6 sonuçtan 1 ile 6 arası

Konu: Zikirin Sınırsızlığı

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Zikirin Sınırsızlığı

    Yunus da insanî benliğin kendinden alınmasını ve Allah’ın benliği ile dolmasını
    istemektedir.1004 Buna benzer bir çok sûfî, Allah ile kendi aralarındaki “ben”in kaldırılmasını
    istemişlerdir. Sûfîler, insanın öldüğünde Allah’tan başka her şeyden ayrı düştüğü, kabirde eş,
    çocuk, akraba, ve dostlarının yanında bulunmadığı, orada kendisini terk etmeyen tek şeyin
    zikir olduğuna inanırlar. Zikir öyle bir kurtuluş reçetesidir ki kendisine hem dünya
    mutluluğunu yaşatmış; hem de âhirette sevgilisine kavuşturmuştur. O, bütün zevki ve hazzı
    zikirle tatmış, zikir sayesinde arzuladığına vâsıl olmuştur. Hiç kimsenin yanında bulunmadığı
    bir günde öyle bir zatla beraber olmuştur ki, O ’da bütün insanların o gün O’nunla beraber
    olmayı her şeyden daha çok istedikleri Allah’tır.

    Ledün ‘ilmiyle açılur basîret gözi
    Nazar eyele bu göz ile gören asâre toğrı

    Bu ‘ilme nâ’il olmak ister isen cân u dilden
    Çalış dilin alışsun rûz u şeb ezkâre toğrı.1005


    Zikr ide ide kalbde tağar şems ü ma’ârif
    Hak ‘ârif ol gir çalışup sen o penâha
    .1006


    Kuddûsî’ye göre, zikir, aynı zamanda ma’rifetin oluşmasını sağlayan en etkili
    ritüeldir. Devamlı zikir kalpte Allah’a olan bağlılığın, sevginin artmasına neden olur. Bu
    bağlılıkta derûni bir düşünceyle kişiyi Yaratıcı’ya ve O’nun var ettiği varlıkları tanımaya
    götürür. Kuddûsî’ye göre, zikir devamlı olarak gönülde yayılıp, tefekkürle desteklenirse o
    zaman kişiyi Hakk’ı bilme bilgisine götürür.
    Bazı sûfîler, Allah’ı sadece isim ve sıfatlarıyla anmanın zikir olmadığını, Allah
    için yapılan her ibâdet ve Allah rızası gözetlenerek yapılan yardımlar, insanî ilişkiler ve her
    tür varlığa karşı takınılan tavırda zikir olarak kabuledilmiştir.1007 İsim ve sıfatların dil
    vasıtasıyla yerine getirdiği zikir aslında âşık ile Mâ’şûk arasındaki sevgiyi alevlendirdiği
    söylenmektedir.1008 İşte gönülde bu sevginin oluşması sayesinde insan sonsuz mutluluğa
    kavuşur . Bu sevginin dozunu Allah şu şekilde ortaya koymaktadır. “Allah’ı çok anın ki
    kurtuluşa eresiniz.1009


    Zikre devâm it dir ise olsun celis Mevlâ bana
    Bu pendi iştit cân u dilden itme gaflet sâlikâ
    Çün Hak sever zâkirleri hem zikr ider onları ol
    Evkâtini fevt eyleme zikre çalış subh u mesâ1010.

