-
DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadetin özü)
Dua Nedir ?
İnsan, “hakikat”ı itibariyle Allah`ın bir “esmâ terkibi”dir..
Yâni, Allah`ın güzel isimlerinin işaret ettiği mânâlardan oluşan bir formüldür!
Bir diğer ifade şekliyle; Allah insanı kendi güzel isimlerinin mânâlarıyla varetmek sûretiyle
onu yeryüzünde kendisine “halife” kılmıştır!
Bu isimlerin mânâları çeşitli dönüşümlerden sonra, takdir edilen şekliyle insanın beyninde açığa çıkmıştır!
“Allah istemedikçe sizde o istek oluşmaz” hükmünce, “duanız”, hakikatı itibariyle Allah`a ait olan bir istektir!
Ama bir de Allah`ın "Sünnetullah" denilen bir “Sistem ve Düzeni” vardır!
İşte bu Allah`ın güzel isimlerinin mânâlarından doğan istek, bazen de sizden "dua" şeklinde açığa çıkar.
"Dua" özünüzdeki Allah esmâsından gelir;
beyninizden, o amaca yönlendirilmiş dalga olarak açığa çıkar ve hedefe ulaşır!
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Neden Dua Etmeliyiz
dualarımız - niçin dua ederiz - dua etmek
بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحِ بِحَمْدِهِ
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاؤُكُمْ
Yani: "Ey insanlar! Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var." mealindeki âyetin beş nüktesini dinle:
BİRİNCİ NÜKTE: Duâ bir sırr-ı azîm-ı ubudiyettir. Belki ubudiyetin ruhu hükmündedir. Çok yerlerde zikrettiğimiz gibi, duâ üç nevidir.
Birinci nevi duâ: İstidad lisaniyladir ki; bütün hububat, tohumlar lisan-ı istidad ile Fâtır-ı Hakîm'e duâ ederler ki: "Senin nukus-u esmânı mufassal göstermek için, bize neşv ü nema ver, küçük hakikatimizi sünbülle ve ağacın büyük hakikatına çevir."
Hem şu istidad lisanıyla duâ nev'inden birisi de şudur ki: Esbabın içtimai, müsebbebin icadına bir duadır. Yani: Esbab bir vaziyet alır ki, o vaziyet bir lisan-ı hal hükmüne geçer ve müsebbebi Kadîr-ı Zülcelâl'den duâ eder, isterler. Meselâ: Şu, hararet, toprak, ziya bir çekirdek etrafında bir vaziyet alarak, o vaziyet bir lisan-ı duâdır ki: "Bu çekirdeği ağaç yap, ya Hâlıkımız!" derler. Çünki o mu'cize-ı hârika-ı kudret olan ağaç; o şuursuz, camid, basit maddelere havale edilmez, havalesi muhaldir. Demek içtima'-ı esbab bir nevi duâdır.
İkinci nevi duâ: İhtiyac-ı fitrî lisanıyladır ki; bütün zîhayatların iktidar ve ihtiyarları dâhilinde olmayan hacetlerini ve matlablarını ummadıkları yerden vakt-ı münasibde onlara vermek için, Hâlik-ı Rahîm'den bir nevi duâdır. Çünki iktidar ve
sh: » (M: 320)
ihtiyarları haricinde, bilmedikleri yerden, vakt-ı münasibde onlara bir Hakîm-ı Rahîm gönderiyor. Elleri yetişmiyor; demek o ihsan, duâ neticesidir.
Elhasıl: Bütün kâinattan dergâh-ı ilâhiyeye çıkan bir duâdır. Esbab olanlar, müsebbebatı Allah'tan isterler.
Üçüncü nevi duâ: ihtiyaç dairesinde zîşuurların duâsıdır ki, bu da iki kısımdır.
Eğer izdirar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam münasebetdar ise veya lisan-ı istidada yakınlaşmiş ise veya safi, hâlis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür. Terakkiyat-i beşeriyenin kısm-i azami ve keşfiyatları, bir nevi duâ neticesidir. Havarik-ı medeniyet dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medar-ı iftihar zannettikleri emirler, manevî bir duâ neticesidir. Hâlis bir lisan-ı istidad ile istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-ı istidad ile ve lisan-ı ihtiyac-ı fitrî ile olan duâlar dahi bir mani olmazsa ve şerait dâhilinde ise, daima makbuldürler.
ikinci kısım: Meşhur duâdır. O da iki nevidir. Biri fiilî, biri kavlî. Meselâ çift sürmek, fiilî bir duâdır. Rızkı topraktan değil; belki toprak, hazine-i rahmetin bir kapısıdır ki, rahmetin kapısı olan toprağı saban ile çalar.
Sair kısımların tafsilâtını tayyedip, yalnız kavlî duânın bir-iki sırlarını gelecek iki-üç nüktede söyleyeceğiz.
İKİNCİ NÜKTE: Duânın tesiri azîmdir. Hususan duâ külliyet kesbederek devam etse; netice vermesi galibdir, belki daimîdir. Hattâ denilebilir ki: Sebeb-i hilkat-i âlemin birisi de duâdır. Yani, kâinatin hilkatinden sonra, başta nev'-i beşer ve onun başında âlem-i İslâm ve onun başında Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muazzam olan duâsı, bir sebeb-i hilkat-i âlemdir. Yani: Hâlik-i Âlem istikbalde o zâti, nev-i beşer namına belki mevcudat hesabına bir saadet-i ebediye, bir mazhariyet-i esmâ-i İlâhiye isteyecek bilmiş; o gelecek duâyı kabul etmiş, kâinatı halketmiş. Mâdem duânın bu derece azîm ehemmiyeti ve vüs'ati vardır; hiç mümkün müdür ki: Bin üçyüz elli senede, her vakitte, nev-i beşerden üçyüz milyon, cin ve ins ve melek ve ruhaniyattan hadd ve hesaba gelmez mübarek zâtlar bil'ittifak Zât-i Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında, rahmet-i uzma-yı İlâhiye ve saadet-i ebediye ve husul-ü maksud için duâları nasıl
kabul olmasın? Hiçbir cihetle mümkün müdür ki, o duâları reddedilsin?
Mâdem bu kadar külliyet ve vüs'at ve devam kesbedip lisan-i istidad ve ihtiyac-i fitrî derecesine gelmiş. Elbette o Zât-ı Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, duâ neticesi olarak öyle bir makam ve mertebededir ki, bütün ukûl toplansa bir akil olsalar, o makamın hakikatini tamamıyla ihata edemezler.
İşte ey müslüman! Senin rûz-i mahşerde böyle bir sefîin var. Bu sefîin şefaatini kendine celbetmek için, sünnetine ittiba' et!
Eğer desen: Mâdem o Habibullahtır. Bu kadar salavat ve duâya ne ihtiyaci var?
Elcevap: O Zât (A.S.M.) umum ümmetinin saadetiyle alâkadar ve bütün efrad-ı ümmetinin her nevi saadetleriyle hissedardır ve her nevi musibetleriyle endişedardır. İşte kendi hakkında meratib-ı saadet ve kemalât hadsız olmakla beraber; hadsız efrad-ı ümmetinin, hadsız bir zamanda, hadsız enva'-ı saadetlerini hararetle arzu eden ve hadsız enva'-ı şekavetlerinden müteessir olan bir zât, elbette hadsız salavat ve duâ ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır.
__________MEKTUBÂT (Yirmidördüncü Mektub'un Birinci Zeyli)________
Dua, sadece isteme eylemi için gerçekleştirilmez. Duanın mahiyeti "ibadet” olmasıdır.
Dua Cenab-ı Hakkın emrettiği bir ibadettir
“Bana dua edin, size icabet edeyim (duanıza cevap vereyim)! Şüphesiz benim ibadetimden (yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelil olan kimseler olarak cehenneme gireceklerdir!” (Mümin, 60)
Elmalılı Hamdi Yazır tefsirinde bu ayete iki şekilde bakmıştır:
“Kuran’ın birçok yerlerinde olduğu üzere dua ibadet manasına olarak; “bana ibadet ve kulluk edin ki, size sevap ve mükâfat vereyim.” demek olur. Dua şart (emir) edilmiştir. “Zira benim ibadetimden istikbar edenler, (yani kibirlerinden bana ibadet etmek istemeyenler) muhakkak yarın rezil olarak cehenneme gireceklerdir.
“İsteyin Benden vereyim size; demektir ki: Süddi’den nakledilen ve ilk nazarda anlaşılan da budur. Buna göre de ibadet, dua ile tefsir edilmek lazım gelecektir. Bunu böyle iki vecihli olarak ifadenin sebebi, ibadetin dua, duanın da ibadet ile telazümünü (bir şey diğerine yapışması) ifade içindir. Bir taraftan dua ibadetin iliği derecesindedir. Bu dua emri çok ehemmiyetli ve şayan-ı dikkattir. Gerek ibadet manasına olsun, gerek sade dua, ikisinde de istemek emredilmiş ve Allah'ın isticabesi (kabul etmesi) için kulun istemesi şart kılınmıştır.”
