İkinci Suret: Kuraklık zamanında, yirmi-otuz gün içinde yağmur Barla’ya yağmamışken, Yokuşbaşı Çeşmesi yapıldığı bir zamanda menbaına yakın Üstadımız ve biz, yani Süleyman, Mustafa Çavuş, Ahmed Çavuş, Abbas Mehmed filan, beraber cemaatle namaz kıldık. Tesbihattan sonra dua için elimizi kaldırdık; Üstadımız yağmur duası etti, Kur’an’ı şefaatçi yaptı. Birden o güneş altında herbirimizin ellerine yedi-sekiz damla yağmur düştü. Elimizi indirdik yağmur kesildi. Cümlemiz bu hale hayret ettik. O vakte kadar yirmi-otuz gündür yağmur gelmemişti, yalnız o yağmur duası anında dua eden her ele yedi-sekiz damla düşmesi gösteriyor ki, bunda bir sır var.
Üstadımız dedi ki: "Bu bir işaret-i İlahiyedir. Cenab-ı Hak manen diyor ki: `Ben duayı kabul ediyorum, fakat şimdi yağmur vermiyorum." Demek sonra Sure-i Yasin şefaat edecek. Ve nitekim de öyle olmuştur.
Elhasıl: Isparta’daki kardeşlerimizin umumi rahmet içindeki Risale-i Nur’un bereketine dair dava ettikleri hususiyeti, şu iki kuvvetli delil ile tasdik ediyoruz.
Şem’i Mustafa Çavuş (r.h.), Bekir Bey, Muhacir Hafız Alımed (r.h.), Süleyman