Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Rahman
Rahman :Yarattığı bütün canlılara nimet veren
Ar-Rahman : The All- Merciful. He who wills goodness and mercy for all His creatures.
İhlasla "Yâ Rahman" diye bir müslüman bu isme devam etse, kalbi yumuşar, zalimlerden emin olur, maddi ve manevi nimetlere nâil olur.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Rahim : Acıyıcı
Ar-Rahim : The All compassionate. He who acts with extreme kindness.
Rahman ve Rahim isimleri aynı kökten türetilmiştir. Her ikisi de mübalağa ifade eder. Ancak Rahman'ın
Rahim sıfatının tecellileri ise daha çok ahirette görülecek, Cenab-ı Hakk'ın oradaki ikram ve ihsanları müminler için olacaktır.
Kur'an-ı Kerim'in 115 ayetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile birlikte olmak üzere "rahim" sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayettede "erhamü'r-rahimin (merhametlilerin en merhametlisi)" tamlaması kullanılmıştır.
Her kimse bu ismi "Yâ Râhim" her farz namazdan sonra yüz kere okursa gaflet ve unutkanlıktan, gönül pekliğinden emin olur. Yine demişlerki, bir kimse sabah namazından sonra Rahim ismini yüz kere okursa bütün yaratılanlar o kimseye merhamet eder. (4)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Melik : Herşeyin hakimi, bütün kâinatın hükümdarı.
Al-Malik : The Absolute Ruler. He who is the Ruler of the entire universe.
Melik yada malik olma, malik olunan şey üzerinde istenildiği biçimde tasarrufta bulunmayı gerektirir.
İnsan yeryüzünde halife olduğu için, kendisine yeryüzü mülkü üzerinde izafi bir meliklik yetkisi tanınmıştır.
"Yâ Mâlik" (Ey Padişah) Bir kimse sabah nmazından sonra bunu okumaya devam ederse o kimse dünyalık ve ahiretlik olarak riyasetten emin olur. Halkın gözünde hürmetli ve heybetli olur.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Kuddus :Bütün eksikliklerden arınmış, temiz hiç bir lekesi olmayan
Al-Quddus : The Pure One. He who is free from all error
Kuddüs, gayet mukaddes her türlü kusurdan uzak, her vasfında mükemmel, sınırlamaya ve tasvire sığmaz, hiçbir leke kabul etmez, tertemiz demektir.
O, yaratıklardan her hangi birine benzemez.
Cenab-ı Hak buyuruyor: "Her türlü noksanlıklardan arınmıştır. Dengi, rakibi, eşi yoktur. İnsani sıfatlardan uzak.O, öyle http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, Kuddus'tur (eksiklikten arınmıştır), selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif." (Haşr, 23)
Bir kimse bu ismi her gün 100 kere okusa o kimsenin gönlü kederlerden arınmış ve paklanmış olur. (1)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
http://www.hzmuhammed.net/esma/1salam.gif
Selam : Bütün ayıplardan arınmış. Selâm sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selâmette‚her türlü âfetten berî demektir.
As-Salam : The Source of Peace. He who frees His servants from all danger.
Selâm, esenlik, barış ve mutluluğun kaynağı.
Hastalıktan, beladan, ayıptan ve kusurdan arınmış.
Her türlü eksiklikten salim olduğu gibi, kullarını da her türlü tehlikeden koruyan.
Her selametin kaynağı, kendisi ayıbdan, kusurdan, eksiklikten, yokluktan kısacası her tehlikeden sâlim olduğu gibi, selamet umulan, selamet arayanları selamete erdirecek olan da O'dur.
Cenab-ı Hak (c.c.) her türlü eksikliklerden arınmış olduğu için bu isimle isimlenmiştir.
Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor. 'Selâm' olan Rabbimiz bütün bunlardan salimdir. İslâm dinini indirerek selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasına köprü olan selâmı, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz Mü'minleri Cehennem azabından selâmette kılandır.
"Yâ Selâm" Her kim bu ismi 161 kere hasta üzerine okusa o hasta sihhat bulur. (1)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Mü'min :İnanan ve koruyan
Al-Mu'min : The Inspirer of Faith. He who awakes the light of faith in our hearts.
Kullarına va'dinde sâdık olan demektir. Tasdîk mânasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mâna emân'dan gelir.
Kalplere iman bağışlayan; yaratıkların zulümden, muminleri azaptan emin kılan; onların şahitliklerini kabul ve tasdik eden; taahüdlerini mutlaka yerine getiren demektir.
Hidayeti ile bunu bilgisini ve şuurunu insana bahşeden O'dur.
İman, emniyet ve güven verici, şüphe ve tereddütleri kaldıran, isteyenlere iman, korku içinde olanlara emniyet veren ve verecek olan da O'dur.
İhlasla "Yâ Mü'min" diye bir müslüman bu isme devam etse, küfürden, şirkten, yalandan, insan ve cin şerrinden emin olur. Her türlü hastalıktan kurtulur.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Müheymin : Gözetici ve kollayıcı
Al-Muhaymin : The Guardian. He who watches over and protects all things.
Görüp gözeten, her şeye şahid olan koruyan ve bekçilik eden de O'dur.
