma namazının kılınış şekli diğer farz ve sünnet namazların kılınış şekli gibidir mesela:
    a–Cumanın dört rekatlık ilk sünneti tıpkı öğle namazının dört rekatı ilk sünneti gibi kılınır.
    b–Cuma'nın iki rekat farzı tıpkı iki rekatlık farz namazı gibi ve daima imamla kılındığı için hep sesli kıraatle kılınır.
    c– Cuma'nın dört rekat son sünneti ise; yine cumanın ilk sünneti gibi kılınır. Yalnız niyetler durumuna göre "Cuma'nın ilk sünneti" "Cuma'nın farzı" veya "son sünneti" şeklinde değişir.

    CUMA GÜNÜNE HAS OLAN UYGUN DAVRANIŞLAR
    Diğer günlerden farklı olarak Müslüman'ın Cuma gününde yapması uygun olan bazı davranışları vardır. Bunlara "Cumanın adabı" denilebilir. Bazı görüşlere göre ise bunlar sünnettir.
    1–Cuma günü gusletmek.
    2–Cuma günü tırnakları kesip temizlemek
    3–Cuma namazına giderken güzel kokular sürünmek.
    4–Cuma namazına giderken temiz bir elbise giyinmek. Giyilen bu elbisenin mutlaka yeni olması şart değildir. Fakat önemli olan onun temiz olmasıdır.
    İslam dini Müslüman'ın her zaman temiz olmasını diğer insanların nefretini doğuracak, nefretini görüntü ve davranışlardan sakınmasını emreder. Özellikle cemaatin içinde cami gibi kutsal bir yerde namaz kılmak zorunda olan bina ve toplum içindeki nezaket kurallarına daha uygun olur.

    ZUHRİ AHİR NAMAZI
    Zuhr–i ahir namazı son öğle namazı demektir. Cuma namazı öğle namaz'ının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre ayrıca böyle bir namaz kılmanın anlamı ve İslam'daki yeri nedir?
    Hazreti Peygamber'den ve ilk dönemden gelen rivayetler arasında zuhr–i ahir namaz'ı diye bir namazdan söz edilmez. Bu namaz Cuma'nın sıhhat şartlarını özellikle Cuma namazının yerleşim biriminde bir tek mescitte kılınması şartının şehir ve kasabaların nüfusunun artması yüzünden gerçekleşmemesi ve bir şehirde birçok yerde Cuma namaz'ı kılma zorunluluğunun ortaya çıkmasıyla gündeme gelmiş bir namazdır. Fıkıhçıların bu konuda ki görüş ayrılığı yüzünden Cuma namaz'ı kılındıktan sonra zuhr–i ahir adı ile dört rekâtlı bir namazın kılınması bazı fıkıhçılar tarafından güzel görünmüştür.

    * * *
    Zuhr–i ahir namazı Cuma namazının arkasından kılınan dört rekât sünnetten sonra kılınır ve öğle "vaktine yetişip henüz üzerinden düşmeyen son öğle namazına" diye niyet edilip dört rekât olarak kılınır. Zuhr–i ahir–i kılan kişi zuhr–i ahir–in üç ve dördüncü rekatlarında fatihadan sonra zamlı sure okunup okumamakta serbesttir. Yani dilerse okur dilemezse okumaz.

    * * *
    Hanefi mezhebinde fatihaya esas olan mezhep görüşüne göre zorluğu ortadan kaldırmak için bir şehirde birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir. Çünkü büyük şehirlerde tüm cemaatte tek cami de toplamak imkânı kalmamıştır. Aksi halde büyük güçlükler doğar ve Cumaya geleceklerin yolu çok uzatılmış olur.

    * * *
    Yukarıdaki sebeplerden ötürü zühr–i ahir namazının kılınması bir çok Âlim tarafından güzel görülmüştür, hatta şafi fıkıhçılarından pek çokları da bunu uygun bulmuşlardır.(13)




    DİPNOTLAR:
    1–İslam İlmihali M. Varlı s,131
    2–Buhari Cuma 6, 19
    3–Buhari Cuma 3 Müslim Cuma 15
    4–el–Cuma 62/9–10
    5–Ebu Davut Salat 204 Tirmizi Cuma 4
    6–Müslim Cuma 40
    7–İslam İlmihali Marmara İlahiyat Vakfı s, 382
    8–İbni Abidin c–1 s, 591
    9–Fethul Kadir c–1 s, 417
    10–Delilleri ile İslam İlmihali Hamdi Döndüren s, 390
    11–İslam Fıkhı veya Hukuku Ali Zikri Yavuz s, 208
    12–İlmihal İsan s, 302
    13–Delilleri ile İslam İlmihali H.Döndüren s, 402
    Elif olmak zordur
    Çünkü elif olmak
    Yuvarlak bir dünyada dik durmanın
    Dik ve önde
    Belki acıyla
    Ama vazgeçmeden durmanın
    Dünya ne kadar dönerse dönsün
    Olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
    Kaç silah varsa elife çevrilir
    Elif hep olduğu yerdedir
    Silahlar patladığında ilk vurulan eliftir
    Zordur elif olmak
    Elif olmak hep vurulmaktır
    Elif olmak yalnızca elif olmaktır
    Ne B, ne T, ne S
    Elif
    Yalnızca elif
    Elif demeden hiçbir şey denilemez
    Ben elif dedim
    Artık her şeyi söyleyebilirim...

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.460, Level: 47
    Points: 5.460, Level: 47
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 90
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 90
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Dilara - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    153
    Points
    5.460
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Cuma Namazı

    emeginize saglik...
    ŞehadetBir Tutku Bir Özlem Bize !
    Ölüm Bir Son Değil Bir Diriliş Bize !

    Aşkı ile Aşıklar....

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.241, Level: 46
    Points: 5.241, Level: 46
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 109
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 109
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mücahitt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    38
    Points
    5.241
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Cevap: Cuma Namazı

    Bu konu çok önemlidir lütfen daha geniş araştırma yapalım
    [Ali imran suresi.028] Mü'minler, mü'minleri bırakıb da kâfirleri dost edinmesin, ve onu her kim yaparsa Allahdan ilişiği kesilmiş olur ancak onlardan bir korunma yapmanız başka, maamafih Allah sizi kendisinden tahzir buyurur, nihayet de gidiş Allahadır
    [Al-i imran suresi.032] De ki: Allaha ve Peygambere ıtaat edin; eğer aksine giderlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez
    yusuf suresi.040] Sizin ondan başka taptıklarınız bir takım kuru isimlerden ıbarettir ki onları siz ve atalarınız takmışsınızdır, yoksa Allah, onlara öyle bir saltanat indirmemiştir, huküm oncak Allahındır, o size kendisinden başkasına tapmamanızı emretti, doğru ve sabit din budur velâkin nâsın ekserisi bilmezler
    bakara suresi[002.159] İndirdiğimiz beyyinatı ve ayni bidayet olan âyâtı insanlar için biz kitabda beyan ettikten sonra ketm edenler muhakkak ki onlara Allah lâ'net eder, lâ'net şanından olanlar da lâ'net eder

    [002.160] ancak tevbe edib hali düzeltib hakki söyliyenler başka, ben onlara bağışlarım, öyle rahîm tavvabım ben
    [002.174] Allahın indirdiği kitabdan bir şeyi ketmedib de bununla biraz para alanlar muhakkak ki onlar karınlarında ateşden başka bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlara ne söyler ne de kendilerini tezkiye eder, onlara sade bir «azabı elim» vardır

    [002.175] Onlar işte hidayeti verib dalâleti, mağfireti bırakıb azabı satın alan kimseler, bunlar ateşe ne sabırlı şeyler!...