Peygamber Efendimiz (asm) duanın, ibadetin özü olduğunu bildirmiştir
“Dua ibadetin ta kendisidir. Dua, ibadetin özü ve iliğidir.”(Tirmizi)
Numan İbnu Beşir (ra) anlatıyor:
“Resulullah (asm): ‘Dua ibadetin kendisidir’ buyurdular. Ve sonra şu ayeti okudular. (Mealen): “Rabbiniz buyurdu ki:’Bana dua edin, size icabet edeyim.(duanıza cevap vereyim) !Şüphesiz benim ibadetimden(yüz çevirip) kibirlenenler, yakında zelil olan kimseler olarak cehenneme gireceklerdir!’(Mümin 60) (Tirmizi)
Hadiste Peygamber efendimiz (asm) duanın ibadet olduğunu buyuruyorlar. Cenab-ı Hak da ayetin ilk cümlesinde duanın ehemmiyetinden bahsedip arkasından “benim ibadetimden (yüz çevirip) kibirlenenler…” buyurarak duanın ibadet olduğunu söylüyor.
Ayrıca Ka’b el-Ahbar Peygamber Efendimizin (asm) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Bu ümmete üç şey verilmiştir ki, onlar daha önce bir peygamber dışında hiçbir ümmete verilmemiştir. Onlardan birisi, ayette ‘Bana dua edin ki size icabet edeyim.’ buyrulmasıdır.”
İbadet sadece İslam’ın beş şartı ile sınırlı değildir. Allah’ın sevdiği ve razı olduğu her türlü söz ve davranışlar da ibadet hükmündedir. Namaz kılmak, zekât vermek ibadet olduğu gibi, güzel ahlak, ilim öğrenmek, hastalık ve musibetlere sabretmek, şükür gibi vazifelere de ibadet denir. Dua da bu vazifelerin içinde en önemlilerinden biridir. Dolayısıyla ibadettir.
Dua kula acizliğini ve fakirliğini gösterdiği için ibadettir
İbadetin bir manası aczini ve kul olduğunu bilmektir. Yani kul başına gelen belalar ve sıkıntıları defetmekte aciz olduğunu bilir ve Allah’ın gücü ve kudreti karşısında O’na, ibadete yönelir. Ayrıca ihtiyaçlarının ve isteklerinin karşısında da fakir olduğunu anlayıp Rabbine yönelir.
Dua da kulun, aczini ve fakirliğini anlayıp her şeye gücü yeten Rabbine yönelmesidir. İhtiyaçlarını duasıyla Cenab-ı Hak’tan ister. Yani dua ibadetin ta kendisidir.
Yapılan dualar kaderin değişiminde rol oynar
“Allah (o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfuz) ise O’nun katındadır.” (Ra’d, 39)
Allah (cc), ezeli ve ebedi ilmiyle bizlerin neler yapacağını ezelden bilip Levh-i Mahfuz'a yazmıştır. Cenab-ı Hakk’ın ilmi ve bu levha değişikliğe uğramaz. Ancak bir takım şartların yerine getirilmesi ile değişebilen bir kader vardır. Bu kader Levh-i Mahv ve İsbat ya da Levh-i Muallâk yani kesin olmayıp değişebilen levhada yazılıdır. Kişi sadaka ve duasıyla bu kaderini değiştirebilir.
Mesela Levh-i Muallâkta, kişi yolculuğa çıktığında dua ederse başına gelecek trafik kazasından kurtulacak, eğer etmezse trafik kazası geçirecek şeklinde yazılmıştır. Burada kulun dua edip o kazadan kurtulmasıyla kaderi değişmiş olur.
Allah için edilen her duanın neticesinde uhrevi bir mükâfat vardır
İhlaslı bir şekilde Allah’tan (cc) istenilen şeyler, hemen kabul edilsin veya edilmesin o duaların her biri ahirette birer tohum olarak ekilir. Kul ahirete gittiğinde her bir hayırlı ve güzel duasının neticesi olarak o tohumun meyvelerinden istifade eder. Hatta dualarının mükâfatını görünce kulların “Rabbim dünya da hiçbir duamızı kabul etmeseydin de buradaki mükâfatlarımız daha fazla olsaydı.” diyecekleri söylenmiştir.
Ayrıca peygamber efendimiz (asm) dua için kul dua ettiğinde üç şeyden birine kavuşur buyurmuştur:
• Ya ettiği dua sebebiyle günahı bağışlanır.
• Veya peşin bir mükâfata kavuşur.
• Veyahut da ahirette karşılığını bulur. (Müsned)
Dua sadece Allah (cc) rızası için yapılmalıdır
İbadeti yapmaktaki sebep Cenab-ı Hak emrettiği içindir. Yani çok sevap kazanmak için veya cennete gidip güzel makamlarda olmak için ya da istenilen matlubun verilmesi gayesiyle ibadet yapılırsa o ibadetin ihlası ve makbuliyeti kaçar. İhlassız bir ibadetinde ne bu dünyada ne de ahirette bir faydası olmaz. Bu durumda bir takım dünyevi gayeler Allah’ın (cc) emrinin ve rızasının önüne geçmiş olur.
Oysa ibadet, Allah’a gönülden isteyerek yönelmek, karşılığında sevap va’dedilen dinî vazifeleri ve amelleri Allah’ın rızasını kazanmak için yerine getirmek demektir. Dua da bir ibadet olduğuna göre Allah(cc) emrettiği için ve yine O’nun rızası için yapılmalıdır.
__________________
“Allah gözlerin ihanetini de bilir gönüllerin sakladığını da...” (Mü'min 40/19)
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Büyük Şeyh; Merhum Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi’den (Rhm.a) sekiz seçme Dua.
لآ اِلَهَ اِللهُ وَحْدَ هُ لآشَرِكَ لَهْ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَ كُلِّى شَءٍ قَدِرٍ
(Lâilâhe İllallahu vehdehu lâ şerike leh. Lehul mülkü ve lehul hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir.)
“Allah’dan başka ilâh yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd etmek te O’na hasdır. O, her şeye kadirdir.”
Bu duâya zikirde derler. Fakat duâ için daha müessir olduğu ve bilhassa arafe gününe mahsus bir duâ olduğu rivayet edilmektedir. Merhum bunu özel duâları arasına almıştır. Fakat yalnız o gün duâ edilecek , başka zamanda duâ için kullanılmayacak değildir. Çünkü bu aynı zamanda bir kelime-i tevhiddir. Fazlasıyla Arafat’ta okunmasının hikmeti; hacıların orada her şey den soyunup, tekleştikleri ve tek olan Allah’a sığındıkları içindir. Bir hadis-i şerifte, “Zikirlerin en efdali Lâilâhe İllallâhdır.” Deniyor.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
آللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنْ اَنْ اُشْرِ كَ بِكَ شَيْءَناً وَ اَناً اَ عْلَمُ وَ اَسْتَغْفِرُ كَ لِماَ لاَ اَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُو بْ
(Allâhumme innî eûzü bike min en üşrike bike şey’en ve ene a’lemü ve estağfirüke limâ lâ a’lemü inneke entel Allâmü’l ğuyub.)
“Allah’ım. Sana bir şeyi ortak koşmaktan Sana sığınırım. Bilirim ve istiğfar ederim, zira ben bilemem. Çünkü Sen meydanda olmayanları bilirsin.”
Bu duâ en az günde üçer defa okunmalı ki, günahlar bağışlansın ve insan şirkten muhafaza edilsin. Küfürden korunmak için, imanı tazelemek ve nikâhı yenilemek gerekmektedir. Bir insanın kafadan yukarısına küfretmek, iman ve nikah tazelenmesini gerektirir. Günahlardan arınmak için de bu duâyı sık sık okumak manevi sahada korunmamıza vesile olacaktır. İlk küfür şeytandan gelmiştir. Kafayı kurcalayan, çirkin düşünceler ve inanışa aykırı vesveselerden de iman ve nikâh yapmak menfaatimiz icabıdır. Kısacası; Eşbah kitabında denir ki: “İnsan kendisinden sadır olan günahlardan bildiği ve bilmediklerinin tümüne niyet ederek tevbe etmelidir. İstiğfar lisanın, tevbe de kalbin sifatıdır. Onun için ikisini birleştirmek lâzımdır.”
(Tevsir-i Hedâdid.)
