***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Yenıden “dua zamanı”
YENIDEN “DUA ZAMANI”

Bu mülahazalar çerçevesinde, O'na yönelen kul, simsiki havf u reca duygularina kilitlenir;
"Baskalarinin nazarlarindan uzak, gönülden sadece Rabbi'ne yalvarir ve gizliden gizliye O'na
dua eder." Bu mazmuna baglilik duada bir esastir ve bu esas ancak Sari'in açip genisletmesi
ölçüsünde, açip genislettigi yerlerde tecviz, hatta tesvik edilebilir.
Allah bize,
"Hem endise içinde hem de ümitlerle dopdolu olarak yalniz O'na yalvarin; bilin ki, O'nun
rahmeti, kalbleri ihsan suuruyla çarpan kimselerle beraberdir." ferman ederek, hem teveccüh
edecegimiz kapiyi gösterir hem de o kapinin önünde durmanin adabini ögretir.
Aslinda, her halimizde O'na yönelmek, O'na el açmak, dert ve elemlerimizi O'na serh
etmek hem bir mazhariyet ve ilk mevhibe hem de Hakk'in cevabi teveccühleri adina atilmis
önemli bir ilk adimdir. O, "Kullarim Bana isteklerini yöneltirlerse, bilmelidirler ki, Ben yakinlardan
yakinim; Bana dua ile yönelenin duasina icabet ederim." buyurur. Elverir ki, bu iç dökme ve
yakaris "Siz, dua ve niyazlarinizi gönülden, halisane ve Hak rizasina baglayarak yapiniz."
medlülü çizgisinde icra edilsin. Evet, halk içinde bagirip çagirarak baskalarina duyurma,
gösterme yerine, duymasi ve görmesi manalar üstü mana ifade eden Hazreti Allamü'l-Guyüb'a,
hem de tamamen halka kapali ve O'na açik bir hal ve atmosfer içinde, nefeslerimizi gizlilik ve
içtenlikle derinlestirerek arz etmeliyiz ki, O'na iç dökmemiz gizliligin büyüsünü tasisin ve
sesimizi-solugumuzu baska mülahazalarin serareleri kirletmesin..
Baska her seye
kapanip, içini sadece O'na açan, halini O'na sikayet eden hep O'na yakin durmanin insiyaklari
içinde bulunur ve O'nun dergahindan eli bos dönmez. Evet, insan ihtiyaçlarini, onlari
karsilayabilecek birine açmali; bela-yi dertten "ah" edecekse derde derman bir hekimin yaninda
inlemeli.
Kul, efendisine arzuhalde bulunacaksa, agyara bütün bütün kapanarak,
akliyla, suuruyla, hissiyle hep O'na açik durmalidir; durmali, sesini-sözünü O'na göre ayarlamali
ve kendine yakinlardan daha yakin birinin huzurunda iç çektigini düsünerek nagmelerinden ses
ihtizazlarina, tavirlarindan mimiklerine kadar her haliyle bir temkin örnegi sergilemelidir.
/>
Kime el açtiginin farkinda olan bir sadik kul, düsünce ve dualarini niyeti ve içtenligiyle sik
sik kalibrasyondan geçirir; ifade ve hislerini her türlü serareden ari-duru tutmaya çalisir ve
duymasini istediginden baskalarinin duymalarina karsi adeta dilsiz kesilir. Yer ve zamana göre
kendi sesini ve kendi sözlerini kendinden bile kiskanir.
Bir kulun, dua ve
niyazlarini halinin saffetine baglamasinin yaninda, nabizlarinin "Allah Allah" diye attigi dakika ve
saniyeleri kollamasi; mübarek gün ve geceleri ilahi mevhibelere açik kutlu vakitler sayarak dolu
dolu yasamasi; ve bilhassa, Hak rahmeti saganaklarinin nüzül emare ve isaretleri sayilan namaz
saatlerini, iftar zamanlarini, secde ve rüku hallerini santim zayi etmeden degerlendirmesi; sonra,
arzu ettikleri olmus-olmamis, sartlar aleyhine dönmüs veya lehinde cereyan etmis, ciddi bir vefa
hissiyle ara vermeden yaptiklarini devam ettirmesi hem duanin kabulü için bir esas hem de
sadakat ve samimiyetin geregidir.
