MERHUM HASAN FEYZİ'NİN RİSALE-İ NUR HAKKINDAKİ MANZUMESİ
بِسْمِ اللَّه الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
Ayetinin veraset-i Ahmediye (A.S.M) cihetinde Mânâ-yı işâri noktasında bu asırda o Rahmet-en-lil'âleminin bir ayinesi ve hakikat-ı Kur'aniyenin bir hakiki tefsiri olan Risale-i Nur o külli rahmetin bir cilvesi bir numunesi olmasından; hakikat-ı Muhammediyenin (A.S.M) bir kısım evsafını, mâna-yı mecazî ile cüz'i bir varisine verilebilir diye bu parlak kasideye ilişmedim. Yalnız hakikat-ı Ahmediye (A.S.M) âyinesinin farkına işareten bâzı kelimeler ilave edildi )
Said Nursi
Huzur bulur bugün seninle âlem,
Ey bu asırda rahmet-i âlem Risalet-ün-Nur
Sürur bulur bugün seninle âdem
Ey bir rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Bu hasta gönüller çoktan perişan,
Varsa sende eğer Lokman'dan nişan,
Bir şifa sun, gel ey mahbub-u zîşan
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Gelmez mi sonu bu uzun hecenin
Geçmez mi gamı bu yaslı gecenin,
Zârı arttı, sabrı bitti nicenin,
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Fahr-i âlem arşdan bu yere indi,
Şâh-ı velâyet gelip düldüle bindi,
Zülfikâra bugün artık " Nur" dendi,
Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n Nur !
Yolumuz, bu Nur'un bu nurlu yolu,
Olduk hepimiz o Nûrun bir kulu
Nûr yolunda yürüyen hem ne mutlu,
Ey nümune-i rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Sh:»(S.N: 228)
Nursun, nur çıkan nurlu dağında,
Bülbül öter bahçesinde bağında,
Tozu olsak onun pâk ayağında,
Ey rahmet-i âlem cilvesi Risaleti'n Nur!"
Dertlere dermansın, mahbub-u cansın,
Hem câmi-ül Esma vel'Kur'ansın,
Hem de nur-u Hakdan bize ihsansın
Ey bir rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Bu âlemde madde değil bir özsün,
Her zerreden bakan bütün bir gözsün,
Kâinatı hayran eden bütün bir yüzsün,.
Ey misâl-i rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Asl-ı evvelisin balın, şekerin
Deryasısın cümle ilmin, hünerin,
Gelmedi cihana böyle eser benzerin,
Ey mir'at rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sen aylardan, güneşlerden üstünsün,
Nihayetsiz, sonu gelmez bütünsün,
Nur cemâlin bütün bütün görünsün,
Ey mazhar-ı rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Boyun büküp acı acı melerdik,
Gözyaşını kanlar ile silerdik,
Görsek diye seni Hak'dan dilerdik,
Ey bir temsil-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Çünki sensin bu asırda Rahmete'n-lil'aleminin cilvesi,
Çünki sensin şimdi Şefiu'l-Müznibin'in varisi,
Ağisna yâ ğıyase'l-müstağîsîn
Ey şu'le-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Şifa bulsun şimdi biraz yaramız,
Revaç bulsun, geçmez olan paramız,
Saç nurunu, aka dönsün karamız
Ey ziyâ-yı rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sh:»(S.N: 229)
Cürmümüzle külhan gibi pürnârız,
Dert elinden hem hergün zâr u zârız,
Afvet bizi mâdem sana hep yârız,
Ey nur-u rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Meylimiz yok yalancı bir dünyaya,
Son verdik biz bid'alara, riyaya
Kapılmayız öyle kuru hülyaya
Ey bir hakikat-ı Rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Yok bizde cemiyet kurma hülyası,
Yok başka bir yola gitme sevdası,
Olduk ancak nurun dertlik şeydası,
Ey dertlilere rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Yollarda bıraktık geçdik dervişi,
Attık gönüllerden öyle teşvişi,
Kâfi bu parlayan nurun güneşi
Ey ma'kes-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Geçmişiz hep medihlerden senadan,
Yüz çevirdik servetlerden gınadan,
Nur isteriz geçmeden bu fenadan,
Ey bu asırda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Nur elinden içeli biz şarabı,
Çevirmişiz tatlılığa azâbı,
Bir mahbubun biz de olduk türâbı,
Ey bize rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Âşıkların arşa çıkan feryâdı,
Ağlatıyor o pâk ruhlu ecdâdı,
Allah için eyle bize imdâdı,
Ey muhtaçlara rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Gökler saldı belâ, yer verdi belâ,
Sarsdı âfâkı bir acı vaveyla,
Rahmet et âleme ey Nur-u Mevlâ,
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sh:»(S.N: 230)
Bir yanda sel var, bir yanda kan akar,
Bu bela ateşi âlemi yakar,
Ağlayan bu beşer hep sana bakar,
Ey nümune-i rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Çevrildi ateşle bu koca dünya,
Bir Cehennem gibi kaynadı derya,
Yetiş imdada ey şâh-ı evliya!
Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur !
Her yangını senin nurun söndürür,
Her biri yeri bir gülşene senin nurun döndürür,
Deccâlı da bir gün gelir elbette öldürür,
Ey nur-u rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Zındıkaya küfre karşı saldırdın
Gönüllerden kederleri kaldırdın,
Bizi nurun deryasına daldırdın,
Ey biçârelere rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Kaldıramaz sana asla kimse el,
Bağlıyoruz bizler sana candan bel,
Dünyalara sensin ümid ve emel,
Ey ziya-yı rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sen ordu kurmazsın erle uşakla,
Savaşmazsın öyle topla bıçakla,
Nurunla şu asrı tutup kucakla,
Ey şimdi rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
Bitsin de bu korkunç tufan-ı şedid,
Açılsın yepyeni bir devr-i mes'ud,
Onsekiz bin âlem eylesin hep îd,
Ey ehl-i Kur'an'a rahmet-i âlem Risaletü'n- Nur !
