Ağır hayat şartları iman hizmetine mani olmamalı.
Üstad Hazretleri 1911 yılında Şam'da Hutbe-i Şamiye'yi irad ettiği zaman kendisi de alim olan ve Barla'dan oraya gidip vazife yapan bir alim daha vardır Emevi Camiinde. Yanında oğlu Tevfik de vardır. Oğluna
"Bak oğlum bu kişi Bediüzzamandır.Bu kişiye iyi bak.İleride sen bu alime talebe olacaksın."der.
Elbetteki aradan yıllar geçer ve o çocuk büyük,geri memleketine döner. Evlenir ve Barla'daki bağ ve bahçelerinde çalışmaya başlar eşi ile birlikte. Bir gün Barla'ya bir Hoca geldiğini duyar ve içindeki heyacan artar Şamlı Hafız Tevfik'in.
Hemen koşar ve çocukluğunda Şam Emevi camiinde babasının gösterdiği o hocayı tanır ve hemen babasının söylediği cümleleri hatırlar.
"Oğlum sen bu alime talebe olacaksın.
"Hemen Üstadı tanır ve bu Bediüzzaman der. Böylece Üstadın hizmetine girer ve Risalelerin telifi zamanlarında Üstadın katibi olur. Her gün Üstadın yanına uğrar ve Üstad söyler Şamlı Hafız Tevfik yazar.
Bir günün Şamlı Hafız Tevfik ağabeyin hanımı muzdarip olur ve şöyle der.Bey sen her gün oraya gidiyorsun,ben ise bahçe,hayvanlar ve işlerle uğraşıp boğuşuyorum. Sen orada saatlerce ne yapıyorsun beni zorda bırakıyorsun diye hayat şartlarının tahşidatından muzdarip bir şekilde eşine çıkışır.
Çünkü bütün işler evin hanımına kalmıştır. Hanım da evin erkeğinin saatlerce hocanın yanında neler yaptığını öğrenmek ister. Şamlı Hafız Tevfik ağabey hanımına telif olunan Risalelerden okur ve biz hoca ile bunları yazıyoruz der. O söylüyor ben de yazıyorum der.
O ferasetli eş işin sırrına vakıf olur ve eşine der ki
"Bey ben bütün işleri yapacağım ve şikayuette etmeyeceğim. Sen Hocanın yanına git ve yazmaya devam et."
Böylece o ferasetli insan hem evinin erkeği hem de kadını olur ve böylece eşinin yazdığı Risale-i Nurlara kendisi yazmasada onun işini de üstlenerek ortak olur.
Ne mutlu "Ağır hayat şartları iman hizmetine mani olmamalı." sırrına vakıf olan kahramanlara.
Allah onlardan ebeden razı olsun.
.