“Tübtü ileyke ya Rabbî min külli şey’in lâ yürdîke” Yani: “Ya Rab, Senin razı olmadığın her şeyden Sana sığınırım ve hepsinden uzak olmak isterim.”
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
آ للَّهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَ تِنآ وَآمِنْ رَوْعآتِنآ
(Allahummestür avratinâ ve âmin rav’âtina.)
“Ayıplarımızı ört ve korkularımızdan bizi emîn kıl Allah’ım.”
Rivayete göre Resûlullah Efendimiz bu duâyı,Hendek muharebesi esnasında beraberinde bulunan muharip ashab-ı kirama öğretmiştir. Bu duâ hemdünya, hem de ahret hususlarını toplayan bir duâdır. Mesela: Dünya bakımından insanın ayıpları olacağı gibi, ahiret bakımından da noksanları ve ayıpları vardır. Korku da aynı bunun gibidir. Hem dünya üzerinde insan çok şeylerden korkuyor, hem de ahrette cehennem azabından ve Allah’ın celâl sıfatından korkuyor. Hülasa: bu duâ hem dünya ayıbından, hem din konusundaki ayıptan, hem dünyada düşman korkusundan, hem ahretteki çeşitli korkulardan sığınmak için yapılan mübârek bir duâdır. Bu duâ Gümüşhanali merhumun özel ibadetleri arasında yapmış olduğu duâlarındandır.
Veliler için âhirette mahsun olmak yok, korku da yoktur. Onlar kıyametin dehşetinden etkilenmeyeceklerdir. Bu hususta Yunus sûresi ve Hac sûresinde gereken izahat mevcuttur. Cenab-ı Hak bizleri de bu büyüklerin hürmetine affu mağfiret buyursun.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
يآ مُقَََلِّبَ الْقُلوبْ ثَبِّتْ قلْبِى عَلَى دِنِكَ وَ طََاعتِكَ
(Ya mukallibel kulûb, sebbit kalbî alâ dinike ve tâatike)
“Ey kalbleri döndüren, kalbimi dinin ve taâtın üzerine sabit kıl.”
Bu duâ akşam namazının sünnetinden sonra okunursa daha isabetliolur. Ve arkasından üç defa: “Allâhümme ecirnî minennâr” denmelidir. Yani “Allah’ım, beni cehennemden uzak kıl.”
Eşbah isimli kitapta yapılan açıklamaya göre, bu duâya devam eden kimse için cehennemin yedi kapısı kapanır ve cennetin sekiz kapısı açılır. Nasıl ağacın kökü sağlam olursa ağaçta sağlam olur. Aynı onun gibi, bir insanın din ve itikadı sağlam olursa, yaptığı ameller de sağlam olur.
Allah kulunun kalbini istediği tarafa çevirir. Kulunun kendisi ile kalbi arasına girer. İyi halini kötü hale tebdil eder. Resûlullah Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
قَلْبُ الْمُؤْمِنِ بَيْنَ اِصْبَعَيْنِ مِنْ آصاَبَعِ الرَّ حْمَنِ يُقَلَّبَهُ كَيْفَ يَشآءُ
“Mu’minin kalbi Rahman‘ın kudret elindedir. İstediği tarafa onu çevirir.”
Cenab-ı Hak kulunun kalbini iyiden kötüye çevirmekle kuluna zulm etmiş olmaz. Çünkü onun levh-i mahfuzdaki haline bağlı oluyor, oradaki isteğine yönelik yapılıyor. Yani elbisenin modasını kul istiyor, Halik da istediği şekilde ona elbise biçiyor.
Dünya yüzünden küfür kalkmaz. Çünkü muharebe kıyametin sonuna kadar vuku bulacaktır. Peygamberimizin bu yolda hadis-i şerifleri vardır. İnsanda olan nefs-i emmâre de böyledir. Büyük muharebeden, küçük muharebeye gidiliyor ve bir halden diğer hale dönülüyor. Döndüren Allah, dönmek isteyen, meyl eden kuldur.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبِّ زِدْنِى عِلْماً وَتَوْفِيقاً وَهُدَاً
(Rabbi zidni ılmen ve tevfikan ve hüden.)
“Ya Rabbi, ilmimi, Tevfik ve hidayetimi fazlalaştır.”
Bu duâ seçkin kişilerin duâsıdır. Yani havâs tabakasının yaptıkları duâdır. İstedikleri şeyler çok önemlidir. Allahı bilme ilmi, Allahın muvaffakıyetini, sonsuz hidayetini istemek demektir. Cenab-ı Hakk’ın: “Bugün sizin dininizi tamamladım.” Buyurduğu âyet-i celilenin meâli de buna delâlet etmektedir. Çünkü iman ziyade ve noksan kabul etmez. Ancak zayıflar ve kuvvetleşir. Bu itibarla zayıf mü’minle kuvvetli mü’min bir değildir. “Kkuvvetli mü’min zayıf mü’minden hayırlıdır.” Diye hadis-i şerif vardır. (Rumuzu’l Ahadis. s. 146.)
Diğer bir hadis-i şerifte: “İki gününü müsavi tutanlar aldanmıştır.” Buyurulmuştur. (Tâcu’l Usül. c.1 s. 111.)
Mü’min hergün terakki etmeli, geri gitmemeli. Bu, hem dünya için, hem de ahret için geçerlidir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
آللَّهُمَّ اِنِّى اَسَْئَلُكَ الْعَفْوَ وَ الْعَافِيَتَ فِى الدِّينِ وَالدُّنيَا وَ الآخِرَةِ
(Allahumme inni es’elüke’l affe ve’l-afiyete fiddini veddünya vel-ahireti.)
“Allah’ım, Senden din, dünya ve âhret sıhhatini ve bağışlamanı isterim.”
Bu duâda din, affa yönelik; dünya da, sıhhata yöneliktir. Âhiret hususundaki duâ ise, günahlardan dolayı çekilen sıkıntının kaldırılmasını istemek demektir. Kısacası; dünyada istenen sıhhat ve afiyet, âhret için ise, cehennem azabından korunmaktır.
Günah, manevî bir hastalıktır. Bu hastalık dünya belâlarındandır. Onun için daima bunlar için Allah’tan derman ve kurtuluş istemek icab eder. En büyük günah vücuttur. Buradaki günahtan murat, vücudun hakka perde olma günahıdır. Onun için bir kelâm-ı kabârda şöyle denilmiştir:
آللُّهُمَّ احْفِظْذِ عَنِ الْمَوَ اذِعِ فِى طَرِ يقِ الْوُصُولِ اِلَيْكَ
(Allahummahfazni anil-mevânii fi tariki’l vusûli ileyke)
“Allah’ım, Sana gelen yolun mânîlerinden beni koru.”
İnsanla Allah arasında yetmiş bin perde vardır. Cihanda her şey sebebe bağlanmıştır. Sebepler hakka ulaşmakta birer engeldir. Meselâ, insanın kâbe’ye gitmesi esnasında yollarda eğlenmesi, oturup kalkması, birer engel teşkil etmektedir. Çünkü onun gayesi Kâbe’ye ulaşmaktır. Fakat yollarda eğlenmek, bir an için de olsa, engel olmuş oluyor. Oturmakta, uyumakta, eğlenmekte kavuşma yoktur. Çünkü o haller sükün hali sayılır. Harekete mânidirler.
Özetleyecek olursak, Allah sana her an vâsıl, fakat sen ona hemen vâsıl olamıyorsun. Çünkü çeşitli engellerin vardır. İşte yukarıdaki duâda bu engellerin kalkmasını ve hemen Rab Celle’ye kavuşmamızı istiyoruz. “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” âyeti de buna misaldir. Çünkü rucû hareketle oluyor. Bu hareketle de Allah’a kavuşuluyor. Onun için ölen ebedî hayata kavuşmuş sayılıyor.
Her nefesinde Hakka doğru bir adım almış oluyorsun, fakat önünde bir melek ve bir şeytan oyurmaktadır. Melek seni harekete, şeytan ise sükûnete çağırıyor. Yani, melek sana ibadetler yapmayı emreder, gayret verir. Şeytan ise, hareketsizliğe, donukluğa ve uyuşukluğa sevkeder. Kısacası: melek nurdan olduğu için, seni nurlar sahibi olan Halik’a götürmek ister. Şeytan da zulmetten olduğu için, yani karanlıktan meydana geldiği için seni karanlığa sokmak ister.
İşte ey insan, tercih senindir. Dilersen nurlara gark ol; dilersen çamurlara bat, karanlıklar içerisine gir ve ebedi hüsran ehli ol.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Âdem’in Üç Duâsı:
3
___
يَامَنْ يُقَلِّبُ اللَّيْلَ وَ انَّهَارِ يَامَنْ خَلَقَ الظُّلُمَاتِ وَ النُّرِ يَامَنْ جَعَلَ الظِّلَّ وَالْحَرُورَ
(Yâ men yukallibu’lleyle vennehâr, yâ men halaka’zzulümâti vennûr, yâ men ce’alezille vel harûr).
