İnsanin saadet = mutlulugu icin bir tek yol varsa, o da islam seriatidir. Buna Sirât-i Müstakîm denilir. Bu yolu izah eden peygamberlerdir. Bu yola mukabil olan, islamin disindaki felsefî ve beserî yollar, fikirlerdir. iki yol birbirinden ayridir.
Allah Azze ve Celle, insani birinci yola davet ederek: “Sübhesiz bu (hüsn-ü niyet, Peygamber´in tarifine uygun itikat, günahlardan ictinab, emrlere imtisal) Ben´im dosdogru yolumdur.binaenaleyh sadece ona uyun. Baska yollara (niyeten, kavlen ve fiilen) aslâ uymayin. Zira o yollara girmeniz, Allah´in yolundan sizi saptirir = parcalar. iste Allah size bunlari emr = vasiyet etti ki, azabindan korkup yasaklarindan korunasiniz.“ buyurdugu gibi, ayrica Rasûl-u Muhterem sallallâhu aleyhi ve sellem de, her namazda Mü´minlerin, bu yolda yürümeleri icin niyazda bulunmalarini emrederek: “Kitabin Fatihasi = Fatiha sûresi olmaksizin namaz yoktur.“ [18] buyurdu.
Dolayisiyla her Mü´min de namazinda:
اهدِنَــــاالصِّرَاطَالمُستَقِ يمَ صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ آمِينَ der.
“Bize dosdogru yolu göstererek o yola bizi ilet. Yani kendilerine lütuf ve ihsanda bulundugun kimselerin yoluna. Gazaba ugramislarin ve o yolda sapanlarin yoluna degil. Duamiza icabet buyur, kabul eyle." diye niyazda bulunup tazarru´ ile yalvarir. Demek hidayet ve dalâlet olmak üzere iki yol vardir: Birincisi, Nebî sallAllahu aleyhi ve sellem´in bütün insanlara tarif ettigi hâlisâne niyet, tarifine uygun itikad, tatbikâtina muvafik amel, tesvik buyurdugu ahlak ve binnetice sünnetidir. Iste buna Sirât-i Müstakîm denilir. Gerek ehli kitab olsun, gerek kitaba tâbi´ olmayan feylesoflar olsun, bu yoldan yüz cevirdikleri icin dalâlette kalmaktadirlar. Kendileri dalâlette olunca, milim santim onlara uyan, uymasi nisbetinde Peygamber yolundan sapmis olur. Allah Azze ve Celle Mü´minlere intibahlar versin. Bakiniz Allah Azze ve Celle: “Kalben olsa dahi, zulmeden kimselere meyletmeyin. Aksi takdirde ates size carpar = dokunur.” buyurmaktadir.
Zulüm, gayrin hakkina tecavüz etmektir. Büsbütün inkarci, Allah Azze ve Celle´nin hakkina ve dolayisiyla mahlukun hakkina tevavüz ettigi icin, en büyük zulmü islemistir. inandigi halde namazi terk eden yahud mahlukun canina, malina, serefine tecavüz edenin zulmü, yine bundan asagidir. “…Gercekte sirk ve küfür, en büyük zulümdür.” [19] buyrulmaktadir. Evet, inkarla bu yoldan sapan zalim oldugu gibi, inandigi halde günah islemekle yoldan sapan da zalimdir. Lâkin iki zulüm arasinda fark vardir; birincisinin cezasi ebedî, ikincisinin ise muvakkattir. Bunun icin Allah Azze ve Celle, Peygamber ve Mü´minleri her cesit zulümden sakindirmis, ibadet ve taatle Kendisi´ne yönelmelerini emr buyurmustur:
“Öyle ise emrolundugun gibi dosdogru ol, Seninle birlikte tevbe eden kimselerde (emrlerine uyarak dosdoru olsunlar.). Ve aslâ zulme meyletmeyin = haddi asmayin. Cünkü muhakkak Allah, sizin (en gizlide) yaptiklarinizi cok iyi görücüdür. Kalben olsa dahi, zulmeden kimselere meyletmeyin. Aksi takdirde ates size carpar = dokunur. Sizin Allah´tan baska hicbir dostunuz yoktur. Sonra da size yardim edilmez. Gündüzün iki tarafinda (sabah, ögle ve ikindi) ve gecenin de yakin saatlerinde (aksam ve yatsi) namazini dosdogru kil. Cünkü iyilikler, kötülükleri giderir. Bu ögüt, almak isteyenlere güzel bir hatirlamadir. (Zulme meyletmek hususunda küffar ve nefs tarafindan elen siddetlere karsi) Sabret. Cünkü muhakkak Allah, ehli ihsanin mükafatini aslâ zayi etmez” [20]
Ayet-i kerîmeden anlasildigi üzere, Sirât-i Müstakîm = dosdogru olmanin ilk kapisi, her cesit zulmün = ma´siyetin ve ma´siyet isleyenlerin birakilmasidir. Bunsuz istikamet kapisi acilmaz ki mutluluk ve saadet kazanilsin. O kapinin anahtari, ta´dîl-i erkan üzere bes vakit namazi kilmaktir.
_______________
[18] Mesâbîh-us-Sünne h.n.577, Buhârî h.n.756, Müslim 394 = 34
[19] Lokmân 13
[20] Hûd 112-115
Mü´minin istikâmeti, Velînin Kerâmetidir, syf: 64-66
(Dilara Yayinlari)