Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Mütekebbir : Büyüklük ve ululukta tek olan.
Al-Mutakabbir : The Majestic. He who demonstrates His greatness in all things and in all ways.
O'nun büyüklüğü her şeyde ve her olayda tezahür eder.
Yaratılmış her şey O'nun büyüklüğünü ortaya koyar.
Her varlık mevcudiyetiyle ilahi azamet ve büyüklüğü ile işaret eder. Ancak, yaratıklardan bazıları, kibirlenerek, zorbalık yapmak isteyerek yahut öyle yapmak isteyenlere aşırı sevgi bağlayarak http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'ın zikredilen sıfatlarına şirk koşuyorlar. Gerçek ve mutlak büyüklüğün ilahi planda söz konusu olduğunu belirtir.
Ve O, asli yeri olan kulluk konumunu unutup şımararak kibirlenenleri de helake uğratır.
Çok büyük, her hususta büyüklüğünü gösteren, büyüklük, ululuk, kibriyâ, ve azâmet kendisine mahsus, kendisinin hakkı olan O'dur.. Kibirlenmek ve büyüklük taslamak yaratıkların hak ettikleri bir sıfat değildir. Onun içindir ki mütekebbir sıfatının insan için kullanımı, hoş karşılanmamıştır. Zira mütekebbir kibir gösteren, büyüklenen demektir. Halbuki yaratıklarda esasen büyüklük, ululuk yoktur; aksine aşağılık, horluk, yoksulluk ve ihtiyaç vardır. Hatta zaman olur ki bir sinek, bir mikrop bir Nemrûd'un işini bitirmeye yeter. Böylesine acizlik ve ihtiyaçtan kendilerini kurtaramayan ölümlülerin, büyüklük ve ululuk taslamaya kalkışmaları, cahillikten ve yalancılıktan başka bir şey değildir. Onun için yaratıklarda büyüklenme hoş karşılanmayan bir noksanlıktır. Fakat http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif Teâlâ zât, sıfat ve fiillerinde büyüklüğün, yüceliğin ve kudsiyyetin her nev'ini toplamıştır. O'nun bu yücelik ve büyüklüğünü göstermesi, hem hiçbir ortaklık kabul etmeyen hakkı, hem de kendisinin celâl ve cemâl sıfatlarını kullarına tanıtmak, onları bilgilendirmek ve huşû ile saadete götürmek gibi, büyük bir lütuf ve yardım gösterdiği için son derece güzel bir sıfattır.
"Yâ Mütekebbir" Bir kimse karısıyla beraber olmadan önce 10 kere bu ismi okusa ve ondan sonra onunla beraber olsa ona Hak teala hazretleri salih bir zürriyet verir.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
http://www.hzmuhammed.net/esma/1halik.gif
Halik :Yaratıcı
Al-Khaliq : The Creator. He who brings from non-being into being, creating all things in such a way that He determines their existence and the conditions and events they are to experience.
Bütün mükevvenat ve bunun içinde insan, Cenab-ı Hakk'ın yaratmayı sürekli tazeleyip yürütmesine, her an tazelenen oluş gerçeğine muhtaçtır ve yaratış vakıasına devamlı konu olmaktadır.
http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'ın yaratışı, sadece var edip ortaya çıkarmaktan, yani hayatın yalnızca başlangıç safhasına ilişkin - zaman ve konu yönünden sınırlı, belirli- bir özellik olmaktan ibaret kalmayıp sürekli cari olan bir gerçektir. Hâlık'tır diğerleri ise mahluktur. "Halk" fiili, iki mânâ ifade eder.
Birincisi, takdir etmek, yani bütün açıklığı ile eşyanın miktar ve derecelerini tayin etmektir. Bir şeyi bütünüyle takdir etmek, onun eşyâ arasındaki miktar ve derecesini tamamiyle bilmeye bağlıdır. Bu takdir mânâsı itibâriyledir ki halk, ekseriya miktar ve sayısı bulunan şeylerde kullanılır.
İkincisi ise, yok olan şeye varlık vermek, hiçbir asıl ve örneği yokken icad etmektir. Bazan bir şeyden başka bir şeyi ortaya çıkarmak mânâsı da verilebilir. Ancak bu mânâya daha çok icad tabir edilir.
"Yâ Hâlik" Bir kimse bu ismi gece okusa Hak sübhanehu ve teala hazretleri bir melek yaratır. bu melek de kıyamet gününe kadar ibadet eder ve sevabı o kimsenin olur. (1)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Bâri :Var eden ve yaratan anlamına gelmektedir. Bir örnek ve emsale ihtiyaç duymadan yaratan, varlıkları yokluktan varlığa çıkaran, takdir ettiğini ve kararlaştırdığını varlık sahasında ortaya koyan.
Al-Bari : The Maker of order. Evolver who created all things so that each whole and its parts are in perfect conformity and harmony.
O, varlıkları, onlar hakkındaki bilgisine göre var eder. Yaratma anında O'na "Bedî" adı verildiği gibi "Bârî" adı da verilmektedir.
O, eşyayı ve her şeyin aza ve cihazını birbirine uygun ve mülayim halde yaratandır. Eşyayı şekle, kalıba, modele sokandır. O, suyu, toprağı, ateşi ve havayı yoktan yaratttı.
"... her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi?" (Enbiya, 30) "Sizi topraktan yaratması, O'nun delillerindendir." (Rum, 20)" "Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. (Sad, 71) "Andolsun biz insanı, çamurdan bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe haline getirdik. Sonra aşılanmış yumurta yaptık. Peşinden, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif pek yücedir. " (Müminun, 12-14)
Her şeyin azası, hayat cihazları ve anâsırı keyfiyet ve kemiyet itibariyle birbirine uygun ve yaraşır olarak yaratıldığı gibi herşeyin hizmeti ve faydası umumi ahenge uygun yaratılmıştır.
O, bütün bu bedenleri, cisimleri yokluktan varlığa çıkarmıştır.
İhlasla "Yâ Bâri" diye bir müslüman bu isme devam etse, sıkıntı ve stresden kurtulur, işlerinde başarılı olur.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'ın varlıkları, onların her birinin hüviyetini şeklen ortaya koyan ve açığa çıkaran bir özellikle yarattığını ifade eder. Cenab-ı Hakk takdir eden ve yaratmayı murad ettiği şeyi varlık planına çıkaran olduğu gibi; aynı zamanda, yarattığı her şeyi bir suret çizerek biçimlendiren ve böylece de her bir şeye ayrı bir hususiyet verendir. Ve bu husus canlı ve cansız bütün varlıklar için geçerlidir. Bu sayede varlıkları birbirinden ayırabiliyoruz.
Yaratıkların suretlerini ve hallerini takdir edip, dilediği şekilde icad ederek tasvir eden ancak O'dur. Nitekim bu husus şu âyetlerde ifade edilmektedir. "Rahîmlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur." (Al-i İmrân, 3/6), "O (Rab) ki seni yarattı, sana düzen verdi, ölçülü bir biçim verdi. Dilediği surette seni terkib etti." (İnfitâr, 82/7,8)
Rağıb der ki: "Suret, varlığın kendisiyle nakışlanıp diğerlerinden farkedildiği şeydir. Bu da iki kısımdır. Birincisi, hissedilen surettir ki, onu hem sıradan hem seçkin insanlar, hatta hayvanlardan birçoğu da idrak eder. Mesela görülen bir hayvanın sureti gibi. Biri de makul olan surettir ki, bunu bütün insanlar değil ancak seçkinler anlar. Mesela, insana mahsus olan akıl, düşünce ve eşyanın birbirlerine nazaran hususiyetlerini ifade eden mânâlar gibi ki, "Sizi yarattık, sonra size biçim verdik..." (A'râf, 7/11) şeklindeki âyetlerde iki surete de işaret edilmiştir."
Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Halık" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder." (1)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan.
Gaffar, kulların günahlarını örtmede mübalağa edendir. Öyle ki, bu günahları ne dünyada ne de ahirette ortaya çıkarmaz.
Mümin, tövbe ve mağfiret ile ilgili olarak daima korku ile ümid arasında bulunmalıdır.
Hz.Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v) Rabbinden naklen buyururlar ki: "Bir kul günah işledi ve: "Ya Rabbi günahımı affet!" dedi. Hak Teâla da: "Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır." Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim günahımı affet!" der. Alllah Teâla Hazretleri de: "Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır." Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim beni affeyle!" der. http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif Teâla da: "Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu." (5)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Vehhab :Karşılıksız veren
Al-Wahhab : The Giver of All. He who constantly bestows blessings of every kind.
Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan.
Sonu gelmeyen bağışların sahibi.
Yaratılıpda varlık alanına çıkışından itibaren insan sürekli nimetlendirilmiş, daima lütuf ve ikramlara mazhar olmuştur. İşte bütün bunlar tesadüfen olmuyor; şuursuz ve rastgele yürüyen bir yapının sonucu ortaya çıkmış bulunmmuyor. Ziyadesiyle bağışta bulunan çok cömert bir Vehhab'ın lütfunu gösteriyor. Ve insanı, kendisine yapılan ikramlara bakarak onun sahibini anlamaya çağırıyor.
Büyük zatlar, bir kimse dua ettiği zaman 7 kere "Yâ Vehhâb" dese o kimsenin duasını http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif teala kabul eder, demişlerdir. Bir şey isteyen, düşman elinde bağlı kalan, rızkında darlık olan, ticaretinde ve kazancında çokluk ve kârlıllık olmayan veya seyrü sülûkünde her hangi bir fethi olmayan kimse üç gece veya yedi gece boyunca gece yarısı abdest alıp ve iki rekat namaz kılıp başını açarak ellerini havaya kaldırarak Yâ Vehhâb" dedikten sonra ihtiyacını Cenab-ı Hakk'a arzetse http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gifü teala onun ihtiyacını karşılar, sıkıntısını giderir. (1) a
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Rezzak : Rızık ihsan edici, tekrar tekrar, bol bol rızık veren.
Ar-Razzaq : The Sustainer. He who provides all things useful to His creatures.
Kulun, her istediğini talep etmede helal yollardan hareket ettikten sonra, Rabbine müracaat etmesi lazımdır.
Bir kimse sabah namazından önce evinin dört bir tarafına batıdan başlamak üzere "Yâ Rezzâkü" diye 200 kere okursa o eve fitne ve kötülük gelmez. (1)
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Fettah : Hayır kapılarını açan
Al-Fattah : The Opener.He who opens the solution to all problems and makes things easy.
Taraflar arasında hüküm veren; birine yardım edip zafere ulaştıran; hayır ve rahmet kapılarını açan O'dur.
Silah gücü, kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını 'el-Fettâh' olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak.
Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açan O'dur.
İhlasla "Yâ Fettâh" diye bir müslüman bu isme devam etse, bütün zor kapılar açılır, gönlünde büyük fetihler meydana gelir.
Cevap: Esmâ-ül Hüsnâ ve Şerhi
Alim : Her şeyi çok iyi bilen,hakkıyla bilen
Al-'Alim : The Knower of All: He who has full knowledge of all things.
- http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'ın bilgisine sınır yoktur. O her şeyi bilir.
- Olmuşları olduğu gibi, olacakları da, olmuşlar kadar açık ve seçik bilir.
- Hiç bir şey ilminin dışında değildir.
- Yaratıklar, onun müsaade ettiği kadar bilgiye sahip olabilirler. Ötesini bilemezler. İnsanların bilgisi tam ve mutlak değildir; istikbali bilmekte tamamen acz içersindedirler. Oysa http://www.tevbe.org/forum/images/smilies/allah.gif'ın bilgisi mekanla kayıtlı olmadığı gibi zamanla da kayıtlı değildir.
- İhlasla "Yâ Alim" diye bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi ilim kapıları kendisi için açılır.