***
DIŞARDA
Points: 47.246, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 75,0%
Achievements


Mâlikü'l-Mülk (c.c)
MÂLİKÜ'L-MÜLK (C.C.)
“Mülkün hakikî sahibi.”
Ezelden ebede mülkün sahibi ve hükümdarı ancak Allah'tır.
Yerde gökte olanlar O'nundur ve her bir şey O'nun emr ü fermanı üzere ayakta durur.
Yani mâlikiyetinde olsun, melikiyetinde olsun, O'na kimse ortak ve benzer olamaz.
İnsanlardan bazılarının hükümdar olması, mülklere mâlik bulunması, padişahlık tahtına oturması, hep O'nun vergisi ve keremidir.
Yine bazı kimselerin çok çok zenginlikle nimetlendirilmesi de elbet O'nun ihsanıdır.
Fakat hem hükümdarların, hem de zenginlerin bu saltanatları ebedî değil, geçici bir şeydir.
Cihanda bir padişah ne kadar uzun müddet saltanat sürse de sonunda tahtından kara toprağa düşecek, bütün mülkü elden gidecektir.
Ancak kendisi bir kefenle kabre uzanacaktır.
Demek ki insanların mal-mülk sahibi, saltanat sahibi olmaları gerçek mânâda hükümdarlık değil, Allah'ın verdiği bir müsaadedir.
Ve kullar için bunlar bir imtihandır.
Bir kul, kendisine bahşedilen nimetleri, mülkleri Allah yolunda feda etmeyip nefs ü hevânın ve şeytanın emrinde akıtırsa, o kuvvetler, o saltanatlar, o nimetler elinden alındığı gibi, kendisi de en büyük cezaya uğratılır.
Âleme nice padişahlar gelmiştir ki, sonları dağdaki çobandan daha beter olmuştur.
Ve yine nice hükümdarlar saltanat sürmüştür ki, gerçekten gıpta edilmeğe değer.
Meselâ: Şarkın büyük sultanı Selâhaddin Eyyûbî.
Ölüm yatağına uzandığında kefeninin bir mızrağın ucunda sokak sokak gezdirilmesini ve halka şöyle nida edilmesini istedi:
“Ey insanlar! Şarkın hakimi Selahaddîn-i Eyyûbî ölmek üzeredir ve ahirete ancak şu bez parçasını götürebilecektir.
İbret alınız!”
Gerçekten ibrettir!
Ne “var ki, insanlar hadiselerden ibret almazlar.
Zaten ibret alınmış olsaydı, aynı belalar tekrar insanların başına gelmezdi...
İşte insanların hükümdarlığı da kendileri gibi fanidir.
Gerçek ve hakiki hükümdar ancak Allahü Teâlâ'dır.
O, Mâlikü'l-Mülk olduğu için kulların elindeki de O'nun mülküdür.
O kadar ki, kulun bizzat kendisi de O'nundur.
Sadece bu kâinat, bu gökler, bu denizler, bu güneşler O'nun değil; âhiret de O'nundur.
Cennet onun rahmeti, cehennem O'nun azabıdır.
Mahşer divanının hâkimi de O'dur.
O gün yalnız O'nun merhamet ettikleri kurtulabilir.
Demek, bizim elimizdekiler muvakkattir.
Hiç bir şeyimiz bakî değildir.
Ancak bu nimetleri bakî yapmak, faniyi bakîye tebdil etmek mümkündür.
O da, nimeti verenin yolunda harcamakla olur.
Bir damla sudan peri gibi güzeller yaratan Allah'ın şanı pek yücedir.
Yerde, gökte gerçek melik O'dur.
Herkes O'nun kulu, herşey O'nun mülküdür.
Arş-ı Kerim de O'nun hükmüne baş eğmiştir, Cebrail Aleyhisselâm da...
Ve Allah buyuruyor:
“Mutlak olarak mülk sahibi olan Allah, çok yücedir.
Ondan başka hiçbir ilâh yoktur; kerim olan Arş'ın rabbidir.” Mü'minûn: 116.
A canlar! Allahü Teâlâ bizim Rabbimiz, Melikimiz, bir tek İlâhımızdır.
Ondan gayri mak mâbud yoktur.
Dünyamız da O'nu kudret elinde, ahiretimiz de.
O halde, kul olmanın sırrını unutmamalıyız.
Bizim baş vuracak, gönül yaralarımıza merhem olacak bir başka merciimiz yoktur.
Evet:
Pay edilmeyen nedir, niceye bu didişmek?
Tek çâre biliyorum: Allah aşkında pişmek! Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 276-279.
Ben cemiyetin îman selâmeti yolunda dünyamı da âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmibeş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım: Çünki; vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.
13.Asrın Müceddidi
BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