Hakk'a inanan bir insan için, yaz gününü kar
bastirmis, bahari hazan vurmus, gündüzler kör kabirler gibi kararmis, her tarafi çesit çesit
karakura basmis hiçbir önemi yoktur; Allah, "Siz, muztar kalip iztirar diliyle dua ettiginizde, sizi
kara ve denizlerin karanliklarindan kurtaran kim?!." diyerek kendini, gücünün her seyi ihatasini
hatirlattiktan sonra ne önemi var zalam zalam üstüne dört bir yanin kararmasinin.. ne önemi var,
Kudreti Sonsuz "Çaresiz kalip da O'na yalvaranin duasini kabul ederek sikintilarini gideren
Allah'tan baska kimdir?" deyip mevcudiyetini vicdanlarimiza duyurduktan sonra!
/>
Dua, Hakk'in tükenmez hazinelerinin sirli bir anahtari; fakir, yoksul ve kalbi kiriklarin
istinatgahi ve iztirarla kivranip duranlarin da en emin siginagidir. Bu siginaga adim atan, o sihirli
anahtari elde etmis sayilir; onun vesayetine dehalet eden fakir, miskin, aciz ve muhtaçlar da
umduklarini elde etmis olurlar.
Gök ehlince elden ele dolasan dua, bir muztarrin
tavir ve davranislariyla sergiledigi hal duasidir. Sikismis, cani girtlagina gelmis bir perisan ve
muzdariptir ki, O'na yönelip düsünürken, içini O'na dökerken, ne deyip ne ettiginin, nerede
durup ne istediginin farkindadir. Böyle birinin duasiyla, gözleri kurumus sema beklenmedik
sekilde salar gözyaslarini ve aglamaya durur. Çevreyi tehdit eden hortumlar yol degistirir, her
seyi alabora eden dalgalar diner ve selamet ufku görünür. Kirilan faylar sürpriz kararlara teslim
olur ve faylardan bosalan gazlar atmosfer içinde eriyip gider. Böyle bir duanin meydana getirdigi
meltemle arz dirilir, feza aydinlanir. Sineler insirahla atmaya baslar; otlar-agaçlar semaa kalkar;
güller-çiçekler etrafa tebessümler yagdirmaya durur. Dua, sebepler üstü kutsal bir talebin
Yüceler Yücesi'ne arzi ve Hakk'in gizli-açik her seye nigehban bulunmasina iz'anin da bir
unvanidir. Insanlar, cinler ve melekler bilhassa iktidar ve ihtiyarlarini asan bütün konularda
-sebepler dairesinde esbaba riayet mülahazasi mahfuz- ellerini O'na açar.. içlerini O'na döker..
naçar kaldiklari yerde "çare" der inler.. dertlerine derman arayanlar da dermani O'ndan bekler
ve her zaman gönül gözleriyle günebakan çiçekler gibi O'na bakar ve O'nunla muamele içinde
bulunurlar.
Ey çaresizler çaresi! Sebeplerin sukut ettigi, içtimai ahvalin
boz-bulanik bir hal aldigi, her yanda zalimlerin "hay-huy"unun duyuldugu, yiginlarin çaresizlikle
kah saga, kah sola toslayip durdugu su karanlik günlerde, zulmet zulmet içinde kivrananlara
nezdinden bir isik gönder.. sonsuz kudretinle bütün zulüm ve haksizlik ateslerine bir su serp..
seytanin ocaklarini söndür ve iblislerin boyunlarina çözemeyecekleri tasmalar geçir.
