***
DIŞARDA
Points: 42.870, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 4,9%
Achievements


Muhabbet
Bütün islam Alimleri, Allah'ı ve O'nun Resulünü sevmenin farz olduğunda ittifak etmişlerdir. Taat muhabbete bağlı olduğu için, önce sevgi ve sonra da sevenin taatte bulunması gerekmektedir. Allahu Zülcelal'i sevmenin varlığına şu ayet-i kerime delalet etmektedir.
'Allah onları, onlarda Allah'ı severler.' (Maide;54)
Allahu Zülcelal başka bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
'İman edenlerin Allah'a sevgisi (her şeyden) sağlamdır.' (Bakara;165)
Hz. Peygamber (a.s.v) bir çok hadis-i şeriflerinde Allahu Zülcelali sevmeyi imanın şartından saymıştır. Çünkü Ebu Rezini Ukeyli; 'Ey Allah'ın Resulü! İman nedir?' diye sorduğunda, Hz. Peygamber (a.s.v); 'İman, Allah ve resulü senin için herşeyden daha sevimli olmaktır.' buyurmuştu. Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Sizden biri, Allah ve Resulü kendisine başkalarından daha sevimli olmadıkça iman etmiş olmaz.' (Buhari, Müslim)
Hz. Peygamber (a.s.v) dualarında şöyle buyurmuştu;
'Allah'ım! Beni senin sevgin, seni sevenin sevgisi ve beni senin sevgine yaklaştıracak şeylerin sevgisiyle rızıklandır. Senin sevgini bana soğuk suyu sevmekten daha sevimli kıl.'
Bilindiği gibi, ahirette insanların en mutluları, Allah'ı en çok sevenlerdir. Ancak bu nimetler sevginin kuvvetiyle ölçülür. Kul Allah sevgisini ancak dünya da kazanır. Sevginin aslından mümin ayrılmaz. Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
'Allah insanın içine iki kalb koymamıştır.' (Ahzab;4)
Sevginin kemali kalbin bütünüyle Allah'ı sevmesindedir. Evet herkes Allah sevgisini iddia eder. Nefis Allah sevgisini iddia ettiği vakit, onu bir takım alametler ile denemedikten sonra, şeytanın aldatmaları ve nefsin hileleriyle aldanmamalıdır. Nitekim muhabbet temiz bir ağaçtır. Kökü sağlamdır ve dalları göklere doğru yükselir. Meyveleri kalbde, dilde ve azalarda belirir. Gönül sevdiğini görmek ona kavuşmak ister. Dünyadan göç etmeden sevgilisine kavuşmasının imkansız olduğunu kavrayan kimsenin ölümden kaçmaması, ondan korkmaması gerekir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;'Kim Allah'a kavuşmayı sever (ister) ise Allah' ta ona kavuşmayı sever.'
Bütün hadis alimlerinin belirttiğine göre, bir bedevi;
'Ey Allah'ın Resulü! Kıyamet ne zamandır?' diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.v);
'Kıyamete ne hazırladın?' diye karşı bir soru sordu. Bedevi;
'Ona Allah ve Resulünün sevgisini hazırladım.' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.v);
'Güzel şey hazırlamışsın. Çünkü kıyamette kişi sevdiğiyle beraber olacaktır.' Buyurdu. Bu hadiseye şahid olan Enes bin Malik (r.a) şöyle demiştir;
'Müslüman olduğumuz günden beri bu habere sevindiğimiz kadar hiç sevinmemiştik. Çünkü bizde Allah'ı ve Resulünü seviyoruz. Bu yüzden kıyamet gününde sevdiklerimizle beraber olmayı umuyoruz.'
Hz. Ebu Bekir (r.a); 'Allahu Teala'yı samimi ve halis bir şekilde sevenler dünyanın peşinde koşmazlar.' Buyurmuştur.
Davud (a.s)'a indirilen Zebur'da şöyle yazılı olduğu rivayet edilmiştir;
'Allah'ın halis kulları, O'ndan bir şey bekleyerek değil, Rabb olduğu için O'na kulluk edenlerdir. Allah cennet ve cehennemi yaratmasaydı bile, bunlar O'na karşı aynı şekilde kulluk ederlerdi.'
Ebu Süleyman Darani; 'Allahu Teala'nın öyle kulları vardır ki, O'nun sevgisi onlara yalnız dünyayı değil, cenneti bile unuttur-muştur.' Demiştir.
Rivayet edildiğine göre, Hz.İsa (a.s) üç adamla karşılaşmış, zayıflamış ve renkleri değişmiş olan bu adamlara; 'Sizi bu hale düşüren nedir?' diye sormuş. Adamlar; 'Cehennem korkusu bizi bu hale düşürdü.' demişler. Hz. İsa (a.s); 'Bu derece de korktuğunuz şeyden sizi emin kılmak Allahu Teala üzerinde bir haktır.' demiş.