    [002.176] Zira şüphesiz ki Allah kitabı sebebi hak ile indirdi, kitabda ıhtilâf edenler ise şüphesiz haktan uzak bir şıkak içindedirler



    CUMA NAMAZI
    629 Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Cum'a günü namaz için çağrıldığınız vakit, hemen Allah'ı zikretmeye gidin. Alışverişi bırakın. Bu bilirseniz sizin için çok hayırlıdır"(487) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Ayet-i Kerime "Mücmel"dir. Şöyle ki;
    a) Ayet-i Kerime'de " Cum'a Namazı" zikredilmemiş, mutlak manada "Namaz" zikredilmiştir.
    b) Cum'a günü şer'i bir gün olduğuna göre; fecir vaktinden güneşin kavuşma zamanına kadar olan süre sözkonusudur. Hangi vakitte çağrılacağı da beyan buyurulmamıştır.
    c) "Ey iman edenler!.." umumi bir beyandır, kimlere farz kılındığı serahatla zikrolunmamıştır!..
    Dolayısıyle her "Mücmel" olan Ayet-i Kerime'de olduğu gibi; Allahû Teâla (cc)'nın bununla neyi murad ettiğini Resûl-i Ekrem (sav)'in tefsir etmesi esastır. Müctehid imamlar; Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen emirleri esas alarak Cum'a Namazı'nın mahiyetini izah etmişlerdir.(488)
    CUM'A NAMAZI KİMLERE FARZDIR?

    630 Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Allahû Teâla (cc)'ya ve ahiret gününe iman eden bir kimseye Cum'a Namazı farzdır. Ancak seferi halde bulunan kimseye, kadına, çocuğa, köleye ve hasta olana farz değildir. Kim birtakım eğlence veya ticari işlerinden dolayı Cum'a Namazına gitmeyip, ondan kendini müstağni sayarsa, Allahû Teâla (cc)'da rahmetini ve mağfiretini ondan uzak tutar. Zira Allahû Teâla (cc) kimseye muhtaç değildir. Allahû Teâla (cc) herşeyden müstağnidir, hep övülmeye layıktır"(489) buyurduğu bilinmektedir. Yine Abdullah b. Amr (ra)'dan rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te; kadınlara, çocuklara, hasta olan kimselere ve esaret altında olanlara Cum'a Namazı'nın farz olmadığı beyan buyurulmuştur.

    631 Resûl-i Ekrem (sav)'in emirlerini esas alan Hanefi Fûkahası; bir kimseye Cum'a Namazı'nın farz olması için, şu şartların bulunması gerektiğinde ittifak etmişlerdir:

    1) Hür olmak.
    2) Erkek olmak.
    3) Mukim olmak.
    4) Sıhhatli olmak. Bu dört şart Kafi'de zikredilmiştir.
    5) Yürümeye gücü yetmek.

    Bu şart Bahru'r Raik'te zikredilmiştir.(490) Her kim; "- Efendim Cum'a Ayet-i Kerimesi'nde "Ey iman edenler" hitabı vardır. Dolayısıyle ben bu şartları kabul etmem" iddiasında bulunursa Resûl-i Ekrem (sav)'i yalanlamış olur. Zira "Mücmel" olan bütün Ayet-i Kerimeler; Resûl-i Ekrem (sav) tarafından tefsir olunmuştur. Mesela: Allahû Teâla (cc) zekatı farz kılmış; ancak hangi maldan, hangi süre içerisinde, ne kadar verileceğini Ayet-i Kerime ile izah buyurmamıştır. Bütün bunlar Resûl-i Ekrem (sav) tarafından tefsir olunmuştur. Yine hangi namazın kaç rek'at olarak edâ edileceği Resûl-i Ekrem (sav) tarafından ta'lim buyurulmuştur. Bu hususta binlerce misal vermek mümkündür. Hiç kimsenin Resûl-i Ekrem (sav)'e muhalefet etme hakkı yoktur. Çünkü Allahû Teâla (cc) Resûl-i Ekrem (sav)'e itaat etmemizi farz kılmış ve O'nun bizi Sırat-ı Müstakim'e davet ettiğine şehadette bulunmuştur.(491)

    632 İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'ye göre; bir mükellef başkasının kudreti ile kudretli olamaz. Dolayısıyle Hadis-i Şerif'te beyan buyurulan "Hasta" mefhumuna: Ayağa kalkmaya gücü yetmeyen felçli kimseler ve gözleri görmeyen amalar da dahildir. Nitekim Feteva-ı Hindiyye'de: " Cum'a Namazı sürekli oturan felçli kimselere icma'en farz değildir. Muhıyt'te de böyledir. Kötürüm olan bir kimseyi mescide götürecek kimse bulunsa dahi, Cum'a üzerine farz olmaz. Zahidi'de böyle zikredilmiştir. Kör olan kimseye de; elinden tutup camiye götürecek şahıs bulunsa dahi Cum'a Namazı farz değildir. Şiddetli yağmur ve zalim hükümdardan gizlenmek de, mükellef üzerinden Cum'a'nın farziyetini düşürür. Fethû'l Kadir'de de böyledir"(492) hükmü kayıtlıdır.

    633 Bütün bu zikrettiklerimiz Cum'a Namazı'nın vücûbunun şartlarıdır. Darû'l İslâm'da; üzerine Cum'a Namazı farz olmayan (misafir, kadın, çocuk, köle, felçli ve âmâ olan) kimseler, Cum'a Namazı kılsalar, öğle namazı yerine geçer.(493) Nitekim İbn-i Abidin'de: "Bu hususta Nehir'de şöyle denilmiştir: "Cum'a'nın vücûb ve edâsı için birtakım şartlar vardır. Bunların bazısı namaz kılanda (Yani vücûbunun şartları), bazısı başkasında aranır. (Yani edâsının şartları) Fark şudur: Şartları bulunmazsa edâ sahih olmaz. Fakat vücûbunun şartları bulunmazsa edâ sahih olur"(494) hükmünü zikretmektedir.

    634 İslâm ahkâmının tatbik edildiği bir İslâm beldesi; kafirlerin veya mürtedlerin istilasına uğrarsa, mü'minlerin tamamına cihad "Farz-ı Ayn" olur. İstila altındaki mü'minler: "-Biz müstevli kafirlerden memnunuz ve hürriyet içerisinde yaşıyoruz" diyemezler. Çünkü küfür ahkamının tatbiki ile birlikte "Esaret" hayatı başlamıştır. Ayrıca unutulmamalıdır ki; küfür başlı-başına bir necasettir ve küfre rıza göstermek küfürdür.
    CUM'A NAMAZININ EDÂSININ ŞARTLARI

    635 Cum'a Namazı'nın edâsının şartları; namaz kılan mükellefte değil, onun dışında bulunması gereken şartlardır.(495) Hanefi Fûkahası; edâsının şartları bulunmadığı süre içerisinde Cum'a Namazı'nın sahih olmayacağı hususunda ittifak etmiştir. Dolayısıyle bütün mü'minler; bu şartların tahakkuku ve muhafazası hususunda mücadele etmek mecburiyetindedirler. Edâsının şartları mevcud değilken; demogoji yaparak "varmış gibi göstermek" Cum'a Namazı ile alay etmek ve mükellef olan mü'minleri aldatmak olur.