    Kuddûsî, sâlikin gaflete düşüp, kalbinin katılaşmaması için devamlı Allah’ı
    anması görüşündedir.1011 Allah kendisini gaflet içinde ananları “gafillerden olma”1012 ifadesi
    ile uyarıyor. Gafletin zıddı olan zikir, gafleti yok edemiyorsa gerçek anlamda zikir
    gerçekleşmiyor demektir. Ona göre kul ile Allah arasındaki sevgi karşılıklıdır; çünkü “Beni
    zikredin ki, ben de sizi zikredeyim”1013
    ifadesi bunu en güzel şekilde kanıtlamaktadır. Onun
    için sâlik vakti kaçırmadan devamlı Allah’ı anmalıdır. Allah’ı anmak O’nun sohbet meclisine
    dâhil olmak demektir. Bu meclis’te en ulvî dost meclisidir. Onun için bütün ameller, ancak ve
    ancak Allah’ı hatırlamak, O’nu unutmamak ve O’nun gayrısına meyletmemek için ortaya
    konulmuştur. Zira, bu konuya en iyi örnek şu emirdir: “Beni anmak için namaz kıl”1014

    1003 Margaret Smith, Bir Kadın Sûfî: Rabia, çev. Özlem Eraydın, İstanbul, 1990, s. 110.

    1004 Gölpınarlı, age., s. 257.
    1005 Kuddûsî, Dîvân, s. 209.
    1006 Kuddûsî, Dîvân, s.104
    1007 İmam-ı Rabanî, Mektûbât, no. 338.
    1008 Aynı eser, no:92, 359.

    1009 Enfal, 8/45.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zikirin Sınırsızlığı

    Gezer iken oturub hem yatur iken okur isen
    İder Mevlâ sana ‘ârif libâsın ‘âkibet ilbâs.988


    Kuddûsî’ye göre, zikrin sürekliliği kul ile Allah arasındaki sevginin, aşkın pekişmesi
    için en önemli ritüeldir. Sevgilileri, birbirlerini sürekli düşünmeleri, sevenin sevilene
    bağlanıp, her dileğini yerine getirmesi, gönülde Maşûk’a karşı vesveselerin tamamen yok
    olması demektir. Kuddûsî, sûfîlerin, zikirden daha sahîh ve daha açık bir yola sülûk
    etmedikleri görüşündedir. Zîra, ona göre, bir kimse Allah’a, ancak zikre devam etmek
    sûretiyle vâsıl olur.989 Zira Allah’ın kullarına sürekli açık olan kapısı zikirdir. İstediği
    zamanda, istediği mekânda, bildiği lisanla kulun Allah’la konuşmasıdır. Kur’ân, “Onlar
    ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler
    , göklerin ve yerin yaratılışını
    düşünürler
    .”990 buyurarak, İslâm’ın öngördüğü bu özgür hareket etme hoşgörüsü ortaya
    koymuştur. Eğer insan, Allah’la olan diyalogdan hâlâ haz alamıyorsa muhakkak ki "kalp ilahî
    vericilere kapalı" demektir. Zikir ibâdeti, kalp ile dilin zamanla kayıtlı olmayan hareketidir.991


    Şu kez çok eyle kim zikri olasın mest-i lâ-ya’kıl
    Münâfılar disünler yâ mürâ’îdür yâ dîvâne992


    Zikre meşgûl ol derya gibi tol
    ‘Işk-ıla met ol gel râh-ı bâba993


    Kuddûsî’nin anlayışında, Sûfî için üç ritüel/ibâdet, onun Hakk’a karşı sevgisinin
    artmasına sebep olur. Bu üç önemli ibâdet, tefekkür, zikir ve bilgi’dir.994 Sûfî için zikir,
    tarîkatlar da olduğu gibi995 zaman ve mekânla kayıtlı olmayan bir ritüeldir. Zamanı aşmak
    Mâ’şuk’la ölümsüzleşmek demektir. Sûfînin sevgilisi/Mâ’şuku ile bir eşref saati yoktur. Hz.
    peygamber (s.)’in de belirttiği gibi; “Benim Allah ile öyle bir vaktim vardır ki, o vakit içine ne
    bir melek-i mukarreb ve ne de nebiyy-i mürseigâr
    ”996. İşte bu vakit âşık sûfî’nin devamlı
    içinde bulunduğu “ân” dır. O bu “ân”da derya gibi coşarak Rabbi ile hemhâl içindedir.
    Sevgisi öyle taşmıştır ki, içine gark olmuştur. Çünkü âşık sûfî, gerçek zikrin mâsivâyı
    unutarak Allah’ı anmak olduğunu ve hakîkat üzere Hakk’ı andığı zaman, zikrinde Allah’ın
    dışında her şeyi unuttuğu için, Allah’ın da kendisini koruyacağının bilincindedir.997

    Kesme dilden her nefes her dem beher hâl zikri sen
    Zâkirin kalbine şeytan mâsivâyı koyamaz.