“Ey gece ile gündüzü yaratan, ey karanlıkla ışığı meydana getiren, ey gölge ile harareti icad eden.” (Mecmûatu’l Ahzab, c.1 s.248.)
Hz. Adem’in üçüncü duâsı da çok şümullu bir duâdır. Bilhassa kalbin dirilmesini istemesi ve ilâhî marifetle dolmasını dilemesi dikkati mucibdir. Mârifet nurundan, ilâhî bilgiden mahrum olan kalb her şeyden mahrum demektir. İmanla canlanmak, imanla yaşamak ve iman nuru ile ölmek başlıca emelimiz olmalıdır. Bunu bir temennî olarak değil, içtenlikle arzu haline getirmeliyizdir. En büyük devlet imanla ölmektir. İmanın bir ucu bizde, bir ucu Allah’tadır. Bizde olan uç, imanımızı korumak ve onu kuvvetleştirmek için Halik’ımızın yardımını istemektir. Halik’ta olan ucu ise, bize onu nasip etmesi ve bu paha biçilmez cevheri vermesidir.
İmanımızın son nefeste korunması için bu duâyı yapmalıyız. Buna aynı zamanda iman duâsı da deniyor. Müslümanın en nâzik anı son deminde olan zamanıdır. Bu bakımdan yararlanmak lâzımdır.
Ayrıca bu duâda merhametsiz kişilerden de Hakka sığınılmakta ve Allah’ın sonsuz yardımları istenilmektedir. Dünya ve âhiretin hayırlı rızıkları istenmek üzere dilekler yapılmaktadır. Her şeye kadir olan Ulu Allah bunları kuluna vermeğe kâdirdir. Yeter ki kul istemesini bilsin, yalvarmasının farkında olsun. “Ağlamayan çocuğa meme yok. ” diye bir darb-ı mesel vardır. Boş tencere kaynasa ne faydası vardır. Bunu insan düşünmeli ve ona göre amellerini ve duâlarını yapmalıdır. Yoksa boş yere vakit geçirmenin zamanı değildir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Âdem’in Üç Duâsı:
2
___
يآمَنْ خَلَقَنِى وَ سَوَّانِى يآمَنْ رَزَّقَنِى وَرَبَّانِى يَامَنْ اَطْعَمَنِى وَسَقَانِى
(Yâmen halakanî ve sevvânî, yâ men razakanî ve rabbânî, yâ men et’amenî ve sekanî.)
“Ey beni yaratan ve düzenleyen, ey bana rızık veren ve terbiye eden, ey bana yediren ve içiren.” (Mecmûatu’l Ahzab, c.1 s.249.)
Hz. Âdem’in bu ikinci duâsı için, ism-i âzam duâsıdır diyen bilginler de vardır. Bilhassa bu duâ Allah’ın özel isimleriyle yapılmakta ve özlü isteklerde bulunulmaktadır. Yunus Peygamberin tesbihe ait duâsı da buna benzer. Allah’a tesbihle sığınmak başka önem taşımaktadır. Çünkü tesbih, tevhidden daha önemlidir. Zira tevhid Allah’ı birlemeğe ait. Fakat tesbih, Allah’ı noksan sıfatlardan uzak kılmak ve kemal sıfatlarla onu mevsuf kılmaktır. Onun için bu duâda pek çok fazîlet vardır. Buna, devam etmekte hem maddî, hem mânevî bir çok faydalar mevcuttur.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Âdem’in Üç Duâsı:
1
____
آللَّهمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍسُبْحَا نَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ عَمِلْتُ سُو ءً وَ ظَلَمْتُ نِفْسِ فَاغْفِرْ لِى فَانَّهُ لآيَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلآاَنْتَ وَتُبْ علَيَّ اِنَّكَ انْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ
(Allahumme inni es’elüke bihakkı Muhammedin ve âla Muhammedin. Sübhaneke’llâhumme ve bihamdike amilttü sûen ve zalemtü nefsî, fağfirli fe innehu lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente ve tüb aleyye inneke entet-Tevvâbu’r-Rahîm.)
“Allah’ım; Muhammed’in hakkı ve O’nun âlinin hakkı için Senden isterim. Allah’ım, Seni tesbih ve takdis ederim. Sana hamdederim. Günahlar işledim, nefsime zulmettim, beni bağışla. Zira günahları ancak Sen bağışlarsın. Tevbemi kabul eyle, zira Sen tevbeleri kabul edensin.” (Mecmûatu’l Ahzab, c.1 s.537)
Hz. Âdem’in yapmış olduğu bu duâ çok önem taşımaktadır. Çünkü bağışlanması için Hz. Muhammed’i ve onun seçkin âl ve ashabını şefaatçı istemektedir. Bundan iki hakikat anlaşılıyor: Birisi, kendisinin gayet mütevazi oluşu. Diğeri de Resûlullah’ın bütün peygamberlere şefaat edceğidir. Bu duâdan anlaşılan bir mâna da, Hz. Âdem’in yapmış olduğu hatayı anlaması ve mağfiret olunmasını istemesidir. Zâten en büyük maharet yapılan günahı anlamak ve onun düşmesi için gereken yalvarış ve yakarışı yapmaktır. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Günahından tevbe eden günah işlememiş gibidir.” Buyurmuştur. Cenab-ı Hak, Hz.Âdem’in tevbesini kabul buyurdu. Bakara sûresinin 38. âyeti bunu bildiriyor.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Duânın Kabulüne Ait Sebepler:
Duâ yapmak kuldan, kabulü ise Allah’tandır. Fakat her zaman yapılan duâlar ayrı ayrı hususiyet kazanır. Bu itibarla aşağıda sıralayacağımız, sağlam kaynaklara dayalı hadis-i şeriflerin ışığı altında duâlarımızın kabulünün sebeplerini öğrenmiş olacağız.
Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet olunduğuna göre
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“Üç duâ şüphesiz makbuldür: 1 - Mazlumun duâsı, 2 -Yolcunun duâsı, 3 - Ana babanın evlâdı hakkındaki duâları”
(Bu hadisi Buhari, Edeb kitabına almış, ayrıca Ebu Davud ve Tirmizi’nin Sünen’lerinde derivayet edilmiştir.)
Ahmed İbni Hanbel’in rivayet ettiğine göre Resûlullah Efendimiz şöyle buyurdu:
“Fâcirin duâsı makbuldür. Onun kötülüğü kendisine aittir.”
Yine Peygamberimiz buyurdu:
“Üç sınıf kimsenin duâsı makbuldür. Asla red olunmaz: 1 - Oruçlunun iftar anındaki duâsı, 2 - Adaletli hükümdarın duâsı, 3 - Mazlumun duâsı ve bedduâsı, 4 - Bir kimsenin evlâdı hakkında yaptığı dua.” (Buhari, Kitabu’l-Edeb.)
Peygamberimiz buyurdu: “En seri duâ, gâibin gâibe duâsıdır.”
Resûlullah buyuruyor: “Beş kimsenin duâları makbuldür: 1 - Mazlumun bedduâsı, 2 - Hacının evine dönünceye kadar yaptığı duâ, 3 - Gazinin evine gelinceye kadar yaptığı duâ, 4 - Kardeşin kardeşe gıyabında yaptığı duâ, 5 - Hastanın iyileşinceye kadar yaptığı duâ.” (İmam Beyhaki, Şu’abü’l-İman’da rivayet etmiştir.)
Deylemi’nin, Abdullah bin Abbas’dan rivayet ettiğine göre peygamberimiz şöyle buyurdu: “Sizin biriniz ihrama girdiği vakit hem duâ etsin ve hem de âmin desin. Allahümmeğfirli dediği vakit âmin, desin. Hayvana ve insana bedduâ etmesin. Çünkü ihramda olanın duâsı müstecabdır. Duâsını bütün mü’minlere teşmil eden kişinin duâsı kabudür.”
Yukarıdaki hadis-i şerifler en muteber kaynaklardan alınmış ve kimin duâsı kabul olacaksa, aynen beyan edilmiştir. Buna göre bizler, kimlerin duâsının kabul olunacağını kavramalı ve ona göre hareket etmeliyiz.
Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Hacda ve umrede bulunanlar Allah’ın askerleridirler. Yani misafirleridirler. Duâ ederlerse duâlarını kebul eder. İstiğfar ederlerse onları bağışlar. (İbni Mâce.)
Reûlullah Efendimiz şöyle buyurdu: “Bir hastanın yanına girdiğin zaman ondan duâ etmesini iste. Çünkü hastanın duâsı meleklerin duâsı gibidir.” (Nesâî.)