Varlıkları görüp, gözeten, itaatkar kullarının sevaplarını eksiltmeden mükafatlarını veren, her şeyi varacağı noktaya ulaştıran. Durmadan bir şeyler yapıp eden bir varlık olan insan, her an Rabbi tarafından görüp gözetildiğini hiç unutmamalı ve o da hep Rabbine bakarak kendini denetim altında tutmalı; böylece hal ve işlerini sürekli ıslaha gayret etmelidir.
Günahkar kullarının işledikleri günahları zerre miktarı kadar artırmayan, bir zerre kadar fazla ceza vermeyendir.
"El Müheymin" Her kim bunu yazıp üzerinde bulundurursa bütn malı ve rızkı Hak tealanın hıfzında ve emanında olur. Yine demişleerdir ki, bir kimse gusül eyleyip bu ismi 100 kere okusa o kimsenin dışı parlak ve nurlu olur.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Aziz :Her şeye galip
Al-'Aziz : The Victorious. He who prevails, and can never be conquered.
O hiç bir şekilde ve surette asla yenilgiye uğramayan, her şeye gücü yetendir.
O, haksızlık yapılamayacak kadar güçlüdür.
O en üstündür, en yücedir, şeref ve izzet sahibidir.
Gayet izzetli, onurlu ve şanlıdır. Hiçbir şekilde mağlup edilmez, her işinde gâlibdir. Yahut eşi benzeri yoktur ve gayet yüksektir. Yani . "Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (İhlâs, 112/4) âyetinde ifade edildiği gibidir. Yahut dilediğini yapan yani (Hûd, 11/108). Bununla beraber alçaklığı, ahlâksızlığı, küfür, zulüm, fesad, isyan ve küfran gibi fenalıkları sevmez.
Kur'an-ı Kerim'de doksanbir yerde geçmektedir. Fakat hiç bir yerde tek başına zikredilmemiş; daima Esma-i Hüsna'dan diğer bir isimle beraber varid olmuştur.
"Yâ Âzizü" Her kim bu ismi kırk gün sabah namazından sonra 40 kere okursa Cenab-ı Hak hazretleri onu hiç kimseye muhtaç eylemez. (1)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Cebbar : Dilediğini zorla yaptıran, ulaşılmaz, azametli
Al-Jabbar : The Compeller. He who repairs all broken thing, and completes that which is incomplete.
O yapılmasına karar verdiği şeyi, dilediğinde zorla yaptırır, düzeltir ve onarır. Ancak bundan, Cebriyye'nin dediği gibi kullara hiç irâde vermez, her emrini zorla yürütür, insanlarda ihtiyârî fiiller yoktur mânâsını da anlamamak gerekir. Çünkü kanun yapma ile ilgili emirlerin kulların cüz'i iradeleriyle şartlı kılınmış olduğu da "Eğer siz http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'a (O'nun dinine) yardım ederseniz (http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif da) size yardım eder." (Muhammed, 47/7) gibi birçok nass ile tesbit edilmiştir. Ancak bundan şu mânâ anlaşılmalıdır ki, http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif Teâlâ birçok fiilde insana irade vermiş ve hür yaratmış olmakla beraber bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur değildir. Dilerse, dilediği anda iradelerini yok eder. Nitekim bir hadiste "http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif Teâlâ kaza ve kaderini yerine getirmeyi istediği vakit, akıl sahiplerinin akıllarını gideriverir ki, kaza ve kaderi onlarda yerine gelsin. Emri yerine gelince de akıllarını onlara geri verir. Böylece de pişmanlık başlar." buyurulmuştur. Dilerse onların akıl ve iradelerini yok etmemekle beraber isteklerinin aksine kendi hüküm ve iradesini zorla üzerlerinde icra eder. Halkın eksikliklerini tamamlayan, ihtiyaçlarını karşılayan, işlerini düzelten ve bunları yapmakta çok güçlü olan. http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif Teâlâ dertlere derman veren, kırılanları onaran, yoksulları zengin eden, perişanlıkları yoluna koyup düzelten en yüce zâttır. Cebbâr isminde bu iki mânâdan başka iki farklı anlamın daha olduğu beyan edilmiştir. İbnü'l-Enbarî der ki: "http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'ın sıfatlarından olan Cebbâr, kendisine erişilmez, el uzatılmaz demektir. Nitekim el yetişmeyen yüksek hurma ağacına da denilir. İbnü Abbas'dan yapılan bir rivayette de "el Cebbâr, "Melik-i azîm" yani çok büyük, azametli padişah mânâsına gelmektedir." Vahidi de der ki: "Bu zikredilen mânâlar, http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif Teâlâ'nın Cebbâr sıfatı hakkındadır. Halkın sıfatı olarak kullanılan Cebbâr'ın, daha başka anlamları da vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Musallat (zorlayıcı - sataşan) demektir. "Sen onların üstünde bir zorlayıcı değilsin..." (Kâf, 50/45) âyetindeki Cebbâr, bu anlamdadır.
İri cisimli mânâsınadır "Orada iri cisimli (insanlardan oluşan) bir kavim vardır..." (Mâide, 5/22) âyetinde de, bu anlamdadır.
Çok insan katleden yani "kattâl" anlamını da ifade etmektedir. Nitekim "Yakaladığınız vakit, çok katleden zorbalar gibi yakalıyorsunuz." (Şuarâ, 26/130) âyeti ile "Sen yeryüzünde katil bir zorba olmak istiyorsun." (Kasas, 28/19) âyetinde de bu mânâ söz konusudur."