Geliyor şu karşıdan gerçi bir zulmet,
Fakat sensin bugün âtayı rahmet,
Boğacaksın onu nurunla elbet,
Ey bir rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sh:»(S.N: 231)
Kızıl ejder yuvamıza girmesin,
Zehirli eli yakamıza ermesin,
Karşı durup nurun fırsat vermesin,
Ey seyf-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Kara duman üstümüzden sağılsın,
Kızıl alev sönüp âlem ayılsın,
Bu zaferin haşre kadar anılsın,
Ey Zülfikar-ı rahmet-i âlem Risaletü'n Nur!
O soydandır nice canlar yakanlar,
O soydandır evler, barklar yıkanlar,
O soydandır sana kinle bakanlar,
Ey hüccet-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Mâsumların kanlarını içerler,
Ebu Cehl'i, Nemrudları geçerler,
Ölümlerden ölümleri seçerler,
Ey şimdi bir rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Bir mikrop ki ciğerleri dişliyor,
Kanımızla kendisini besliyor,
Temiz yurdu telvis edip pisliyor,
Ey bir echane-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Gazilerin, fâtihlerin konağı,
Seyyidlerin, serverlerin otağı,
Bu vatandır şehidlerin yatağı,
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
O şehidlerin ala dönmüş kefeni,
Miskler kokar güle benzer bedeni,
Öper melekler de nurlu na'şını,
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Kur'an diyor ölmemiştir diridir,
Her birisi Hakkın arslan eridir,
Türbeleri yürekleri titretir,
Ey âyine-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
Sh:»(S.N: 232)
Armağansın çünki asil millete,
Düşmeyelim bir gün bile zillete,
Götür bizi şanlı büyük devlete,
Ey misâl-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur !
Eyleyeler nurun ile hep savlet,
Zaferlerle şanlar bulur bu millet,
Şarka garba ziya salsın bu devlet,
Ey bizlere rahmet-i âlem Risaletü'n- Nur !
Nurdan kanadın, hem sağlam kolun var,
Nurdan senin Hakka giden yolun var,
Kabûl et bir kemter Feyzi kulun var,
Ey bu asırda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!
السَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللَّه وَبَرَكَاتُهُ
Üstadım efendim Hazretleri !
وَمَآاَرْسَلْنَاكَاِلاَّرَحْمَةًلِلْعَالَمِينَ ayetinin nurlarından Nurun sayesinde alabildiğim bir zerreyi bu şekilde yazdım ve huzur-u irfanınıza sundum. Kabulünü rica ederim. Selamlarımızı sunar ve mübarek ellerinizden öperiz efendimiz.
Bîçâre talebeniz Hasan Feyzi
رَحْمَةُ اللَّه عَلَيْهِ اَبَدًا دَائِمًا
Sh:»(S.N: 233)
بِاسْمِهِسُبْحَانَهُ
$
Merhum Hasan Feyzi, nurlardan aldığı hakikat dersini, nurlara işaret ederek güzel tanzim etmiş. Lahikaya girsin.
Said NURSİ
Güzel oku! Her zerrede çoşkun birer mana var,
Dert ehline bu mânâda canlar sunan eda var,
Vermek için parlaklığı, gamlı gönül evine,
Bir bak hele, her cilâdan üstün olan cilâ var.
Derin, güzel düşünce ile incelersen bunu sen,
Zaiflemiş ruhlar için dağlar gibi gıda var,
Hem dilersen, tükenmiyen sermaye-i serveti,
Aç gözünü Nurlara bak, işte sana tufan gibi gına var.
Beni tanı, yürü kulum yürü diye bizlere,
Her nefeste şefkat ile Rabbimizden nida var,
Duymuş isen bu nidayı her zerrenin dilinden,
Müjde olsun, artık sana Cennet denen safa var.
Uzaklara bakma ! " Nurlara bak, yürü ! "âlem onun ayinesi,
Görmez misin, her yüzünde aynı renkte ziya var,
Bir güneşdir her zerrede cilve yapıp parlayan;
Bilmez misin, sende dahi o edadan eda var.
Eller açıp yürü bugün kana kana Risale-i Nurdan ışık al,
Aşka uyan, nura kanan her zerrede reha var,
Hüner değil; dostu, düşman: yârı ağyar eylemek;
Yadı biliş yapasın ki, ancak dostta vefa var.
Hünerdir ki; yaprak, atlas; toprak, elmas olmalı !
Çünki bir bak, ne yaprakta ne toprakta beka var.
Kısa görüp denizleri damlalara çevirme;
Hakikatta, her damlada gizli birer derya var.
Damla iken aslın senin, dağı taşı aşarsın,
Hem gökleri keşfedersin, sende ey nur, böyle deha var,
Bir noktayı bir cihan yap, o cihana hâkim ol,
Zira senin bir noktanda, güneş kadar zekâ var !
Sh:»(S.N: 234)
Her zerrenin kâbesidir kalbi, yine kendine,
Dikkat eyle, herbirinden yine ancak hüda var,
Sakın Feyzi ! Sen gözünü Hak yüzünden ayırma,
Hakkı gören gerçeklere, hakkı kadar atâ var.
( Denizli Kahramanı Merhum)
HASAN FEYZİ