    636 BİRİNCİ ŞART: Cum'a Namazı'nın edâ edilebilmesi için ûlû'lemr'in izni şarttır. Hz. Cabir (ra)'den rivayet edilen bir hutbede Resûl-i Ekrem (sav): "Bilmiş olunuz ki; Allahû Teâla (cc) Cum'a Namazını bu sene, bu ayda, bu günde benim şu makamımda kıyamete kadar farz kıldı. Şimdi her kim benim hayatımda ve benden sonra adil ve cair bir ûlû'lemr'i olduğu halde, Cum'a'yı hakir görerek veya inkar ederek kılmazsa, Allahû Teâla (cc) onun iki yakasını bir araya getirmesin ve işinde ona bereket vermesin. İyi biliniz ki tevbe edinceye kadar o kimsenin namazı, zekâtı, haccı ve orucu yoktur. Tevbe edenin tevbesini Allahû Teâla (cc) kabul eder..."(496) hükmünü beyan buyurmuştur. Hanefi Fûkahası bu Hadis-i Şerif'te geçen "Ve lehû imamûn adilûn ev cairûn" hükmünü esas alarak: "Cum'a Namazı'nın edâsı için ûlû'lemr'in izni şarttır" hükmünde ittifak etmiştir.(497) Abdullah İbn-i Mesûd (ra) ve İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (sav): "Dört şey ûlû'lemr'in hakkıdır. Hadd cezalarını tatbik etmek, ganimetleri mücahidler arasında taksim etmek, Cum'a Namazını kıldırmak ve zekatı toplamak" hükmünü beyan buyurmuştur.(498) Diyanet İşleri Başkanlığı tarafıdan yayımlanan "Sahih-i Buhari muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi" isimli eserde: "İmam-ı Azam Ebû Hanife'nin kavline göre devletin (Ulû'lemr'in) izni olmadıkça, Cum'a Namazı sahih olmaz. İmam-ı Malik ve Şafii ve Ahmed'e göre izinsiz kılmamak müstehab ise de, kılmakta sıhhate mani birşey yoktur. Meşhur ve ma'ruf olduğuna göre eimme-i selâsenin kavli budur. Lakin İmam-ı Ahmed'den mervi diğer bir kavle göre müşarünileyhin Ebû Hanife'ye muvafık olduğunu Ayni iddia ettiği gibi, İmam-ı Malik'in de; "Devletin izni olmaksızın biri Cum'a'yı kıldırsa elvermez" dediğini ve İmam-ı Şafii'nin kavl-i kadimine göre: "Ancak devletin veya onun me'zun (izinli) kıldığı kimsenin ardında Cum'a sahih olabilir" diyor. Devlet'in (Yani Ulû'lemr'in(499)) ümmet üzerine velayet-i ammesi vardır. İzinsiz Cum'a kılınmaz diyenlerin hücceti İbn-i Mace'de Cabir (rha)'den mervi hutbe-i nebeviyyedir ki, onu Bezzar'da Sahabe-i Müşarün-İleyh'ten rivayet ettiği gibi, Taberani'de "Evsat'ında" o mealde İbn-i Ömer radiyallahü Anhûma'dan rivayet etmiştir"(500) hükmü kayıtlıdır.

    637 Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümleri çirkin görüp, kendi heva ve heveslerinden hükümler icad eden siyasi güçler; mü'minlerin "Ulû'lemr'i" olamaz. Zira mü'minlere, Allahû Teâla (cc) ancak kendilerinden olan bir ûlû'lemr'e itaatı vacip kılmıştır.(501) Ayrıca "Kafirlerin, mü'minler üzerinde velâyet hakkı olamıyacağı" da kat'idir.(502) Mü'minler; kafirlerin veya mürtedlerin istilasına uğrarsa; kendi içlerinden emir, kadı ve cum'a imamı seçebilirler.(503) Bu şekilde Cum'a Namazını edâ etmeleri ruhsaten caizdir. "Esaret'i" kırıp, Allahû Teâla (cc)'nın indirdiği hükümlerle hükmedilinceye kadar cihad etmeleri "Farz-ı Ayn" olur. Eğer müstevliler; mü'minler üzerine, küfür ahkamı ile hükmedecek bir amir tayin etmeye gayret ederlerse, velev ki tayin ettikleri kimse "Ben de müslümanlardanım" dese dahi geçerli olmaz. Zira küfür ahkamı ile hükmetme hakkı hiç kimseye tanınmamıştır. Şimdi "Türkiye'de Cum'a Namazı'nın edâsı için Ulû'lemr'in izni mevcut mudur?" sualine cevap arayalım. Hilafetin ilgası sırasında, Birinci Büyük Millet Meclisinde Cum'a Namazı konusu tartışılmıştır. Seyyid Bey, bu konu ile ilgili bir kitap kaleme almıştır. Bu kitapta; hilafetin Hz. Ali (ra)den sonra krallığa dönüştüğü tezi ileri sürülmektedir. Bu tartışmalar; 16 Şubat 1933 yılında Mustafa Kemal'in emri ile; izin talebinde bulunan bütün cemaatlere (köy veya şehir) izin verileceğinin tamim edilmesi üzerine kesilmiştir. Şu anda milyonlarca Cum'a cemaati; Mustafa Kemal'in izni ve onu takip eden yönetimlerin tasvibi ile toplanmaktadır.(504)

    638 İKİNCİ ŞART: Cum'a Namazı kılınan yerin şehir olması şarttır. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir mükellefe ne Cum'a Namazı, ne teşrik tekbiri, ne Ramazan Bayramı Namazı, ne Kurban Bayramı Namazı yoktur. Bunlar ancak toplayan şehirde vardır"(505) Hadis-i Şerifini esas alan Hanefi Fûkahası; Cum'a Namazı ancak şehirde edâ edilir. Köylerde sahih olmaz hükmünde müttefiktir.(506) İmam-ı Merginani: "Şehir öyle bir mevzidir ki; içinde haddleri ikame eden ve hükümleri infaz eden bir emir ve kadısı bulunur."(507) hükmünü zikretmektedir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Zahirü'r rivayede şehir: Kendisinde kadı ve müfti bulunup, haddlerin ikame edildiği ve binalarının da mina binaları kadar olduğu yerdir. Feteva-ı Kadıhan'da da böyledir. Hülasa'da ise: "İtimad bu kavil üzeredir" denilmiştir. Tatarhaniyye'de de böyledir. Hadd'leri ikamenin manası; bunu yapmaya gücün yetmesi, yetki ve selâhiyetin bulunmasıdır. Gıyasiyye'de de böyledir"(508) hükmü kayıtlıdır. İmam-ı Merginani ve İbn-i Hümam "Selci'den" gelen nüfusla ilgili rivayetin zayıf olduğunu beyan etmişlerdir. Bazı fûkaha'da nüfus üzerinde durulmamasını; haddleri ikame için esasen nüfusun bulunmasına bağlamışlardır. Bunu zikretmemizin sebebi şudur: Günümüzde "Şehir" için; belirli bir nüfus şart koşulmaktadır. Halbuki İslâm toplumunda; diyelim ki yüz ailenin oturduğu bir beldeye, "Ulû'lemr" kadı ve müfti tayin ederse, orası şehir olur. Çünkü orada haddleri ikame etme yetki ve selahiyeti mevcuddur. Velev ki, hiç kimse suç işlemediği için "Hadd" uygulanmamış olsun.(509) Arafat'ta Cum'a Namazı kılınmaz, bu hususta ittifak vardır.(510) Çünkü orası "Şehir" değildir.