Peygamberimiz buyurdu: “Hastaları ziyarete gidiniz ve onlardan duâ isteyiniz. Zira hastanın duâsı makbuldür ve günahı bağışlanmıştır.” (Taberâni ve Beyhaki, Şu’abu’l-İmam’da rivayet etmiştir.)
Resûlullah buyudu: “Sıkıntılı olan kimsenin bedduâsından sakının. Çünkü onun o andaki bedduâsı makbuldür.” (Deylemî, Ebu Hureyre’den.)
“Kur’an’ı hıfzedenin duâsı makbuldür, asla red olunmaz.” (Beyhaki, Şu’abu’l-İman.)
Bir topluluğun bir kısmı duâ eder diğer kısmı âmin derse, Cenab-ı Hak onların duâlarını red etmez.” (Hakim rivayet etmiştir.)
“Üç kimse bir arada toplanıp duâ etseler, Cenab-ı Hak onların ellerini boş çevirmekten hayâ eder. ” (Ebu Nuaym, Hilye’de Enes bin Malik’ten rivayet etmiştir.)
Yukarıda, hadis-i şeriflere göre duânın icabet sebepleri sıralanmıştır. Kimlerin duâları kabul olduğu aydınlanmış ve her insan bunlara bakarak duâsının ona göre ayarlayacaktır. Zikredilen kimselerin yapacakları duâlar çok müessirdir. Duâ isteyen kimsenin, sayılan ve anlatılan bu kimselerden duâ istemesi ve onları gözetmesi gerekmektedir. Çünkü bütün insanlar birbirleriyle ilgilidirler ve birisi diğerin sebep kılınmıştır. Hastayı ziyarete giden kimse, görünüşte hastayı teselli eder, fakat hakikatte kendisi ondan duâ almak için gider. Demek oluyor ki insanlar birbirlerine bağlanmışlar, af ve mağfiret olunmaları için yekdiğerlerine vesile kılınmışlardır. Nasıl ki bardak su içmek için bir vasıta ise, insan insana da öylece bir vasıtadır.
İşte duâmızın kabulünün sebepleri kısaca bunlardır. Bunlara riayet edenin duâsı inşallah kabul edilecektir. Ancak temiz niyet ve sağlam itikat şarttır. Yoksa sakat itikatla yapılan duâlar geçerli değildir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Vakitlerin Duâ Hakkındaki Tesirleri:
Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:
“İki vakit vardır ki o vakitlerde yapılan duâ makbuldür; o vakitlerde duâ reddolunmaz, sema kapısı açılır, duâsı reddolunan kişiler çok az bulunur: Birisi, ezan okuduğu vakit; diğeri de düşmanın karşısında iken yapılan duâdır. ” (Beyhakî, Şu’abu’l-İman.)
“Gecede bir vakit vardır ki o vakte duâsını isabet ettirenin duası mutlaka kabul olunur. ” ( Müslim, c. 1, s. 117.)
Resulullah Efendimiz buyurur: “Gece yarısında gök kapısı açılır, bir melek şöyle seslenir: Yok mu duâ eden, duâ etsin duâsı kabul olunacaktır. İsteyen yok mu? İstesin istediği verilecektir. Sıkıntısı olan yok mu? Duâ etsin sıkıntısı giderilecektir O nazik saatte bir kişi yoktur ki duâ etsin de duâsı kabul olunmasın. ” (Hz. Câbir’den rivayet edilmiştir.)
“Sema kapısı açılır ve şu dört yerde duâ kabul olunur : 1 -Düşmanla karşı karşıya gelindiğinde, 2 - Yağmur yağdığında, 3 - Namaz için kâmet yapıldığında, 4 - Kâbe-i Muazzama görüldüğünde. ” (Taberânî, Müsned’inde zikretmiştir.)
Peygamberimiz buyurur: “Beş gece vardır, onlarda yapılan duâlar red olunmaz: 1 - Receb ayının ilk gecesi, 2 - Şaban ayının 15. gecesi, 3 - Cuma gecesi, 4 - Ramazan bayramı gecesi, 5 - Kurban bayramı gecesi. ” (Deylemî, Nesâî’den rivayet edilmiştir.)
Peygamberimiz buyurdu: “Ramazanda Hakkı zikreden affolunur. Haktan isteyen pişman olmaz. ” (Taberanî, el-Evsat, s. 117.)
Peygamberimiz buyurdu: “ Kur’an-ı Kerim’in her hatminde kabul olunur bir duâ vardır. ” (Beyhakî, Şu’abu’l-İman.)
Duânın kabulü için vakit çok önemlidir. Çünkü öyle vakitler vardır ki onda yapılan duâlar hiç bir zaman red olunmaz, istenilen verilir ve kulun duâsı geri çevrilmez. Yeter ki hüsnü niyet bulunsun.
Resûlullah buyurdu:“ Farz olan bir namazı kılan kimse için kabul olunur bir duâ vardır. ” (Müslim, c. 3, s. 134.)
Resûl-i Ekrem buyurdu: “ Ben rükû ve secdede Kur’an okumaktan nehy olundum. Rükû ve secdede Kur’an okumaktan men olundum. Rükûda Cenab-ı Hakka tâzim edip secdede duâ etmeğe gayret ediniz ki duânız kabul olmağa lâyık olsun. ” (Müslim, c.2, s. 184.)
Resûlullah buyuruyor:“ Gözleriniz yaşardığı vakitte hemen duâ edin. Zira o andaki duânız makbuldür. ”
Hz. İsâ aleyhisselâm, gözleri yaşardığı vakit çok duâ ederdi. Peygamberimiz de bu hususta bizlerin duâ etmesini öğütledi.
Bazı insanlar, gaflete dalarlar, işte o anda Allah’a duâ etmek lâzımdır. İnsanlar gaflette iken, sen eğer Hakka tam manasıyla bağlanırsan, senin duân müstecâbdır, yalvarmaların yerindedir. Cenab-ı Hak hiçbir kulunu boş bırakmaz, onu mahcup etmez. Bir insana duâ etmek fırsatı verildiği zaman fırsatı kaçırmamalıdır. Çünkü fırsat her zaman ele geçmez, sonra pişman olmak faide vermez.
Muaz İbni Cebel diyor ki: “ Ey insan, mutlaka bir kimseler ile oturursan, onlar söze dalarlar. Sen onları gafil gördüğün vakit, hemen Rabbine teveccüh et, ihlâsla duâ et. ”
İşte insan Rabbine karşı böyle içtenlikle sığınırsa, Mevlâ onun yalvarışlarını boş çıkarmaz, onu perişan bırakmaz. Allah’ın lutfu keremi sonsuzdur.
Kimi vakitler duâ için çok elverişlidir, bazı vakitler vardır ki çok müessirdir. O vakte duâsı isabet eden kimse mahrum kalmaz, perişan olmaz.
Büyük bilginlerimizden Celaleddin Süyutî Hazretleri duâ hakkında çok önemli açıklamalar yapmıştır. Bilhassa duânın kabulünün sebeplerini saymış, hangi duânın makbul olduğunu açıklamıştır. Bunlara riayet eden Müslüman, duâsının semeresini görecek ve yüce Rabbine sığınacaktır.
Her şey Allah’ın takdir ve iradesiyle husule gelmektedir. Zaman ve mekânını bulmak ve o nâzik saatleri kollamak lâzımdır. Müslüman kazancının fazlasını arayacak ve kazancı varsa onu arayıp bulacaktır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Kıymetli Mekânların Duânın Kabulüne Vesile Olması
Hz. Câbir (r.a) demiştir ki: “ Resûlullah Efendimiz Mekke’yi fethettiği vakit, Mescid-i Haram’da pazartesi günü ve çarşamba günü duâ etti ve iki namaz arasında yapmış olduğu duânın kabul olduğuna şahid oldum. Ben de kendime bir sıkıntı geldiği vakit, aynen Resûlullah’ın duâ ettiği saatte duâ ettim ve duâm Allah’ın lutfu keremiyle kabul olundu.” ( Taberânî rivayet etmiştir.)
Resûlullah Efendimiz buyuruyor:
“Rükn ile makam arası mültezemdir. Hacerül Esved ile Kâbe kapısı arasıdır.”
“Üç yer vardır ki, o yerlerde yapılan duâlar red olunmaz: 1 - Bir kimsenin Allah’tan başka kendisini gören bir kimsenin bulunmadığı tenha bir yerde yaptığı duâ, 2 - Bir bölük adamla düşman karşısında yapılan duâ, 3 - Gece yarısında kalkıp yapılan duâ.”