Ufuklarimizdaki ilham esintileri bir yere takildi, gönüllerimizde heyecanlar söndü, dillerimizde bir
kekemelik var; rahmet ilinden bize dirilten bir meltem gönder.. hakkindaki reca ve
hüsnüzannimizi rahmetinin serhaddine ulastir ve bizi o ufkun ümitli dilencileri kabul ederek
gönüllerimizi imani heyecanla sahlandir ve dillerimizdeki baglari çöz; çöz ki halimizi arz ederken
yeni bir günah islemeyelim.
Mücrimiz, düskünüz, derbederiz. Ve yakin tarihimiz
itibariyla hiç bu kadar dagilmamis, bu kadar zaafa düsmemis, bu kadar Senden uzak kalmamis;
sürekli "Sen Sen" diyenler dahil asla bu ölçüde Sensizlik yasamamistik.
Ey
talihsizlerin siginagi, ey acizlerin güç kaynagi, ey dertlilerin tabibi ve ey yolda kalmislarin hadisi
ve yol göstereni! Bir kere daha Sana dehalet ediyor ve içimizi son bir kez daha Sana
döküyoruz. Bos seylerin arkasindan kosup durduk; olmayacak hülyalara gönül bagladik. Ümit
ettiklerimiz yüzümüze bakmadi ve bel bagladiklarimiz asla bizi umursamadi. Bugüne kadar
Senden baska sesimizi duyan, basimizi oksayan olmadi. Duygularimizla alay edildi;
düsüncelerimiz cürüm sayildi. Her yanda kundaklamalar yasandi.. her tarafta fitne atesleri
körüklendi.. yananlar ocaklar gibi yandi ve yapilanlar ismet-i dine dayandi.
Su
anda duygularimiz derbeder, davranislarimiz ahenksiz, ruhlarimiz kirli, ayaklarimiz titrek, ellerimiz
mefluç, çogumuz itibariyla ümitlerimiz sarsik, havalar boz-bulanik, magripler hicranla tül tül,
masriklar lütfuna kalmis... Iste böyle bir daginiklik içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki
degiliz, sonuncusu da olmayacagiz. Rahmetin, bu garip pismanlarin ümit kapisi, bizler de bu
kapinin önündeki liyakatsiz dilenciler. Simdiye kadar gelip Senin kapinda ihtiyaç izhar
edenlerden bos dönen hiç olmamis; hiçbir kaçkin ve pisman da o kapidan kovulmamistir. O
kapi Senin kapin, onun baskalarindan farki da her gelene affindir. Bizi hilm ü silminle güçlendir.
Zalimlere de varligini duyur.
Ey her duada bulunana icabet eden ululuk tahtinin
Sultani! Su anda binler, yüz binler Senin karsinda divan durarak ellerimizi Sana açiyor ve
külliyet kesbetmis niyaz edali soluklarimizla, kullarina her zaman açik bulunan, hiç olmazsa
aralik duran rahmet desenli kapinin tokmagina inleyerek dokunuyor ve "Biz geldik" diyoruz.
Herkesi ve her seyi görüp gözettigine, her sese ve herkese merhamet ettigine gönülden
inanarak kaçkinligimizi muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarimizi af çaglayanlarin içinde
tasavvur ediyor, karistirdigimiz haltlara degil, Senin afv u safhina bakiyor ve ümitlerimizi ona
bagliyoruz; bagliyor ve Sen varsan -ki aslinda kendinden var olan sadece Sensin- bizim terk
edilmemiz söz konusu olamaz. Enisimiz Sen isen, çevrenin vahsetinden bize ne! Her yanda
seytan ve avenesi içten içe homurdanip duruyorlarmis, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade
eder ki! Sen her seyin biricik hakimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen
saltanat dairen içinde en küçük seyleri görür, en ciliz sesleri isitir, hiçbir seyi ve hiçbir kimseyi
cevapsiz birakmazsin.