    639 ÜÇÜNCÜ ŞART: Cum'a Namazı'nın edâsının şartlarından birisi de öğle vaktinin girmiş olmasıdır. Cum'a Namazı'nın delili olan Ayet-i Kerime'de "Cum'a Günü" tabiri amm (umumi) bir beyandır. Fecirle, güneşin kavuşma zamanını içine alır. Resûl-i Ekrem (sav) "Güneş meylettiği zaman, insanlara Cum'a namazını kıldırınız"(511) buyurmuştur. Bu Hadis-i Şerif; mücmel olan Ayet-i Kerime'nin tefsiri hükmündedir. Eğer Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen kat'i haberler; bazı çevrelerin iddia ettiği gibi tali şartları beyan ediyorsa, Cum'a Namazı'nın hangi vakitte kılınacağını hiç kimse bilemez!.. Halbuki Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen haberlere inanmak ve o haberlere göre amel etmek her mü'min üzerine farzdır. Çünkü Allahû Teâla (cc) Resûl-i Ekrem (sav)'e itaat etmemizi farz, isyan etmemizi haram kılmıştır. Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen haberler; akli ölçülerimize uymasa dahi, eğer ondan geldiği kat'i ise teslim olmak zorundayız.(512) Müctehid imamların beyan buyurdukları hükümler mutlaka şer'i delillere dayanır. İmam-ı Azam (rha)'a göre; cum'a namazı edâ olunurken, öğlenin vakti çıkmış olsa, cum'a namazı fasid olur.(513)

    640 DÖRDÜNCÜ ŞART: Cum'a Namazı ferdi olarak edâ edilemez, cemaat şarttır. Hz. Abdullah b. Amr (ra)'den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te "Cum'a namazı her müslümana cemaat halinde kılınmak üzere vacib olan bir haktır" hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Hadis-i Şerif; Beyhaki, Ebû Davud ve Hakim'de yer almıştır. İmam-ı Merginani: "Cum'a'nın şartlarından birisi de cemaattir. Zira Cum'a kelimesi, cemaatten türemiştir. Cemaatin en azı İmam-ı Azam Ebû Hanife katında; imamette bulunan kimsenin dışında üç kişidir. İmameyn'e göre ise imamdan başka iki kişidir"(514) hükmünü zikreder. Feteva-ı Hindiyye'de: "Cemaatin en azı, imamdan başka üç kişidir. Tebyin'de de böyledir" hükmü kayıtlıdır.(515) İmam-ı Şafii (rha)'ye göre; cum'a cemaatinin en azı kırk kişidir.

    641 BEŞİNCİ ŞART: Cum'a Namazı'nın edâsının şartlarından birisi de izn-i âm'dır. "İzn-i Am": Ulû'lemr'in insanlar için umumi müsaade vermesidir.(516) Cum'a namazı'nın edâ edildiği caminin kapısının herkese açık olması esastır. Feteva-ı Hindiyye'de: "Cemaat camiye toplanmış olsa ve caminin kapılarını üzerlerine kapatarak cum'a namazı kılmış olsalar, bu cum'a caiz olmaz"(517) hükmü kayıtlıdır.

    642 ALTINCI ŞART: Cum'a Namazı'nın edâsının şartlarından birisi de "Ulû'lemr" veya görevlendirdiği bir kimsenin hutbe okumasıdır. Bir kimse Ulû'lemr'in izni olmadan hutbe okusa ve Cum'a Namazı kıldırsa "Asi ve bağyi" hükmünde olur.(518) Çünkü bu fiilde ümmetin velayetine tecavüz vardır. Cum'a Namazı kıldırması için Ulû'lemr'in vermiş olduğu izin aynı zamanda "Hutbe" okuması için de izin sayılır. İbn-i Abidin: "İzin ancak mescid yapılırken şarttır. Bu sözün neticesi şudur: Sultanın izni ancak işin başında bir defa şarttır. O, cum'a'yı kıldırmak için bir şahsa izin verdi mi, o şahısta başkasına, o da başkasına ilh... izin verebilir. Maksad sultan (Ulû'lemr) bir camide cum'a kılınmasına izin verdi mi, artık orada her şahıs ve hatip cum'a kıldırmaya mezundur. "Sultanın yahud sultan tarafından mezun olan kimsenin iznine hacet yoktur" demek değildir. Ama İbn-i Çürübaş'ın ibaresi bu vehmi vermektedir. Bizim bu söylediklerimize İbn-i Çürübaş'ın Bahır'da nakledilen şu ibaresi de delâlet etmektedir: "Bunu öğrendikten sonra anlarsın ki zamanımızda yapılanlar bununla bağdaşır. Yeni yapılan bir camide cum'a kılınmak için sultandan izin alınır. Ve sultanın cami sahibine orada cum'a kıldırmak için izin vermesi, cami sahibinin de tayin edeceği hatibe izin vermesini sahih kılar. Artık bu hatibte icabında yerine başkasını geçirmeye mezundur. Bunun hulasası şudur: Cum'a kıldırmak ancak vasıtalı veya vasıtasız olarak sultan tarafından mezun (izinli) kimseye caizdir. İzin yoksa caiz değildir"(519) hükmünü zikretmektedir.
    643 HUTBENİN FARZLARI: Hutbe; Cum'a Namazından önce ve vaktinde okunur. Hutbenin vakti; zevalden sonra ve namazdan öncedir. "Vakit" hutbenin birinci farzıdır. Molla Hüsrev: "Cum'a hutbesiz olarak kılınsa veya hatib hutbeyi namazdan sonra okusa veya vaktinden önce edâ etse, Cum'a namazı batıl olur"(520) hükmünü zikretmektedir. Hutbenin ikinci farzı Allahû Teâla (cc)'yi zikretmektir." Hanefi Fukahası; Cum'a ayetinde geçen: Allah'ın zikrine koşunuz" hükmünün mutlak bir beyan olduğuna kail olmuştur. Ayrıca Hz. Osman (ra)'dan bu konuda gelen rivayet esas alınmıştır.(521) Hutbe'de Allahû Teâla (cc)'ya hamd etmek (Yani "Elhamdulillâh" demek) veya tahlil getirmek (yani "Lâ ilâhe illâllah" demek veya tesbih etmek (Yani "Subhanellâh" demek) kifayet eder.(522) Ancak bunların hutbe niyetiyle söylenmesi esastır. İmam-ı Azam (ra)'a göre; hutbe arapça'dan başka dillerde de okunabilir. İmameyn'in kavline göre; hiçbir özür yokken ve arapça okuma imkanı da mevcutken, başka dille okunması mehkuhtur. Arapça okunması esastır.(523)

    644 HUTBENİN SÜNNETLERİ: Hutbenin onbeş sünneti vardır:

    1. Temizlik, cünüb ve abdestsiz olan kimselerin hutbe okumaları mekruhtur.
    2. Ayakta durmak.
    3. Hatibin yönünü cemaata çevirmesi .
    4. Hatibin hutbeden önce "Eûzü billâhi mine'ş Şeytani'r-racim" demesi.
    5. Hatibin hutbesini cemaate duyurması.
    6. Hatibin hutbeye Allahû Teâla (cc)'ya Hamd-ü senâ ile başlaması.
    7. Allahû Teâla (cc)'ya şanına lâyık bir şekilde övgüde bulunmak.
    8. Şehadet kelimelerini okumak.
    9. Resûl-i Ekrem (sav)'e, selât-ü selam getirmek.
    10. Cemaate va'zû nasihatta bulunmak.
    11. Bir miktar Kur'an-ı Kerim okumak.
    12. Allahû Teâla (cc)'ya hamd-ü senâ ve Resûl-i Ekrem (sav)'e selât-ü selamı ikinci hutbede de tekrar etmek.
    13. Mü'minlere dua etmek.
    14. Her iki hutbeyi de hafif okumak.
    15. İki hutbe arasında oturmak. Zahirü'r rivayede; iki hutbe üç Ayet-i Kerime okuyacak miktarda oturmak sünnettir. Sıracü'l Vehhac'ta da böyledir.(524)
    "AHİR-İ ZUHUR" MESELESİ

