Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
Çok güzeldi tek kelimeyle harikaydı akıcı bir konu herkesin okumasını tavsiye ederim..
ALLAH C.C. Razı olsun DJ-Reyhani kardeşim.Duaile...
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
Cok güzel bir paylaşımdı Abi.Emeklerinize sağlık.Allah razı olsun.
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
paylaşım için Alalh CC razı olsun inşallah
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
emeğine sağlık reyhani abi allah c.c. razı olsun
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
paylasım için ALLAH razı olsun eöeğinize sağlık reyhani abi
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
Evet!.. Ne diyorduk?!.. (2)
Osmanlı ile Safevi'nin yolları kesişip de iki aslan birbirine kükrediğinde, Sultan Selim ile Şah İsmail birbirlerinin üzerine atıldığında, bugünkü Anadolu'nun güneydoğusundaki sarp dağlarda yaşayan Kürtler arada kalmış, ne yapacaklarını şaşırmışlardı.
Yaklaşık otuz kadar farklı aşiret ve farklı idare, burada birbirinden kopuk yaşıyor, aralarında sık sık münazaalar çıkıyordu. Şimdi bölge karışmıştı. Kimden yana olacaklardı? Şah mı, Sultan mı tercih edilmeliydi? Hangisi Kürtlerin hayrına olacaktı? Tedirginlik had safhada iken Bitlisli İdris sahneye çıktı. Akkoyunlu ve Osmanlı saraylarında önemli görevlerde bulunmuş, Safevi Şahı İsmail'in babasıyla dost olmuş, otuza yakın kitap yazmış bir alim ve devlet adamı olan İdris çok ince bir siyaset güderek Sultan'a geldi. Yanında 25 Kürt aşiretinin reisi vardı. Aralarında bir konuşma geçti. İki yıl gibi kısa bir sürede otuz kadar Kürt beylik ve hanedanını bir araya getirip Kürt birliğini sağlayan bir konuşmaydı o. Yüce hükümdar Selim ile Kutlu Müderris İdris'i samimi dost yapan bir konuşma. Bu konuşmadan sonra o kadar iyi geçimlik oldu ki İdris, hükümdara çok hoşuna gidecek bir lakap (Yavuz) verdi; hükümdar da ona Diyarbakır ve havalisine hükmedecek bir kazaskerlik rütbesi. İşte o ahitleşmenin cümlelerinden bazıları:
- Hocam ve ağalar! Devr-i saltanatımın bidayetinden bu yana mîr-i aşiret tesmiye olunan Ekrad sancaklarını devletim sancaklarıyla eşit tutmuşluğum hatırlarda mıdır?
- Evet, hünkarım, cümle bilad-ı Ekrâd bunu hatırlar.
- Baba ve dedelerinizden miras aldığınız örf ve adetleri onurlu şekilde sürdürmek üzere paşa sancaklarında yurtluk ve ocaklık yoluyla size şimdi de dirlikler vermektir maksadım, ister misiniz?
- Evet isteriz, yüce Sultan, örfümüze sadığız, isteriz.
- Dağlarda mekan tutmak yerine düzde çift sürseniz, bereketli toprakları ekip biçseniz ve ben de bunun için size ahitnameler düzenletsem, buna karşılık fermanıma râm olup askerim yedeğinde cengaverlik eder misiniz?
- Evet ey hükümdar, yanınca kılıç sallar, can alır, can veririz!..
- Devletimin sefer ve gaza vaktinde, beyleriniz, ordularını yine kendi serdarları ve yine kendi teçhizatlarıyla birlikte orduma katarsa, hazar ve barış vaktinde ben dahi sizi düşman ellerden ve yabancı müdahalelerden korurum. Razı olur musunuz?
- Evet, razı oluruz adaletli hünkar!
- Südde-i saadetim ve devletim nezdinde sözümü söz, işimi iş bilir misiniz?
- Evet!.. Biliriz.
- O halde bu ahitten sonra emirlikleriniz, örf ve aşiret hususiyetleri üzre rahat olsunlar. Ve dahi ahdimiz haleflerimiz nezdinde korunup uygulansın, razı mısınız?
- Evet!..
- Reyiniz sorulduğunda sizi reyimle mutabık bulacak mıyım?
- Evet!...
- Varın, ta-be-kıyamet huzur ve emniyette olun!..
Evet!.. Ne diyorduk?!..
Hz. Ali Efendimiz bir gün oğlu Hasan'a tane tane şöyle buyurmuştu:
" - Oğul!..
Her şeyden evvel Allah'tan hakkıyla kork. Ciddi olarak ölümü an ve ölümü anmakla kalbini yaşat.
- Evet babacığım!..
- Kendi nefsine ve kalbine daha evvel geçmiş insanların hikâyelerini söyle. Mazide insanların başına gelen felaket ve musibetleri düşün. Aynı şeylerin tekrarlanmaması için dikkat et. Atalarının topraklarında ve yaşadıkları yerlerde gez; onların eserlerini dikkatle tetkik et, istikbaldeki yerini şimdiden hazırla ve temizle.
- Oğul!.. Bilmediğin şey hakkında konuşma. Her işi ehline bırak. İyiliği emret ki iyilik ehlinden olasın. Bir işi yapmadan önce onun üzerinde iyice düşün. En iyi şekilde karar verebilmek için güvenilir kimselerle istişare et. Anlıyor musun?
- Evet ya Ebû Türâb olan babacığım!..
- Oğul!..Tavsiyelerimi dinle ve anla. Bil ki her canlının ölümünü elinde tutan, yaşamasını da elinde tutmuştur. Zenginleri fakir, fakirleri zengin yapan O'dur. Her türlü belayı ve hastalığı veren de; her belaya bir deva bulan da O'dur.
- Evet ey Haydar-ı Kerrâr olan babacığım!..
- Oğul!.. İşte sana dünyayı ve onun türlü hallerini, içinde bulunan bütün şeylerin zamanı gelince başka bir yere göç edeceğini, varlığın akıbetinde yok olacağını tebliğ ettim. Bunlar hakkında ibret alman için de sana yol gösterdim. Bununla senin kurtuluşunu ümit ettim. Duydun ve kabul ettin mi? - Evet ey mü'minlerin emiri babacığım, Evet!.. Duydum ve kabul ettim!.. - Oğul, inşallah kurtuluşunu ümit ederim.
İskender Pala
Zaman
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
Zamanın öncesinde... Dünyada hiçbir şey yok iken... Daha dünya yok iken... Allah sormuştu:
- Ben sizin Rabbiniz değil miyim? kabul etmemişmiydik a zaman hani rabbimize kullugumuz nerde
nerde rabbimize verdigimiz söz
allah razı olsun reyhani kardeşim mükemmel bir konu ibretle okumamız gereken
Cevap: Evet!.. Ne diyorduk?!..
Allah razı olsun abi.emeğine sağlık