Bu üç yerde yapılan duânın reddedilmeyeceği kesinlikle bildirilmiştir. Peygamberimiz Efendimiz böyle buyurmuştur. Öyle ise, kıymetli yerler ve zamanlar, duânın kabulü için büyük bir fırsattır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Yâkub Aleyhisselâm devamlı olarak oğluna ağlayınca, Cenab-i Hak ona şu duâyı yapmasını Cebrail tarafından bildirdi:
يَاذَا الْمَعْرُوفِ الَّذِى لآيَنْقَطِعُ اَبَداً وَ لآيُحْصِيهِ غَيْرُكَ
(Yâ zel ma’rûfillezî lâ yenkatı’u ebeden velâ yuhsîhi gayruke.)
“Ey bilinen ve kimsenin ümidini kesmeyen, Senden başka vermeye gücü yeten olmayan Allah.”
Rivayete göre Hz. Yâkub bu duâyı akşam okumağa başladı, sabaha yakın müjdeci Yûsuf’un gömleğini getirdi ve ona müjdeledi. Nitekim Yâkub Aleyhisselâm müteessir idi, o esnada Cebrail geldi: “Sana bir müessir duâ öğreteyim mi?” dedi. Yâkub Aleyhisselam da: “Buyur, öğret” dedi. İşte Cibril-i Emin bu duâyı ona okudu ve sabaha yakın arzusuna kavuştu.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
İbnü’l Musib anlatıyor: “Ben bir ara çok sıkılmıştım, ne yapacağımı bilmiyordum. Bu üzüntümle birlikte Harem-i Şerif’e girdim. Bir ara çekıl taşlarında kıpırdama gördüm, baktım kimse yok. Arkasından bir ses duydum: “Sen üzüntülü olduğun için şu duâyı yapta kurtul” denildi. Duâyı yaptım, hemen sıkıntıdan kurtuldum.” Duâ şudur:
آللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ فَاِنَّكَ لَنَا مَا لَكَ وَاِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرْ فَاقْتَدِرْ وَاِنَّكَ مَاتَشَاءُ فِى اَمْرٍيَكَ
(Allahumme inni es’elüke feinneke lenâ mâ leke ve inneke alâ külli şey’in kadîr. Ve inneke me teşâu fi emrin yeke.)
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Ali (r.a) hazretleri bir kimseye şöyle dedi: “ Resûlullah’ın bana öğrettiği duâyı sana öğreteyim mi? Eğer kaf dağı kadar borcun var ise bu duâ sayesinde borcunu ödersin.” Dua şudur :
اَللَّهُمَّ اكْفِنِى بِحَلآلِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَاَغْنِنِى بِفَضْلِكَ عَمََّنْ سِوَاكَ
(Allahummekfinî bi halâlike an haramike ve ağninî bi fadlike ammen sivâke.)
“Allah’ım, helâlınla beni kandır, haramından beni uzaklaşır. Fazlınla beni zengin kıl ve Senden başkasına beni muhtaç ettirme.” (Taberânî, Müsned)
Hz. Musa bu duâyı yapmıştı. Mevlâ onu ummadığı taraftan zengin etmişti. Hz. Ali’nin bu duâsı bir çok insanları borçtan ve sıkıntıdan kurtardı. İnsan, yeter ki bir şeye inansın. İnandıktan sonra istediği şey Allah’ın izniyle husule gelir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Enes (r.a) anlatıyor: Bir gün Peygamberle beraber bir yere gidiyorduk. Yolda bir kimse “ Ya Erhamerrahimîn” diyordu. Resûlullah Efendimiz ona: “ İşte, Cenab-ı Hak sana teveccüh etti.” buyurdu.
Anlaşılıyor ki, “ Ey esirgeyenlerin en esirgeyicisi ve merhametlisi” demek suretiyle yapılan duâ çok tesirlidir. Hz. Enes‘in bu husustaki şehadeti çok yerinde bir ikazdır. Bizler de devamlı olarak Allah’ın rahmetine ve mağfiretine sığınalım. Kurtuluşumuz ancak böyle mümkün olabilecektir
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Serme diyor ki: Ben Ebu Bekir’den ve İbn Ömer’den defalarca duydum ki, Peygamberimiz buyurdu: “ Şu duâyı kim okursa, Allah’tan ne isterse, mutlaka Allah ona istediğini verir:
اَللَّهُمََّ اَنْتَ خَلَقْتَنِى وَاَنْتَ تَهْدِنِى وَاَنْتَ تُطْعِمُنِى وَاَنْتَ تُسْقِِنِى وَاَنْتَ تُمِيتُنِى وَاَنْتَ تُحْييِنِى
(Allahumme ente halaktenî ve ente tehdinî ve ente tut’imunî ve ente tüskinî ve ente tümîtünî ve ente tuhyinî.)
‘Allah’ım, Sen beni halkettin ve beni hidâyet ettin, beni Sen yedirir ve içirirsin ve beni Sen öldürür ve diriltirsin.’” ( Taberânî)
Serme hazretleri diyor ki: “Cenab-ı Hak, Musa Aleyhisselâm’a bu duâyı öğretti. Hz. Musa günde yedi defa bu kelimelerle duâ ederdi ve Allah’tan ne dilerse Mevlâ ona verirdi.”
Anlaşılıyor ki, bu duânın ehemmiyeti çok büyüktür. Ulu Allah her şeye kadirdir. Dilediğine az yalvarmakla çok şeyler verir, dilediğine de çok yalvarmakla az bir şeyler verir. Çünkü mülk O’nun, servet O’nundur.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Taberânî’nin kitabında İbni Ömer (r.a) hazretleri şöyle anlatıyor: Bir gün Resûlullah Efendimiz bir ikindi namazını kılarken, önünden bir köpek geçmişti.Sa’d bin Ebî Vakkas şu duâyı yaptı:
سُبْحَانَكَ لآ اِلَهَ اٍلآّ اَنْتَ يَاذَا الْجَلآلِ وَا ْلإكْرَامِ اَهْلِكْ هَذَا الْكَلْبَ قَبْلَ اَنْ يَقْطَعَ عَلَى نَبِيُّكَ صَلآتُهُ
(Sübhaneke la ilâhe illâ ente yâ zelcelâli vel-ikram, ehlik hâzel kelbe kalbe en yaktaa alâ nebiyyike salâtuhu.)
“Seni noksan sıfatlardan uzak, kemal sıfatlarla mevsuf kılarım. Senden başka ilâh yoktur, ancak Sen varsın. Celâl ve ikram sahibi, Sensin. Peygamberinin namazını kesmeden şu köpeği öldür, Allah’ım.”
İbni Ömer diyorki: Resûlullah namazını bitirmeden köpek öldü ve Peygamberimiz: “ Ey Sa’d sen öyle kelimelerle duâ ettin ki, sen bununla yer ile gök arasındaki mahlukat için bedduâ etseydin, onlar da ölürdü.” buyurdu. ( Taberânî, el-Evsat)
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Âişe anlatıyor: “ Kul dört defa yâ Rabbî diye Hakka sığınırsa, Allah onun duâsını kabul eder, onu mahrum bırakmaz.” (el-Îtkân, s.210)
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Yine Peygamberimiz bir kimsenin şu duâyı okuduğunu duydu ve Allah’a yemin ederek: “Mutlaka bu duâ kabul olunacaktır.” dedi. Duâ şudur:
لللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ بِاَنَّ لَكَ الْحَمْدُ لآ اِلَهَ اِلآّ اَنْتَ الْحَنَّانُ المَنَّانُ يَابَدِيعَ السَّمَ اتِ وَ ْلأرْضِ يَاذَا الْجَلآلِ وَْلإكْرَامِ اَسْئَلُكَ الْجَنَّةَ وَاَعُوذُبِكَ مِنَ النَّارِ
(Allâhumme innî es’elüke bienne leke’l-hamdu lâ ilâhe illâ entel Hannânül Mennân, yâ Bedî’assemâvati vel-ardı yâ Zelcelâli vel-ikram. Ea’elüke cennete ve eûzu bike minennâri.)
“Allah’ım, Senden isterim. Zira hamd Sana lâyıktır. Senin içindir. Senden başka mâbud yoktur, ancak Sen varsın. Çünkü istemeden ve istedikten sonra veren Sensin. Sen celâl ve ikram sahibisin. Senden cenneti ister ve cehennemden korumanı isterim.”