Bu mülahazalar çerçevesinde, O'na yönelen kul, simsiki
havf u reca duygularina kilitlenir; "Baskalarinin nazarlarindan uzak, gönülden sadece Rabbi'ne
yalvarir ve gizliden gizliye O'na dua eder." Bu mazmuna baglilik duada bir esastir ve bu esas
ancak Sari'in açip genisletmesi ölçüsünde, açip genislettigi yerlerde tecviz, hatta tesvik
edilebilir.
Allah bize, "Hem endise içinde hem de ümitlerle dopdolu olarak
yalniz O'na yalvarin; bilin ki, O'nun rahmeti, kalbleri ihsan suuruyla çarpan kimselerle
beraberdir." ferman ederek, hem teveccüh edecegimiz kapiyi gösterir hem de o kapinin
önünde durmanin adabini ögretir.
Aslinda, her halimizde O'na yönelmek,
O'na el açmak, dert ve elemlerimizi O'na serh etmek hem bir mazhariyet ve ilk mevhibe hem de
Hakk'in cevabi teveccühleri adina atilmis önemli bir ilk adimdir. O, "Kullarim Bana isteklerini
yöneltirlerse, bilmelidirler ki, Ben yakinlardan yakinim; Bana dua ile yönelenin duasina icabet
ederim." buyurur. Elverir ki, bu iç dökme ve yakaris "Siz, dua ve niyazlarinizi gönülden,
halisane ve Hak rizasina baglayarak yapiniz." medlülü çizgisinde icra edilsin. Evet, halk içinde
bagirip çagirarak baskalarina duyurma, gösterme yerine, duymasi ve görmesi manalar üstü
mana ifade eden Hazreti Allamü'l-Guyüb'a, hem de tamamen halka kapali ve O'na açik bir hal
ve atmosfer içinde, nefeslerimizi gizlilik ve içtenlikle derinlestirerek arz etmeliyiz ki, O'na iç
dökmemiz gizliligin büyüsünü tasisin ve sesimizi-solugumuzu baska mülahazalarin serareleri
kirletmesin..
Baska her seye kapanip, içini sadece O'na açan, halini O'na
sikayet eden hep O'na yakin durmanin insiyaklari içinde bulunur ve O'nun dergahindan eli bos
dönmez. Evet, insan ihtiyaçlarini, onlari karsilayabilecek birine açmali; bela-yi dertten "ah"
edecekse derde derman bir hekimin yaninda inlemeli.
Kul, efendisine
arzuhalde bulunacaksa, agyara bütün bütün kapanarak, akliyla, suuruyla, hissiyle hep O'na
açik durmalidir; durmali, sesini-sözünü O'na göre ayarlamali ve kendine yakinlardan daha yakin
birinin huzurunda iç çektigini düsünerek nagmelerinden ses ihtizazlarina, tavirlarindan
mimiklerine kadar her haliyle bir temkin örnegi sergilemelidir.
Kime el
açtiginin farkinda olan bir sadik kul, düsünce ve dualarini niyeti ve içtenligiyle sik sik
kalibrasyondan geçirir; ifade ve hislerini her türlü serareden ari-duru tutmaya çalisir ve duymasini
istediginden baskalarinin duymalarina karsi adeta dilsiz kesilir. Yer ve zamana göre kendi sesini
ve kendi sözlerini kendinden bile kiskanir.
Bir kulun, dua ve niyazlarini
halinin saffetine baglamasinin yaninda, nabizlarinin "Allah Allah" diye attigi dakika ve saniyeleri
kollamasi; mübarek gün ve geceleri ilahi mevhibelere açik kutlu vakitler sayarak dolu dolu
yasamasi; ve bilhassa, Hak rahmeti saganaklarinin nüzül emare ve isaretleri sayilan namaz
saatlerini, iftar zamanlarini, secde ve rüku hallerini santim zayi etmeden degerlendirmesi; sonra,
arzu ettikleri olmus-olmamis, sartlar aleyhine dönmüs veya lehinde cereyan etmis, ciddi bir vefa
hissiyle ara vermeden yaptiklarini devam ettirmesi hem duanin kabulü için bir esas hem de
sadakat ve samimiyetin geregidir.
