Dekkâk (ö.405/1014)’a göre, mürîdlerin sülûk konusunda ba
þvurduklarý en açýk ve
en sahih yol zikirdir, çünkü kiþi Allah’a ancak, zikre devam etmek sûretiyle vasýl olur1118.
Sûfî için zikir, Allah’a olan baðlýlýðýn iþareti, kötülüklerden kurtuluþ, þeytani/nefsânî
arzulardan koruyuculuk görevi yapan bir kaledir. Bundan dolayý Kuddûsî önceki/geçmiþ
sûfîlerin görü
þlerine de baþvurarak cehrî zikrin önemi üzerinde durur. Ona göre, cehrî zikir
sebebiyle insanlar kendi dinlerini insanlara anlatmak için fýrsat bulurlar. Ve ayný zamanda
zikrin bereketi, zikirde verilmek istenen mesaj dinleyenlere ulaþýr. Ýnsanlarýn kalplerindeki
olumsuzluklarýn temizlenmesi için cerhi zikre baþvurulmalýdýr. Bu görüþüyle Kuddûsî zikri
teblið aracý olarak görür.
Kuddûsî, zikrin sûfînin psikolojik durumu üzerindeki olumlu etkisinin çok fazla
olduðunu her fýrsatta dile getirir. Dîvânýnda, aþkla/muhabbet beraber en fazla üzerinde
durduðu konudur. O, zikri, hem nefse en zor gelen bir ibâdet, hem de Hakk tarafýnda ecri en
çok olan bir amel olarak görür.1119 Zikir, baþarýnýn anahtarý, ibâdetin özü, gönüllerin
cilasý/parlatýcýsýdýr. Nefsi/egoyu temizleyen ve yüreði aðyâr ve havâtýrdan/kalbe gelen
seslerden temizler. Onun için zikr, sýkýntýlardan kurtulmak ve rýzkýn çoðalmasýnýn nedeni,
isteklerin yerine getirilmesi, düþmana karþý maddî mânevî kuvvet, belalarýn yok olmasý,
yapýlan hatalarýn baðýþlanmasý, ayýplarýn örtülmesi, hastalýklara karþý kalkan, yüce kuvvetler
kazanmak, Allah yanýnda kulluk derecesinin yükselmesi, hatalarýn yok olmasý, ilham ve
kerametin gelmesi ve en önemlisi Allah sevgisini kazanmaktýr. Bunlarýn hepsi Allah’ý bütün
bünyesiyle anmanýn hatýrlamanýn sonucunda kazanýlan nimetlerdir1120. Zikrin gereði gibi
yerine getirilmesi ayný zamanda duâlarýn kabul edilmesi demektir. Çünkü âþýk ile Mâ’þuk
arasýnda gerçek sevgi köprüsü kurulmuþtur. Artýk isteklerin geri çevrilmesi söz konusu
deðildir. Her iki tarafta artýk istekleri içtenlikle yerini getirir. Allah Mâ’þuk olarak, kendini
sürekli ananý sever ve göklerin ve yer ehlinin kalplerine ona olan sevgiyi koyar. Artýk ünsiyet
ve dostluk oluþmuþtur. Artýk Mâ’þuk onu en yücelerde/Mele-i âla anar ve âþýk zâkiri kendileri
için hiçbir korkunun ve üzüntünün olmadýðý evliya/dostlarýnýn içine katmýþtýr. “Siz Beni
zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim”1121 düsturu gerçekleþmiþtir.
Yok huzûr kalbimde dime çün gerek zikri lisan
Gaflet ile ise dahi eyle zikri sen heman
Et lisan ile devam çün hem gelir zikri cinân
Padi
þahtýr kalb bedende hem lisandýr tercüman1122.
Kuddûsî için zikir, kalbde huzurun olu
þmasýna da sebeptir. Ýnsanýn kalbinde huzur
olmazsa da, kendini zikre alýþtýrmalýdýr; çünkü bir gün dili ile yaptýðý zikir kalbi zikre
dönüþebilir. Önemli olan insanlarý zikre alýþtýrabilmektir. Ýnsanlar bunun bilincinde olmazsa
dahi zikr etmelidir. Lisan ile yapýlan zikir bir gün ruh ile kan ile yapýlan zikre dönüþür. Çünkü
insanoðlunun dilini bedenini sultaný/yöneticisi olan gönlün tercümanýdýr.
Tevhîd kelimesi, ihlâs, Ýslam, nur, kurtuluþ, rahmet, takvâkavramlarýnýn
anlamlarýný kapsayan Allah’ýn en yüce kelimesidir1123.
Kuddûsî, bir mürîdin farzlarý, sünnetleri ve nafileleri yerine getirdikten sonra diðer
arta kalan zamanýnda ise tevhîd zikrini sürdürmesini tavsiye eder1124.
“Lâ ilâhe illâllah” kelimesi, nefy ve ispattan terkib edilmiþ bir lafýzdýr. “Lâ ilâhe”
nefyi ile gönül hastalýklarýnýn, ruhu esir alan kayýtlardan, nefsin güçlenmesinin, nefsin kötü
huylar ve þehvani özelliklerle güçlenmesinin ve iki dünyaya baðlý kalmanýn kendisinden
kaynaklandýðý, bütün kötü özellikler yok olur. “Ýllâllah” ispatý ile de, kalbin sýhhat bulmasý ve
kötü özelliklerden kurtuluþu gerçekleþir. Ýspat ile insan, asýl mutluluða ulaþýr ve Allah’ýn
ihsanýyla karakteri ve hayatý düzelir. Hakk’ý gösteren delillerle Allah’ýn zat ve sýfatlarý kiþi
üzerinde tecellî eder. Allah’ýn nuruyla yeryüzü aydýnlanýr ve kötü özelliklerin tümü yok
olur1125.
Zikir, ölünün unuttuðu gibi mâsîvayý unutmak ve Hakk’ý hatýrlamaktýr.1126 Sâlik de
“Unuttuðun zaman Rabbini zikret”1127 emriyle hareket etmelidir.
Kuddûsî’ye göre, sûfînin “Namazý bitirince de, ayakta, otururken ve yanýnýz üzeri
yatarken (daima) Allah’ý zikredin”1128 buyruðu gereðince bütün hâllerinde Allah’ý anmaya
devam etmesi gerekir. Çünkü zikir, vakitli bir ibâdetin ötesinde, sâlik için, devamlý üzerinde
taþýdýðý elbise gibidir. Onu üzerinden çýkardýðý ân uryan kalýr.1129
Zikir ki
þide, kuvvetli ve gerçek bir fikir ve düþüncesinin oluþmasýna neden olur.
Gönlün zikre olan gereksinimi, cismin süte, bitkinin suya ihtiyaç duyuyor ve onsuz
geliþemiyorsa, kalbin de kötülüklerden temizlenip olgunluða ulaþmasý için zikre o derece
ihtiyaç vardýr1130. Zikir eðer sâlik üzerinde etkisi bu kadar fazla ise, fikrin insan üzerindeki
etkisi zikre oranla mislince fazladýr.
1110 Kuþeyrî, Risâle, s. 221.
1111
Tergâib, III, 343.
1112
Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, s.131.
1113
Bakara, 2/152.
1114
Ýbn Mâce, Edeb, 53.
1115
Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 260a.
1116
Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 231a.
1117
Ayný yer.
1118
Ayný eser., vr. 232a
1119 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrar, vr. 236b.
1120
Ayný eser, vr. 232b.
1121
Bakara, 2/152.
1122
Kuddûsî, Dîvân, s.117.