    Bulmadım bir şeyh deyûb terk itme zikrullah içün
    Sana Kuddûsî icâzet virdi oldun sen mücâz998.

    Kuddûsî’ye göre, zikir kesintisiz ve hiçbir kayıtla sınırlanmayan bir ibâdettir.
    Onun için Kuddûsî, bütün Müslümanları, tarîkatlı-tarîkatsız herkesi devamlı Allah’ı anmaya
    davet etmektedir. Kuddûsî’nin tarîkat bağlılığını aşan bu düşüncesi bütün tasavvufî konularda
    görülmektedir. O “cami’u turûk” bir anlayışa sahiptir. Yâni, bütün tarîkat anlayışlarını
    kendinde toplayan bir kişiliktir.

    Çün Hudâ Ben zâkirime olurum dimiş celîs
    Zikr-i ağyârdan geçüb ol zikr-i Mevlâya

    Tîz vakitde ma’rifet şemsi toğar kalbinde bil
    Zikri iksâr eyleyen olur kamu nâsa re’is

    Pâk ider dil şehrini hem mâsivadan ‘âkıbet
    Ehl-i zikre cevr iden bulmaz felâh olur habîs

    Yâr-ı Hakkdır çünki zâkir it mahabbet dinle söz
    Kabri cennet revzası olur anın sanına halîs.999


    Kuddûsî’ye göre, sûfî, devamlı Allah’ı anarsa, kalb, O’nun egemenliğine geçer ve
    kalbin hataya düşmesi engellenir. Bundan dolayı hatırlatmada sürekli fayda vardır. Çünkü
    Allah, “Hatırlat, hatırlatma mü’minlere fayda verir”1000 buyuruyor. Kuddûsî’ye göre, samimi
    mutasavvıf ruhunu temizlemek, günahlarını affettirmek, ezelî ve ebedî olan ilahın varlığında
    yok olmak, ilahî aşkın sevabı ile mest olmak için sürekli Allah’ı anar. Allah'ı anmak önce
    O'nu ve eserlerini yakîni olarak izlemekle gerçekleşir.1001 Allah'ın eserlerini, her olayını
    dikkatli ve sürekli müşahede etmek, yâni varlık âlemindeki âyetlerini gözlemlemek
    murakabedir. Küçük veya büyük her şeyi murakabe ederken, yaratılan şeyleri hiçbir yönden
    kaçırmamak, sebeplerine delillerine bakıp uyanık ve dikkatli olmak, ibret almak, Yaratıcıyı
    düşünmek, anmak ise zikirdir.1002 Tasavvuf tarihinde bir çok mutasavvıfın hayatında Allah’a
    vuslatın büyük arzusu vardır. Onlar her zaman, her mekanda Allah'la olmayı istemişlerdir.
    Sûfîlerce ismi, Allah âşkı ile simgeleşmiş olan Rabia’nın son dileği Allah’la beraber olmaktır.1003


    988 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 189.

    989 Kuddûsî, Hazinetü’l- Esrâr, vr. 232a.
    990 Âl-i İmran, 3/191.

    991 İbn Kayyım, age., ІІ, s. 332.

    992 Kuddûsî, Dîvân, s.25.
    993 Kuddûsî, Dîvân, s.25.
    994 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 239a.
    995 Bk. Ömer Yılmaz, İbrahim Kârânî, İnsan Yay., İstanbul 2005, s.382 vd.; Dilaver Görür, Abdülkadir Geylânî,
    İnsan Yay. İstanbul, 1999, s.216-218.

    996 Bk. Aclunî, a.g.e. II, 173–174.
    997 Kuddûsî, Hazinetü’l- Esrâr, vr. 232a.
    998 Kuddûsî, Dîvân, s. 84
    999 Kuddûsî, Dîvân (Külliyat), s. 151.
    1000 Zariyât, 51/55.
    1001 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 238a
    1002 Aynı eser, vr. 232b.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zikirin Sınırsızlığı

    Zikir, kalbi hakimiyeti altına aldığı zaman kişinin bütün duyularını
    İlâhî nûrla aydınlatır. Allah’ın “İşte senden perdeyi kaldırdık. Bugün gözün ne kadar
    keskindir
    .”972 övgüsüne layık olur. Bu övgüye mazhar olan kişi, fertlerin ve toplumun
    arzuladığı “kâmil-insan” modelini ortaya koyar. Bu karaktere sahip insanların sayılarının
    çoğalmasıyla yaşanabilir bir toplum oluşur. Böyle yüksek karakterli insanların varlığı zikrin,
    insan psikolojisinin üzerinde önemli bir tesirini gösterir. Mutasavvıflara göre zikrin yerine
    getirilmemesi veya unutulması, kalbin ölümü demektir. Unutmak vasfı, beşer olarak
    insanoğlunun zaafiyetidir. Bu zaafiyet Allah’ı anmada da görünmektedir. Allah unutanların
    durumunu, “Kalpleri Allah’ın zikrinden yana katılaşmış olanlara yazıklar olsun”973 âyeti ile
    açıklar. Zikirsiz kalan kalpten dolayı ruh da sevgisiz kalır. Allah sevgisinden uzaklaşan kalp
    nefsin dostu olur.974

    Bu zaafiyetler bazen tarîkatlarda, riyâzetler yerine getirilirken görülmektedir.
    Bazı mürîdlerin zikir esnasında yaptıkları aşırılıklarda kabul edilecek bir durum değildir.
    Onun için Allah'ı zikretmek ne giyim ne de bedenin durumuyla ilgilidir. O'nu anmak kalp ve
    niyet işidir. Belli oturuş şekilleri ve belli giysilere bürünmek Kur'ân'ın rûhuna aykırıdır. Zikir,
    boynu büküklük, gizlilik içinde ve iç dünyamızda seyretmelidir. İşi kelimelere dökmek,
    kendinden geçerek bağırıp çağırmak gafletin neticesidir.975 Gaflete düşüp, kalbin
    katılaşmaması için Allah anılmalıdır. O'nu yâd etmek, hatırdan çıkarmamak rûh ile beden
    arasındaki dengeyi sağlar ve rûhu devamlı diri ve uyanık tutar.976 Kur’ân’da geçen
    "Gafillerden olma" cümlesi hiçbir zaman Allah'ın unutulmamasını, kalbi zikrin sürekli
    olmasını gerekli kılar.

    Çalış sen zikr-i tevhîde dem-â-dem dinî tecdîde
    Gönülden mâsivâ gide ana ol dem sığar Mevlâ977.

    Lisânın ile zikr eyle dahi kalbinle fikr eyle
    Ganî Vehhâba şûrk eyle sever ol Kird-gâr Mevlâ.978


    Kuddûsî’ye göre, önemli olan zikrin derunî olarak, sürekli Allah’ı düşünmekle
    gerçekleşmesidir. Onun, zikir felsefesinin temel ilkesi, kalbin Allah ile beraber harekete
    geçmesidir. Allah da, kuldan derunîlikle düşünmeye dayalı gönülden gelen, samimi, içten
    fışkıran sesle daim bir anmayı istemektedir.979 Dil sadece kalbin sözcüsüdür, o zikrin kalbe
    yerleşmesinde ve gönül dünyasının da zikre katılmasını sağlar.980 Gönülde yapılmayan zikrin
    ne bir etkisi, ne de yapana bir faydası vardır981