Hakk'a inanan bir insan için, yaz
gününü kar bastirmis, bahari hazan vurmus, gündüzler kör kabirler gibi kararmis, her tarafi çesit
çesit karakura basmis hiçbir önemi yoktur; Allah, "Siz, muztar kalip iztirar diliyle dua ettiginizde,
sizi kara ve denizlerin karanliklarindan kurtaran kim?!." diyerek kendini, gücünün her seyi
ihatasini hatirlattiktan sonra ne önemi var zalam zalam üstüne dört bir yanin kararmasinin.. ne
önemi var, Kudreti Sonsuz "Çaresiz kalip da O'na yalvaranin duasini kabul ederek sikintilarini
gideren Allah'tan baska kimdir?" deyip mevcudiyetini vicdanlarimiza duyurduktan sonra!
Dua, Hakk'in tükenmez hazinelerinin sirli bir anahtari; fakir, yoksul ve kalbi
kiriklarin istinatgahi ve iztirarla kivranip duranlarin da en emin siginagidir. Bu siginaga adim atan,
o sihirli anahtari elde etmis sayilir; onun vesayetine dehalet eden fakir, miskin, aciz ve
muhtaçlar da umduklarini elde etmis olurlar.
Gök ehlince elden ele dolasan
dua, bir muztarrin tavir ve davranislariyla sergiledigi hal duasidir. Sikismis, cani girtlagina gelmis
bir perisan ve muzdariptir ki, O'na yönelip düsünürken, içini O'na dökerken, ne deyip ne
ettiginin, nerede durup ne istediginin farkindadir. Böyle birinin duasiyla, gözleri kurumus sema
beklenmedik sekilde salar gözyaslarini ve aglamaya durur. Çevreyi tehdit eden hortumlar yol
degistirir, her seyi alabora eden dalgalar diner ve selamet ufku görünür. Kirilan faylar sürpriz
kararlara teslim olur ve faylardan bosalan gazlar atmosfer içinde eriyip gider. Böyle bir duanin
meydana getirdigi meltemle arz dirilir, feza aydinlanir. Sineler insirahla atmaya baslar;
otlar-agaçlar semaa kalkar; güller-çiçekler etrafa tebessümler yagdirmaya durur. Dua, sebepler
üstü kutsal bir talebin Yüceler Yücesi'ne arzi ve Hakk'in gizli-açik her seye nigehban
bulunmasina iz'anin da bir unvanidir. Insanlar, cinler ve melekler bilhassa iktidar ve ihtiyarlarini
asan bütün konularda -sebepler dairesinde esbaba riayet mülahazasi mahfuz- ellerini O'na
açar.. içlerini O'na döker.. naçar kaldiklari yerde "çare" der inler.. dertlerine derman arayanlar
da dermani O'ndan bekler ve her zaman gönül gözleriyle günebakan çiçekler gibi O'na bakar
ve O'nunla muamele içinde bulunurlar.
Ey çaresizler çaresi! Sebeplerin
sukut ettigi, içtimai ahvalin boz-bulanik bir hal aldigi, her yanda zalimlerin "hay-huy"unun
duyuldugu, yiginlarin çaresizlikle kah saga, kah sola toslayip durdugu su karanlik günlerde,
zulmet zulmet içinde kivrananlara nezdinden bir isik gönder.. sonsuz kudretinle bütün zulüm ve
haksizlik ateslerine bir su serp.. seytanin ocaklarini söndür ve iblislerin boyunlarina
çözemeyecekleri tasmalar geçir. Ufuklarimizdaki ilham esintileri bir yere takildi, gönüllerimizde
heyecanlar söndü, dillerimizde bir kekemelik var; rahmet ilinden bize dirilten bir meltem gönder..
hakkindaki reca ve hüsnüzannimizi rahmetinin serhaddine ulastir ve bizi o ufkun ümitli dilencileri
kabul ederek gönüllerimizi imani heyecanla sahlandir ve dillerimizdeki baglari çöz; çöz ki
halimizi arz ederken yeni bir günah islemeyelim.