Resûlullah: “ Bu duâ ile istenilen hususu Cenab-ı Hak verecektir.” buyurmuştur. Vermemesine imkân yoktur. Hz. İbni Abbas, bu hususu kesinlikle bildiriyor ve bu duâyı yapan insanın mahrum edilmeyeceğini yeminle haber veriyor.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Yine Hz. Enes anlatıyor: Bir zaman ben Peygamber (s.a.v) ile beraber idim. Bir adam ayakta namaz kılıyordu. Namazını kılınca, şu duâyı okudu:
لللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ بِاَنَّ لَكَ الْحَمْدُ لآ اِلَهَ اِلآّ اَنْتَ الْحَنَّانُ المَنَّانُ يَابَدِيعَ السَّمَ اتِ وَ ْلأرْضِ يَاذَا الْجَلآلِ وَْلإكْرَامِ اَسْئَلُكَ الْجَنَّةَ وَاَعُوذُبِكَ مِنَ النَّارِ
(Allâhumme innî es’elüke bienne leke’l-hamdu lâ ilâhe illâ entel Hannânül Mennân, yâ Bedî’assemâvati vel-ardı yâ Zelcelâli vel-ikram. Ea’elüke cennete ve eûzu bike minennâri.)
“Sana hamdederek, Senden isterim. Senden başka ilâh yoktur, ancak Sen varsın. Sen yerlerin ve göklerin yaratıcısısın. Celâl ve ikram sahibisin. Hay ve Kayyûm sensin.” Namaz kılan kimse bu duâyı yaptı,
Resûlullah beraber ben de onun duâsını işittim. “Allah’a yemin ederim ki, bu adamın bu ismi âzamla yaptığı dua asla red olunmaz.” Buyurdu.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Duânın Özelliği Bakımından Kabulüne Sebep Olması
Hz. Enes (r.a) anlatıyor:
Bir gün Resûlullah (s.a.v) ile beraber bulunuyordum. Bir kimse :
يآبَدِيعَ السَّمَاوَاتِ يآحُّى يآقَيُومُ إِنَّنِى أَسْئَلُكَ
(Yâ Bedî’assemâvati yâ Hayyu yâ Kayyûmu, ineni es’elüke.)
Diye duâ etti. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Bu adam nasıl bir isimle duâ etti. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki , bu isimle yapılan duâya Allah icâbet eder, onu red etmez.”
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
وَقُلْ رَبَّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاَنْتَ خَيْرُ الرَاحِمِينَ (Mü’minûn, 118)
“Ey Rabbim, (mü’minleri) yarlığa, esirge. Sen acıyanların en hayılısısın.” (Mü’minün, 118)
Bu âyette Mevlâdan, bağışlanma, korunma ve esirgenme istenmektedir. Çünkü bağışlayan, esirgeyen ve merhamet edicilerin en hayırlısı O’dur. O’ndan başka bağışlayan ve esirgeyen yoktur. Lütuf ve kerem sahibi ancak O’dur.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ انْصُرْنِى عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
“Yâ Rab, o fesadcılar güruhuna karşı bana nusret et.” (Ankebut, 30)
İnsan, bu duâ ile bozgunculara karşı yardım ister. Çünkü bozguncular dünya durdukça duracak, fesadlık yapacak, Müslümanları birbirine çatıştıracak. Allah (c.c ) fesad çıkaranları sevmez. İnanan kişi fesadlık yapmaz. Yapanları da sevmez. İşte bu âyetteki duâ böyle süflî adamların bozgunculuklarından Hakka sığınmak içindir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبِّ نَجِّنِى مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِنَ
“Rabbim, beni o zalimler güruhundan kurtar.” (Kasas, 21)
Bu âyetteki duâ zalimlerden kurtulmak içindir, onların şerrinden uzaklaşmak için okunacaktır. Zira Cenab-ı Hak bu düsturu kendisi Kur’an’da bize öğretmiştir. Zalimin zulmü dünyada çok devam etmez. Er geç cezasını çekecektir. Zalime yardım eden de aynen onun gibi ceza çekecektir. “Mazlumun âhı indirir tahtından şahı” denilmiştir. Zulmün çok çeşitleri vardır; erkeğin âilesine, babanın evlâdına, âmirin memuruna, iş sahibinin işçisinezulmetmesi gibi. Allah kullarına zerre kadar zulmetmez, zulmedenleri de sevmez. Kesinlikle zulmün karşısındadır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ وَاَعُوذُبِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ
“Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. Rabbim, onların huzurumda bulunmalarından Sana sığınırım.” (Mü’minun, 97-98)
Bu âyet-i celile ile yapılacak olan duâ çok müessirdir. Bilhassa şeytanlara karşı alınacak manevi çarelerin başında gelmektedir. Yüce Allah, Peygamberimize şeytanlardan sığınmasını bildirmiş ve dolayısıyla kullarının tümüne bunu bir örnek olarak açıklamıştır. Bunun en lüzumlu yeri, yatağa yatarkendir. Bu duâyı birkaç defa okuyup yatmak şeytanların şerlerinden korunmak için bulunmaz bir ilaçtır. Çünkü şeytanların insan üzerindeki tesirleri âşikardır. Çeşitli rüyaların görünmesi, korkulu yerlerde dolaştırılması hep şeytanların tesirleriyledir. Abdestli yatmak ve bu duâyı okumak en faydalı sebeplerdendir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّنَاعَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَصِيرُ
“Ey Rabbimiz, ancak Sana güvenip dayandık ve yalnız Sana yöneldik. Son dönüş de Sanadır.” (Mümtahine, 4)
Bu duâ Hakka dayanmanın, yücema ğfiretine sığınmanın bir sembolüdür. O’ndan gelip O’na gideceğimizi hatırlatmaktadır. “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn = Biz Allah’tan geldik, yine Allah’a gideceğiz.” Âyetinin bir remzidir. Fatiha sûresindeki “İyyâke na’büdü ve iyyake nes’taîn = Ancak Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım isteriz.” Âyetine de benzemektedir. Çünkü bunda da çok büyük sığınma payı vardır. Bu, duâların en büyüğü ve isabetlisidir. İnsan her zaman her rek’atında bu duâyı içtenlikle yaparsa artık onun sırtı yere gelmez.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ لاتَذَرْنِى فَرْداً وَاَنْتَ خَيْرُ الوَ ارِثِينَ
“Rabbim beni yalnız başına bırakma. Sen vârîslerin en hayırlısısın.” (Enbiya, 89)
İnsan yalnız başına yaşayamaz, dünuada da ahrette de ünsiyete, arkadaşa muhtaçtır. Bilhassa bu duâ, telkin yapan hocalar tarafından kabrin üzerinde en son okunan duâdır. Cidden yalnızlık çok zordur. Yalnızlık ancak Allah’a mahsustur. Mevlâ bizim vücudumuzdaki âzalarımızı bile tek yaratmamış, hepsini çift yaratmıştır. Birbirleriyle yardımlaşsınlar ve kaynaşsınlar diye.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ اغْفِ لِى وَلِوَالِدَىَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِىَ مُؤْمِناً وَلِلْمُؤْ مِنِنَ وَالْمُؤْمِنَاتِْ وَلآتَزِدِ الظَّا لِمِينَ اِلاَّ تَبَاراً
“Ey Rabbim, beni, anamı, babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, (kıyamete kadar gelecek) erkek mü’minleri ve kadın mü’minleri Sen yarlığa. Zalimlerin helâkinden başka bir şeyini da artırma.” (Nuh, 28)
Bu duâ Nuh aleyhisselâm tarafından yapılmıştır. Burada “Beyt”inden murad, dindir. Denildi. Zarardan korunma bakımından din eve benzer. Nasıl bir kimsenin evi kendisini sıcaktan koruyorsa, bunun gibi bir kimsenin dini de insanı küfürden öylece korur.