    645 İmam-ı Serahsi: "Cum'a namazı şehirde edâ edilebilir, köylerde sahih olmaz. Ancak Hadis-i Şerifte şehir mutlak olarak zikredilmiştir, şehirde tek yerde kılınma hususu tasrih olunmamıştır"(525) hükmünü zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen zahir rivayeye göre, şehirde ancak tek bir camide edâ edilebilir.(526) İmam-ı Yusuf (rha)'ın kavline göre; bir şehrin ortasından nehir geçiyorsa ve ulaşım güçlüğü sözkonusu ise, iki yerde edâ edilmesi caizdir.(527) İmam-ı Muhammed (rha) ve İmam-ı Azam (rha)'dan gelen bir kavle göre de; şehirde müteaddid yerlerde Cum'a Namazı edâ edilebilir. Bu da sahih olan bir kavildir"(528) İşte ahir-i zuhur (Zuhr-i Ahire) bu ihtilafa dayanan bir meseledir. Eğer bir şehirde birkaç yerde Cum'a Namazını edâ etmek sahih olmazsa (ki olma ihtimali de vardır), mükellefin üzerinde öğle namazı da borç olarak kalmıştır. Dolayısıyle hem Cum'a Namazını, hem öğle namazını kılmak suretiyle, bu tereddüd giderilebilir" diyen ûlema bulunduğu gibi; aksi görüşte ûlema da vardır. Bunlar da; "Ya Cum'a Namazı, ya öğle namazı farzdır. Eğer "ahir-i zuhur" (Öğle namazı) kılınması taleb edilirse, mükellef "Cum'a farz değildir" zannına kapılabilir. Dolayısıyle iki delilin kuvvetli olanıyla amel edilir" hükmünü zikretmişlerdir. Esasen İmam-ı Şafii (rha) bir şehirde birde fazla yerde Cum'a Namazı'nın kılınamıyacağını, iki yerde kılınırsa ikisinin de fasid olacağını esas almıştır.(529) Resûl-i Ekrem (sav) ve Hülafa-i Raşidiyn dönemlerinde, her şehirde tek bir camide edâ edildiği de bilinmektedir.

    646 "Tenvirû'l Ebsar" ve "Dürri'l Muhtar"da: "Binaenaleyh Cum'a Namazından sonra ahir zuhur kılar. Bunların hepsi mezhebin hilafınadır. İtimada şayan değildir" hükmü zikredilmiştir. İbn-i Abidin bu metni şerhederken şunları kaydeder: "Ben derim ki; bu ifade söz götürür. Belki itiyat olan onu kılmaktır. Bu, mes'uliyetten yüzde yüz çıkmak manasına gelir. Zira müteaddid yerlerde kılmanın caiz olması delil itibariyle daha kuvvetli olsa da, bunda kuvvetli bir şüphe vardır. Çünkü Ebû Hanife'den hilafı da rivayet edilmiş; bu rivayeti Tahavi, Timurtaşi ve Muhtar sahibi tercih etmişlerdir. Attabi ise onu (bir şehirde tek bir yerde kılmayı) daha zahir bulmuştur. İmam-ı Şafii'nin mezhebi bu olduğu gibi, İmam-ı Malik'in meşhur olan kavli ve İmam-ı Ahmed'den rivayet edilen iki kavilden biri de budur. Nitekim Makdisi bunu "Nuru'ş Şem'a fi Zuhurul Cum'a" adlı eserinde zikretmiştir. Hatta Şafii'lerden Subki ekser ûlemanın kavli bu olduğunu, müteaddit yerlerde Cum'a Namazı kılmanın caiz olduğunu hiçbir sahabi ve tabiinden nakledilmediğini söylemiştir. Biliyorsun ki Bedai'de "Zahir rivayet budur" denilmiştir. Münye şerhinde "Cevamiû'l Fıkıh"tan naklen; "Bu kavil İmam-ı Azam'dan gelen iki rivayetin en zahir olanıdır" denilmiştir. Nehir ile El Havi'l Kudsi'de "Fetva bunun üzerinedir" denilmektedir. Razi'nin tekmilesinde de: "Biz bununla amel ederiz" ibaresi vardır. Şu halde bu kavil (Şehir de tek bir camide edâ etme) mezhepte itimad edilen bir kavildir. Zaif bir kavil değildir."(530)

    647 Darû'l İslâm'da; Cum'a Namazı'nın şehirde "tek bir camide mi, yoksa müteaddit camilerde mi kılınacağı" hususunda muhtelif kaviller vardır.. Ancak bir şehirde; tek bir camide edâ edildiği zaman, Ehl-i Sünnet'in bütün müctehidlerine göre Cum'a Namazı sahihtir. Ayrıca ahir-i zuhuru (son öğle namazını) kılmaya gerek yoktur. Esasen Cum'a Namazı'nın, öğle namazından daha faziletli olduğu da bilinmektedir.(531) İslâm ahkâmının tatbik edilmediği beldelerde, müslümanların kendi içlerinden vali, kadı ve Cum'a imamı seçebilecekleri de beyan buyurulmuştur. Bu Cum'a imamının arkasında Cum'a Namazlarını ruhsaten edâ edebilirler.(532) Eğer her şehirde; tek bir camide toplanabilirlerse, "Cemaatin dağılması" endişesi bir yana, büyük cemaatler ortaya çıkabilir. Esasen bir şehirde müteaddit yerlerde Cum'a kılınmasının caiz olduğunu beyan eden ûlema tek bir camide toplanmada mevcut olan "Zorluk ve meşakkat"i illet göstermiştir. Halbuki günümüzde; her türlü düşünce ve akaid sahipleri, güçlerini gösterebilmek için "Miting"ler tertip etmekle meşguldürler. Dikkat edilirse İbn-i Abidin: "Hatta Şafiilerden Subki; ekser ûlemanın kavli bu olduğunu, müteaddit yerlerde Cum'a kılmanın caiz olduğunu hiçbir Sahabi ve tabi'inden nakledilmediğini söylemiştir" hükmünü hassaten zikrediyor. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha)'dan gelen iki kavilden kuvvetlisinin de, "Bir şehirde tek bir camide Cum'a Namazı'nın edâ edilmesi" olduğu da malûmdur. İbn-i Abidin: "Ulema, ibadetlerde fetvanın mutlak surette İmam-ı Azam (rha)'ın kavline göre verileceğini söylemiştir"(533) hükmünü beyan etmektedir. Cum'a Namazı'nın bir ibadet olduğu dikkate alınırsa, mesele kavranır.

    648 Cum'a Namazı'nın; edâsının şartlarına riayet edilerek kılınması "Azimettir" Mü'minler; Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen haberlere dayanan bu şartları dikkate almak durumundadırlar. Hanefi Fûkahası; Cum'a Namazı'nın edâsı konusunda "Ruhsat"ın ne olduğunu da izah etmiştir!.. Hem azimet, hem ruhsatı terkederek; yeni akli şartlar koymak, hiç kimsenin yetkisinde değildir. Evet İslâm'da zorluk yoktur; ama "uydurma kolaylıklar" da yoktur.