Sonra üç adamla daha karşılaşmış, daha çok zayıflamış ve renkleri değişmiş bu adamlara;
'Sizi bu hale düşüren nedir?' diye sormuş. Adamlar;
'Cennet iştiyakı bizi bu hale düşürdü.' demişler. Hz. İsa (a.s);
'Bu ölçüde iştiyak duyduğunuz şeyi size vermek Allahu Teala üzerinde bir haktır.' demiş.
Ondan sonra yine üç adamla karşılaşmış, öncekilerden daha fazla zayıflamış ve renkleri değişmiş bu adamlara;
'Sizi bu hale getiren nedir?'diye sormuş. Adamlar;
'Allah sevgisi bizi bu hale getirdi.' demişler. Hz. İsa (a.s);
^'Allahu Teala'ya en yakın olan sizlersiniz.' Demiştir.
Evet bu üç kısım insanların amelleri ne kadar makbul ise de Allah'a zatına karşı duyulan sevgiden muhabbetten dolayı ibadet etmek Allahu Zülcelal'in yanında çok çok makbuldür. Çünkü Hz. İsa (a.s) da Allah'a sevgiden dolayı yapılan amellerin, cennete girmek isteyenlerin ve cehennemden kurtulmak isteyenlerin yapmış oldukları amellerden daha üstün ve daha makbul olduğunu bizlere burada beyan etmiştir.
Yahya bin Muaz (rh.a) şöyle demiştir;
'Allahu Teala'nın lütfu affından, rızası lütfundan, sevgisi rızasından daha üstündür. O affıyla bütün günahları siler, lütfuyla bütün nimetleri verirse, rıza ve sevgisiyle neler yaptığını düşünmek bile mümkün değildir.'
Onun için Allahu Zülcelal bir hadis-i kudside şöyle buyurmuştur;
'Salih kullarım için öyle şeyler hazırladım ki, onları ne gözler görmüş, ne kulaklar duymuş, ne de kimsenin aklından geçmiştir.'
İnsana oldukça büyük bir sevgi kabiliyeti verilmiş ve bu sevgi ile Allahu Teala'yı sevmesi emredilmiştir. Yalnız insanların bütün sevgisini Allahu Teala'ya vermesi, O'nun dışında hiçbir şeyi sevmemesini gerektirmez. Çünkü diğer şeylerde Allahu Zülcelal'in yaratıkları olduğu için sevilebilirler.
Allahu Zülcelal'i severek O'na ibadet ve kulluk etmek, O'ndan dünya ve ahiret için iyilikler umarak bunu yapmaktan daha üstündür. Onun için bir zat şöyle demiştir;
'Allahu Teala'ya kullukta gönüllü ve hasbi olun; kötü olan köle veya işci gibi hesaplı olmayın. Çünkü kötü olan köle, korktuğu için efendisine hizmet eder. İşci de yalnızca ücret için bunu yapar. Gönüllü olan ise, ne şunun, ne bunun için değil, hizmet ettiği zatı buna layık olduğu için yapar.'
Ahirette en mutlu olanlar, bu dünya hayatında Allahu Zülcelal'i en çok sevenlerdir. Çünkü bunlar Allahu Zülcelal'i sevince, Allahu Zülcelal' de onları sever. Buna işaret olarak Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
'Allah onları sever, Onlarda Allah'ı severler.'(Maide;54)
Allahu Zülcelal'i sevenler ölürken üzerlerine melekler iner ve onlara şöyle derler;
'Korkmayın, üzülmeyin ve size vaad edilen cennetle müjdelenin.' (Fussilet;30)
İnsan Allahu Zülcelal'i sever ve O'nun tarafından sevilirse, Onun mutlak ve açık hakimiyeti altında bulunan ahirete gitmekten, diğer ölenler gibi, ne korkar, ne de üzülür. Allahu Zülcelal sevgisinin aslı ve çekirdeği bütün müminlerde vardır. Çünkü bunların sahip oldukları iman, marifet ve sevgiden oluşan bir cevherdir. Marifet Allahu Teala'yı tanımak, muhabbet ise O'nu sevmektir. Ancak marifet gibi, muhabbetle yalnızca iman etmekle kemal derecesine ulaşmaz. Bunları bu dereceye ulaştırmak için, ayrıca çalışmak lazımdır.
Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte;
'Kalbinin ihlasıyla La İlahe İllallah diyen cennete girer.' (Müttefekun aleyh) buyurmuştur. Buradaki kalbin ihlasından maksat da kalbin sevgisini Allahu Zülcelal'e tahsis etmek ve halis kılmaktır.
Allahu Zülcelal için ve O'nun adına sevmek de O'nun sevgisinin bir boyutudur. Bu sebeble, bu tür sevgiler O'nun sevgisini azaltmaz aksine artırır.
Allah sevgisini zayıflatan sebeblerden birisi, dünya sevgisidir. Dünyaya ait şeyleri sevmekten kurtulmanın çaresi, bu güzel şeylerin hakikatte güzel olmadıklarını, güzel oldukları kabul edilse bile, fani ve geçici oldukları için sevgiye değmediklerini ve üstelik onları sevenlerin dinine ve ahiretine çok zarar verdiklerini düşünmektir.
Allahu Zülcelal'i tanımak ve bilmek lazımdır. Çünkü O'nu sevmenin kuvveti O'nu tanımanın ve bilmenin derecesiyle orantılıdır. İnsan başka şeyleri tanıdıkça sevgisi azalır, Allahu Zülcelal'i tanıdıkça da sevgisi artar. Bundan dolayıdır ki, Allahu Zülcelal'i en çok seven, O'nu en çok tanıyan ve bilen Allah Resulü olmuştur. Allahu Zülcelal'i daha çok tanımanın ve bilmenin yolu ise daha çok tefekkür, zikir ve ibadet etmektir.
Sırrı-i sakati (k.s) şöyle demiştir;
'Kıyamet günü ümmetler peygamberlerin adıyla çağrılacaklardır. Mesela, ey İsa'nın, ey Musa'nın, ey Muhammed'in ümmeti diye sesleneceklerdir. Yalnız Allah'a muhabbet edenlere;
'Ey Allah'ın velileri, Allahu Teala'ya buyrun.' diye seslenilecek ve bunlar neşe ve heyecandan çıldıracak hale geleceklerdir.'
Yahya bin Muaz (r.a); 'Muhabbet ile bir hardal tanesi kadar ibadet, sevgisiz yetmiş senelik ibadetten, benim için daha makbuldür.' Demiştir.
Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Allahu Teala dünyayı sevdiğine de sevmediğine de verir. Ahireti ise ancak sevdiğine verir.' (Hâkim, Beyhaki)
Devamlı olarak nefsinin arzu ve isteklerinin peşinde koşanların sevdikleri, nefislerinin arzuları olduğu meydandadır. Allah'ı seven, O'nun sevgisi karşısında nefsin isteklerini terkedendir. Sevginin alametlerinden birisi de devamlı olarak kalb ve dili ile Allah'ı hatırlayıp O'nun azametini düşünerek O'nu zikretmektir. Zira bir şeyi seven Onu çok anar. Demekki Allahu Zülcelal'i sevmenin alameti, O'nun zikrini sevmek, kelamı olan Kur'anı sevmek, peygamberini sevmek, veli kullarını sevmek ve O'na nisbet edilen her şeyi sevmektir.
Sehl bin Abdullah Testeri (r.a) şöyle demiştir;
'Allah'ı sevmenin alameti, Kur'anı sevmek, Kur'anı sevmenin alameti peygamberi sevmek, peygamberi sevmenin alameti ise onun sünnetine uymak, sünnete uymanın alameti de ahireti sevmek, ahireti sevmenin alameti, dünyaya buğzetmek, dünyaya buğzetmenin alameti ise, ondan ancak ahirete kendisini ulaştırmak için lazım olan miktarını almaktır.'
Vehb bin Münebbih (rh.a) şöyle anlatmıştır;
'Şeytan birgün, 'Ya Rabbi! Kulların seni sevdiğini iddia ediyorlar, fakat sana asi geliyorlar ve günah işliyorlar. Bana kızıyorlar, fakat bana itaat ediyorlar.' dedi.
Bunun üzerine Allahu Teala meleklerine şöyle vahyetti;
'Ben kullarımın bana asi gelerek yaptıkları günahlarını beni sevdikleri ve sana buğzettikleri için affedeceğim.'
Buradan da anlaşıldığına göre Allah'ı sevmenin çok büyük menfaatleri vardır. Allahu Zülcelal burada kullarına müjde vermektedir. Ayrıca burada Allah'a karşı sevgi beslemenin islam dininde ne kadar büyük bir yere sahip olduğu ve ne kadar çok kıymetli olduğu beyan edilmiştir.
Allahu Zülcelal'i sevmenin alametlerinden birisi de, Allah'tan başka kaybettiği hiçbir şeye üzülmemek, Allah'ı zikretmeksizin ve ibadetle meşgul olmaksızın geçirdiği her dakikaya üzülmektir.
Allahu Zülcelal'i seven kimsenin vazifesi, bir an da olsa geçirdiği gafletinden dönmek istediği vakit, hemen Allahu Zülcelal'e yönelmek ve kendini kınayarak; 'Allah'ım! Hangi kusurumdan sebeb beni senden ayırdın ve huzurundan uzaklaştırdın da nefsime ve şeytana uymakla, beni niçin terkettin?' demeli ve bu samimiyetle geçmişini bağışlamaya çalışmalı ve bu hatası, yeniden ihlas ile ibadete ve zikre sarılmasına vesile olmalıdır. Böyle yapıldığı zaman muhabbet tekrar yerine gelir.
Şu unutulmamalıdır ki, Allahu Zülcelal'in kulunu sevdiğinin en açık ve şaşmaz alameti, onu hayır ve taatlara muvaffak etmesi, şer ve günahlardan korumasıdır....
Mecnun Misali
Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama. Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil
Mevlâ’dır Hep…