    Hirfetim şimdi hemân Sen şâhımız zikr eylerim
    ‘Işk u cezbe zikr ile eyler tezâyüd dem be dem.982


    Kuddûsî’nin bu düşüncesine göre, zikir, düşünceyle bütünleşip güç harcamaksızın
    otomatik olarak ağızdan çıkmaya başlayınca, yüksek zikir aşamasına gelinmiş demektir. Bu
    da düşünce ve beden ikilemenin aşıldığını göstermektedir.983 Kalp, Allah’ı anmamaktan
    dolayı paslanıp, İlâhî istikâmetten sapınca onu düzeltecek tek ilaç zikirdir. Bu önemli ilacı
    âyet-i kerime de şöyle beyan ediyor: “Rabbini çok an, sabah-akşam tesbih et.”984 Zikir kalbi
    cilalar, parlatır, Allah’ın nûruyla parlayan kalp te “Mutlak varlık”a karşı sevgi kuşatması
    oluşur. Sâlik Mâ’şukunun eşsiz güzelliği karşısında kaybolur. Seven kimsenin (âşıkın) en
    büyük arzusu, O eşsiz güzele vuslattır. Bütün arzusu O’nunla olmak, O’nunla yaşamaktır. Bu
    hâl sâlikin kalbinin tamamıyla sevgiyle dolduğunu gösterir. Sevgi onu öyle kuşatmıştır ki,
    onun kulağı, gözü, irâdesi ve duyuları hâline gelir. Allah dışındaki her şeyi (mâsivâyı)
    unutarak kalbe sadece Allah aşkını yerleştiren kişilerle hem ferdî hem de toplumsal
    çözülmelere engel olunur.
    Kuddûsî için sûfî, zikrle Rabbinin sevgisini gönülden seçtiği için, gelen her türlü
    eleştiri ve saldırıya hazır olması gerekir. Şu da unutulmamalıdır ki, âşık sûfîler için zikir,
    yemek ve içmekten daha çok üstündür; çünkü onlar, “açlık zâhidlerin, zikir ise âriflerin
    taâmıdır
    ” anlayışı ile zikre yaklaşırlar.985 Onlar, Hakk sevgisinin tam anlamıyla
    gerçekleşmesi için, devamlı olarak O’nunla hemhal olmak gerektiği görüşündedirler. Aksi
    takdirde bu sevginin geçerliğinin bir gerekçesi olamaz.986


    Şu kez zikr eyle dün ü gün diyeler tâ sana Mecnûn
    Sakın olmayasın mahzûn seni kılmaz nâ-çâr Mevlâ987


    Hudânın zikrini itmekle zâkir eyler ıstînâs
    Gice gündüz devâm it zikre sen de ol e’azz-i nâs
    971 el-Mekkî, age., ΙΙ, s. 248.

    972 Kaf, 50/24.
    973 Zümer, 39/22.
    974 İbn Kayyım el-Cevziyye, Medâricu’s Sâlikîn, trc. heyet, İstanbul, 1994, ΙΙ, s. 331.

    975 Aynı eser, s. 118.

    976 Elmalılı, age., VII, s. 458.
    977 Kuddûsî, Dîvân, s.22.
    978 Aynı yer.

    979 Bk. A’râf, 205.
    980 El-Mekkî, a.g.e., II, 248.
    981 Kuddûsî, Dîvân, s.22.
    982 Kuddûsî, Dîvân (İE), s. 251.

    983 Kuudûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 234b.
    984 A’râf, 7/205.
    985 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 217b.
    986 Aynı yer.