    Dip notlar
    (487) El Cuma Sûresi: 9.
    (488) Bu izahı yapmamızın sebebi şudur: Son yıllarda "- Efendim Cum'a Namazı Ayet-i Kerime ile farzdır. Müctehid imamlar bazı şartlar ileri sürerek fitne çıkarmışlardır. Halbuki o şartlar talidir. Hiçbir bilgi bile olmasa, biz Cum'a Namazı'nı kılarız" iddiasını ortaya atan kimseler çıkmıştır. Halbuki Resûl-i Ekrem (sav) "Cum'a Sûresi'nde" yer alan bu Ayet-i Kerime'yi tefsir etmemiş olsaydı, bununla neyin kasdedildiğini hiç kimse bilemezdi!.. Müctehid imamlar; Resûl-i Ekrem (sav)'in bu husustaki beyanlarını esas almışlardır. Hiç kimsenin bu Ayet-i Kerime'ye dayandığını iddia ederek; Resûl-i Ekrem (sav)'e ve müctehid imamlara dil uzatma hakkı olamaz.
    (489) İmam-ı Kasani - El Bedaiû's fi tertibi'ş Şerai - Beyrut: 1974 (2 bsm) C: 1, Sh: 258-259.
    (490) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 144.
    (491) İmam-ı Şafii - Er Risale - Kahire: 1979 (2 bsm) Sh: 87-88.
    (492) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 144.
    (493) Şeyh Abdülgani - El Lübab fi şerhû'l Kitab - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 112.
    (494) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, Sh: 283.
    (495) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 145. Ayrıca İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965 C: 1, Sh: 84.
    (496) Sünen-i İbn-i Mace - İst: 1401 Çağrı Yay. C: 1, Sh: 343 Had. No: 1081. Ayrıca Abdi'l Latifi'z Zebidi - Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih tercemesi ve şerhi - Ank: ty (4 bsm) Diyanet Yay. C: 3, Sh: 47 vd.
    (497) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 145. Ayrıca İmam-ı Merginani - A.g.e C: 1, Sh: 884, İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut: 1315 C: 1, Sh: 411-412.
    (498) Siracüddin Ebû Hafs Ömer El Gaznevi - El Gurretü'l Münife - Kahire: 1950 Sh: 168 vd. Ayrıca İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut: 1316 C: 4, Sh: 129.
    (499) "Devlet" ile "Ulû'lemr" kavramları arasında mahiyet farkı vardır. Şöyle ki; "Ulû'lemr"; Kur'an-ı Kerim'de ve Resûl-i Ekrem (sav)'in sünnetinde yer alan bir kavramdır. "Devlet" de arapça bir kelime olduğu halde aynı manada kullanılmamıştır.
    (500) Abdi'l Latifi'z Zebidi - Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih Tercemesi ve şerhi - Ank ty (4 bsm) Diyanet Yay. C: 3, Sh: 47 vd.
    (501) İbn-i Kesir - Tefsirû'l Kur'an'il Azim - Beyrut: 1969 C: 1, Sh: 518-519.
    (502) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965 C:1 Sh: 199.
    (503) İbn-i Nüceym - El Bahrû'r Raik - Kahire: 1311 C: 6, Sh: 298 vd. Ayrıca İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut: 1317 C: 6, Sh: 365.
    (504) Bazı çevreler ısrarla Mustafa Kemal'in "Hilafeti ilga ettiği ve şer'i kanunları yürürlükten kaldırdığı için" İslâm'a inanmadığını savunmaktadırlar. Ancak aynı çevreler 16 Şubat 1933 tarihinde Mustafa Kemal'in emri ile verilen izinle Cum'a Namazlarını edâ etmektedirler. Firaset sahibi her mü'min kabul eder ki; bu çevrelerin iddiaları ile amelleri arasında korkunç bir tezat vardır. İşin ilginç yönü bu kimseler tezatlarını yaygaralarıyla bastırma gayretindedirler.
    (505) İmam-ı Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty C: 2, Sh: 121. Ayrcıa İmam-ı Merginani El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965 C: 1, Sh: 82, İbn-i Hümam Fethû'l Kadir - Beyrut: 1315 C: 1, Sh: 409.
    (506) Şeyh Abdülgani - El Lübab fi Şerhi'l Kitab - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 110, İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1, Sh: 82, İbn-i Hümam - A.g.e. C: 1, Sh: 409.
    (507) İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1, Sh: 82.
    (508) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 145.
    (509) Hanefi Fûkahası; haddleri ikame etme ve ettirme yetkisinin ûlû'lemre ait olduğu hususunda müttefiktir. (İbn-i Hümam - A.g.e. C: 4, Sh: 128-129) Hadd-i Zina, Hadd-i Sirkat, Hadd-i Şürb, Hadd-i Kazf, recm ve diğer cezalar, kat'i nass'larla sabittir. Mü'minler; yetki ve selahiyetleri bulunduğu süre içerisinde, Allahû Teâla (cc)'nın beyan buyurduğu bu haddleri uygulamak mecburiyetindedirler. Dolayısıyle bu haddlerin ikame edildiği her yer, velev ki nüfusu az dahi olsa "şehir" dir. Aksi durumda ise, nüfusu ne kadar çok olursa olsun "köy" hükmündedir. Dolayısıyla "şehir" şartı da, bin mana "Ulû'lemr'e" dayanır.
    (510) İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1, Sh: 82. Ayrıca Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 145.
    (511) İbn-i Hümam - A.g.e. C: 1, Sh: 413. Ayrıca İmam-ı Merginani - A.g.e. C: 1 Sh: 83.
    (512) İbn-i Huzeyme - Es Sahih - Beyrut: 1390 Mek. İsl. Neşri C: 1, Sh: 75.
    (513) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 146.
    (514) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965 C: 1, Sh: 83.
    (515) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 148.
    (516) Molla Hüsrev - Dürerû'l Hükkam fi şerhû'l Gureri'l Ahkam - İst: 1307 C: 1, Sh: 138 (Not: Bazı çevreler "Ulû'lemr" konusunun tali olduğu iddiasındadırlar. Geriye kalan öğle vakti ve cemaat şartlarıdır ki, bu ikisi normal öğle namazı için de gereklidir. Dolayısıyle bu iddia batıldır)
    (517) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 148.
    (518) Şeyhülislâm Ali b. Muhammed - El Feteva - İst: 1324 Sh: 11 Fetva No: 32. Ayrıca Şeyh Nizamüddin - A.g.e. C: 1, Sh: 145.
    (519) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983 C: 3, Sh:290.
    (520) Molla Hüsrev - Dürerû'l Hükkam fi şerhû Gureri'l Ahkam - İst: 1307 C: 1, Sh: 138.
    (521) İmam-ı Merginani - El Hidaye şerhû Bidayetü'l Mübtedi - Kahire: 1965 C: 1, Sh: 83. Ayrıca İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut: 1315 C: 1, Sh: 415.
    (522) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 146. Ayrıca Musannif İbrahim Halebi - Tam Kayıtlı Haleb-i Sagir ve tercemesi - İst: 1973 S. Bilici Yay. Sh: 319.
    (523) İbn-i Abidin - A.g.e. C: 3, Sh: 304 (Tetimme kısmı)
    (524) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 146-147.
    (525) İmam-ı Serahsi - El Mebsut - Beyrut: ty C: 2, Sh: 121. Ayrıca İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 3, Sh: 299.
    (526) Musannıf İbrahim Halebi - Tam kayıtlı Haleb-i Sagir ve tercemesi - İst: 1973 S. Bilici Yay. Sh: 317.
    (527) İmam-ı Kasani - El Bedaiû's Senai fi Tertibi'ş Şerai - Beyrut: 1974 (2 bsm) C: 1, Sh: 260. Ayrıca İbn-i Hümam - Fethû'l Kadir - Beyrut: 1315 C: 1, Sh: 408 vd.
    (528) Şeyh Nizamüddin ve bir heyet - A.g.e. C: 1, Sh: 145.
    (529) İmam-ı Şafii - El Ulmm - Beyrut: 1393 D. Marife Yay. C: 1, Sh: 206 vd. Ayrıca Ebû İshak Şirazi - El Mühezzeb - C: 1, Sh: 124.
    (530) İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 3, Sh: 300.
    (531) Ahmed Davudoğlu - Sahih-i Müslim Tercemesi ve şerhi - İst: 1977 Sönmez Neşriyat C: 4, Sh: 2348.
    (532) Şeyh Nizamüddin - El Feteva-ı Hindiyye - Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 146.
    (533) İbn-i Abidin - A.g.e. C: 1, Sh: 89.
    Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Gerçek şu ki, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. Bakara suresi 256

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.091, Level: 45
    Points: 5.091, Level: 45
    Level completed: 71%,
    Points required for next Level: 59
    Level completed: 71%, Points required for next Level: 59
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tevhit06 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    8
    Points
    5.091
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Cevap: Cuma Namazı

    Zuhuri ahir


    Hicrî 5. asırdan bu yana yalnız Türkiye’de uygulanan, başka İslam âleminin bilmediği, “zuhr-u âhir ” denen, ALLÂH’ın emri, Hazret-i Resûlullâh’ın sünneti ile hiç ilgisi olmayan, Moğol istilâlarının hüküm sürdüğü bir zamanda Konya’da ihdas edilen ek ibâdet usûlü ki, namaz değildir. Hükümet ve devletin olmadığı yerde, ulü’l-emrin icra edilmediği yer -ki, darü’l-harptir- darü’l-harpte ise cuma namazı kılınmaz, diye uyduruk fetva verenler, zamanımıza kadar..

