***
DIŞARDA
Points: 42.870, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 4,9%
Achievements


Manevİ hastaliklar
İnsanın manevi hayatını hasta eden bazı hastalıklar vardır. Bu hastalıkların başında riya gelmektedir. Riya İhlasın zıddıdır.
Riya; diğer insanların görmesi bilmesi amacıyla yapılan her türlü iştir. Riya kalbi bir niyettir. Yani beni görsünler diyerek Allahu Zülcelal'in rızasını bırakıp kalben niyet etmek riyadır. Bu durum çok tehlikelidir. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Sizin müptela olmanızdan korktuğum şeylerin en korkuncu küçük şirktir.' Sahabeler; 'Ey Allah'ın Resulü! Küçük şirk nedir?' diye sordular. Hz. Peygamber (a.s.v) buyurdu ki;
'Küçük şirk riyadır. Allah kıyamet gününde kullarına yaptıkları amellerine göre mükafat verirken, riyakarlara şöyle seslenecektir; Dünya da riyakarlık yaptığınız kimselere gidin, bakın. Onların yanında mükafat bulabilecek misiniz?'
İnsan amelini, emeğini boşa çıkarmamak için ilk önce amelden önce niyetini Allah için yapması lazımdır. Allahu Zülcelal insana bir şey vermedikten sonra, gösteriş yaptığı insanlar ona hiçbir şey veremez. Onun için herhangi bir iş yaparken ilk önce Allah'ın rızasını düşünüp daha sonra o işi yapmak lazımdır.
Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Kıyamet günü riyakar adama, 'Ey Facir, ey gaddar, ey gösterişci, amelin mahvoldu, mükafatın kayboldu! Amelini kime gösteriş için yaptıysan, git ondan mükafatını al!' denir.' (İbn Ebi'd-dünya)
Fudayl bin İyad (rh.a) şöyle demiştir. 'İnsan yaptığı amelle riyakarlık yapmaya alışırsa, yapmadığı amelle de riyakarlık yapar.' Böyle bir kimse kendisine itibar kazandırabilen amelleri yapmadığı halde yaptığını idiia eder veya o vehmi verir. Nitekim Allahu Zülcelal böyle kimseler hakkında şöyle buyurmuştur;
'Yapmadıkları amellerle övülmek isterler. Sen bunların azabtan kurtulacaklarını zannet-me.' (Al-i İmran;188)
Hasan-ı Basri (rh. a) şöyle demiştir;
'Riyakar insan, Allahu Teala'nın takdirini değiştirmeye kalkışır. Çünkü o, Allahu Teala'nın yanında kötü iken, kendisini iyi göstermeye çalışır. Halbuki yapması gereken şey, kötü olduğu halde, kendisini iyi göstermek değil, iyi olmasını gerçekleştirmektir.'
Katade şöyle demiştir;
'Kul riyakarlık yaptığı zaman, Allahu Teala meleklere; 'Bakın, bu kulum beni hafife alıyor.' der. Çünkü bu kul insanları memnun etmeyi, Allahu Teala'yı memnun etmekten üstün tutuyor. Bu da dolaylı olarak insanları Allahu Teala'dan üstün tutmak demektir.'
Riyakar insan, riyakarlığını farketmez. Fark etse de inkar eder. İhlas sahibi insan ise, ihlasını yeterli bulmadığı için riyakar olduğunu söyler. Onun için Fudayl bin İyad (rh.a); 'Riyakar bir kimse görmek isteyenler bana baksınlar' demiştir.
Hülasa; riya yapmak cehalet eseridir. Onun için riya yapan bir kimse Alim de olsa, cehalete mağlup düşmüş demektir. Çünkü riya yapan kimse çok yanlış tercihler yapar. O ebedi bir sevabı eline geçip geçmeyeceği belli olmayan kısa ömürlü bir dünya çıkarına feda eder ve kendisi gibi aciz ve zararı yararından fazla olan birkaç insanın rıza ve memnuniyetini, herşeye gücü yeten ve hem rızkını, hemde ecelini elinde bulunduran Allahu Teala'nın rıza ve memnuniyetinden üstün tutar. Halbuki Allahu Teala merhamet ve yardımını kesip bu kimseyi gözlerine girmek istediği insanlara bıraksa, tercihte ne kadar büyük bir hata yapmış olduğunu anlamakta gecikmez. Çünkü bu insanlar ona ne bir rızk verebilirler, ne onun ömrünü uzatabilirler, ne de ondan belaları defedebilirler.
ZAMAN İTİBARİYLE RİYA ÜÇ KISIMDIR
Birincisi; amele başlamadan önceki riyadır. Bu riya, yapılacak olan işin Allah için değil, gösteriş, hesap için olduğunu önceden tayin eder. En kötü riya budur.
İkincisi; amel esnasında oluşan riyadır. Bu olayda amele, Allah rızası için başlanır, fakat onun yapılması sırasında riya meyli doğar ve güçlenip ağır basar. Bu iki riya ameli bozarlar.
Üçüncüsü; Amel Allah rızası için yapılıp tamamlanır,, fakat ondan sonra riya duygusu kendisini gösterir ve kişi, yaptığı ameli söyleyip teşhir eder ve duyulup takdir edilmesinden hoşlanır. Bu riya, amelin aslını bozmaz fakat sevabını götürür.
Bir adam gece şu kadar Kur'an okuduğunu söyleyince, Abdullah ibn-i Mesud (r.a) ona; 'Senin bu okumandan nasibin onu söylemekten ibarettir.' Demiştir.
Başkalarını hayra teşvik etmek niyetiyle amelini söylemek riya değildir. Ancak niyet aldatıcı da olabilir. Bu sebeble amelini teşvik için söylediğini zanneden bir kimsenin, aslında kendi nefsini tatmin etmek ve gösteriş yapmak içinde söylemiş olması muhtemeldir. Bu yüzden çok zorunlu bir durum hasıl olmadıkça amelini diline dolamaktan sakınmak, onun sevabını muhafaza etmek açısından en selametli bir yoldur.
İnsanı riya yapmaya götüren iki sebeb vardır. Bunlardan birisi çıkar beklentisi, diğeri de sevgi kazanmak ve takdir toplamak hevesidir. Riyayı doğuran sebebler bunlar olduğuna göre, ondan kurtulmanın çaresi de bunlardan sakınmaktır. Bize yarayacak olanda budur. Eğer hakikaten nefsimizi seviyorsak onun istek ve arzularına uymayıp, Allahu Zülcelal'in emir ve nehylerine sarılmamız lazımdır.
Ebu Osman el-Medeni şöyle anlatmıştır;
Bir gün medineye gittim. Orada insanların bir kimsenin etrafında toplandıklarını gördüm. 'Bu kimdir?' diye sordum. 'Ebu Hureyre' dediler. Ona yaklaştım ve önüne oturdum. İnsanlara hadis rivayet ediyordu. Sözlerini bitirince ona;
'Resulullah (a.s.v)'dan işitip anladığın ve hatırında kalan bir hadis-i bana rivayet etmeni istiyorum!' dedim. Ebu Hureyre (r.a);
'Sana Resulullah (a.s.v)'ın bana söylediği, ezberlediğim bir hadis-i şerif-i rivayet edeyim.' dedi ve dedikten sonra bayıldı. Biz biraz bekledik, Ebu Hureyre ayılınca şöyle dedi;
'Sana Resulullah (a.s.v)'ın buyurduğu bir hadis-i şerifi rivayet edeceğim. Bir gün Resulullah (a.s.v) ile birlikte Beytullah'ta idim. Yanımızda ikimizden başka hiç kimse yok idi.' dedi ve tekrar bayıldı. Sonra ayılınca yüzünü sildi ve şöyle devam etti;
'Sana Resulullah (a.s.v)'ın buyurduğu bir hadis-i şerifi rivayet edeceğim. Bir gün Resulullah (a.s.v) ile birlikte Beytullah'ta idim. Yanımızda ikimizden başka hiç kimse yok idi.' dedi ve tekrar bayıldı, neredeyse yüz üstü düşecekti. Ben düşmemesi için onu tuttum. Ayılınca;
'Bana Resulullah (a.s.v) şöyle buyurdu; Kıyamet gününde Allahu Teala kulları arasında hüküm vermek için tecelli eder. Bütün ümmetler dizleri üzerinde oturmuşlardır. İlk sorguya çekilecekler; Allah yolunda şehid düşen, Kur'an okumayı öğrenen ve çok malı olan zengin kişilerdir.
Kıyamet günü halktan ilk hüküm verilecek şehid olmuş kimsedir. Ki huzura getirilir. Allahu Teala ona nimetlerini bildirir. O da onları bilir. Allahu Teala;
'Bu nimetlere karşılık ne yaptın?' buyurur. O kimse;
'Sen'in yolunda savaştım. Ve şehid düştüm' der. Allahu Teala;
'Yalan söyledin. Çünkü sana cesur desinler diye savaştın ve sana da bu söz söylenmişti.' buyurur. Sonra emredilir. Ve yüzü üzerine sürüklenerek cehenneme atılır.
İlim öğrenip, öğreten ve Kur'an okuyan kimse getirilir. Allahu Teala ona iyilik nimetlerini bildirir, o da nimetleri ikrar eder. Allahu Teala;
'Bu nimetlere karşılık ne yaptın?' buyurur. O kimse;
'Ya Rabb ilim öğrendim. Kur'an okudum.' cevabını verince, Allahu Teala;
'Hayır, yalan söylüyorsun. İlmi sana alim desinler diye öğrendin. Kur'anı sana ne güzel okuyor desinler diye okudun ve sana da böyle denildi.' buyurur. Sonra emredilir. Bu kimse yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.
Allahu Teala'nın kendisine zenginlik verdiği ve her türlü servetten ihsan buyurduğu kimsedir ki, huzura getirilir. Allahu Teala ona ihsan buyurduğu nimetleri sayar. O da itiraf eder. Allahu Teala;
'Bu ni;metlere karşılık ne yaptın?' buyurur. O kimse;
'Ya Rab! Servetimi sadece senin uğrunda, sevdiğin yollarda harcadım.'; deyince, Allahu Teala;
'Hayır! Yalan söylüyorsun, bunları sana cömert desinler diye yaptın.' buyurur. Sonra emrolunur. O kimse yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.
Ey Ebu Hureyre! Bu üç sınıf kimse Allahu Teala'nın kulları içerisinde kıyamet gününde cehennemi tutuşturan ilk odun olacaklardır. (Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre riyanın sayılamayacak kadar çok zararı vardır. Her insan riyadan uzak durmanın çaresine başvurması lazımdır. İnsan biraz kendisine çeki düzen vermeli, riya niyetini kalbinden söküp atmalı ve niyetinin sadece ve sadece Allahu Zülcelal'in rızası için olmasına gayret göstermelidir. İnsanın bünyesi zayıf olduğundan dolayı bu riyadan muhafaza olmak için Hz. Peygamber (a.s.v)'in emrettiği şu dua her sabah üç kez okunmalıdır;
'Allahümme innâ neûzü bike min en nüşrike bike şey'en na'lemühü ve netağfiruke limâ lâ na'lemühü.'
Kim bu duayı her sabah üç defa okursa, Allahu Zülcelal o kimseyi inşaallahu Teala riyadan muhafaza eder...
2- KİBİR
Kalbi huzurunu bozan manevi hastalıklardan birisi de kibirdir. Kibir insanın kendisi başkalarından büyük olduğunu zannetmesi, tekebbür ise, bu düşünceyi hareketleri ile ortaya koymasıdır. Halbuki büyük olduğunu iddia etmek ancak Allahu Zülcelal'e layıktır. Mahlukattan kim bunu iddia ederse o yalancıdır. Kibirli olan insanın durumu çok tehlikelidir. Nitekim Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;
'Kibirlenen ve büyüklenenlerin, Allah kalblerini mühürlemiştir.' (Mü'min;35)
Kibir sahipleri tefekkür etmekten ve ibret almaktan mahrumdurlar. Şunu çok iyi bilmek lazımdır ki, kim kendisini başkasından üstün görürse, bu cehaleti sebebiyle bütün amellerini mahvetmiş olur. (Bundan Allah'a sığınırız.)
Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kimse cennete giremez.' (Beyhaki)
Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Yaratılmış bir kul iken, kibirlenip yaratıcısını unutan insan ne kötü insandır. Ölümlü iken kendisini ebedi sanan kimse ne kötü kimsedir. Dünya da yolcu iken, nereden geldiğini ve nereye gideceğini unutan kul ne kötü kuldur.'(Tirmizi)
Hz. Ebu Bekir (r.a) şöyle demiştir;
'Bir müslüman bir müslümanı küçük görmesin. Çünkü en küçük bir müslüman bile Allah yanında büyüktür.'
Arif ibn-i Abdullah şöyle demiştir;
'Ey İnsan! Allahu Teala kibri ve kibirle yürüyenleri sevmez. Eğer sen vücuduna hayranlık duyuyorsan bil ki, vücudunun evveli bir damla su, onun sonu necis bir leş, şimdiki hali de pislikler tulumu olmaktır.'
Kendilerini diğer insanlardan üstün görenler, vaktiyle şeytanın yapmış olduğu hatayı tekrarlamış olurlar. Malum olduğu üzere, Allahu Zülcelal Adem (a.s)' yaratıp ona secde edilmesini emrettiği zaman, şeytan kibirlenmiş ve; 'Nasıl olur? Ben ondan üstünüm. Beni ateşten, onu topraktan yarattın' demiştir. Allahu Zülcelal'ın buna verdiği cevap ise çok sert olmuştur;
'Gökten in, sen artık kovuldun! Ve kıyamet gününe kadar da üstünde lanetim olacaktır. (Sad;76-78)
Bir müslümanın yapması gereken şey; müslüman kardeşlerini Allah için sevmek, imanları için takdir etmek, ibadetleri için hürmet etmek, kendi şahsı için tanımadığı kolaylığı onlar için tanımak, kendisi için beslemediği ümidi onlar için beslemektir. Fakat kibir sahibi olan insan bunların aksini yapar. O kendi şahsını yükseltirken din kardeşlerini alçaltır. Kendi ibadetlerini yeterli bulurken onların ibadetini az bulur, kendi fikir ve görüşlerinin doğru olduğuna inanırken, onların fikir ve görüşlerinin yanlış olduğunu düşünür. Kendisini kurtuluş ehli sayarken onların cehalet ve felaket içinde olduklarını söyler. Kibir sahibi insan bu kadar insafsız davranınca, Allahu Zülcelal ona kızar ve çoğu zaman ahiret cezasından evvel kendisine bu dünyada ceza verir. İbret alınması için de bazen kendisinin tahkir ettiği müslümanları onun yerine, kendisini de onların yerine getirir.
Rivayet edildiğine göre, israiloğullarından bir abid secde halinde iken, bir sefih gelip ayağını onun boynuna bastırır. Abid; 'Bana bunu nasıl yapabilir? tarzında bir düşünceyle kibre kapılır ve adama; 'Allah'a yemin ederim, O seni affetmeyecektir.' Der. Allahu Teala o dönemin peygamberine; 'Bu Abid kendisini ne sanıyor ki, benim adıma konuşuyor? Ben onu da bu küstahlığından dolayı affetmeyeceğim.' diye vahy eder.
Kibirli insan kendisinden üstün olan kimselere kızgın, kendi seviyesinde olanlardan da rahatsızdır. Bunları sevmez ve iyi işler yapmalarına da sevinmez. Bunların yok olması ve hezimete uğrayıp ortadan çekilmesi onun en büyük arzu ve temennisidir.
Şu hayret edilecek bir durumdur ki, bazı kimseler mümin, hatta alim ve abid olduklarını söylerler ve Hz. Peygamber (a.s.v)'in; 'Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kimse cennete giremez.' Dediğini bildikleri halde kibirden vazgeçmezler. Bu kimseler bilmelidirler ki, kalblerinde kibrin zerresini taşıdıkları takdir de, Allahu Zülcelal'in yanında zerre kadar kıymet ve üstünlükleri olmaz. Çünkü O'nun yanındaki üstünlük ancak tevazu ile kazanılabilir. Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
'Kim üstünlük taslarsa, Allah onu (kendi yanında) alçaltır ve kim tevazu gösterirse, Allah onu (kendi yanında) yükseltir.'
Yakalarını bütünüyle şeytana kaptırmış olanlar, utanmaları ve ağlamaları gereken zulüm ve günahlarıyla da kibirlenir. Bunları bile kendileri için üstünlük ve hüner sayarlar.
Bütün bunlara bakarak, herkese düşen görev, kendi akıbeti için nefsini ıslah etmek ve kalbini Allahu Zülcelal'e karşı düzeltmekle meşgul olmaktır. Kendisi tehlikede olduğu halde, başkasına acıyan kimse büyük bir yalancıdır.
Netice olarak Burada anlatmış olduğumuz kibir çok tehlikeli bir hastalıktır. Bunun bir an önce tedavi edilmesi gerekir. Çünkü kalbin bu gibi manevi hastalıklardan temizlenmesi, baki olan ahiret saadetinin kazanılması demektir. Kibir çok tehlikeli manevi bir hastalık olduğu için, onun verdiği zararı çok iyi anlamak ve bilmek lazımdır. Bilindiği gibi şeytan kibri dolayısıyla şeytan olmuştur. Bizim için en büyük ibret budur. İnsan bir su damlasından meydana gelmiş ve sonu da bir leş olmaktır. Bu ikisinin arasında kibirlenmek akılsızlıktan başka bir şey değildir.
Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de Hz. Peygamber (a.s.v)'e şöyle buyurmuştur;
'Sana uyan müminlere tevazu kanadını indir.' (Şuara;215)
Tevazu kibrin karşılığıdır. Bakınız! Allahu Zülcelal Hz. Peygamber (a.s.v)'e kibirli olmayıp tevazulu olmasını emretmiştir. Bizim de bu şekilde kendimize çeki düzen vermemiz lazımdır.
Manevi hastalıkların büyüklerinden olan kibirden uzak durmak Allahu Zülcelal'den yardım ve kuvvet istemek lazımdır. Kibri bir kenara atarak salih amellere yönelmek bizim için en büyük kurtuluş yoludur.
Mecnun Misali
Leylâ’nın Zülfüne Hemen Gönül Bağlama. Çünkü seni AŞK Çöllerinde Gezdirip Duran Leylâ Değil
Mevlâ’dır Hep…