2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: çocuk eğitiminde muhammedî metod -sallallahu aleyhi vesellem-

    Share
  1. #1
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart çocuk eğitiminde muhammedî metod -sallallahu aleyhi vesellem-

    Katılaşan kalpler nasıl yumuşar?

    Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin talebeleri olan sahabeler, kalplerini sürekli denetlemişler ve sevgisizliğe asla geçit vermemişlerdir. Onları mide açlığından çok, gönül açlığı ilgilendirmiştir. O güzel gönüllü insanlar, yüreklerindeki sevginin azalmasıyla tedirgin olmuşlar, hemen sevgilerini yeniden coşturmanın yolunu aramışlardır…

    Ne mutlu onlara ki, en muhteşem gönül doktorunu da yanı başlarında bulmuşlar ve dertlerine en etkili, en evrensel reçeteleri yazdırmışlardır.

    İşte, onlardan biri Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme gelir ve kalbinin katılaştığından dertlenir. İnsanlığın gönül doktoru Efendimiz, kıyamete kadar geçerliliğini yitirmeyecek olan muhteşem reçetesini yazıverir: “Kalbinin yumuşamasını dilersen, ya bir fakiri doyur ya da bir yetimin başını okşa.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2-263)

    Anne babanın ve özellikle de bütün eğitimcilerin gözleri gönüllerinde olmalı, sürekli sevgi düzeylerini denetlemelidirler. Çünkü asıl açlık, gönül açlığıdır. Gönlün sevgi seviyesi düşükse çocuklara karşı davranışımızı doğru ayarlama imkânımız kalmaz. Bir başka deyişle sevgisiz eğitim olmaz. Bu düşüncelerimi dile getirdiğim bir konferansımda dinleyicilerime sormuştum:
    - Peki, siz acaba son kez ne zaman bir yetimin ya da öksüzün başını okşadınız? Bir beyefendi hemen elini kaldırdı ve içimi ezen şu cevabı verdi:
    - Hocam! Sen bırak öksüzü, yetimi de bize çocuklarımızın başını en son ne zaman okşadığımızı sor!

    İşte, bu ilgisizlik, sevgisizlik bataklığını günden güne derinleştiriyor. Fakiri, yetimi, öksüzü koruyup kollayan, aslında asıl iyiliği kendine yapıyor. Çünkü bu suretle, sevgisini bereketlendirip gönlünü çoraklaşmaktan kurtarıyor.


    Şartsız sevginin Sultanı

    Sevgisine karşılık beklememek, aldığına bakmaksızın vermek duygusunda, Efendimiz aleyhissalâtu eşsiz bir örnektir. Bu özelliği sebebiyle Rabbimiz, o Güzeller Güzeli’ni kendi sıfatlarıyla övmüş ve “Sen, müminlere Rauf ve Rahim’sin” buyurmuştur. Tevbe Suresi’nin 128. ayeti, hepimizin ezberinde, hep canlı ve taze olarak bulunmalıdır: “Andolsun ki, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona pek ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere çok şefkatli, çok merhametlidir.”

    Kendisine düşmanlık eden inançsızlara bile gönlünü açmayı, onları da kurtarmaya çalışmayı inanılmaz derecede ileri götürmüş, bu yüzden de Rabbimiz tarafından şöyle uyarılmıştır: “Demek sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa arkalarından üzülerek, âdeta kendini tüketeceksin! (Kehf; 6)

    Hâlbuki Efendimiz aleyhissalâtu vesselamın görevi, sadece hakikati duyurmaktır. Ancak onun emsalsiz sevgi ve şefkatle dolu gönlü, adeta hiç kimsenin cehenneme gitmesine razı olamıyor. “İnanmıyorlar” diye kendini kahredecek, paralayacak derecede üzüntülere düşüyor. Ve O’nu bu hali sebebiyle Rabbimiz uyarıyor ve bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu bildirerek teselli ediyor.

    Ve başka bir ayeti kerime de buyuruyor ki, “Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.” (Yusuf; 103)

    Yine Rabbimiz, O’nun şefkat ve sevgisinin nasıl bir sonuç doğurduğunu şöyle açıklamıştır: “Allah’tan bir rahmet eseridir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sen kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi.” (Âl-i Îmrân; 159)

    Yüceler Yücesi, bu özelliği sebebiyle hem Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemi övmüş, hem de O’nun bu güzel vasfını bizlere örnek göstermiştir.