    “İslam’da yeri olmayan namaz” demeye hicap ediyorum, çünkü namazın iki kaynağı vardır: 1: Kitap, 2: Sünnet. Başka kaynak aranmaz. Beş vakit namazdaki farzlar, Cumâ namazı için de geçerli olup, hutbesiz Cumâ namazı geçerli değildir. Bayram namazlarında hutbe sünnettir. Okunmasa da namaz tamamdır.

    Sünnetleri hafife almayasın. Kur’ân’da belirtilmemiş, Peygamber Efendimiz’in ibâdet ve amellerinde görülen hallerin cümlesine sünnet deriz. Sünnetleri emr-i ilâhînin dışında görme. Kur’ân’da sarih olarak görülmediği için sünnettir. İcmâ, kıyas edilleyi şeriye namaz için geçerli değildir.

    Rabbımızın lütuf ve ihsânı olan en büyük bayram olarak belirtilen Cumâ günü, âyet ve hadisle ifâde edilen öğle vaktinde Cumâ namazı.. Hutbede bulunarak imam efendiye uyup iki rekat farzı kılan kişinin ALLÂH’ın emrine göre cumâsı tamamdır. Sünnetlerini de mezhebine tâbi olunan imam efendinin içtihâdına göre kılmaktır. Çünkü imam efendilerimizin aralarında sünnetlere dâir içtihat farklılıkları vardır. Hepsi de geçerli olup, cumânın sıhhatına halel getirmez.

    İmâm-ı A’zam Hazretleri hicri 75 senesinde dünyâya teşrif ettiler. 150 senesinde irtihal eylediler. Makamları cennet olsun. Kendileri tâbiînden olup, ashâbın yaşlıları ile görüştüler. Ve îzah ettiler:

    “Hazret-i Resûlullah (s.a.v) Efendimiz mescide gelmeden önce dört rekat sünnet kılar, mescide geldiklerinde hutbe îrad ederlerdi. İki rekat cumânın farzını cemaate kıldırır, hâne-yi saâdetlerine gider, dört rekat da orada sünnet kılarlardı.”

    İmâm-ı A’zam Hazretleri bu türlü beyan ve içtihat etmişlerdir.

    İmâm Şâfiî Hazretleri, İmâm-ı A’zam Hazretleri’nden sonra dünyâya teşrif ettiler. Cumânın sünneti hakkında buyurdular ki :

    “Cumâdan evvel iki rekat, cumâdan sonra da iki rekat Hazret-i Resûlullâh’ (s.a.v.) sünnet kılardı.”

    İmâm Mâlik ve İmâm Hanbel hazretlerinin içtihatları da :

    “Cumâya gelmeden evvel Hazret-i Resûlullah (s.a.v.) iki rekat namaz kılar, farzdan sonra başka namaz kılmazdı.” şeklindedir. ALLAH cümlesinden râzı olsun.

    Cumâ Sûresi’nde de müsta’celiyyet vardır : “ALLÂH’ın zikrinden sonra yeryüzüne yayılınız, rızıklarınızı arayınız.” On altı rekatlı hiç bir mezhep yoktur. Dikkat edilirse, yalnız sünnet üzerinde ihtilaf değil, içtihat değişikliği vardır. Kimsenin namaza rekat ilâve etmesi uygun olmayıp, hatâdır.

    Bâzı kimseler çok ibâdet ve tâatla çok kazanacağını zannederler. Her şeyin ifrâtı yasaklanmıştır. Misâl olarak, seferde olan dört rekatlı farz namazları iki rekat kılmayı Hazret-i ALLAH emrediyor. Fazla kılarsan ne olur? Âsî olursun, emr-i ilâhîye karşı geldiğin için. “Hiç fazla namaz kıldı diye insanı döverler mi? Fazla mal göz mü çıkarır?” gibi sözlerle emr-i ilâhîyi basit bir hâdise gibi gösterip günâha girme. “Zuhr-u âhir” diye bir namaz yoktur. İslamiyette şüpheli ibâdet olmaz.şüpheli ibadete sıhhatlidir diye kimse cevaz veremez Evham, rûhî hastalıktır. Namaz husûsunda ilham ve rüyâ ile de amel edilmez. Sahîh-i Buharî’nin (Tecrîd-i sarîh Tercümesi) üçüncü cildinde Cumâ bahsinde bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hutbe îrad edip, buyurdular ki : “Cumâ size kıyâmete kadar farz kılındı. İster âdil imam, ister zâlim imam zamânında olsun, kim ki, Cumâ namazını sebepsiz yere terk ederse, iki elim yakasındadır. ALLAH işini rast getirmesin.. onun Ne namazı vardır, ne orucu, ne haccı, ne de zekatı... Vaktâ ki, tövbe ve istiğfar etmiş ola.”

    Büyük fıkıh âlimi İbn-i Nuceym buyururlar ki :

    “Zuhr-u âhir kılan kişi ilim yoksunudur.”

    Kütüb-i sitte’den olan Sünen-i Dârekutnî Tercümesi, 2. Cilt sahîfe 10’da şöyle ifâde olunur:

    “Zuhr-u âhir kılan şüphesiz günahkardır.”

    Diyânet İşleri Başkanlığı da Şerîat-i Muhammedî’de 92 hurâfa ve bidat tespit etti. Ama umûma îlânından çekindiler. Fakat ben bu listenin bir nüshasını elde ettim ve çoğaltıp, dağıttım. Bidat ve hurafaların başına yazmışlar, zuhr-u âhir diye bir namazın olmadığını. Merhum cennet-mekan Hamdi Akseki buyuruyor ki :

    “İmam efendilerimizin cumânın sıhhati ve vücûbu hakkındaki ihtilafları “muhtelefun fîh”tir (kesin olmayan, ihtilaflı konulardandır). Cumânın farziyetine te’sir edici değildir. Şöyle ki, Cumânın vücûbunun sıhhati hakkında ictihâdî ihtilaflar musallînin (namaz kılanın) daha mutmain olması içindir. Hiç bir içtihat cumânın farziyetini bozmaz. Nitekim öyle olmuştur.”

    Türkiye’den başka İslam ülkelerinde zuhr-u âhir diye bir şey bilmezler. Çünkü kesinlikle yoktur. Bir namazın iâdesi farzın terkinden îcap eder. Vâcibin terkinden, farzın te’hirinden sehiv (yanılma) secdesi lâzım gelir. Hazret-i ALLAH Türk milletini de bu gibi anlamsız ibâdetlerden kurtarsın.Amin.

  5. #5
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Cuma Namazı

    Cuma Namazında sonra Zuhr-i Ahir Namazı kılınması gerekli midir?

    ..

    Cuma namazının hikmetleriden birisi de Müslümanların birlik ve beraberliklerini temin etmek, birbirleriyle olan bağlarını daha da kuvvetlendirmektir. Bu hikmetten dolayıdır ki, İslâmın ilk devirlerindeki ulemâ, Müslümanların ayrı ayrı câmilerde Cuma namazı kılmalarına razı olmamış; bulundukları yerleşim merkezinde birden fazla cami bulunsa da Cuma namazını bütün Müslümanların tek câmide kılmalarını istemişlerdir.

    Ancak zamanla Müslümanların sayısı arttı. Yerleşim merkezlerinin nüfusu kalabalıklaştı. Neticede bir köyde veya şehirde bulunan Müslümanların bir câmide Cuma namazı kılmaları imkânsız hâle geldi. Müslümanlar ayrı yerleşim merkezinde de yaşasalar, farklı câmilerde kılmak zorunda kaldılar.

    Bu durum âlimler arasında farklı içtihadlara sebep oldu. Baâzı âlimler, aynı şehirde farklı yerlerde Cuma namazının kılınamayacağını, “Bir şehirde iki veya daha fazla yerde Cuma namazı kılınmış ise, iftitah tekbirini önce getiren cemaatin Cuma’sı sahihtir” ifadeleriyle belirtmişlerdir.1

    Fakat, İmam Muhammed, bir rivâyete göre İmam-ı Âzam’ın görüşlerinden hareket eden daha sonraki ulemâdan İmam Serahsî başta olmak üzere birçok âlim, Cuma namazının bir şehirde bulunan her câmide kılınabileceğine dâir fetva vermişlerdir.2 Meselâ İmam Serahsî şöyle der:

    “Ebû Hanife’nin mezhebinden sahih rivâyete göre, bir şehrin bir veya daha fazla mescidinde Cuma namazını kılmak câizdir. Biz bununla amel ederiz.”

    İbni Âbidin’in bu husustaki görüşü de şöyledir:

    “Cuma namazının muhakkak surette, sadece bir yerde kılınması lâzımdır denilirse, bunda açık güçlük vardır. Çünkü bu durumda Cuma’ya gelenlerin pek çoğunun uzun yol yürümesini gerektirir. Halbuki, çeşitli yerlerde Cuma namazının kılınamayacağına dâir delil yoktur. Bilâkis zaruret meselesi böyle bir şartın bulunmamasını gerektirir. Hususan şehir büyük olursa böyle bir şart bahis mevzuu olamaz.”3

    Diğer taraftan, bu içtihadî bir mesele olduğundan, İmam Şâfiî Hazretleri Bağdat’da birden fazla câmide Cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna itiraz etmemiştir.

    Evet, tek bir câmide Cuma namazı kılmanın mümkün olmadığını, farklı câmilerde de Cuma namazı kılmanın câiz olduğunu söyleyen âlimlerin görüşü daha ağırlıktadır. Zâten fetvâ da bu görüşe göredir. Bugün bizler bu fetvhaya göre âmel etmekteyiz.

    Buna göre, esas itibariyle Cuma namazından ayrı olarak zuhr-i âhir adında bir namazın kılınmasına lüzum kalmamaktadır. Fakat bu husustaki içtihad farklılığını da göz önüne alarak Cuma namazının dört rekât son sünnetinden sonra zuhr-i âhir adıyla dört rekât daha namaz kılınmaktadır. Buna da şöyle niyet edilmektedir:

    “Niyet ettim zuhr-i âhir namazını kılmaya” veya “Vaktinde yetişip henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazını kılmaya niyet ettim.”

    Bu namaz öğle namazının farzı gibi kılınabileceği gibi, dört rekâtlık bir sünnet gibi de kılınabilir. Böyle bir namazın kılınmasına da şu husus gerekçe olarak gösterilmektedir:

    “Şayet Cuma namazı sahih olmamış ise bu dört rekât ile o günün öğle namazı kılınmış olur.”

    Bununla beraber, Cuma namazının farzından ayrı olarak zuhr-i âhir adında bir namazın kılınacağına dair bir rivayet ne İmam Âzam’dan, ne İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf’tan rivayet edilmiş değildir.

    Bu namaz kılınacak olsa dahi, daha önce kazaya kalmış bir öğle namazının farzına niyet edilerek kılınır.



    1. Şurunbillali ve Ebu’l-Zeyd eş-Şiblî. el-Miftâh Şerhu Nûru’l-İzah. s. 98.
    2. el-Feteva’l-Hindiyye, 1:145.
    3. İbni Âbidin, 1:541.

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.241, Level: 46
    Points: 5.241, Level: 46
    Level completed: 46%,
    Points required for next Level: 109
    Level completed: 46%, Points required for next Level: 109
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    mücahitt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    38
    Points
    5.241
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart Cevap: Cuma Namazı

    Cuma Namazının farz oldugunu kimse inkar edemez.Çünki ayetle ve hadisle desteklidir,fakat cuma namazının sahih olması için gerekli şartları vardır.Bu şartlarıda alimler belirtmiştir.
    Cum'a Namazı'nın edâsının şartları; namaz kılan mükellefte değil, onun dışında bulunması gereken şartlardır.(495) Hanefi Fûkahası; edâsının şartları bulunmadığı süre içerisinde Cum'a Namazı'nın sahih olmayacağı hususunda ittifak etmiştir. Dolayısıyle bütün mü'minler; bu şartların tahakkuku ve muhafazası hususunda mücadele etmek mecburiyetindedirler. Edâsının şartları mevcud değilken; demogoji yaparak "varmış gibi göstermek" Cum'a Namazı ile alay etmek ve mükellef olan mü'minleri aldatmak olur.
    Ebu hanife'nin darul harp ve darul islam hakkındaki görüşlerini okumanızı öneriyorum.Alimler şu görüşü beyan buyurmuştur.Bir belde islama girdikten sonra birdaha darul harp olmaz.fakat yönetim darul harp olur onlarda Allahın hükümleri ile yönetmedikleri için.''her kim Allah'ın hükümleri ile hükmetmezse onlar kafirlarin ta kendileridir.Maide suresi 44''daha ayetleri çogalta biliriz.yani insanlar emirleri Allah'tan almıyorlarsa ve kendilerine müslüman diyorlarsa,müslümanın anlamına yakışır hareket etmemiş oluyorlar ki buda söylediğinin tam tersi harekettir.''
    Müminler müminleri bırakıpta kafirleri veli edinmesinler.Ali imran suresi 28''Burada alimler veliden kasıt kafirleri kendilerine yönetici,iadareci,önder durumuna getirmesinler demek diye belirtiyorlar.
    bu açıklamalardan sonra cuma namazının edasının şartlarını ve vücubunun şartlarını iyice okuyunuz.
    Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Gerçek şu ki, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. Bakara suresi 256

  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 8.615, Level: 62
    Points: 8.615, Level: 62
    Level completed: 55%,
    Points required for next Level: 135
    Level completed: 55%, Points required for next Level: 135
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    tahsin33 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Yer
    Mersin
    Mesajlar
    1.126
    Points
    8.615
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Cuma Namazı

    Gerek edasının şartları gerekse vucubunun şartları olmadan yalnız cuma namazı değil diğer ibadetlerde yapılamaz.
    Merak eden kardeşlerimizin konuyu detaylı incelemeleri gerekir
    Aksi takdirde abdestsiz namaz kılmak gibi bir şey olur dışardan bakan namaz kıldığımıza hüküm verebilir ancak biz gerçekten Allah rızası için ibadet ediyorsak o zaman bütün ibadetlerimiz için olmazsa olmaz olan şartları bilmek zorundayız
    Konuya katılan kardeşlerimize teşekkür ederim

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •