Kuddûsî’nin Sevgiliyle birleşme hâline benzer bir yaklaşım ilk dönem filozofu
Platon’da da vardır. Zira Platon, sistematik felsefesinde sevgiyi “Eros” olarak
tanımlamaktadır. Ve detaylı bir şekilde tartışmaktadır. Ona göre sevgi, ruhun mutluluğu ve
güzelliği, aşırı şekilde istemesidir. Bu sevgi, Eros’un tutkusunu ölümsüz bir şekilde
benimsemesidir. Hem beden, hem de zihin için, bu sadece bedensel/fiziki değil, aynı zamanda
rûhî güzelliktir. Sonsuza ve doğru olana doğru kendinden geçiş hâlidir1816. Bu sevgi aşığın
Mâ’şuk için duyduğu bir sevgidir bu da Eros’un çok önemli bir yönüdür. Buradan da
anlaşılıyor ki, insanın kendi ilgi ve sevgisiyle bir yöneliş vardır.
‘Âşıkın gönlüne Hakkdan gayri nesne girmez
Çünki ol îsâr ü cân ü ser ile eyler ferah
Vech-i Ma’şûka nazar itmek diler ‘âşık hemân
Zâhidin gönli dahi Kevser ile eyler ferah.
1817
Kuddûsî’ye göre, âşk, büyük bir okyanus olup bütün evreni kaplasa da, âşık için,
Mâ’şuka ulaşıncaya kadar yine de daha fazla sevgi gerekir. Âşık için aşkın susuzluğuna
kanmak söz konusu değildir. Aşk sûfîyi ikilikten kurtarır, fanîlikten çıkarır, tevhîdî
gerçekleştirir. Aşk, Hakk dışında bilinen her şeyi unutturur, sadece Rabb’ı sürekli hatırda
tutturur1818. Ne âşık ölümlüdür, ne de aşkları ölümlüdür. Aşk ebedîdir, bu ebedîlikten dolayı
aşka kanmak olur mu?
Âşıka, Mâ’şuk tarafında, kendi cemâlinde bir nûr verilince âşık da bu nûr ile O’nu
görür. Mâ’şuk bu nûr ve şuhuddan dilediğini tamamen alınca Mâ’şuk yüce vechinden başka
bir nûr daha bağışlar, âşık bu nûrun mülahazasıyla da öncekinden daha parlak bir güzellik
nûru görmüş olur. İşte âşık bu temâşa hâlinde tıpkı susuzluktan dudakları kuruyup da deryayı
içmek isteyen bir insan gibidir. Ne kadar çok içerse susuzluğu o kadar artar. Bu suya susamış
olanlar asla kanmak bilmezler. Göz güzeli görünce bakışından ayrılamaz, ayrılacak olursa,
iştiyak ile dönüp bakmaya başlar1819.
Böyle bir tutkuyla Mâ’şuka bağlanan âşıkın iştiyakı, kendini bütünüyle aşka
vermesinden gelir. Sûfî kendini verdiği Mâ’şuku, canına malına tercih edip, O’na gizli ve
alenî her durumda sadakatini kanıtlamalı, sonra da O’na karşı sevgide kusur ettiğini
anlamalıdır. Çünkü İlâhî aşk kişiyi Allah’ın kulluğunu kazandırıp emir ve yasaklarına sıkıca
sarılmayı sağlar1820. Sûfî aşkın vermiş olduğu ateşle, normal insanların gözünde rezil-rüsva da
olsa bu hâlini terk etmemelidir. Zira insanlar ondaki sırları akl-ı beşer ile algılayamazlar.
1774 Al-i İmrân, 3/31.
1775 Müslim, İmân, 69.
1776 Müslim, İmân, 93.
1777 Müslim, Birr, 158.
1778 Kuddûsî, Dîvân, s. 146.
1779 Paul Tillich, Love, Power and Justice Ontological Analyses and Ethical Applications, (Oxford University
Press), London, Oxford, New York, 1960, ss.44–45.
1780 Kuddûsî, Dîvân (İÜ), s. 120.
1781 Kuddûsî, Dîvân, s. 34.
1782 Wolter, T. Stace, Mysticism an Philosophy, (The Macmillan Press), London, 1973, s.222.
1783 Sâd, 38/44.
1784 Enbiya, 21/69.
1785 Nisâ, 4/158.
1786 Kuddûsî, Divân (İE), s. 493.
1787 Blondel, age., s. 131.
1788 Kuddûsî, Dîvân, s. 120.
1789 el-Mekki, a.g.e., II, s. 130.
1790 Kuddûsî, Dîvân, s. 154.
1791 Kuddûsî, Divân, s. 53.
1792 Suad el-Hakim, el-Mûcemu’s Sûfî, ss. 303-305.
1793 İbnü’l-Arâbi, Futûhât, III, 307.
1794 Bakara, 2/118.
1795 Kuddûsî, Dîvân, s. 13.
1796 Kuddûsî, Dîvân, s. 118.
1797 Şahin Filiz, İslam Felsefesinde Mistik Bilginin Yeri, (İnsan Yay.), İstanbul 1995, s. 241.
1798 Afifî, Mystical Philosophy, s. 106.
1799 Aynı eser, s. 123.
1800 Tillich, a.g.e., s.31,33.
1801 Afifî, a.g.e., s.107.
1802 Kelâbâzî, Ta’arruf, s.93.
1803 Kuddûsî, Dîvân, s.88.
1804 Kuşeyrî, a.g.e., s.141.
1805 Gazâlî, İhyâ, IV, 254.
1806 Kuddûsî, Dîvân, s. 47.
1807 Kaf, 50/16.
1808 Hucvîrî, Keşfu’l-Mahcûb, s.233.
1809 Kuddûsî, Dîvân, s.165.
1810 Bakara, 2/165.
1811 Ahmet Atillâ Şentürk, Osmanlı Şiirinde Aşk’a Dair, Doğu Batı Düşünce Dergisi, Sayı 26, Ankara, 2004,
s.57.
1812 Kuddûsî, Dîvân, s.178.
1813 İnsan, 76/21.
1814 Hucvîrî, Keşfu’l-Mahcûb, s.233.
1815 Serrac, Luma’, s.372.
1816 J. Moffat, Love in The New Testament, Hodder-Stoughton Lim, London, ts, p.36.
1817 Kuddûsî, Dîvân, s. 24.