Mücrimiz, düskünüz,
derbederiz. Ve yakin tarihimiz itibariyla hiç bu kadar dagilmamis, bu kadar zaafa düsmemis, bu
kadar Senden uzak kalmamis; sürekli "Sen Sen" diyenler dahil asla bu ölçüde Sensizlik
yasamamistik.
Ey talihsizlerin siginagi, ey acizlerin güç kaynagi, ey
dertlilerin tabibi ve ey yolda kalmislarin hadisi ve yol göstereni! Bir kere daha Sana dehalet
ediyor ve içimizi son bir kez daha Sana döküyoruz. Bos seylerin arkasindan kosup durduk;
olmayacak hülyalara gönül bagladik. Ümit ettiklerimiz yüzümüze bakmadi ve bel bagladiklarimiz
asla bizi umursamadi. Bugüne kadar Senden baska sesimizi duyan, basimizi oksayan olmadi.
Duygularimizla alay edildi; düsüncelerimiz cürüm sayildi. Her yanda kundaklamalar yasandi.. her
tarafta fitne atesleri körüklendi.. yananlar ocaklar gibi yandi ve yapilanlar ismet-i dine dayandi.
Su anda duygularimiz derbeder, davranislarimiz ahenksiz, ruhlarimiz kirli,
ayaklarimiz titrek, ellerimiz mefluç, çogumuz itibariyla ümitlerimiz sarsik, havalar boz-bulanik,
magripler hicranla tül tül, masriklar lütfuna kalmis... Iste böyle bir daginiklik içinde Sana geldik.
Böyle gelenlerin ilki degiliz, sonuncusu da olmayacagiz. Rahmetin, bu garip pismanlarin ümit
kapisi, bizler de bu kapinin önündeki liyakatsiz dilenciler. Simdiye kadar gelip Senin kapinda
ihtiyaç izhar edenlerden bos dönen hiç olmamis; hiçbir kaçkin ve pisman da o kapidan
kovulmamistir. O kapi Senin kapin, onun baskalarindan farki da her gelene affindir. Bizi hilm ü
silminle güçlendir. Zalimlere de varligini duyur.
Ey her duada bulunana
icabet eden ululuk tahtinin Sultani! Su anda binler, yüz binler Senin karsinda divan durarak
ellerimizi Sana açiyor ve külliyet kesbetmis niyaz edali soluklarimizla, kullarina her zaman açik
bulunan, hiç olmazsa aralik duran rahmet desenli kapinin tokmagina inleyerek dokunuyor ve
"Biz geldik" diyoruz. Herkesi ve her seyi görüp gözettigine, her sese ve herkese merhamet
ettigine gönülden inanarak kaçkinligimizi muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarimizi af
çaglayanlarin içinde tasavvur ediyor, karistirdigimiz haltlara degil, Senin afv u safhina bakiyor
ve ümitlerimizi ona bagliyoruz; bagliyor ve Sen varsan -ki aslinda kendinden var olan sadece
Sensin- bizim terk edilmemiz söz konusu olamaz. Enisimiz Sen isen, çevrenin vahsetinden bize
ne! Her yanda seytan ve avenesi içten içe homurdanip duruyorlarmis, Sen bizimle olduktan
sonra ne ifade eder ki! Sen her seyin biricik hakimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de
yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük seyleri görür, en ciliz sesleri isitir, hiçbir seyi ve
hiçbir kimseyi cevapsiz birakmazsin.
Simdi biz de, bize verdigin isteme
duygusu ve istenenleri verecegin inanciyla rahmetinin vüs'ati genisligindeki kapina dayaniyor,
son bir kere daha halimizi arz etmek istiyoruz. Halimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin
bir kismini beyan. Bekledigimiz asirlardan beri bizi kivrim kivrim kivrandiran dertlerimize derman..
icabet buyur ey Rahim ü Rahman!