    Kötüler için çırpınır,
    Günahkârlar için gözyaşı döker.
    Hayatı sevgi ve şefkatten ibaret.
    Bizlere örnek; bir ders, ibret...



    Peki, bizler, onun inançsız karşıtlarına davrandığı gibi davranabiliyor muyuz çocuklarımıza!..

    Bu kadarını bile başarabilsek, çocuklarımız, yüreklerini hiçbir şekilde koparmazlar bizden. Hem gerçekten insan olurlar hem de her şartta seven, gerçek kişiler haline gelirler.

    “Çocuklarınıza yardımcı olunuz!”

    Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurur: “Her doğan çocuk muhakkak İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra anasıyla babası onu yahudi yâhud nâsrâni, yâhud mecûsî yaparlar…” (Sahihi Buhari)

    Gerçekten de çocuklar doğuştan tertemizdir. Bütün kötülükleri sonradan öğrenir. Yani, içine doğdukları dünya onları rengine boyar, kendisine benzetir.


    Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, “Çocuklarınıza iyilik üzere olmaları hususunda yardımcı olunuz” buyurmuş, bu yardımın nasıl olacağını uygulayarak da göstermiştir. Mesela, yemek sırasında, mevcut duruma müdahale edip doğrusunu yaptırır. Yemeğe besmele ile başlamayı, sağ elle ve kendi önünden yemeyi bizzat tatbik ederek öğretir...

    Ceza denince, bazı anne babaların aklına ilk önce dayak geliyor. Oysaki bu ceza şekli, akla en son ve bütün çözümlerin tükendiği noktada gelmeli; mümkünse hiç uygulanmamalı.

    Sevgili Peygamberimiz, dayağa izin verir ama ona öyle bir sınırlama getirir ki dayak sertçe bir masaja ve kendine getirme harekâtına döner. Çünkü yüze, başa, karna, kasığa vurmayı ve dayağa kendini tatmin duygusunu katmayı yasaklamıştır. Dayak, çocuğu yaralamamalı ve sağlığını bozacak şekle gelmemeli. Çünkü maksat, çocuğun canını yakmak değil, suçu önlemek ya da hatadan vazgeçirmektir.

    Çocuklara olan sevgisi ise dillere destandı. Buyururdu ki, “Çocuklarınızı öpüp seviniz. Her öptüğünüzde cennetteki makamınız bir derece yükselir.”

    Akra b. Haris, Efendimizin Hz. Hasan’ı öptüğünü görünce:
    - Benim on çocuğum var ama hiçbirini öpmedim, dedi. Efendimiz aleyhissalatu vesselamın, verdiği ibretli cevabı, mutlaka duymuş olmalısınız:
    - Merhamet etmeyene, merhamet edilmez.

    Bir başka zaman da Efendimiz aleyhissalatu vesselama bir bedevi geldi ve hayretle:
    - Demek siz çocukları öpüyorsunuz, oysa biz onları hiç öpmeyiz, dedi. Bunun üzerine, şefkat madeni Efendimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurdu:
    - Yüce Allah, senin kalbinden merhameti kaldırmışsa ben ne yapayım!

    Sevgisini, sadece çocuklarına, torunlarına, söylemezdi. Bu sevgiden bütün çocuklar nasiplenmiştir. Dostlarının çocukları, öksüzler, yetimler, hicret sırasında Medine’de kendisini karşılayan kız çocukları, düğünden dönen çocuklar, hatta başka din mensuplarının çocukları... Bunların hepsi, O muhteşem yüreğin muhabbetinden gıdalanmıştır.

    Seven insanların en güzeli

    Güzeller Güzeli, “Çocukları şefkatle kucaklar, bağrına basardı.” Bir dizine Usame’yi, diğerine de Torunu Hasan’ı alarak, “Allah’ım, bunları sev, çünkü ben onları seviyorum” buyururdu. İbn Abbas’ı da bağrına basarak, “Allah’ım ona Kitap’ı öğret” diye, dua ettiğini biliyoruz.

    Bir defasında, hasta torununu ziyarete gitmiş, çocuğun durumuna çok üzülmüş ve ağlamıştı.
    - Niçin ağlıyorsunuz, ey Allah’ın Resulü? Diye soranlara, şu cevabı vermişti:
    - Bu, merhamettir. Allah, onu dilediği kulunun kalbine koyar. Ve ancak merhametli kullarına rahmetiyle muamelede bulunur.

