Aziz, Sıddık Kardeşlerim,
Bu dünyada, hususan bu zamanda, hususan musibete düşenlere ve bilhassa Nur şakirdlerindeki dehşetli sıkıntılara ve me’yusiyetlere karşı en te’sirli çâre, birbirine teselli ve ferah vermek ve kuvve-i mânaeviyesini takviye etmek ve fedakar hakiki kardeş gibi birbirinin gam ve hüzün ve sıkıntılarına merhem sürmek ve tam şefkatle kederli kalbini okşamaktır.

Mabeynimizdeki hakiki ve uhrevi uhuvvet, gücenmek ve tarafgirlik kaldırmaz.

-Madem ben size bütün kuvvetimle itimad edip bel bağlamışım
-ve sizin için, değil yalnız istirahatımı
-ve haysiyetimi
-ve şerefimi,
-belki cevinçle ruhumu da feda etmeye karar verdiğimi bilirsiniz,
-b
elki de görüyorsunuz.

Hattâ kasemle temin ederim ki:

Sekiz gündür, Nur’un iki rüknü zahiri birbirine nazlanmak ve teselli yerine hüzün vermek olan ehemmiyetsiz hâdisenin bu sırada benim kalbime verdiği azab cihetiyle
“Eyvah, eyvah! El’ aman! El’ aman! Yâ Erhame’r Râhimin meded! Bizi muhafaza eyle. Bizi cin ve insi şeytanların şerrinden kurtar. Kardeşlerimin kalblerini birbirine tam sadakat ve muhabbet ve uhuvvet ve şefkatle doldur.”
diye hem ruhum, hem kalbim, hem aklım feryad edip ağladılar.