Nuh aleyhisselâm ayrıca zalimlerin azalmasını ve yok olmasını istemiştir. Çünkü onlar kendisini çok bunaltmışlar, ona çeşitli eziyetleryapmışlardır. Mevlâ onun duâsını kabul buyurup hepsini helâk etmiş ve suda boğmuştur. O helâk zamanında aralarında çocuk yoktu. Çünkü helâk hadisesinden 40 sene evvelinden başlayarak aralarında bir kısırlaşma sürmüş ve bu arada tek çocuk dünyaya gelmemiştir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ اَوْزِغْنِى اَنِ اشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِى اَنْمَمْتَ عَلَىَّ وَعَلَى وَالِدَىَّ وَاَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَهُ وَاَدْخِلْنِى بِرَحْمَتِكَ فِى عِبَادِكَ اصَّالِحِينَ
“Ey Rabbim, bana ve ana babama lütfettiğin nimetine şükretmemi ve (geri kalan ömrüm içinde) Senin razı olacağın iyi (işleri) yapmamı bana ilhâm et. Rahmetinle beni de (cennete ) Salih kullarının arasına sok.” (Nelm, 19)
Bu duâyı Hz. Süleyman yapmıştır. Karıncanın sözünden güldü ve böylece duâ etmeğe başladı. Ona bahşedilen nimetlerin şükrünü ödmek üzere bu duâyı yaptı ve kendisinin iyi kullarla beraber olmasını diledi. Bu ve buna benzeyen duâlar bize tâlim içindir. Yani bizlerin de aynen onların yaptıkları duâ gibi duâ etmemizi istemeleri içindir. Evvelâ dünyada sağlık istemek, arkasından da âhret için bol savaş ve cennet dilemek lâzımdır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ هَبْ لِى مِنْ لَدُنْكَ ذُرَّيَةً طَيَّبَةً اِنَّكَ سَمِيعُ الرُّعَآءِ
“Rabbim, bana Senin tarafından çok temiz bir zürriyet ihsan et. Muhakak Sen duâyı hakkiyle işitensin.” (Âl-i İmran, 38)
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّنَا لا تَجْعَلْنَا فِتْنَةُ لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمْ
“Ey Rabbimiz, bizi o küfredenler için bir fitne (mevzuu) yapma. Bizi yarlığa, Rabbimiz. Çünkü galibi mutlak, yegâne hüküm ve hikmet sahibi Sensin Sen.” (Mümtahine, 4)
Bu duâyı İbrahim aleyhisselâm yapmıştır. Kendisi fitneden Hakka sığınmıştır. Duâ edenlerin duâsına cevap vermek ve zayıfları kuvvetlendirmek O’nun kârıdır. “Düşmanlarımıza karşı bizi mağlup etme, bizi fitnelerden ve çeşitli çirkin işlerden uzak eyle” demiştir.
Bu duâyı bizim de sık sık yapmamız ve çeşitli fitne hareketlerinden kaçınmamız gerekmektedir. Nitekim Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Fitne uyuyor. Allâh lânet eylesin uyandıranlara.” Demiştir. Cidden fitneden kaçmak ve fitnecilikle uğraşanları uyarmak başlıca görevimiz olmalıdır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُو رَ نَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Ey Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla, bizi yarlığa. Şüphasiz ki Sen heşeye hakkiyle kadirsin.” (Tahrim, 8)
Bu duâ ehli imanın duâsıdır. Nura gark oldukları günde bu duâyı yapacaklar, memnuniyetlerini açıklayacaklar ve son derece sevineceklerdir. Dünyadan kazandıkları amel ışıkları onların önlerinden, arkalarından, sağ ve sol taraflarından görünecektir. Münafıkların ışıkları ise sönecek, onların ışıklarından faydalanmak isteyeceklerdir. Fakat aralarında perde gerilecek, zifiri karanlığın içinde kalacaklardır. Onun için “Kendi lambanı kendi eline al” denilmiştir. Başkasının ışığına güvenen insan sonra karanlıkta kalır. Yani buradaki nurlardan murad, imân ve amelden meydana gelecek olan nurlardır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلَلْ عَقْدَةٌ مِنْ لِسَانِى وَيَفْقَهُوا قَوْ لِى
"Rabbim, benim göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır; dilimden de şu düğümü çoz ki sözümü iyi anlasınlar." (Tâhâ, 24-27)
Bu duâyı Musa aleyhisselâm yapmıştır. Peltek olanların bu duâya devam etmeleri gerekmektedir. Bunda çok hassalar vardır.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
Hz. Muhammed s.a.v Efendimizin duâsı
آللَّهُمَّ بِعِلْمِكَ الْغَيْبِ وَقُدْرَتِكَ عَلَى الْخَلْقِ أَحْيِنِى
مَا عَلِمْتَ الْحَيَاةَ خَيْراً لِى وَتَوَ فَّنِى اِذَا عَلِمْتَ الْوَفَاةَ خَيْراً
لِى آللَّهُمَّ وَاَسْأَلُكَ خَشْيَتَكَ فِى الْغَيْبِ وَ الشَّهَادَةِ وَاَسأَلُكَ
كَلِمَةَ ا ْلاِخْلآصِ فِى ارِّضَاءِ وَ الْغَضَبِ وَاَسْأَلُكَ الْعَقْدَ
فِى الْفَقْرِ وَ الْغِنَى وَأَسْأَلُكَ نَعِيماً لآيَنْفَدُ وَ اَسْأَلُكَ قُرَّةَ عَيْنٍ
لآتَنْقَطِعُ وَ أَسْأَلُكَ الرِّضَا بِالْقَضَاءِ وَ اَسْأَلُكَ بَرْدَ الْعَيْشِ
بَعْدَ الْمَوْتِ وَاَسْأَلُكَ لَذَّةَ النَّظَرِ اِلَى وَجْهِكَ وَ الشَّوْقَ اِلَى
لِقَاءِكَ غَيْرَ ضَرَّاءِ مُضِرَّةٍ وَلآ فِتْنَةِ مُضِلَّةٍ آللَّهُمَّ زَيِّنَّا بِزِينَةِ
ا ْلاِيمَانِ وَ اجْعَلْنَا هُدَاةً مُهْتَدِينَ
“Ey, Rabbim! Gayb ilminle ve hâlk üzere kudretinle, hayatı benim için hayırlı gördükçe beni yaşat, ölümü benim için hayırlı gördüğün zaman da beni vefât ettir.
Ey Rabbim! Gizlide ve açıkda senden haşyetimi istiyorum.
Rızâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlâs sözünden ayırmamanı istiyorum; fakirlikte de i’tidâlden ayırmamanı istiyorum.
Senden tükenmez bir ni’met, kesilmez bir göz ferahlığı (yüzde açıkça görülen neş’e ve huzûr) istiyorum.
Senden beni kazâna râzı kılmanı, ölümden sonra yaşamanın serinliğini istiyorum.
Senden yüzüne bakmanın lezzetini; Sana kavuşmanın şevkini imân ziynetiyle süsle, bizi doğru yolda olan hidâyet rehberleri kıl.”
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ اِنِّى وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّى وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْباً وَلَمْ اَكُنْ بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِياً
“Ey Rabbim, hakikat benim kemiğim yıprandı. Başımın saçı tutuştu. Ey Rabbim, ben Sana ne duâ etmişsem bedbaht (ve mahrum) olmadım.” (Meryem, 4)
Bu duâyı Zekeriya aleyhisselâm yapmıştı. Cenab-ı Hakk’ın daima duâsını kabul buyurduğunu belirtmiş oldu. Rabbinden istediği çocuğu yine ümitsiz olmadan istemiş ve rabbi kendisine istediğini vermiştir. Onun için duâ yapan insan yüreksiz olmamalı ve mutlaka duâsının kabul olunacağına inanmalıdır. Zekeriya aleyhisselâm bu duâsiyle demek istemiştir ki: “Ey Rabbim, sağlam olduğum zaman duâmı reddetmediğinden ötürü; şimdi zayıfım, ihtiyarım fakat yine ümidim var ki duâmı kabul buyuracaksın Allah’ım.”
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ اَدْخِلْنِى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْنِى مَخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لِى مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَاناً نَصِيراً
“Rabbim, beni (girdireceğin yere) sıdk (ve selâmet) girdirişiyle girdir, beni (çıkaracağın yerden) sıdk (ve selâmet) çıkarışı ile çıkar. Tarafından bana hakkıyle yardım edici bir huccet (-i kahire ve kudret-i kâmile) ver.” (İsrâ, 80)
Bu duâyı Cenab-ı Hak Peygamberimize öğretmiştir. Makam-ı Mahmud’u istemesini tavsiye buyurmuştur. Ayrıca Resûlullah Efendimiz, Mekke’den çıkıp Medine’ye gitmesini ve oraya ulaştırılmasını istemiştir. Burada manalar çeşitlidir. Hangi mana murad olursa olsun, maksat Hz. Allah’ın, habibinin duâsını kabulbuyurmasıdır. İnsan duâsının kabul olunmasını isterse bu duâya devam etmelidir.
-
Cevap: DUA DERYASI (rahmet kapılarının anahtarı, müminin silahı, dinin direği, ibadet
رَبَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْئَلُكَ مَالَيْسَ لِى بِهِ عِلْمٌ وَاِلاَّتَغْفِرْ لِى وَتُرْحَمْنِى اَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Ey Rabbim, ben bilgimin olmadığı şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Eğer beni yalığamazsan hüsrana düşmüşlerden olurum.” (Hûd, 47)
Bu duâyı Nuh Peygamber yapmıştır. Hakka karşı kusurunu itiraf etmiş ve “Bir daha bu çeşit sığınma yapmayacağım, bilgimin olmadığı şeyi Senden istemeyeceğim.” Demiştir. İnsanlar için bu duâbir derstir. Bilmediğimiz şeyi kurcalamamalıyız ve o yolda duâ etmemeliyiz. Çünkü sonu iyi gelmez.