    987Abdülkadir Geylânî, el-Fethu’r-Rabbanî ve’l-Feyzu’r-Rahmânî, Neşr: Muhammed Sâlim el-Bevvâkı, Beyrut,
    ts, s.106.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zikirin Sınırsızlığı

    Zikirin Sınırsızlığı

    Kuddûsî’nin temel felsefesin de, Allah’ı en çok kimin sevdiğini anlamak için, o kişinin
    Allah’ı anmak şekline bakmak gerekir. Ona göre Allah’ı çok seven kişiler, O’nu bütün
    vakitlerinde, oturuş ve kalkışlarında, ayakta iken, otururken, yaslanırken, bolluk ve darlık
    ânlarında, gizli ve açık olarak, vahdet ve kesret hâlinde, rahatlık ve zorluk ânında, zenginlik
    ve fakirlik durumunda, ister Hakk’ı zikredenlerin ister gâfillerin yanında olsun, ister
    yöneticilerin ister sıradan insanların ve garibanların yanında olsun, onlar daima Allah’ı
    anarlar.958 Bu kişi, münafık/ikiyüzlülerin kınamasından korkmaz ve dünyanın bütününe sahip
    olsa dahî, dünya işleri onu Allah’ı zikretmekten alıkoymaz, çünkü, bir şeyi sevmek insanı her
    tür bağdan kurtararak özgürleştirir.959 Onun kalbinin berraklığını her iki dünya kaygılarının
    hiçbiri kirletemez. O kişinin başında kıyâmet kopsa bile, dilinde Allah’ın zikri, kalbinde de
    Allah fikri bulunur.960

    Kuddûsî’ye göre, tasavvufta önemli etkinliğe sahip olan zikir, daha öncede
    belirttiğimiz gibi, Kur’ân-ı Kerim'de geniş bir şekilde yer almaktadır. Kur’ân-ı Kerim'de
    altmışın üzerinde âyet doğrudan, iki yüz elli altı âyette dolaylı olarak zikrin insanlar için
    faydası beyan edilmektedir.961 Kur’an’ın üzerinde çokça durduğu zikir, insanın derûnî bir
    faaliyetidir. “Rabbini gönülden (samimi) ve korkarak, içinde hafif bir sesle sabah-akşam
    zikret; gafillerden olma
    .”962 âyeti ile Allah zikrin kalbî ve samimi olarak yerine getirilmesini
    emretmektedir. Allah’ı devamlı hatırlamak samimi Müslümanların vasfıdır. Sûfîler
    samimiyetlerinin izharı için daha da ileri giderek cennetin ve cehennemin kendileri için asıl
    hedef olmadığını iddia etmişlerdir. Onlar ne cennete yaklaşma ne de cehennemden uzaklaşma
    telaşı içindedirler. Onlar sadece Allah’a kavuşma aşkıyla yanıp-tutuşan kimselerdir.963 Bazı
    sûfîler de cenneti yalnız Allah’a vuslat ve O’nu görmek için arzulamışlardır.964

    Kuddûsî için zikir, kalblerin Allah’ı anmaktan gâfil kalmamasıdır. Ona göre sûfîlerin
    iç dünyaları murâkabede istiğrak olmuştur. Allah’ın dışındaki her şeyin Allah’tan fışkırıp
    Allah’a döndüğünü yakîn üzere görünce, onlar, ne kendi benliklerinde, ne de âfakta hiçbir hâl
    müşahede etmezler. Yâni, her şeyi Hakk’tan görürler. Onlar, enfüste ve âfaktaki Allah’ın
    şuûnâtını bizzat gözleriyle görürler, yâni, ayne’l-yakîn bilirler. Buradaki gaye, Allah’ı mutlak
    sûrette anmaktır. Bu zikir, ister zât yönünde olsun, isterse olmasın eşittir. Yâni, ıtlak üzere her
    durumda zikretmek kasdedilmiştir.965