    Güzeller Güzeli’nin bir âdeti de çocukları omzunda taşımasıydı. Bir gün Hz. Hasan’ı omzuna oturtmuş, sokakta gidiyordu. Karşısından gelen sahabe, bu manzarayı görünce, “Ey Hasan, ne güzel bir bineğin var. Senden önce hiç kimsenin, bu kadar güzel bir biniti olmadı” dedi. Bunun üzerine Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, “Ama amcası, binici de ne güzel!” buyurdu.

    Gözümün nuru diye tarif ettiği namazda, hem de Allah’a en yakın olduğu secde sırasında, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (radıyallahu anhum) Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sırtına binerlerdi. Güzeller Güzeli, çocuklar incinmesinler diye, secdesini uzatırdı.

    Bazen torununu kucaklamış olarak namazını kılar, bazen de torunlarını zor durumda görüp hutbesine ara verir. Onları kucağına alıp tekrar minbere çıkar ve hutbesine devam buyururlardı.

    Bazen kucağına aldığı bebekler, üzerini ıslatırdı. Efendimiz, bundan dolayı asla kızmaz, yüzünü asmaz, sadece temizlik için su ister, kirlenen yeri kendisi yıkardı.

    Bir defasında, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, sabah namazını her zamanki gibi uzunca kıldırmayı arzu etti. Fakat namaza başlayınca, cemaatteki hanımlardan birinin çocuğu, “Anneee! Anneee!” diye ağlamaya başladı. Güzeller Güzeli, bu feryada dayanamadı ve namazı düşündüğünün aksine çok kısa kıldırdı.

    Hazreti Rasulullah Efendimiz, hasta çocukları ziyarete gider ve onların tedavileriyle de yakından ilgilenirdi. Efendimize bir ara hizmet etmiş bulunan bir Yahudi çocuğu hastalanmıştı. Onu da ziyaret etti ve şefkatini göstererek ilgilendi. Bu durumdan çok etkilenen ve mutlu olan çocuk, İslam’a yöneldi.

    O, yolda ve yorgun gördüğü çocukları devesine bindirir, onları böylece şereflendirip sevindirirdi. Kuşu ölmüş bir çocuğa, taziye ziyaretinde bulunma inceliğini bile göstermiştir.

    “Çocuklarla çocuklaşın” buyuran Güzeller Güzeli, bu tavsiyesini bizzat uygulamış; onlara hediyeler vererek, şakalar yaparak, sevgi iletişimini çok güçlü kurmuştur.

    Evet, babaların en güzeli böyleydi. O en güzel baba, herkese babalık yaptı; herkes de O’nun kucağına koştu.

    Şimdi, O’nu seven babalar, bu yüreğin neresinde? Eğitimin olmazsa olmaz ilk şartı, sevgi merkezli olmasıdır. Çünkü eğitim her şeyden önce yürek işidir.

    VEHBİ VAKKASOĞLU
    GÜLİSTAN DERGİSİ

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 47.246, Level: 100
    Points: 47.246, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 75,0%
    Overall activity: 75,0%
    Achievements
    MaHiR 01 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Yer
    Bir Boğaz yedi tepe
    Mesajlar
    8.028
    Points
    47.246
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart Cevap: çocuk eğitiminde muhammedî metod -sallallahu aleyhi vesellem-

    Güzel paylaşım için;
    Emeğine sağlık Allah c.c razı olsun Kardeşim.
    Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
    13.Asrın Müceddidi
    BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ

Benzer Konular

  1. Gönüllerin efendisine sallallahu aleyhi vesellem
    By yagmurdamlasi in forum Sevgi Defteri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.10.10, 06:08
  2. Gönüllerin efendisine sallallahu aleyhi vesellem
    By Zümrüt in forum Hz. Muhammed (S.A.V.)
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 23.07.10, 08:06
  3. Çocuk Eğitiminde NİMETE SAYGI
    By İslam-Gülü in forum Islam'da çocuk
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 03.08.09, 14:40
  4. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.07.09, 10:27
  5. Resulullah Sallallahu aleyhi vessellemin Sözleri
    By İslam-Gülü in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 30
    Son Mesaj: 12.07.08, 11:08

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •