Zikrin Kuşatıcılığı
Zikri Hakka iştigâl ile kişi olur sa’id
Kadir olur her her gicesi anın dahî her rûz-i iyd
.1056
Kuddûsî’ye göre, zâkir, zikrettiği sözcüklerin taşıdığı İlâhî enerji ile varlığını tanır.
Sûfî zikirle sonsuz bir zaman ve ebedî bir varlık içerisinde yaşar. Zikirle, madde-rûh
ilişkilerinin monoton ve günlük gerçekliğinden ve ferdî benlikten kurtulan sâlik, kişisel
benliğini aşan ve kendisini bütünüyle ihata eden “Mutlak Varlık”la mahrem bir ilişkiye girer.
Sûfî, yolculuğun yâni seyr u sulûk merhâlesi olan zikir ve diğer sûfî terbiye metotları ile
beraber başlangıçta kişi, sosyal ve psikolojik bir değişim yaşar. Mürîd eski alışkanlık ve
davranış kalıplarından sıyrılarak hayatına yeni bir pratik kazandırır.1057 Cemaatla birlikte
gerçekleştirilen temrinler ve riyâzetler kişideki bu yeni uygulamayı daha sistematik bir şekle
sokar. Kuddûsî’nin düşüncesine göre, insanın kalbinde konaklayan Allah, kişinin ilahî
yönünün ortaya çıkmasına sebep olur. Gönül kırmak, kırıcı olmak, insanlara karşı gayrı insanî
muamelede bulunmak Allah’a karşı işlenebilecek en büyük suçtur. İnsanlara karşı merhametli
ve şefkatli olmak, kalbi bilginin bir neticesidir. Mürîd, kalbini Allah’ı anmakla beslerse, onun
için insanı sevmek ve saymak, Allah’ı sevmenin ve saymanın aynısıdır.1058
İşte Kuddûsî, sûfînin sosyal yaşamı üzerinde etkili olan zikir ritüeli bağlamında
âşık sûfînin nasıl hareket edeceğini, kimlerle, hangi ortamlarda bulunacağını ve günü gününe
neler yapabileceğini açık bir şekilde ortaya koya.
İdelim dostlar sizinle hüsnî Cânân’dan bahis
İtmeyelim câh-u mâl-u cism ile candan bahis
Çok dadîmdir zâtı pâkı mâsivâsı fânidir
Her zamanda her nefeste idelim andan bahis
Varmayaydım yanına hiç bahs-î ağyar edenin
Çûn ider ubbâd-u zuhhud-u hur-i gılmâdan bahis
Nidelim biz himaheti alçak olan nâdânları
Ehll-i aşk ile edelim valsı Yezdân‘dan bahis
İbn Ethem gibi cûmle varımızı terk edüp
Etmeyelim Kand-u Bal-u Âb ile Nârdan bahis
Aşalım meydan-ı zikri yanalım ışk oduna
Eyleyelim bizi yakan nârı suzândan bahis
Ey – salâ der size Kuddusi kılay ey âşıkân
Zûhdü koyup eyleyelim ışk-u İrfândan bahis
1059
Kuddûsî’ye göre, sûfî, zikrinde kendini O’nda kaybedecek şekilde, bütün yeteneklerini
o yöne kanalize ederek, O’nda yoğunlaşır. Bu yoğunlaşma sonucunda, Yaratıcı hem maddî,
hem de mânevî ihsanını zâkir kuluna yöneltir. Çünkü sâlik için zikir Allah ile beraberliğin
tam anlamda gerçekleştiği, Allah’tan gafil kalınmadığı ve ağyâra takılmadığı, bunlardan uzak
durulmaya çalışıldığı bir hâldir.
Zikir devam ettikçe sâlik bu seyirden kendini yalnız Allah ile beraber hisseder. Beşerî
hataların, günahların terk edildiği, kişinin bütün duyularının ilahî aşk ile dolduğu durumdur.
Mürîd o dereceye gelmiştir ki artık tüm davranışlarının müşahede edildiği hissinden de
kurtulmuştur. Kendi zikrinde yok olarak öyle bir hâl kazanmıştır ki, nefse/benlik bir daha
geri dönmez. Bu durum geleneksel benlikten evrensel benliğe geçiştir.1060 O, Allah’ın
tecellîsiyle sosyal bir varlık olmaktan öteye evresel bir vasıf kazanmıştır. Artık bütün
insanları sevgi ve aşk ile kucaklayan, üstün karakter sahibi bir kişi olmuştur.
1053 Aynı eser, 217b.
1054Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 217b.
1055A. Rıza Arasteh, Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş, çev. Bekir Demirkol- İbrahim Özdemir, Ankara,
2000, s. 85
1056 Kuddûsî, Dîvân, s. 26.
1057 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 218a.
1058 Aynı eser, 218b.
1059 Kuddûsî, Dîvân, s. 21.
1060A. Rıza Arasteh, Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş, çev. Bekir Demirkol- İbrahim Özdemir, Ankara,
2000, s. 85