    Kuddûsî’nin tasavvuf düşüncesinde zikir, Hakk’ın isim ve sıfatlarını belli bir
    âhenk içerisinde tekrarlayarak anmak ya da hatırlatmaktan ziyade, gönülden gelen bağlılığın
    hem dil olarak, hem de eylem olarak yerine getirilmesidir.966 Onun için zikir bütün âşık
    sûfîlerde yaşanan dinîn kilit taşı olarak görülmüştür967. Zira âşık sûfîler zikrin önemini968 Hz.
    peygamberin (s.) şu hadisine bağlamaktadırlar: “Rabbını zikreden ile zikretmeyenin durumu,
    diri ile ölünün durumu gibidir.”
    969 Zikrin sürekliliği üzeride, bir canlının yaşamını sürdürmesi
    için temel besin maddelerine ihtiyaç duyduğu kadar gerkli gören Kuddûsî’ye göre, sûfîyi
    bütün varlığı ile her türlü ağyârdan temizleyip, Yaratıcı’sına bağlayan zikirlerin en güzeli
    zikr-i tevhîd/tevhîd zikridir.970 Zikrin derûni olarak yerine getirilmesi kalbin durumuna
    bağlıdır.
    Kuddûsî, zikirde önemli olan dilin hareketi değil, kalbin Allah ile beraber harekete
    geçmesi görüşündedir. Dil sadece Allah’ı zikrederek, zikrin kalbe yerleşmesini ve kalbin de zikre katılmasını sağlar971.



    958 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 235b.
    959 Aynı eser, vr. 239b.

    960 Aynı eser, vr. 240a.

    961 Muhammed Fuad Abdülbakî, Mu’cemu’l-Mufehres , Kahire, 1983, s. 273-274.
    962 A’raf, 7/205.
    963 Yunus Emre, Divân, haz. Abdülbakî Gölpınarlı, İstanbul, 1964, s. 257.

    964 A. Schimmel," Müslümanlıkta Mutasavvıfane Duâ ve Niyaz", AÜİFD, Ankara, 1953, sy. ΙΙ-ΙΙΙ, s. 211.

    965 Kuddûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 251a.
    966 Aynı yer.

    967 Reynold A. Nicholsan, The Mystics of İslâm, London,1989, s. 45; Ali Tenik, “Sosyo-Psikolojik Açıdan Zikir
    ve Şanlıurfa Dergâh Camii Örneği”,
    İlmî Akademik Tasavvuf Dergisi, Ankara 2002, Sy. 8, ss. 97-116.

    968 Kuudûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 215b.
    969 Buharî, Daavât, 66; Müslim, Müsâfirîn, 221.
    970 Kuudûsî, Hazinetü’l-Esrâr, vr. 237a.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart Cevap: Zikirin Sınırsızlığı

    Ledün ‘ilmiyle açılur basîret gözi
    Nazar eyele bu göz ile gören asâre toğrı


    Bu ‘ilme nâ’il olmak ister isen cân u dilden
    Çalış dilin alışsun rûz u şeb ezkâre toğrı.1005


    Zikr ide ide kalbde tağar şems ü ma’ârif
    Hak ‘ârif ol gir çalışup sen o penâha

    Rabbim cümlemizi muhafaza etsin.
    Allah cc razı olsun
    Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: Zikirin Sınırsızlığı

    Alıntı Nuralanur Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Ledün ‘ilmiyle açılur basîret gözi
    Nazar eyele bu göz ile gören asâre toğrı

    Bu ‘ilme nâ’il olmak ister isen cân u dilden
    Çalış dilin alışsun rûz u şeb ezkâre toğrı.1005


    Zikr ide ide kalbde tağar şems ü ma’ârif
    Hak ‘ârif ol gir çalışup sen o penâha

    Rabbim cümlemizi muhafaza etsin.

    Allah cc razı olsun

    Amin, Ecmain İnşallah.. Okuyan gözlerine, Yüreğine sağlık Kardeşim; Allah c.c razı olsun.

    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •